MISIR


Ünlü tarihçi Heredot: “Mısır Nil'in bir armağanıdır.” sözüyle Mısır’ın eski çağlardaki önemini belirtir. Dünya uygarlığının boy atıp geliştiği önemli bir yerdir Nil’in suladığı bu verimli toprak. Tarih boyunca önemli siyasal ve kültürel değişimlerin yaşandığı Mısır, üç kıtanın merkezinde stratejik önemi yüksek bir ülkedir. Helen istilasında Helenistik bir kültürün egemen olduğu Mısır, Müslüman Arapların işgalinde ise Araplaşan bir değişimin coğrafyasıdır.

Türklerin uzun süre egemen olduğu bir yerdir burası. İlk defa Türkiye adı Memluklar döneminde bu topraklarda kullanıldı (Memalik-i Türkiye). Yıllarca Baharat Yolu’yla dünya ticareti bu toprakları mesken edindi. Yüzyıllarca Türkler tarafından yönetilmesi nedeniyle tarihsel, kültürel bağlarımızın çok güçlü olduğu yadsınamaz bir gerçek.

Günümüzde Ortadoğu’nun üç güçlü Müslüman ülkesi var: Türkiye, İran ve Mısır. Bölgenin diğer önemli aktörleri ise ABD ve İsrail’dir. Bu coğrafyadaki siyasal gelişmeler, sözü edilen ülkelerin siyasal duruşları ve bölgesel etkileriyle orantılı olarak değişip biçimlenecektir. Ortadoğu’yu önemli kılan dünya enerji kaynaklarının merkezi olmasıdır. Enerjinin dünya ekonomisindeki vazgeçilmez önemi, bölgeyi sanayileşmiş zengin ülkelerin rekabet alanı yapmakta. Bu rekabet, doğaldır ki güç mücadelelerini ve sonucunda da çatışmaları körüklüyor. Arap-İsrail uyuşmazlığı ise bölgede çözülmesi gereken önemli bir kördüğüm.

İsrail Devleti’nin kurulması (1948), bölgede Arap-İsrail savaşlarının da başlamasına neden oldu. Bu çatışma ortamı göstermiştir ki, Mısır olmadan savaş da barış da olmuyor Ortadoğu’da. Bu nedenle kilit ülkedir Mısır. Buradaki siyasal değişimler, bölgedeki gelişmeleri olumlu ya da olumsuz yönde etkileyecektir. Ülkemizin de bu gelişmelerin dışında kalması düşünülemez.

Tunus’ta yönetime karşı başlayan isyan beklenildiği gibi hızla bölgeye yayıldı. Alevler Mısır’a sıçradı. Kahire ve diğer kentlerde günlerdir Mübarek’e karşı gösteriler sürüyor. Müslüman ülkelerde Türkiye hariç laiklik ve demokrasi yok. Göstermelik seçimler yapılıyor, bunu da bazıları demokrasi sanıyor. Özellikle Arap ülkelerindeki çağdışı yönetimler dikkat çekici. İslam ülkelerinin hiçbirinde Atatürk Devrimi’ne benzer bir çağdaşlaşma projesi de görülmemekte. Denetimsiz, keyfi, dışa bağımlı, çağdışı yönetimler ülke kaynaklarına sahip çıkamıyor; gittikçe artan yolsuzlukları önleyemiyor. Yolsuzluğa, sömürüye dayalı ekonomik yapı halkın gittikçe yoksullaşmasına neden olmakta. Hızlı nüfus artışı da yoksullaşmanın bir başka nedeni. Bu ülkelerdeki yoksul genç nüfus patlamaya hazır bir bomba. Dünyada solun güç yitirmesiyle muhalif hareketlere dinsel düşünceler egemen. Ortak slogan ise: “Çözüm İslam’da!”. Televizyonlardan göstericilere bakıldığında çeşitli kesimlerden insanların bulunduğu görülmekte. Şimdilik gösterilerin lideri olarak hiçbir kişi ve örgüt ortalıkta görünmüyor. Mısır nüfusunun yüzde kırkının günde ortalama iki dolar kazandığı düşünüldüğünde, ülkedeki yoksulluğun boyutu ortaya çıkıyor. İnsanların ekmek ve özgürlük isteği ne yazık ki çok bilinçli ve örgütlü değil. Bu koşullarda en güçlü siyasal grup olan Müslüman Kardeşler Örgütü’nün öne çıkmayışı ilginçtir. Neden mi?

Mısır, diğer bölge ülkeleri gibi petrol zengini değil. Sanayisi gelişmemiş. Tarım, turizm önemli geçim kaynakları. ABD yardımları ile ayakta durabilen güçlü bir ordu var. Kısacası Mısır, dünyayla iyi ilişkiler kurup ticaret yaparsa ayakta durabilir. Bu nedenle İran benzeri bir rejimin ayakta durması olanaksız. Üstelik böyle bir macera, halkı daha da yoksullaştırır. Şeriata dayalı olası bir yönetimin halkın yoksulluğunu gündemden kaldırmak için yapacağı tek şey İsrail’le çatışmak ya da bölgenin zengin ülkelerini düşman gösterip onlara saldırmak. Böylesi bir durum ise felaket. İşte, Müslüman Kardeşler’in bildiği gerçek bu.

Türkiye; tarihsel, kültürel, stratejik nedenlerle bölgedeki gelişmelere kayıtsız kalamaz. Baştan beri Türk kamuoyu bölgedeki gelişmelerle yakından ilgili. RTE ile Obama arasında telefon görüşmesi yapıldıktan sonraki AKP grup toplantısına Mısır konusu damgasını vurdu. Erdoğan, bir “demokrasi kahramanı(!) olarak Mübarek’e çekil çağrısı yapıyor. Akşam saatlerinde ise ABD sözcüsünün aynı doğrultuda açıklaması geliyor. Çok geçmeden Mübarek, Eylül’deki seçimlerde aday olmayacağını söyledi. Ardından kameraların karşısına geçen Obama, Mübarek'le yaptıkları görüşmede “Mısır'da barışçıl ve sakin bir iktidar değişikliğinin hemen şimdi başlaması gerektiğinin altını çizdiğini” söyledi. Kırgızistan gezisindeki RTE; “Artık Mübarek'ten çok daha farklı bir adım atması bekleniyor. Halkın beklentisi bu. Oradaki bir demokrasi uygulamasının çok kısa bir sürede başlaması için de şu andaki mevcut yönetim güven vermiyor.” Açıklamalara bakınca Obama ve RTE’nin “demokrasi aşkının” nasıl da belirleyici olduğu görülmekte.

Ülkesindeki en küçük protestoya, gösteriye, hak arama mücadelesine, eleştiriye dayanamayan ve bunlara karşı en sert müdahalelerin yapılmasından çekinmeyen RTE’nin bir demokrasi ve özgürlük kahramanı olarak öne çıkması anlaşılmaz bir durum. Ne güzel değil mi? Kendi meydanındakilere biber gazı, Arap meydanlarındaki halka ise destek... Yurt gezileri öncesi gösteri yapma olasılığı olan yurttaşları önceden gözaltına aldırt, ondan sonra kalk, dünyaya demokrasi dersi ver. Bir yandan Ortadoğu’da “ılımlı İslamcı” politikaların egemen olması için önemli bir hamle, öbür yandan ise büyük bir seçim yatırımı. Bir taşla iki kuş vurmak da buna denir.

Hele ithal lider adayı El Baradey’in Mısır sokaklarında görülmesi, bu hareketin sonuçlarıyla ilgili tereddütler yaratmakta. Ekmek ve özgürlük için sokakları dolduran bu insanlar neden ithal liderlere mahkûm oluyor? Çünkü Mısır toplumu örgütsüz. Özgür bireylerin olmadığı ülkelerde bilinçli toplumsal hareketler beklemek olanaksız. İşbirlikçi, çağdışı yönetimlere karşı eylemlerde antiemperyalist bir söylemin olmaması ise düşündürücü. Bu nedenledir ki Mübarek gider, yeni bir diktatör gelir. Böylesi bir anlayışla da toplumun ileriye doğru evrimi devrime dönüşmez. Kamuoyumuzda her isyan hareketini devrim olarak nitelemek de bir kavram kargaşasına neden olmakta. “Devrim” sözcüğünün anlamını da devrimlerin tarihsel önemini de gölgelemekte bu.

Mısır’ın hemen dibindeki ülke Sudan bölünme sancıları yaşamakta. Güney’i ayrılıyor. Demokrasi aşığı RTE’nin, kardeşim dediği El Beşir’in yoksul ülkesi sıkıntıda. Bu bölünmenin, bölgeye yayılma tehlikesi ise görmezden geliniyor. Asıl tehlike bu. “Bölgeye demokrasi getiriyoruz.” diyerek haritaları yeniden çizmek. Tıpkı Irak’a getirilen “demokrasi” gibi.

Mısır halkı zor durumda, bir çıkış yolu, model arıyor. Ancak emperyalist kıskaçla dinsel tutuculuk arasında sıkışmış. Bu cendereden kurtulması gerek. Yüz yıllar önce Anadolulu tüccarlar Mısır’a zeytinyağı ve şarap götürür, Nil’in sularıyla göğermiş apak pamukları getirirlerdi. Günümüzde öyle mi? Anadolu kokan şaraplar, Mısır’ın yumuşaklığını taşıyan pamuklar nerede?

Türkiye, küresel anlayışın dayattığı politikalarla değil; Cumhuriyet devriminin kılavuzluğuyla Ortadoğu’da saygınlık kazanır. Bu coğrafyanın ivedi olarak çağdaşlaşma ve emperyalizme karşı dik durma modellerine gereksinimi var. Uygarlık güneşiyle aydınlanamayan toplumlar, esaret zincirlerini de kıramazlar. Şu da unutulmamalı ki Mustafa Kemal ışığının parlamadığı mazlum ulusların toprakları öksüzdür. Bu parıltı, çok uzaklardaki Latin Amerika ülkelerinde tüm görkemiyle görülüyorsa komşularımızda neden görülmesin?

Her şeye karşın Arap coğrafyasındaki bu hareketlilik zamanla olgunlaşabilir. Dünya güç merkezinin Doğu’ya kaymakta olduğu günümüzde yeniden doğuşun kıvılcımı bu topraklarda çakabilir. Bu topraklarda bir reform hareketinin zamanı gelmedi mi acaba?

3 Şubat 2011

Not: 7 Şubat 2011 tarihli Ulus Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazılarımın tümünü http://adiladalet.blogspot.com dan okuyabilirsiniz.

15 yorum:

  1. Adil bey çok yerinde teşhisler koymuşsunuz.Teşekkürler .Elinize sağlık.Yalnız birşeyde ben eklemek istiyorum.RTE Mısır devlet başkanına obama ile görüştükten sonra Mübareğe telkinlerde bulununca.Mübarek;Biz milattan önce tarihi olan köklü bir milletiz,RTE bize akıl verceğine önce kendi ülkesinin düzensliklerini ve kargaşayı önlesin.dedi(ulusal tv kanalları)

    YanıtlaSil
  2. ABD DEN 480.000 TON,YUNANİSTANDAN 260.000 TON PAMUK ALIYORUZ.EGEDE 480.000 TON PAMUK ÜRETİMİ 80.000 TONA DÜŞMÜŞ.MISIRIN ÇELTİĞİ ÇOK ÖNEMLİYKEN TAYLANDDAN PİRİNÇ İTHAL EDİYORUZ.ARTIK MISIRA NE SATABİLİRİZ,NE ALABİLİRİZ MEÇHUL.UCUBE BİR TURİZM DE DEVELERLE TURİST TAŞITTIRMANIN ÖTESİNDE GELİRİ MAALESEF KALMAYAN MISIR GİBİ BİZİM DE AYNI ÖNLEMLERİ ALMAMIZ GEREKİR.GÜYA İSLAM KALKINMA BANKASININ VE ÖRGÜTÜNÜN BAŞKANI DA TÜRK. AMA NEYAZIKKİ PETROLU GASBEDİLMİŞ,EĞİTİM DÜZEYİ DÜŞÜK,TEKNOLOJİ ÜRETMEDİĞİ GİBİ TEMEL TARIM VE SANAYİİ ALT YAPILARINI DA KAYBEDEN İSLAM ÜLKELERİ YENİDEN AYAĞA KALKMASI İÇİN ADAM YERİNE KONAN HALK İKTİDARLARIYLA BELKİ İSLAM EKONOMİK BİRLİKLERİ İÇİNDE DURUŞ SERGİLİYEBİLİRLER.TAM BAĞIMSIZLIK İKİ ÖGEDE VARDIR:KEMALİZM VE SOSYALİZMDE.KAPİTALİZMİN AÇMAZLARINDA HALK, İSLAMİ YAŞAMDA KARAR KILIYORSA SOSYAL ADALET VE KALKINMADA BİR TALEP BEKLEMEKTEDİRLER.ÖNEMLİ OLAN ONLARIN İÇİNİN GERÇEK ANLAMDA DOLDURULMASIDIR. MEHMET SEZER

    YanıtlaSil
  3. Adil Bey yok aslında muısırdan farkımız, bizde dışa bağımlı bir ülke olamaya başladık, tarım ve hayvancılık öldü...Kendi tohumlarımızı kaybetmek üzereyiz..Herşeyimizi sattık ..Ve açlık yakında kapımızda, Liderlere gelince Mısır liderine uyarıda bulunan başbakan önce aynaya baksın yok birbirlerinden farkları, dünyanın şansızlığı birbirine benzer liderlerle yönetiliyorlar. Bu kadar tesadüf olamaz...İnsanlar aç kaldıklarında uyanacaklar ancak kendilerini bir savaşın içinde bulacaklar... Kaleminize sağlık çok önemli ve doğru tespitlerle yazılmış bir yazı Teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
  4. Bir ülkenin geleceğini bir avuç zenginin yönettiği, halk görünümlü, yoksul, naçar, bilinç yitimli, balık hafızalı güruhla belirlemek mümkün müdür hiç...
    Ümmetten millet meydana getiren "Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen, devletini kuran Ata'sına sahip çıkmayan üstelik "sevmiyorum" deme cüretini gösteren alıklar topluluğundan böyle bir şey umulur mu ya...
    Neden bütün isyanlar ayaklanmalar ekonomik ve siyasi anlamda zayıf ülkelerde çıkıyor; senin yürüdüğün yolu çizen sen değilsin, seni sömüren "güç" de ondan işte.İşine, sen nasıl ve ne şekilde gerekliysen senin kaderini o güç öyle çiziyor da ondan işte.
    Ayağı yere sağlam basan, hayalleri atası gibi bulutların, çağların üstünde olan millet ve bunu örgütleyecek vatanseverler kendilerini bu ülke için feda etmedikçe düzelen bir şey olmayacak ve biz ancak şu duayı tekrar etmekle teselli bulmaya devam edeceğiz: Zulmün artsın padişahım ki tez günde yıkılasın.
    Bizim padişahta zaten "Ele verir talkımı kendi yutar salkımı"... Güncel deyişiyle: Kendilerine han- hamam, yoksula din- iman...
    Harika bir yazı, ellerinize sağlık Hocam...
    A.Özçelik

    YanıtlaSil
  5. Emperyalist güçlerin ülkelere yaptıkları...
    Çok haklısınız tehşislerinizde.

    YanıtlaSil
  6. Kuzey'in Kızı5 Şubat 2011 21:23

    "Mustafa Kemal ışığının parlamadığı mazlum ulusların toprakları öksüzdür."
    Çok haklısınız Adil Bey...
    Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda ülkemizi ilk tanıyan ülkelerden biri olan Şili'de bir Atatürk rölyefi bulunmakta ve bu rölyefin üzerinde şunlar yazmakta:
    "Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, vatanının fedakar ve sadık hizmetkarı, benzeri olmayan kahraman, insanlık idealinin canlı emsali... Bütün hayatını Türk Milletine vakfetmiş, milletine kendi ruhunu, ateşini vermiştir. Hatırası milletinin ruhunu ateşli tutan sönmez bir meşale olarak yaşamaktadır."
    Emperyalizm canavarının ve onun işbirlikçilerinin oyununu bozmak için, Ata'mızın açtığı çağdaş uygarlık yolunda yürümek dışında hiçbir şeye ihtiyacımız yoktur.Mazlum uluslara yol gösteren o eşsiz insanın ruhumuza kattığı o ateşe ne oldu?
    Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  7. Adil Bey, Benim Afrika kıtasında tek ziyaret ettiğim ülke Libya. Mısır'ın ve İran (Fars) medeniyetinin büyük medeniyetler olduğunu düşünüyorum. Hoş İranda yok edilmeye çalışılsa da halen medeniyet izlerini devam ettiriyor.

    Libya'da uçaktan indiğimde beni karşılayan kişi kulağıma eğilerek "havaalanındaki kişilerin yarısı devletin ajanıdır lütfen Libya ve politika hakkında konuşmayın" diye beni uyarmıştı. Sonrada öğrendim ki; "Lider" halkın 1/3'ünü maaşa bağlamış ve kendisi için ajanlık yaptırıyormuş. Diğer 1/3'ü devlete baplı kurumlarda çalışıyor, geri kalan 1/3 halk ve bedeviler ise sefalet içinde yaşıyor.

    Benzer durumun Mısır'da olduğunu düşünüyorum. Söylenen o ki 300.000 personel devletten para alarak ajanlık yapıyor. Geçimi buradan sağlıyor. Toplam nufus 85 milyon... İmkansız olmasa bile, mevcut hükümetin yıkılmasının zor olacağını düşünüyorum. Yıkılsa bile daha büyük iç hesaplaşmalar olacak gibi geliyor...

    Bu arada bir hata yapılıyor gibi geliyor bana. Sanki mevcut Türkiye modeli RTE tarafından yaratılmış gibi değerlendiriliyor. Oysaki bu ülkeyi kuran ve seviyeye gelmesi için uygun ortamı sağlayan ve bunun da üstüne gerekli motivasyonu veren kişi Mustafa Kemal Atatürk'tür.

    Atatürk dediğimizde hemen onun normal bir insan gibi düşünüyoruz ve aldanıyoruz. Ve beni en çok üzen ise Atatürk'ün sadece askeri başarılarının ön plana çıkarılması.

    Bence kendisi bir filozoftu ama filozof demek bile yetersiz. Neden derseniz;
    1) 5000'e yakın kitap okumuş, hem de matematikten coğrafyaya tarihten diğer sosyal bilimlere kadar her konuda okumuş hatta çeviriler yapmış, kitaplar yazmış. (matematik, Beşeri bilgiler vb)

    2. Sadece okumamış, halkın her katmanından çiftçi, öğrenci, çocuk, müdür, eğitimci... sınıf ayırımı yapmaksızın hepsiyle ve her türlü konu ile ilgili bilgi alarak konuşmuş, müzakereler yapmış, konsensus oluşturmuş.

    3. Sadece kitap+halktan öğrendikleri ile kalmamış. Her konuda sentez yapmış ve bu ulaştığı sentezleri "UYGULAMIŞ". Bence en değerlisi de bu.

    Yani oturur çalışır öğrenir plan yapabiliriz. Ama onları uyguluyor olmak filozof olmaktan bir adım ötesi bir durum. Filozoflar gibi oturduğu yerden sadece durumu değerlendirmemiş, halkın ve devletin tanımını yapmamış, uygulamalarını da yapmıştır.

    Bu günümüzü sağlayan Yüce Atatürk'ü şükran ve minnetle anıyorum. Önünde saygı ile eğilebileceğim tek insan.
    Sevgilerimle,

    Tanjan ÖZBİLGİ

    YanıtlaSil
  8. ayas07
    Sekiz yıllık iktidarı boyunca toplumun büyük çoğunluğunu yoksullaştıran, halkı yalanla, baskıyla, iftira, şantajla kontrol altında tutan ve onun inançlarını istismar eden AKP iktidarı hala ayakta duruyor ve her zorlu virajı başarıyla alıyorsa, bunların sorumluluğu; AKP ye oy veren halkımızda değil, demokratik bir örgüt yapısına dayanmayan, örgüt içi demokrasiyi işletmeyen, halkla birlikte politika üretmek ve uygulamaktan uzak siyaset yapma biçimi ve örgüt işleyişinde ısrar eden siyasal partilerimizindir.
    Ülkede demokrasi istiyoruz. Çünkü iktidar faşist bir yönetim haline dönüştü.

    YanıtlaSil
  9. Çokteşekkürler hocam,yine yerinde tespit ve yorumlarınızla gerçekleri gözönüne sermişsiniz,yorum yapan arkadaşlarda dile getirmiş,eklenecek söz bulamıyorum.Tek umudumuz,bu tür tahrik ve kışkırtıcı eylemlere gelmemektir.Hepimizin demokrasi anlayışı ve MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolunu bırakmamaktır.Ortdoğudaki gösterilerin ülkemize sıçramamsı için sağduyulu davranmayı tüm halkımızdan istiyorum.Elbetteki haksızlıklarla dolu günlerde yaşıyoruz ama elbetteki çözümüde olacaktır.SAYGILARIMLA...

    YanıtlaSil
  10. Taşeronlar anadolu topraklarına kolay hükmedilemeyeceğini bildikleri için önce ağaların güdümündeki kesimleri ele alıp, gözlerine amerikan islamiyeti tohumunu serperek işe koyuluyorlar, anadolunun aydınının uyumaması gerek, tehlike çanları komşuları çalmaya başladı. Bir toplumun aydını sustukça felaket yaklaşır ve farkına varmadan toplumu yutar.İş işten geçmeden sorumluluk sahipleri işbaşına, kalemle, cetvelle, pergelle neyimiz varsa onla, Vaten Laik Türkiye Cumhuriyeti, bu vatan yeni baştan kurulamaz. Sahipleri tabi ki vatan sever lerdir

    YanıtlaSil
  11. MISIR İÇİN ÇOK DOĞRU TESPİTLER. BU TESPİTLERE,ABD'NİN HERZAMANKİ GİBİ KALEMİ ELİNE ALIP MISIR İÇİN SENARYO YAZMASI EKLENEBİLİR. VEYA DAHA ÖNCE HAZIRLANMIŞ OLAN SENARYOYU UYGUN OYUNCULARA OYNATARAK GÖSTERİME SUNMUŞ OLDUĞU DA SÖYLENEBİLİR. GÜNDEMİMİZDE:
    1. ÖNEMLİ KONU MISIR. DİĞER ÜLKELER DE ARDINDAN GELİYOR. HER NEDENSE İKİ GÜN SESİ ÇIKMAYAN KİŞİLER TALİMAT ALDIKTAN SONRA BİZ DE OLAN "İLERİ DEMOKRASİ" ÖNERİLEREK TALİMATLAR VERİLİYOR. GERÇİ BU "İLERİ DEMOKRASİ" NEDİR ANLAYAMADIK AMA TAHMİNDE DE BULUNMUYOR DEĞİLİZ. "İLERİ DEMOKRASİ" OLMAYAN DEMOKRASİNİN İLERİSİ. VEYA “BEN SÖYLÜYORUM AMA KEKSEN İNANIRSIN”:))
    2. ÖNEMLİ KONU: TORBA YASA. ANCAK SENDİKALARIN BİR TÜRLÜ BİRLİK OLUP GÖRÜŞ BELİRTEMEDİKLERİ VE DE EYLEM YAPAMADIKLARI, EYLEM YAPANLARIN İSE FAŞİZANCA ENGELLENDİĞİ KONU.
    3. ÖNEMLİ KONU: OSTİM'DEKİ PATLAMALAR. TV KANALLARINDA VALİNİN BİR TÜRLÜ ÖLENLER KONUSUNDA DOĞRU BİLGİ VEREMEDİĞİ CAN YAKAN, BİR TÜRLÜ OLAYIN İÇYÜZÜNÜN ORTAYA DÖKÜLEMEDİĞİ BİR BAŞKA KONU.
    4. ÖNEMLİ KONU: DEFNE JOY FOSTER'IN ÖLÜMÜ. ELBETTE GENÇ BİR İNSANIN ÖLÜMÜ TANINMIŞ BİRİ OLDUĞU İÇİN ÜZDÜ BİRÇOKLARINI. ANCAK YUKARIDA ÜZERİNDE DURDUĞUMUZ GÜNDEMDE OLMASI GEREKEN ÜÇ ÖNEMLİ KONUYU GAZETECİLERİN SAYESİNDE DEVRE DIŞI BIRAKMASI ASIL ACI OLAN. HELE HELE BUGÜNE KADAR SESİ ÇIKMAYAN BİR ÇOK ÜNLÜNÜN BİRDEN BİRE KONUŞMASI, KÖŞE YAZARLARININ İSE BÜYÜK ÇOĞUNLUĞUNUN GÜNDEMİNİ OLUŞTURDU. BÜYÜK BİR BÖLÜMÜNÜ OKUMAYA ÇALIŞTIM. VE DE ŞOK OLDUM DİYEBİLİRİM ÇÜNKÜ: FİKİR BELİRTENLER ÖLENİ YARGILAMAKLA MEŞGUL. ÖZEL KONULARA GİRMEK ÜSTÜMÜZE VAZİFE DEĞİL ELBETTE. AMA DEĞİNMEDEN EDEMEYECEĞİM EN ÖNEMLİ NOKTA İNSANLIĞIN DEVRE DIŞI BIRAKILMASI. ÇÜNKÜ HASTA BİR KADIN VAR VE DE ISRARLA GECENİN DEVAM ETMESİNİ İSTEYEN BİR DE ERKEK. (BASINDA ANLATILANLARA GÖRE TABİİ). BURADA ÖNEMLİ OLMASI GEREKEN TEK ŞEY İNSANİ DUYGULARIN ÖN PLANA ÇIKARTILIP BİRAN ÖNCE BU HASTAYA ŞİFA BULMAKTIR. BÜYÜK KENTTE YAŞAYIPTA ÇARE BULAMAYIP ÖLÜMÜ BEKLEMEK ÇOK İÇLER ACISI. HATTA HATTA İNSANLIK İÇİN YÜZKARASI. EĞER BU ÇAPKINLIKSA ŞAYET BİR PARÇA DA RACONA UYULMALI. YÜREKTEN DİLEDİĞİM TEK ŞEY İSTER KADIN OLSUN İSTER ERKEK KARŞILARINA İNSANİ ÖZELLİKLERİ OLANLAR ÇIKSIN. İLLADA GECENİN SONUNU GETİRMEK İSTEYENLER DEĞİL. ERKEK EGEMEN TOPLUMDA ÇOĞUNLUĞUN (YAŞLISI GENCİ KENDİ YAŞAMLARINI SORGULAMA GEREĞİ DUYMADAN)ÇİRKİN ŞEKİLDE KADINA YÜKLENMESİ İÇLER ACISI. BİZ GENE DE GEREK ÇAPKINLIKTA GEREKSE DİĞER ŞEKİLLERDE KARŞIMIZA İNSAN GİBİ İNSANLAR DEĞİL, İNSANIN TA KENDİSİ ÇIKSIN DİYELİM.
    BU ARADA MEDYA BAŞTA SAYDIĞIMIZ ÜÇ ÖNEMLİ KONUYU BİR PARÇA UNUTTURUP ETKİSİNİ DE AZALTMIŞ OLMALI. ÇÜNKÜ BAŞKA GÖREVLERİ YOK. MEMUR İŞÇİYE GAZ SIKILMIŞ DÖVÜLMÜŞ NE ÖNEMİ VAR. AMA "GÜN GELİR DEVRAN DÖNER" DEMEDEN DE GEÇEMEYECEĞİM. SAYGILARIMLA.MUZO

    YanıtlaSil
  12. Her yerde oynanan oyun aynı aslında..Etrafımızda bu kadar örnek varken hala uyuyoruz.Tesekkürler ,cok degerli bir yazı..

    YanıtlaSil
  13. Adil bey tüm gerçekleri ortaya döken harikulade bir yazı olmuş. Elinize, yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  14. Müslüman ülkelere laik cumhuriyet gelmediği sürece bu bir devrim olamaz olsa olsa ABD'nin BOP ve Kuzey Afrika projesi olan ılımlı islam sömürgeleştirme,bölme projesidir.Devrim demek ileriye gitmek demektir geriye gitmek etnik kimliklere bölünerek ayrışmak böyle birer devletçik olmak toplumların robotlaştırılmasından başka bir şey değildir.Din Devletleri kaldığı ve çoğaldığı sürece terör de asla bitmez ve bir gün gelir ABD'yi bulur..

    YanıtlaSil
  15. bir değerlendirme gönderdim kayboldu yazıyı kopyalamamıştım...
    Mısır gibi diğer ülkelerde halk ayaklanıp haklarının peşine düşse elbette demokrasiye geçilecek diye sevinmemek elde değil.Ama domino etkili eylemler tiyatro oyunu olduğu izlenimi veriyor. Tiyatroyu oynatanın iradesi zaten belli edilmiş.O zaman Türkiye ile ilgili bölümü görünce içim burkuluyor ve uyanık olamaz isek defterimiz dürülecek diye korkuyorum gerçekten.Korkunun ecele faydası olmayacağına göre iş başa yani bize düşüyor.Gün sen ben kavgası değil tarihe yine Milletimiz tarafından yön verilme zamanı lideri,kadroyu ve ruhu yakalamak dileğiyle. Av Uğur Efil

    YanıtlaSil