“EVET”ÇİLERİN PİŞMANLIĞI

12 Eylül’de yapılan anayasa değişikliğiyle ilgili halkoylaması öncesi hemen hemen her gün televizyon ekranlarından, halkın “Evet” oyu vermesi için cansiperane propaganda yapan bazı “demokrat”larımız hayal kırıklığına uğramış görünüyorlar. 12 Eylül anayasasının değiştirilmesinin amaçlandığını halka anlatmak için ellerinden gelen tüm çabaları gösteren bu kişiler, AKP’nin “demokrasi ve özgürlük” derken nasıl bir diktatörlük kurmakta olduğunu fark edemediler.

Aydın kişi, halkı aydınlatarak yönlendiren kişi olmalı. Herkesin göremediği tehlikeleri hissetmeli, başkalarının göremediği tuzakları görmeli ve bu konuda da halkı uyarmalı, aydınlatmalıdır. Ülkemiz aydınının en büyük hatası, tarihten ders çıkarmaması ve ülkemize özgü politikalar üretememesidir. Ayrıca olaylara ideolojik önyargılarla bakış da gerçekleri görmeyi zorlaştırıyor. Hele siyasal popülizmin çekiciliğine kapılarak demokrasicilik oyununu fark edememesi önemlidir.

İlk olarak “Evet”çiliğin bayraktarı olmuş bir yargı derneğinin eş başkanının açıklamaları kamuoyunu şaşırttı. Bu hukukçumuz; HSYK seçimi nedeniyle Adalet Bakanlığı’na ağır suçlamalar yöneltti. Cemaatler ve hükümet yanlısı avukatların hâkim ve savcıları etkilemeye çalıştığını ileri sürdü. “Yaklaşık iki bin kişi sahada bakanlık için çalışıyor. 12 Eylül’deki halkoylamasına kadar sivilleşme, demokratikleşme diyen adamlar şimdi bürokratları eliyle bu sivilleşme ve demokratikleşme adımlarını boğmaya çalışıyorlar ve bu yaklaşık iki aydır devam ediyor. Ne yazık ki bu kamuoyuna duyurulmadı, basında da yer almadı.” diyerek isyanını dile getiriyor.

Hani, anayasa değişikliğiyle her şey demokratik olacaktı? Yine aynı derneğin genel sekreteri de hayal kırıklığını şöyle açıklıyor: “Bugün birçok yerde yargı camiası şunu biliyor ki, Adana, Mersin, Antalya, Bursa gibi şehirlerde yüzlerce hâkim, savcının katıldığı yemekler düzenleniyor. Bunu çoğunlukla komisyon başkanları ve başsavcılar düzenliyor. Bu yemekler bakanlık bürokratlarını desteklemek için yapılıyor. Bakanlık serbestçe propaganda yapıyor; ama diğer adaylar konuşamıyor.”

Halkoylaması öncesi AKP’nin kurnazlığını sezen birçok kişi, yargının yürütmenin denetimine gireceğini ısrarla anlattı. Demokrasinin olmazsa olmazı olan güçler ayrılığının ortadan kaldırıldığı konusu sık sık gündeme geldi. Ancak bu uyarılar dikkate alınmadı.

HSYK seçimleri sonrası ikinci hayal kırıklığını yaşayansa bir gazetemizin başörtülü yazarı. Bu bayan yazarımız, aynı zamanda televizyon programlarının da vazgeçilmezi. Anayasa değişikliğiyle ilgili her tartışmada hararetle “Evet” oyu verilmesini savunan bu köşe yazarımız, 20 Ekim günkü yazısında gerçeği görüp uyanıyor. “HSYK seçimleri, referandumda ‘evet’ diyenlerin ve ‘evet’ savunanların dönüp ‘evet’lerini şöyle bir sorgulamalarına neden oldu. ‘Hayır’ cephesi dilediği kadar nadanlık edebilir şimdi, dudak kenarlarına iliştirdikleri kıldan tüyden gülümsemeleriyle ‘Biz dememiş miydik?’ yapabilirler. Şahsım adına itiraf edeyim, yetmez ama evet derken, yetip de artacağını hiç düşünmemiştim.” Kişinin hatasını anlaması ve bunu itiraf etmesi erdemdir. Böyle birisinin iyi niyetinden de şüphe edilemez. Ancak bir kişi aynı hatayı bir daha tekrarlamamak kaydıyla.

Yine aynı yazının son paragrafı ise demokrasicilik oyununun anlaşılması açısından ilginçtir. “Anayasa değişikliklerinin en çok HSYK'yı oluşturacak üyelerin demokratik yollarla seçilmesi kısmını önemsemiş biri olarak hayal kırıklığına uğradığımı belirtmek isterim. Biz, devlet bütün birimleriyle halkın olsun istemiştik. Egemenlik kayıtsız şartsız millette ait ise yargı da bundan azade değildir demiştik. Halkın içindeki çoğulluk, çeşitlilik yargıya da yansırsa yargıdaki seçkinci, kibirli, statükocu yapı değişir dedik. Kastettiğimiz şey, bu yapıların militarizm etkisi altında kalmış atanmışların otoriterliğinden, seçilmişlerin ‘tahakkümü’ altına transferi değildi.” Değerli yazarımıza şunu anımsatmalıyım ki, seçilmişlerin “tahakkümünü” önümüzdeki günlerde daha çok hissedecek. Yargının olmadığı, susturulduğu yerde keyfiyetin nasıl kol gezdiğini ibretle izleyeceğiz.

Halkoylaması öncesi yazdığım “NEDEN HAYIR?” başlıklı yazımın bir bölümünü anımsatmak istiyorum: “12 Eylül darbecileri, özgürlük ve demokrasiden yana tüm kurumları tasfiye ederken bazı köklü kurumları ortadan kaldıramadı. Bunların başında da yargı gelmekte. İşte, bu anayasa değişikliğiyle yargı tasfiye edilerek yürütmenin emrine sokulacak. Yani, 12 Eylül darbesinin yargı alanındaki darbeci anlayışındaki eksikliği giderilecek. AKP anayasası ile bir nevi 12 Eylül darbesi, yine bir 12 Eylül günü tamamlanacak. Böylece demokrasinin olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığı ilkesi yok edilecek. Devletin tüm yönetim erkleri bir elde, bir kişide toplanacak. Bunun adı da demokratikleşmek olacak, öyle mi? (Ulus Gazetesi, 6 Eylül 2010)” Burada biz de dilimiz döndüğünce uyarılarımızı yaptık. Demokrasinin, “Demokrasi!” diye diye yok edildiğine aylardır tanıklık ediyoruz. Önümüzdeki günlerde bu süreç hızlanacak. Çünkü cumhuriyetimiz ve ulus devletimiz küresel güçlerin bölgemizdeki çıkarlarına ters düşmekte. Bu nedenle de Atlantik ötesinin acelesi var. Halkı susturulmuş, kurumları çökertilmiş bir ülkenin direnme gücü de yok olur.

Önümüzdeki günlerde birçok “Evet”çinin pişmanlığını göreceğiz Kimi cesaret ve dürüstlükle pişmanlığını açıklayacak; kimileri de korkaklıklarına, çıkarcılıklarına yeni “demokrat” kılıflar uyduracaklar.

Ülkemizin büyük bir siyasal kuşatma altında olduğu şu günlerde namuslu aydınların cesur yüreklerine o kadar çok gereksinmemiz var ki… Devletin kurucu ilkelerinden sapmanın, bizi hangi körkuyulara iteceğini şimdiden görmek gerekli.

Dünyanın hiçbir yerinde gelişmekte olan bir ülkedeki diktatörlük; tek başına, küresel büyük bir gücün desteği olmadan ayakta duramaz. Böyle bir destek de büyük tavizler karşılığındadır. Ülkemizde kurulmakta olan otokratik yönetim de bu düzlemde yol almakta. Halk, kısır tartışmalarla, yapay gündemlerle meşgul edilirken ayağının altından toprağın kaydını fark edemiyor bile.

Adil Hacıömeroğlu
20 Ekim 2010

12 yorum:

  1. Sayın Hacıömeroğlu elinize sağlık ...yazdıklarınıza katılıyorum...Referandum yapılacak denildiği an ben anlamıştım oyun olduğunu oyun kurnazlık baştan belliydi...birincisi refarandum tarihinin 12 eylül e özellikle getirilmesi bu ayda ramazan ayı ramazanı bahane edip propoganda için ramazan paketleri haziran sıcağında kömür dağıtmak tatil bayram...ünüversite kayıtları bunlar ellerindeki en büyük olanaktı bilerek bu tarihi verdiler...ikincisi cahil halk çoğunlukta...üçüncüsü pkknın partisinin baskısı...Ben hep karşıydım referandum asla olmasın tepki verilsin bekledim muhalefet ve akademisyenler hukukçulardan çok bekledim...tepki veren olmadı...AKP de zaten fırsatçı nerde bşluk görüyorsa hemen boşluğu dolduruyor...planını uyguluyor...bunlar eğitimi nasıl ele geçirdiler önce cahil toplum oluşturdular...sorgulamayan...ulusal bilinci olmayan sosyal hayattan kopuk eğitim sistemi ile temeli oluşturup bu cahil halkı başımıza bela ettiler onların akılsızlıklarını hep çekiyoruz...bile bile lades oluyoruz...salonlarda akademisyenler birbirlerine anlata dursun...bunlar ev...ev dolaşıyorlar ...SAYGILARIMLA

    YanıtlaSil
  2. Yazınız çok güzeldi. Elinize, yüreğinize sağlık.
    Tüm gerçekler apaçık meydanda. Daha çok evetçi pişman olacak. Gereksiz konularla halk meşgul ediliyor, dini istismar, eşarbı istismar vs....gibi. sessizce birşeyler hallediliyor halktan gizli ne yazık ki. Ah halk bir uyansa geç kalmadan.

    YanıtlaSil
  3. Kaleminize sağlık Adil Bey.

    YanıtlaSil
  4. Bence en önemli noktaya değindiniz Adil Bey,dün "evet"çığırtkanlığı yapanlar bugün çark ediyor.Ama bu sözde bir görüntü...Onlar,her rüzgara göre yön değiştiriyorlar,daha doğrusu çıkarları söz konusu olduğunda bir kılıf buluyorlar.Darbe anayasasına karşı bu anayasa mı özgürlük getirecekti...Hayır..! Bunu onlar da biliyor.Hepsi karşıydılar da 80 anayasası nasıl yüzde doksan bir "evet"almıştı.Baskıdan diyorlar,yarın da bu anayasaya baskıdan "evet" dediklerini söyleyecekler.Birileri bizleri ıvır zıvır işlerle oyalarken ,toprağımız kayıverecek ayaklarımızın altından.Aydınlarımız ya da aydın geçinenlerimiz,kendileriyle ve gerçeklerle yüzleşmedikleri takdirde kim bilinçlendirecek halkı ?Cumhuriyetimizin son kalesi düştükten sonra mı gelecek akılları başlarına...

    YanıtlaSil
  5. Adil Bey:
    Ellerinize vede emeğinize sağlık.
    Sağolunuz, teşekkürler.

    YanıtlaSil
  6. Hocam,emeğinize,yüreğinize,kaleminize sağlık,Bu gidişata dur demek için aydın,demokratik,sizin gibi insanlara şimdi daha da çok ihtiyaç var.Evet oyu kullananların biraz da olsa gerçerçeği görmeleri bir adım ilerleme var demektir,tabi bunların içinde dönekleri görazdı etmemek gerekir.Dahada pişman olacaklar çıkacaktır,ya bir musibet bin nasihattan iyidir yada önce iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır mantığı oluşmaya başladı.Evetçilerin içinde çıkarlarına olmayan durumlarda vardır.Bu politikanın kendilerinin kullanılıp bir köşeye atılma olduğunuda önümüzdeki günlerde anlışılacaktır.hepimizin bundan sonra izleyeceği tutum:daha yüksek sesle bağırıp sesimizin daha gür çıkmasını sağlamaktır.SAYGILARIMLA....

    YanıtlaSil
  7. En kötüsü yazılarınızı kopyalanaması ve paylaşılamaması lütfen buna bir çözüm bulun facede gurup açın oradan paylaşabilelim bari emeginize yüreg,inize sağlık

    YanıtlaSil
  8. TEŞEKÜR EDERİM ADİL BEY BEN BU EVET DİYEN KÜÇÜK BEYİNLİ KİŞİLERİN PİŞMAN OLDUKLARINA İNAN MIYORUM ATEŞE SU DEDİLER GÖZ GÖRE GÖRE EMPERYALİST KÖLESİ TAYYİP KENDİNİ İKDİDARA GETİREN KARANLIK GÜÇLERDEN ALDIGI TALİMATI UYGULUYOR ALDIGI EMİRLERDE BİR KUSUR İŞLER VEYA UYGULAMASSA BİR GÜNDE HASTANANIR TAYYİP HASTANEYE KALDIRIRLAR OGÜN VE AKPKK PARTİSİDE DARMA DAĞAM OLUR ADAM EMPERYALİST MAŞA VE UŞAK ZAFALI CİA KÖLESİ TAYYİP.. EVET VERENLER BİR ÖLKE TAM BAĞIMSIZ OLMASSA BİR İNSANIN BİREYSEL ÖZGÜRLÜGÜ OLA BİLİRMİ ..TAYYİP ALIŞTIRA ALIŞTIRA SİNDİRE SİNDİRE AZMETDİRİP HAP YUTDURACAĞIZ DİYOR BU HAYİNİN NİYETİ APACIK ORTADA BUNU GÖRMEMEK DUYMAZLIKDAN GELMEK:???Hayvan olmak istiyorsan olabilirsin elbette.Bunun için insanlığın acılarına sırt çevirmen ve yalnız kendi postuna özen göstermen yeterli. -Karl Marks-:??????????????????????DENİZLİDEN SELAM VE SAYGILAR VE BAŞARILAR DİLİYORUM ADİL BEY

    YanıtlaSil
  9. Adil bey , siz ve sizin gibi az sayıda kalmış gerçek aydınlarımız bu kuşkuları dile getirdiniz . Ayrıca İranlı aydınlar " biz ülkemizde iyi birşeyler olacağını sandık , farkına vardığımızda ise iş işten geçmişti , aynı hataya siz düşmeyin , dikkat edin " tarzındaki uyarılarını okuduk . Bizler okuduk da , halkı aydınlatma görevi olan sözde aydınlar neredeydiler . Aydın, ileriyi görmesi gereken kişidir . Şimdi , bu kadarını tahmin edememiştik diyerek , ülke kaderini belirleyecek böyle hassas bir konuda hata yapma lüks'ü olabilirmi...
    Kaleminize sağlık , teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
  10. Evet diyen ve detirtmeye çalışan sözde aydınların pişmanlığına inanmayın onlar kimin arabasına binseler onun türküsünü çalarlar.Böyle bir iktidarı kendine layık görenler böyle bir iktidarın altında ezilmeye mahkumdur,beter olsunlar.

    YanıtlaSil
  11. Kuzey'in Kızı23 Ekim 2010 20:11

    Sevgili Adil bey,
    Yazılarınızda çarpıcı noktalara değiniyorsunuz,öngördükleriniz yol gösterici nitelikte gerçekten.Ancak aydınlarımızın bu yazıları halkımızın ne kadarına ulaşıyor?
    Bir kısmımız ise bu gerçeklerisadece birbirimize anlatmak ve yakınmakla yetiniyoruz.Bu noktayı ilk yorumcu arkadaşım çok güzel vurgulamış:"Akademisyenler salonlarda birbirlerine anlatadursun,bunlar ev ev dolaşıyor."
    Bizim en büyük eksiğimiz bu sanırım.Bazı gerçekleri halka anlatmak için yollar aramak gerekiyor.Atatürk özellikle biz öğretmenlere veriyor bu görevi:
    "Öğretmenler her fırsattan yararlanarak halka koşmalı,halk ile beraber olmalı ve halk, öğretmenin çocuğa yalnız alfabe okutan bir varlıktan ibaret olmayacağını anlamalıdır."(K.Atatürk)
    Saygılarımla...

    YanıtlaSil
  12. UMARIM; BİR MUSİBET BİN NASİHATTEN YEĞDİR!Sayın yazarımızı bu konuda üzerine düşen uyarıyı yaptından ötürü kutluyor,teşekkür ediyorum,kaleminize ve yüreğinize sağlık...

    YanıtlaSil