BİZE NE OLDU?


Son günlerde peş peşe ortaya çıkan çocuklarla ilgili tecavüz olayları gündeme bomba gibi düştü. Geleneklerimiz, ahlaki değerlerimiz, çağdaş hukuk kuralları, insanlık ölçüleri hiçe sayılarak gerçekleşen tecavüz olayları toplumumuzdaki çürümenin ne düzeyde olduğunun da bir göstergesi.

Bir ilimizde ilköğretim çağındaki dört kıza, yaşları on dörtle yetmiş arasında değişen yüzü aşkın erkeğin tecavüzü ilginçtir. Ayrıca bir ilçemizdeki iki ve üç yaşlarındaki çocuklara ilköğretim çağındaki çocuklarca tecavüz edilerek birinin öldürülmesi ise ayrı bir vahşettir. Yine son günlerde yurdumuzun diğer illerinde de tecavüz suçlarının işlenmesi üzücü, üzücü olduğu kadar da düşündürücüdür.

Peki, tecavüz olaylarının bu denli çoğalmasındaki neden ne? Bu olayların feodal düzenin etkili olduğu yörelerde daha çok olması, toplum olarak birtakım sorgulamaları yapmamızı gerektiriyor. Feodal ilişkiler, bu tür olayları tetikliyor. Gerçi modern toplumlarda da tecavüz olaylarına rastlanmaktadır. Ancak son günlerdeki olaylarda toplumun olayı saklama isteği, suçu gizli de olsa onaylama anlamı içermektedir. Oysa modern toplumlarda bu tür suçları işleyenler dışlanır, suçlu olarak görülür. Toplumun suçu gizleyip saklaması söz konusu bile olmaz.

Feodal yapı içinde ağır baskılar altında ezilerek yetişen ve özgür birey olmanın güzelliklerini yaşayamayan kişilerin, suça eğilimleri çoğalır. Yaşamı boyunca doğru dürüst saygı görmeyen birinin, başkalarının yaşamına ve tercihlerine saygı göstermesi beklenemez. Ayrıca küçük yerlerdeki feodal derebeylerin, bulundukları yerde her şeye muktedir olma istekleri ve yasa, kural tanımazlıkları suçun bir başka nedenini oluşturmaktadır. Siyaset yaşamımızdaki popülizm de bu feodal ağalara cesaret vermekte. İdari personelin siyasal tercihlere göre atanması da bu işteki bir başka yanlış. Ne yazık ki yörede çağdaş ölçülerde aile planlaması yok. Yoksulluk içinde boğuşan ailelerin çok çocuk yapması ayrı bir felaket. Böyle bir durumda çocuklar ne eğitilebiliyor ne de aileler tarafından denetlenebiliyor. En önemlisi ise çocuklara en büyük gereksinimleri olan sevgi verilemiyor. Sevgi görmeden büyüyen birisi başkasını sevebilir mi? Saygıyı çocukken öğrenemeyen bir birey, başkalarının bedenine ve ruhuna saygı göstermenin erdemini bilebilir mi? Feodal toplumlarda saygı deyince güçlünün karşısında el pençe divan durmak anlaşılır. Yani güçlünün yanında sus pus, güçsüzün karşısında ise zalim bir despot.

Feodal toplumda her birey ezilir. Özellikle kadının adı yoktur toplumsal yaşamda. Kadını sadece çocuk doğuran bir aygıt olarak görmek, toplumsal yaşamı felç eder. Sevgi ve saygı meleğinin bir ayağı topal kalır.

Kadın eziliyor da erkek ezilmiyor mu feodal toplumda? Hem de nasıl… En az kadınlar kadar eziliyor. Her gün ağaya, feodal erk sahibine boyun eğmek, hizmet etmek, onun yanında kendini ikinci sınıf görmek; tam bir felakettir bir erkek için. Felaketin gayya kuyusudur. Hele bir de buna yoksulluk, başkalarına ekonomik anlamda muhtaç olmak eklenmişse…

Gittikçe muhafazakârlaşan toplumumuzda suç oranındaki artış ve bazı olayların vahşet boyutuna ulaşması ise dikkat çekicidir. Bu konuda da kendimizi sorgulamanın zamanı geldi sanırım. Dindar olmayı yalnızca örtünmeye indirgeyen bir sığ anlayışla karşı karşıyayız. Yıllardır türban kavgası yapılan ülkemizde, dininin ahlaki öğütleri nerdeyse unutuldu/unutturuldu. Örneğin, hırsızlığın ne denli bir ahlaksızlık ve günah olduğu bilinse, ülkemizde bu kadar yolsuzluk yapılabilir miydi? Yolsuzluk yapanların toplumda kabul görmesi (tepki gösterilmediğine göre) nasıl izah edilebilir?

İlköğretim okulu öğrencilerinin bu olaylarda mağdur olması ve mağduriyetlerin saklanması ise işin bir başka düşündürücü yanı. Son yıllarda eğitimle o kadar uğraşıldı ki anlatmaya sayfalar yetmez. Okullardaki tarikat-cemaat etkisi inkâr edilemez. Ne yazık ki öğretmenlerimizin bir bölümü toplumumuza çağdaş değerlerin benimsetilmesi konusunda yol gösterici, eğitici ve örnek olacakları yerde; popüler kültürün hizmetine giriyorlar. Şirin görünmek adına ortaçağ değerleriyle uzlaşıyorlar.

Son yıllarda toplumsal değerlerimize ve kurumlarımıza çok acımasızca ve planlı olarak saldırıldı. Bizi bir arada tutan ne varsa “demokratikleşiyoruz, özgürleşiyoruz” adı altında kurda kuşa yem edildi. Yargı kurumları politik çıkarlar uğruna hedef alındı; toplumda hukuka duyulan güven sarsıldı. Eğitim, cemaatlerin ideolojik karargâhları olarak düşünülüp çağdaş birikimler bir çırpıda harcandı. Ordu düşmanca saldırılarla zayıflatılmaya çalışılıyor. Çalışkanlık, dürüstlük, yardımlaşma, üretken ve yaratıcı olma küçümsendi. Köşe dönücülük, halkı soyma, bağırıp çağırma, hakaret etme, küfretme, özel yaşama müdahale, paraya tapınma, yalan söyleme, iftira atma, hile yapma güzel şeylermiş gibi topluma sunuldu. Son günlerde meclisteki tartışmalar ve sarf edilen küfürler, tavırlar nerelere gittiğimizin göstergesi değil mi?

İşin en acı yanı ise bizzat yöneticilerimizin, feodal güç sahiplerine oy uğruna prim vermesidir. Aşiret sistemine meşruiyet kazandırmak hiçbir çağdaş yöneticiye yakışmaz. Saygı gösterip koruyacağımız tek şey var: O da Cumhuriyet ve onun bize kazandırdığı toplumsal-kişisel erdemlerdir.

Adil Hacıömeoğlu
29 Nisan 2010
Not: 3 Mayıs 2010 tarihli Ulus Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazılarımı http://adiladalet.blogspot.com adresinden okuyabilirsiniz.

4 yorum:

  1. GÜNEYDOĞU GERÇEĞİ ; AŞİRET TOPRAK AĞALIĞIN DAN TİCARET AĞALIĞINA DÖNÜŞEN FEODAL TPLUM DA EĞİTİMSİZLİK KADININ ADININ OLMAMASI KÜÇÜK YAŞALAR DA EVLENDİRİLMELERİ CEMAAT YAPILANMALARLA GİTTİKÇE ARTMIŞTIR TECAVÜZ OLAYININ ÜSTÜNÜ ÖRTMEK AMACI ÇOCUK YAŞTA EVLENDİRİLMELERİ.. SİYASETCİLERİN İÇİN DE ÇOCUK YAŞTAKİLERLE EVLİLİK YAPANLAR DA DESTEKLEDİKLERİNDEN ZİHNİYET AYNI OLDUĞUN DAN ÖRT BAS ETMEYE ÇALIŞARAK BASINI SUÇLADILAR

    YanıtlaSil
  2. ESİN AYAS" SİİRT OLAYLARIN DAKİ İKİNCİ PERDE YOKSULLUK, FAKİRLİKTEN POLİTİKACI BUNU BİLİYORDU ,MECLİS İNSAN HAK. BAŞ. "1 YTL" KAEŞILIĞIN DA ESNAFLARA İZİN VEDİKLERİNE NEDEN BU KADAR ŞAŞIRDIN SÜREÇTE SUÇLU KİM SİYASETCİ, TOPLUM HEPİMİZ HALKI AŞİRET ,CEMMAATLARIN KUCAĞINA ATAN SİSTEM OY DEPOSU AĞALAR YÜZ YUMAN PARTİLER YAŞANAN CAĞ DIŞI GÖRÜNTÜLER TÜM YURDU SARIYOR İŞSİZLİK PARASIZLIK HALKI VE ÇARESİZ BIRAKAN KENDİ YANDAŞ ,ÇOCUKLARINI ZENGİN EDEN RTE. HÜKÜMETİ ELİNDEKİ BOMBA PATLAMAYA HAZIR BEKLİYOR AÇILIMLARINLA..

    YanıtlaSil
  3. Demorasiden söz edilmek isteniyorsa sadece iki madde referanduma götürülse yeterlidir : "dokunulmazlıklar sınırlandırılsın mı" , "toprak reformu yapılıp ağalık kaldırılsın mı" . görülür ki ertesi gün bir azınlığın dışında ,bu millet derin bir nefes alacak , yüzler gülmeye başlayacaktır , gerisi zaten kendiliğinden gelir .
    Gazeteler yazıp durmaktadır , güneydoğuda hala medrese eğitimi yapılmaktadır .
    Kur'anda , ayet konuları yapılması ve yapılmaması istenenlerle doğru orantılıdır . Örtünmeyle ilgili iki sure vardır . oysa güzel ahlakla ilgili sure ve ayet sayısı hemen hemen Kur'anın tamamını kapsar . Bu gün dünyada uygulanan , batının " ılımlı islam " dayatması , Emevi , Muaviye ağırlıklı arap uygulamalarıdır . teşekkür ederim .

    YanıtlaSil
  4. Her olgunun olduğu gibi çocuklara yönelik cinsel istismarın da sosyolojik, politik olduğu kadar psikolojik bilişsel yönleri de var. Burada olguyu tekillemek, çözüm olanaklarını daha verimli işlemeye yardımcı olur. İster canlı, ister çocuk, ister kadın, isterse de erkek olsun çağımızda dürtüselliğin arttığı gerçeği karşısındayız. Dürtüsellikler arasında tekilleştirme üzerinden analiz yerine, farklılıklar üzerinden tartışmak bizi çözümsüzlüğe mahkum ediyor. Örneğin stadyumda küfür de bir dürtüselliktir, ancak bir çok kişi bugün bile bu davranışın psikolojik rahatlama sağladığı görüşünde. Oysa medeniyet dediğimiz insan toplumlaşmasının binlerce yıl bu dürtüselliği dizginlemek olduğunu düşünürsek, neoliberal bireysellikçi özgürleşmenin yarattığı/yaratacağı medeniyet ve toplum yıkıcılığını tahmin edebiliriz.

    YanıtlaSil