İRAN


İran, son yıllarda dünya gündeminin ilk sırasında yer almakta; nükleer silah üretimi konusunda ABD ile yaşadığı gerilim her geçen gün artmaktadır. Bu gerilimin nasıl sonuçlanacağı ise merakla beklenmektedir. Genel kanı ise ABD-İran arasındaki bu sorunun, bir çatışmayla sona ereceğidir.

Amerika ve İsrail’in, Ortadoğu’daki sorunları savaşla çözme anlayışı dünya kamuoyunu da etkiliyor ve herkes, İran’a ne zaman saldırılacağının tahminiyle uğraşıyor. Bu koşullanma içinde İran’ın iç dinamikleri göz ardı edilerek ve büyük bir toplumsal dönüşüm görmezden geliniyor.

12 Haziran 2009’da yapılan İran’daki Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde başlayan iktidar-muhalefet gerginliği, seçim sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte sokaklara taştı. Halk, molla rejimine karşı 1979 İslam “Devrimi”nden sonra ilk ciddi başkaldırısını yaptı. Gösteriler şiddetli bir biçimde bastırılarak birçok kişi tutuklandı. Günlerce süren gösteriler, İran’ın bir dönüşüm sürecine girdiğini herkese gösterdi. Tam da İran duruldu derken Cumhurbaşkanı Ahmedinejat’ın en önemli muhaliflerinden Büyük Ayetullah Hüseyin Ali Muntazari’nin 21 Haziran 2009’da Kum kentinde yapılan cenaze töreni, muhalefetin geniş kapsamlı bir gövde gösterisine dönüştü. Göstericiler, mollaların baskıcı rejimine karşı özgürlük isteklerini haykırdılar. On binlerce insanın özgürleşme isteği, teokratik yönetimin ilerde zor günler yaşayacağının habercisi gibiydi. 23 Aralık’ta Sircan kentinde iki idam mahkûmunun halk tarafından ipten alınması ise molla hukukuna vurulan önemli bir darbedir. Gerçi mahkûmlardan birisi ölmüştü; ancak önemli olanın, halkın darağaçlarına karşı gösterdiği anlamlı tepkisiydi. Kısacası, halk molla adaletine isyanını gösterdi.

28 Aralık’ta başta Tahran olmak üzere, ülkenin birçok büyük kentinde yönetim aleyhtarı gösteriler başladı. İran polisi, göstericilere ateş açtı ve on beş kişi yaşamını yitirdi. Gösterilerde kadınların çokluğu dikkat çekiciydi. Çünkü şeriata dayalı yönetimin en çok ezdiği ve soyutladığı kadınlardı. Kara çarşaf giymenin dışında hiçbir özgürlüğü olmayan İran kadını, uygar dünyadaki hemcinsleri gibi özgür birey olmak istiyor ve bunun için de sokaklara dökülüyordu. Gösterilerin, özellikle Farsların yoğun olarak yaşadığı kentlerde olması ise ilgi çekicidir. Şah yönetimini yıkan kent varoşları, şimdi de dinci yönetime başkaldırıların adresi oluyor. Otuz yıl önce Şah’ı devirmek için sokaklara dökülenler, bugün getirdikleri mollaları götürmek için ayaklanıyorlar.

Şimdi birçok insan, “İslam Devrimi’ne karşı yeni bir İslami devrim mi geliyor?” diye birbirlerine soruyor. Bizce, hayır. Neden mi? Bunu yanıtlamak için İran’ın kültürel yaşamına kısaca bir göz atalım. UNESCO 2003 verilerine göre devrim öncesi İran kırsalında okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde otuz beş iken, devrim sonrası yüzde on dörde düşmüş. Türkiye’de 962 bin, İran’da 7 milyon, Fransa’da 16 milyon kişi kütüphanelere üyedir. New York Times’a göre; 2004'te İran'da 35 bin kitap (yüzde 23’ü çeviri) yayımlanırken, Türkiye'de 15 bin kitap (yüzde 17'si çeviri) yayımlanmış. Çeviri kitap oranı bakımından İran, Avrupa düzeyine yakındır. Çeviri oranından da anlaşılacağı üzere İranlılar, Batı bilim ve kültür yaşamını yakından izlemekteler. Ülke dışındaki kültürel ve bilimsel gelişmelere hiç de yabancı değiller. Kütüphane üyeliği ise ülkemizle kıyas bile kabul etmez. İran’da yirmi milyon dolayındaki çanak anten ise halkın dünya ile iletişiminde en önemli bir araç. Muhaliflerin, gösterileri internet üzerinden örgütlemesi, İran’da teknolojik haberleşmenin düzeyi hakkında bize bir fikir verebilir. Hükümet, gösterilerden sonra internete birtakım kısıtlamalar getirdi. Amaç, muhalefetin örgütlenmesini engellemek.

Dünyanın en eski ve köklü uygarlıklarından birinin üzerinde oturan İran’ın, böylesine despotik bir yönetime uzun süre tahammül etmesi olanaksızdır. Ömer Hayyam, İbni Sina, Farabi, Harezmi’nin … yaşadığı topraklarda bilim dışılık uzun süre egemen olabilir mi?

İran muhalefeti giderek laik ve demokratik istekleri daha çok seslendirecek ve çağdaş dünyanın önemli bir parçası olmak için mücadele edecektir. Bir nehri ilelebet barajlarla zapt edip ters akıtmak olanaksızdır. Toplumlar, birtakım zikzaklar yaşasalar da ilerlemek zorundadır. Çünkü doğal döngü ve yaşam dinamikleri bunu zorunlu kılmaktadır. Bu durumu fark eden mollalar yönetiminin tek kurtuluşu, ABD müdahalesidir. Askeri bir çatışma, İran muhalefetinin zararınadır. Amerika’nın İran’a saldırması, Ahmedinejat için can simidi olur.

Amerika;, Ortadoğu’da çağdaş, laik, özgür bireylerden oluşan demokratik yönetimler istemiyor. Ayrıca güçlü ulus devletler de ABD çıkarlarına uygun düşmemektedir. Bunun içindir ki yıllardır çağdışı yönetimleri desteklemiş; demokratik ülkelerde ise askeri darbeleri örgütlemiştir. Çünkü Amerika, çıkarlarını antidemokratik yönetimlerle daha rahat koruyor. Hem ABD’nin hem İsrail’in hem de İran yönetiminin sürekli düşmanlara gereksinimi var. Bu nedenledir ki nükleer gerilimi her geçen gün tırmandırıyorlar. Şunu da söyleyelim ki, hangi nedenle olursa olsun nükleer silah üretmek son derece yanlıştır. Önemli olan halkın refahı ve mutluluğudur.

İnsanlıktan, uygarlıktan yana olan herkes İran muhaliflerini desteklemeli ve bölgemizde yeni bir reform, modernleşme, çağdaşlaşma sürecinin başlamasına önayak olmalıdır. Atatürk’ün Anadolu’dan yükselttiği aydınlanma ışığı, tüm bölge ülkelerine yayılmalı. Türkiye, bu zorlu süreçte ABD’nin değil; İran halkının yanında olmalı. Yüzyıllar önce Doğu’dan Batı’ya kayan dünya güç merkezi, yeniden Doğu’ya kaymaktadır. Enerji kaynaklarına egemen olamayan ABD için çöküş süreci kaçınılmaz olur.

Adil Hacıömeroğlu
30 Aralık 2009

NOt: 4 Ocak 2009 tarihli Ulus Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

9 yorum:

  1. Önemli tesbitler yapmışsınız . İran kendi geleceğini kendisi bulacaktır ve öyle de olmalıdır. Bu aşamada bir ABD müdahalesi , hem bölgeyi içinden çıkılmaz bir hale sokar , hem de kendisini zor durumda bırakır . İran halkının sesine kulak vermek gerekir ...teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
  2. Tabiiki coğrafyada Ortadoğu'nun önemi büyük. Gerek bilimiyle gerek kültürüyle. Ömer Hayyam, İbni Sina, Farabi, Harezmi'nin önemi unutulmaz çünkü tarihe attıkları imza tartışmasız. Ama bunun önemini bir de Ortadoğu'da yaşayan insanlar anlasalar veya anlayabilselerdi bugünkü durumda olmazlardı. Dünyanın tek hakimi olmaları gerekirken hedef olmalarının nedenlerini bir anlayabilselerdi. ÇEKİRGE

    YanıtlaSil
  3. Rejimini eleştirsek de İran halkının ABD ye karşı duruşu önemlidir.Atatürk ve Devrimleri bu ülkeler için umut olmuştu.Atatürk Sadabat Paktı'nı kurmada amacı; bu ülkelerle dayanışma içinde gelişmelerini sağlamaktı.
    Böyle bir pakt yok edildi.
    "Oltaya takılan balık" Türkiye İran halkının yanında olabilir mi?umarız olur...

    YanıtlaSil
  4. Adil Abi elinize sağlık İran gizli bir tehlike buna karşı vurdum duymaz olmamak lazım.Sizi sürekli taki pedeceğim Baki Saygılar.

    YanıtlaSil
  5. Hemen şunu belirteyim ki Amerika'nın İran'a saldırması hele bunu Amerika destekli İsrail'in yapması sizin de dediğiniz gibi tamamen içerdeki molla rejiminin işine yarar.Oysa üzülerek şuna tanık oluyoruz ki bazı sığ kafalılar eğer Amerika İran'ı vurursa molla rejimi itibar kaybeder ve gerici düzen yıkılır zannediyor ama yanılıyor.Aksine molla rejimi Amerika ve de İsrail'in vurmasını dört gözle bekliyor.Bu sayede bütün halkı kendi yanlarına çekmeyi planlıyorlar.çünkü geçmişte büyük medeniyetler kurmuş İran ulusu güçlü,kültürlü medeni bir ulustur.Şah'lığı yıkmaları da bunun göstergesidir.Şahlıktan sonra kurulan İslami düzen gerici olmasına rağmen Şah rejiminde çok daha ilericidir,daha adil,daha gelişmiş,daha insancıldır.Ama dikkatinizi çekiyorum şahlığa göre diyorum.İran şahı Rıza Pehlevi öyle aşağılıktı ki 1978 yılında kendisini ziyaret eden avrupalı insan hakları temsilcilerinin"İran'da hapishanelerde insanlara işkence var"şikayetlerine,"evet var ama onlar insan değil ki marksist biz onlara işkence ediyoruz"diyecek kadar aşağılıktı.Hülasa İran ulusu kalitelidir,bu molla düzeninden de yine kendi iradesiyle kurtulacaktır.Bence de Amerika'nın korkusu budur.Çünkü,aslında Amerika, Molla rejimiyle, Dubai üzerinde yıllarca ticaret yapıyor.Molla rejimi yıkılınca İran halkı bunun hesabını da Amerikadan soracak ayrıca yıllarca Şahlığı destekliyerek İran halkının Mollaların eline düşmesinin de hesabını soracak.Biz türk ulusu olarak Amerika ve onun Köpeği olan Alçak cani İsrail'in İran' saldırması halinde topyekün İran halkını desteklemeliyiz.İran'da molla rejimi olsa bile.Ayrıca iran'da 25 milyon da azeri türkü vardır.Bundan dolayıda İran halkı sadece dostumuz değil kardeşimizdir de.Ayrıca kadim komşumuzdur her açıdan da iki haydut devlet olan Amerika ve israilden bize fersah fersah yakındır.

    YanıtlaSil
  6. adil hocam ben metin... yazınızı okudum verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim... özellikle istatistiki bilgiler çok anlamlıydı...
    olası iran-abd savaşında iran'ın birlik olacağı bu tablonun en çok ahmedinejad'a yarayacağı yorumunuz da bence doğru... zira iran'ın geçmişinde farklı düşünce sahipleri dahi bir amaç etrafında kolayca birleşebilmişti. örneğin şah idaresine karşı komunist tudeh partisi muhalif dinci mollalarla işbirliği yapmıştı. hakeza kraliyet muhafız alaylarını bozguna ugratanlar da fedayin isimli solcu gerillalardı.
    sizin yorumunuzu doğrulayıcı en sağlıklı örnek belki de 1978 de Humeyni'ye bir gazete köşesinde hakaret edilmesi sonucu kum şehrinde başlayan protestonun ülke geneline yayılmasıydı...
    gerçekten köklerine kültürüne bağlı olan bir toplum iran toplumu... bir ay kadar önce bir konuşmasında ahmedinejad'' biliyoruz çok düşmanımız var,,, ama ona göre de bir plan ve hazırlığımız da var'' demişti.
    abd nin ırak ve afganistandaki varlığı kendine ders olduğu için bugun iran'la ilgili olarak sadece uzaktan taş atmak ya da küfredip kaçmak şeklinde bir tavır öne çıkıyor(bence). hiçbir zaman Türkiye'yi İran müdahalesinde faal göremeyeceğini bildiğinden sadece politik ekonomik ve psikolojik bir karşı tavır sergiliyor... bu anlamda Abd nin askeri bir müdahalesinin imkan ve ihtimali olduğunu düşünmüyorum... dolayısıyla İran gelişimini bir dış müdahaleden avantaj sağlayarak değil toplumsal açıdan demokrasiyi hedefleyecek kişiler ve kurumlar oluşturarak sağlayabilecektir... malesef bu da zaman alacaktır...
    tekrar teşekkür eder başarılarınızın devamını dilerim.

    YanıtlaSil
  7. İran elbette zor bir Coğrafya Bölgesi.Demokrasisi olmasada Devlet tecrübe ve geleneği güçlü.Batı devletlerinin bu gücü iyi okuduğu anlaşılıyor.Her iki tarafta dengeleri iyi kullanıyor.Neticede İranın parçalanarak küçültülmesi gerçekleşirse Orta doğu ve Orta asyaya geçişte büyük engel kalkar,hedeflerine ulaşırlar(Türkiye aslında büyük engel ama Natoda olduğumuz için bertaraf edilmesi çok kolay. İranda bunun için vurucu hamleyi yapmadan iç mücadeleyi beklemeleri bu gün için normal yarın proje değişebilir.Dominoları yıkmaya başladılar,ara dinlenmeden sonra bu usul İran halkına da cazip geldiği iknası gerçekleşirse büyük gümbürtü o zaman kopar. Uğur Efil

    YanıtlaSil
  8. İran ve Türkiye iki büyük devlet geleneği olan ülkedir. Bu ülkeler Batılıların istihbarat faaliyetleriyle kurulmadığı için, Batı menşeili liberal gündemli hareketlerin hepsi ezilmeye mahkumdur. İran'da rejimin değişmesi ancak muhafazakar milli tabanın devrimcileşmesiyle olur. Hızla değişen dünyada Frankfurt Okulu'nun temellerini attığı sivil toplumcu, liberal, özgürlükçü hareketlerin bir değeri kalmamıştır. Aynısı Gezi eylemleri için de geçerlidir. Bu da ancak disiplinli örgütlü yapıların ancak devrimleri tetikleyebileceği bir sürece gittiğimizin işaretidir aynı zamanda. Mao'nun şu sözü hep akılda tutulmalı: Devletler bağımsızlık, milletler kurtuluş, halklar özgürlük istiyor.

    YanıtlaSil
  9. Bu kadar okuyanı ve dünya ile irtibatlı olduklarına göre zamanla İRAN halkıda demokrasi ve özgür yaşama kavuşacaktır diye düşünüyorum. Baskıcı rejimlerin bu devirde uzun süre iktidarda kalması mümkün değildir zaten.
    İsmail GÖKÇE
    DENİZLİ
    Duygusal şair

    YanıtlaSil