İKİ DİLDEN, İKİ DEVLETE Mİ?

Terör örgütü yanlıları, isteklerini bir bir gerçekleştiriyorlar. Silahla dağlarda yürütülen savaş, siyasal ataklarla düz ovalara taşındı. Dağdaki silahlı güçler, devletin otoritesine kurşun sıkarken kentlerde politika yapan uzantıları ise anayasal düzenin kurallarına karşı yaptırımlar uygulamakta. “Biz istedik, yaptık, siz de bunu kabul etmeye mecbursunuz.” mantığıyla davranıyorlar. Kendi kuralsızlıklarını, topluma ve devlete kural olarak kabul ettirme düşüncesi içindeler.

Bölücülerin, son günlerde inanılmaz gibi görünen iki isteği siyasal gündemi meşgul etti. Ne yazık ki hem iktidar hem de muhalefet, cumhuriyetimizin varlığını ilgilendiren bu iki konuda gerekli sert tepkiyi göstermediler. Günlük politik atışmalar, bu konuların önemini gözlerden kaçırdı.

Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK), bölücü başının önerdiği “demokratik özerklik” kapsamında “öz savunma birliği” kurulması açıklaması, kamuoyunda önemli bir tartışmanın fitilini ateşledi. Bu açıklamada, Doğu ve Güneydoğu’da sosyal, siyasal ve güvenlik alanında örgütlenmeye gidilerek “halkın kendi güvenliğini oluşturması” vurgulandı.

Ülkemizde hem iç hem de dış güvenlik kuruluşları varken bu “öz güvenlik birliği” kurma fikri nereden çıktı diyebiliriz. Bu sorunun yanıtını, yine DTK sözcüleri veriyor. “Halkımızın kültürel ve fiziki soykırıma maruz bırakılma süreci devam ettiği sürece, devlet eliyle yürütülen fuhuş, uyuşturucu ve diğer toplumsal istismarlara karşı Kürt halkının kendi güvenliğini ve örgütlülüğünü oluşturması gerekliliği ifade edilmiştir.” Bu sözler yenilir yutulur cinsten değil. Yumurta atan öğrenciye, sosyal kazanımlarını savunan işçiye, yok olan tarımımızın sorunlarını haykıran çiftçiye karşı aslan kesilenlerin bu ağır sözlere de aynı yiğitlikle kükremeleri beklenirdi. Suçlamalar gizli kapaklı değil, apaçık. Sözün söylendiği hedeflenen muhatap da belli. Bu ağır sözler devlete yönelik, suçlamalar ise yüz kızartıcı suçların hemen hemen hepsi. “Öz savunma birliği”nin kime karşı kurulacağı çok açık. Devletin güvenlik güçlerine karşı kendilerince yasal “savunma” güçleri. Bunun Türkçesi şu: Dağdakileri resmi, yasal kuvvetler durumuna getirmek. Devletin güvenlik güçlerini kabul etmemek.

“Oluşturulacak ‘güvenlik gücü’nün, semt ve mahalle komiteleri şeklinde örgütleneceği, halkın sorunlarında hakem rolü üstleneceği, gelen şikâyetleri değerlendirip sonuçlandıracağı öğrenildi. Komitenin ayrıca fuhuş, uyuşturucu gibi suçlarla da mücadele edeceği ve bu kapsamda oluşturulan ‘sivil güvenlik birimleri’ aracılığıyla caydırıcı rol üstleneceği kaydedildi.” Toplumda bir suç varsa, şikâyet nereye yapılır? Savcılığa. Suçu kim yargılar? Bağımsız mahkemeler. Peki, burada ne isteniyor? Savcının, yargıcın görevinin bu sözde “sivil güvenlik birimleri” ne devri. Kısacası deniliyor ki: Bu bölgede güvenlik ve yargı hizmetini de ben yerine getiririm. Buralarda devletin işi yok. Bunun karşısında sus pus olan iktidar ve muhalefet!

Bölücü örgüt yandaşları, yukarıdaki önerilerinde gerekli sert tepkileri almayınca bu sefer başka bir isteği hemen gündeme getirdiler. Toplumsal yaşamımızda iki dillilik. “İki dilli tabelalarımız olacak. Köy ve mezraların isimleri de iade edilsin diye arkadaşlarımız hazırlıklarını sürdürüyor. Yaşamın tüm alanlarında özellikle bu bölgede, iki dilli hayat olacaktır. (…) Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, şu ana kadar 97 köyün eski adını iade etmiş durumda. Bölgenin tamamı iki dilli olacak.” Bu sözler, anayasaya bağlılık yemini etmiş bir milletvekiline, bölücü örgütün siyasal uzantısı bir partinin genel başkanına ait. Bir istekte bulunmuyor, bir yaptırımı kamuoyuna açıklıyor. “Bölgenin tamamı iki dilli olmalı.” demiyor, “olacak” diyor. Bu sözleriyle meydan okuyor tüm anayasa kurallarına, devlet düzenine.

Dünyanın birkaç ülkesi hariç iki dilli olan hiçbir devlet yok. İsviçre örneği çok konuşuluyor. Sanki İsviçre kuruluşunda tek dilli olarak kurulmuş da sonradan üç dilli olmuş, öyle mi? Zaten kuruluşu birden çok kantonun bir araya gelmesiyle olmuş. Bunların da her birinin kendi dilleri ve kuralları vardı. Birlik bu kurallar korunarak sağlandı. Dünyanın en büyük küresel gücü olan ABD’de İngilizce dışında bir dilde eğitim kabul görmedi. Neden mi? Çok açık, çünkü böylesi bir durumun ülkeyi bölünmeye götüreceğinden.

Yukarıda sözünü ettiğimiz her iki konuda da görülüyor ki, ülkemizin bir bölgesinde yeni bir devletin temelleri atılmakta. Devlet olmak için ne gerekli? Güvenlik gücü, adliye, dil, kurumsal yapılar, toprak… İşte hepsi sırayla yerine getiriliyor. Yıllardır bölgede, bir ulusun oluşturulması için yoğun çaba harcandı. Neredeyse bu gerçekleşti. Şimdi de bu ulusa bir devlet gerekli değil mi? İşte, onun için bütün çabalar.

Bölücü örgütün her isteğine masumiyet kazandırmaya çalışan saf siyasetçiler, gazete yazarları, televizyon yorumcuları, sözde bilim adamlarının ne yazık ki kış uykularından uyanacakları yok. Hala kimileri bölücü örgüte ve destekçisi küresel güçlere şirin görünme çabası içindeler.

Siyasal partilerimiz, birbirleriyle zaman zaman da kendi içlerinde kısır çekişmeleri sürdürürken altlarındaki toprağın kayıp gittiğini fark etmiyorlar bile. Ulusal birliğimiz çatırdarken birileri bireysel kurtuluşlarının peşinde.

Adil Hacıömeroğlu
17 Aralık 2010

Not: 19 Aralık 2010 tarihli Ulus Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazılarımın tümünü http://adiladalet.blogspot.com dan okuyabilirsiniz

16 yorum:

  1. HAZM ETTİRMEYE ÇALIŞIYORLAR AMA BU İŞİN SONU VAHİM !!!! YILLARCA KİRLİ ELLERİNİ ÜZERİMİZDEN ÇEKMEYEN DIŞ MİHRAKLAR VE İŞBİRLİKÇİLERİ BU OYUNU KAZANACAKLAR MI KAYBEDECEKLER Mİ ??? ÇOK DENEDİLER AMA BAŞARAMADILAR...GELDİKLERİ GİBİ GİDECEKLER..SAYIN ADİL AYDIN YAZILARINIZI TAKİP EDİYORUM..SAKIN KALEMİNİZİN MÜREKKEBİ TÜKENMESİN..SAYGILAR...HÜLYA PİRAY

    YanıtlaSil
  2. Kaleminize sağlık Adil Bey! Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  3. Günümüz Türkiyesinde yaşanan demokrasiye aykırı icraatların sorumlusu olan devlet yönetimine karşıymış gibi görünen kürt hareketinin aslında ne denli kendi emellerine hizmet ettikleri son iki dillik anonsuyla tamamen su yüzüne çıkmıştır malesef sizlerinde belirttiği gibi kısır çekişmelerle iktidar savaşı yapan siyasilerin hala duyarsız ve lakayıtkalmalarına tahammül etmek mümkün değil kayan topraklar bizim yeter artık kış uykusundan uyansın bu siyasiler.. yazınız için teşekkür eder iyi çalışmalar dilerim..

    YanıtlaSil
  4. Ceren Can Günümüz Türkiyesinde yaşanan demokrasiye aykırı icraatların sorumlusu olan devlet yönetimine karşıymış gibi görünen kürt hareketinin aslında ne denli kendi emellerine hizmet ettikleri son iki dillik anonsuyla tamamen su yüzüne çıkmıştır malesef sizlerinde belirttiği gibi kısır çekişmelerle iktidar savaşı yapan siyasilerin hala duyarsız ve lakayıtkalmalarına tahammül etmek mümkün değil kayan topraklar bizim yeter artık kış uykusundan uyansın bu siyasiler.. yazınız için teşekkür eder iyi çalışmalar dilerim..

    YanıtlaSil
  5. Bütünüyle ülkemiz üzerinde kötü emelleri olan küresel güçlerin uzun yıllar boyunca kışkırtmaları ve bunlara karşı yeterli önlemin alınmamasın sonuçlarıdır bunlar.Bir bölgede ayrı bir güç oluşturulmasının sözü bile edilemez.Dil konusunda ise bölgede erkeklerin hemen tamamı Türkçe bilmektedir.Dağ köylerinde kadınlar pek Türkçe bilmezler. O halde sorun bölgede kadına değer verilmemesinin sonucudur .Bu sorunların üzerine gidilmesi gerekir.Farklı dilde ısrar etmek ülkenin bölünmez bütünlüğüne aykırı bir durum olduğu gibi zaten anayasal suçtur.Sessiz kalındıkça istekler tehdit şeklini almıştır . Kabul edilemez.
    Kaleminize sağlık, teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
  6. sayın hocam yüreğinize elinize sağlık tşk ler

    YanıtlaSil
  7. İsteyen istediği dili konuşabilir ancak Dünyanın her yerinde tek bir resmi dil vardır.Bizim resmi dilimizde Türkçedir.Ama siyasilerimiz kendi dertlerine düştükleri için Ulusun başındaki belayı göremiyorlar ya da deve kuşu misali kafayı kuma gömdüler.Yazık hepimiz adına çok yazık.Hanife öğretmen

    YanıtlaSil
  8. İsviçre'yle hiçbir ortak yönümüz yok ki, yalnızca dil konusu ortak olsun. İsviçre'nin diğer konuları neden örnep alınmıyor? Sırf sancılı bir ortam yaratmak için herşey dışarıdan oradan burdan mı alınmalı? Emireri gibi her dediğini yaptığız ABD neden örnek alınmaz dil konusunda?
    Meclis başkanına son atılan söz "kürtçe öğrenmeli" de yenilir yutulur cinsten değil. Cevap versinler bakalım ne diyecekler? SAYGILAR
    MUZO

    YanıtlaSil
  9. gökçe fırat'ın yazısı


    Türkiye’de açıktan Kürtçülük yapamayanların önemli bir tezi Kurtuluş Savaşı’nı Türklerle Kürtlerin birlikte verdiğidir. Böylelikle denilmek istenir ki, ülkenin kurtuluşu ve kuruluşuna katılan Kürtlerin hakkı sonradan tanınmamıştır.

    Gizli Kürtçülerin diğer propagandaları gibi bu da tümüyle yalandı...r. Yandaki haritada Kurtuluş Savaşımızda şehit düşen askerlerin hangi askerlik şubesine kayıtlı olduklarını gösteriyor. Hiçbir işgal olmamasına karşın, yani savaşa katılmalarının önünde hiç bir engel olmamasına karşın en az katılım Güneydoğu’dan olmuştur. Oysa işgal altındaki Marmara ve Ege bölgesinden bile insanlar savaşa katılmıştır.

    Kaldı ki Kurtuluş Savaşı’na katılmayan Kürtler çıkardıkları isyanlarda bu devleti yıkmak için savaşmaktan ve ölmekten çekinmemişlerdir. Kürt isyanlarında ölenlerin sayısı Kurtuluş Savaşı’nda ölenlerin on mislidir!



    Türkiye’de Kürt istilası







    Nüfus artış oranı: Türkiye ortalaması %24. Ortalamanın üstündeki iller Kürt göçüne maruz kalan bölgeler: İstanbul %57, Ankara %33, İzmir %35, Bursa %48, Muğla %39, Antalya %77, Mersin %44, Adana %26, Antep %39, Diyarbakır %34, Şırnak %51, Mardin %37, Urfa %65, Malatya %29, Batman %47, Adıyaman %31, Hakkari %55, Van %55, Ağrı %29





    Kurtuluş Savaşımıza katılmayan Kürtler, özellikle 1990 yılından itibaren yoğunlaşan bir şekilde Türk devletine savaş açmıştır.

    Kürtçülerin en önemli tezlerinden biri de Güneydoğu’da ekonomik ve sosyal zorlukların olduğu ve devletin bu bölgeleri boşladığıdır.

    Oysa nüfus artış oranları Kürtçüleri yalanlamaktadır. 1990’dan itibaren Türkiye’de 15 yıllık nüfus artış oranı ortalama %24’tür. Oysa bu rakam Güneydoğu’da %40’tır. Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu’nun Türk nüfusu azalırken Kürt nüfusu artmaktadır.

    Kürt nüfus artışı doğal bir artış değildir, bir istila hareketinin parçasıdır.

    Diyarbakır merkezli Kürtçü hareket bu noktadan çevresine doğru bir Kürtleştirme hareketine girişmiştir. Irak ve İran sınırına doğru başarı ile tamamlanan hareket (yeşil bölge) artık kuzeye doğru yönelmiştir. Haritada turuncu renkte görülen bölge son beş yıldır PKK’nın sızmaya ve yerleşmeye çalıştığı bölgedir.

    PKK stratejisnin en önemli ayağı ise, büyük şehirlere ve kıyı şeridinde hakim olmaktır. Bu nedenle Güneydoğu’dan bu bölgelere planlı bir nüfus kaydırma politikası izlenmektedir. Antap’ten İzmir’e kadar güney sahillerinin etnik yapısı değiştirilmiştir. Hedef alınan bölgenin özelligi denize açılma kapısı olması ve ekonomik rant kaynağı olmasıdır.

    Yandaki haritada görüldüğü gibi, Kürtler Türk nüfusun dört misli üremekte ve bu nüfus fazlalığının bir bölümünü Güneydoğu’da tutmakta, önemli bir bölümünü ise Türk bölgeleri istila etmek için göçertmektedir.

    Devamını Gör..
    19 saat önce · Belgeyi Gör ·Beğenmekten VazgeçBeğen · Yorum Yap ·Abonelikten ÇıkAbone Ol.

    Sen ve 3 kişi daha bunu beğendiniz..
    Mehmet Sezer İŞTE SORUN BU.ALTI OYULANIN FARKINDALIĞI YADA FARKINDA OLMAYIŞLIĞIDIR?
    MEHMET SEZER

    YanıtlaSil
  10. Kuzey'in Kızı19 Aralık 2010 23:00

    Ülkemizde Kürtçe konuşmak yasak değil ki zaten;isteyen konuşabilir.Ancak evrakların Kürtçe bastırılması, Kürtçenin kamusal hayatta kullanımı ya da tabelalara Kürtçe yazılar yazılması gibi konuların tartışılması bile söz konusu olmamalı.Bir ülkenin dil birliği milli birliğinin en önemli koşuludur.Daha neleri gündeme getireceğiz bakalım.Bunları yaşıyor olmak şaşırtmamalı bizleri, bebek katilini muhatap aldığımız sürece yolun sonunu kestirmek çok zor değil.

    YanıtlaSil
  11. Bir devletin olağan olarak tek bir dil üzerinden eğitimi ve bürokrasiyi sürdürme zorunluluğu vardır.. Halkın içinde mozaik yapının olaması gayet doğaldır burada halkın ayrımlarda bulunması'da mümkün değildir.. Ayrımların tohumlarını atan tamamen devlettir, sen eğitimini en ücra yere kadar ulaştıramazsan, sen kadınını ataerkilliğe kurban edip dört duvar arasına sıkıştırıp başlık parası altında satarsan, sen tarımı, hayvancılığı terör bahanesine sığınıp birde üzerine doğal rezervleri değerlendirmeyip, kalıcı çözümler üretmezsen ayrım kaçınılmazdır g.doğu'da yaşayan halka buyrun istediğiniz dilde konuşun, tabelelarınızı istediğiniz dilde asın sosyal yaşantınızda hiç bir değişiklik olamayacaktır.. Bu bir oyundur, oyunun bir parçasıdır taviz almaktır Türkiye kağıt üzerinde parçalanmış senaryo çoktan yazılmıştır Halk olarak tabanda birbirimizle uğraşmayalım kurtuluş bu düzene elbirliği ile karşı olmaktır

    YanıtlaSil
  12. İsviçre devlet değil.
    *
    Osmanlı devleti paylaşıldığında 42 tane devlet ortaya çıktı.
    Türkiye parçalandığında da yeni devletler ortaya çıkacaktır.
    Sevr yürürlüğe konulmak isteniyor. Bunun adımları atılıyor.
    *
    Koruculuk sistemini tüm ülkede yaygınlaştırmak gerekli.
    Birinci kurtuluş savaşındaki gibi:Kuvayı Milli.

    YanıtlaSil
  13. Kazım BÜKÜLMEZ20 Aralık 2010 21:42

    Amaç o zaten.Adamlar mecliste bu bir başkaldırıdır diye anırıyor.Bopcular bön bön bakıyor.Doğru ya onlar öğrenci değil ki üstlerine saldırılsın.Olsa olsa pkk temsilcileri hepsi bu.

    YanıtlaSil
  14. Aydın CİVCİK20 Aralık 2010 22:09

    ADİL BEY, GERÇEKTEN BOP PROJESİ ADIM ADIM HAYATA GEÇİRİLİYOR.PKK VE YANDAŞLARIDA EMPERYALİSTLERİN OYUNUNA GELİYORLAR. BÖL PARÇALA VE YUT. DÜNYADA GÖRÜLMEMİŞTİR EMPERYALİSTLERLE İŞ BİRLİĞİ YAPARAK BAGIMSIZLIK SAAVAŞI VERİLDİĞİ.BUNLARIN AMACI SÖMÜRÜ DÜZENİNİ DEVAMINI SAGLAMAK İÇİN EMPERYALİS GÜÇLERİN TAŞARONLUGUNU YAPMAK.TALABANİ BİLE KÜRT DEVLETİNİ OLMAYACAGINI ,HAYAL OLDUGUNU SÖYLÜYOR.BUNLAR BOP UN HAYATA GEÇMESİ VE SÖMÜRÜNÜN DAHA KOLAY YAPILMASINA HİZMET İÇİN UĞRAŞAN BİR AVUÇ İŞBİRLİKÇİ.

    YanıtlaSil
  15. Aydın CİVCİK20 Aralık 2010 22:18

    Şunuda yazmadan geçmek istemiyorum. Bu ülkenin yönetiminden ,ulusal ve üniter yapısında, ve korunmasından sorumlu olan yemin eden , siyasiler nerede. T.C devletinin bir ferdi olarak onları göreve davet ediyorum . gereken cevabı versinler .

    YanıtlaSil
  16. Bu yapılanlara hiç de şaşırmamalıyız. Zira 'Yavuz hırsız evsahibini bastırırmış.'
    Ama evsahibinin de sabrını fazla zorlamamak lazım.
    Zira misafirin de 'misafirliği' er geç bitecektir.

    YanıtlaSil