AYRILMANIN ALTYAPISI

“Kürtçe televizyon var demekle, Kürtçe öğrenmek serbest demekle Kürt sorununun bitebileceğini sanmak, barışa giden kapıları açmaz bu ülkede. Anadilde eğitim hakkı da, yeni bir anayasada doğru vatandaşlık tanımı da, köklü bir yerel yönetim reformu da vardır Kürt sorununun içinde... Bir adım daha atılabilir. Elbette şiddete başvurmamak koşuluyla ‘ayrılıkçılık’ı da barındırır Kürt sorunu. Bir başka deyişle: Yarın öbür gün istedikleri her şey yerine de getirilse, bazı Kürtler siyaset meydanında, şiddetten uzak kalmak kaydıyla, Türkiye’den ayrılmayı, yani bağımsız bir devlet kurmayı da savunabilirler. Bu yakın ihtimaldir.” Bu satırlar büyük bir gazetenin, RTE’nin de “ağabey” dediği eski solcu, yeni liberal yazarına ait. Gerçek, bu kadar güzel itiraf edilemez.

Yazıdaki ayrılıkçılık vurgusu dikkat çekici. Özellikle ayrılıkçılığın şiddetten uzak kalarak gündeme getirilebileceğini söylüyor. Dünyanın neresinde şiddetsiz bir ayrılık olmuş! Amaç, kamuoyunu bu ve benzer açıklamalarla ayrılıkçılığı tartışacak duruma getirmek. Bir nevi toplumu hazırlıyorlar buna. Yarın, öbür gün başka liberal kalemşorların da benzer yazılarını göreceğiz. Gündemin hızla değiştiği, kurumların işlevsiz kılındığı ülkemizde aka kara, karaya ak demenin moda olduğu günlerdeyiz. Taktik hep aynı. Birileri düşünce özgürlüğü(!) kapsamında her şeyin tartışılabileceğini öne sürüyor; ardından “Toplumun ezberini bozuyoruz.” diyerek bu güzel topraklara ayrılık tohumlarını ekiyorlar. Sonra da kendi elleriyle yarattıkları sorunların çözümü için politik reçeteler yazıyorlar. Ne güzel taktik!

Bu yazının hemen ardından BDP’in eski genel başkanının bu doğrultudaki açıklaması nereye doğru gidildiğini, sözde özgürlük mücadelesinin neyi amaçladığını apaçık göstermekte.

“Her şey Ankara'dan yönetilemez. Türkiye, coğrafi ve nüfus olarak büyük bir ülke, tek bir merkezden tek bir başbakanla yönetilemez.” Peki, kaç başbakanla yönetilecek Türkiye? Birden çok başbakanla öyle mi? O zaman bu ülkenin adı Türkiye olur mu? Böyle bir yönetim anlayışı nerede var? Ayrılıkçılık tohumları, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi isteklerinin altında saklı. Amaç, federal bir yönetim. Federasyon, ulus devlet yapısını ortadan kaldırdığından ayrılmayı kolaylaştırıyor.

Konuşma şöyle sürüyor: “Kendi demokratik özerk yönetimlerimizi kuracağız, biz bu konuda ısrarcıyız. Anadilimizle kültürümüzle kendi topraklarımızda yaşayacağız. Bundan hiç kimse vazgeçmez.” Özerk yönetimleri, “kendi topraklarında(?)” kuracaklarından söz ediyor. Eğer bir ülkede “burası benim toprağım, şurası da senin” deniyorsa bu vahimdir. Bu anlayış, ulus bilincinin yaralandığını gösterir.

Öyle görülüyor ki 12 Haziran seçimlerinden sonra “bölücülük” sorunu daha çok ve çarpıcı olarak gündeme gelecek. “Demokratik haklar” çerçevesinde yürüyen tartışmalar; “federasyon, özerklik…” gibi ayrılmayı tetikleyecek noktalarda odaklanacak. Terör örgütünün asıl mücadelesinin ayrılmak olduğunu dünyanın en saf insanı bile anlamakta. Ne yazık ki bazı siyasetçilerimiz bunu bir türlü anlayamıyor. Anlayamadıkları için de bu bölücü tezgâhı bozacak mücadeleyi vermekten acizler.

Ayrılıkçı örgüt, kendi devletini kurma isteğini gerçekleştirmek için neden “özerklik/ bölgesel yönetim” kurulması için diretiyor? Kendilerince “Kürdistan” adını verdikleri Fırat’ın doğusuna razı değiller. Bir biçimde Akdeniz’e ulaşma sevdasındalar. Bunu da özerk yönetimler sayesinde gerçekleştirme peşindeler.

Hâlâ, bir kısım siyasetçi ve sözde aydın PKK’nın bağımsız devlet kurma amacında olmadığını söyleyedursun, açıklamalar asıl niyeti anlatmıyor mu?

Cumhuriyet karşıtı olmayı görev bilen kimi siyasetçiler, devletin kurumsal çöküşünden zevklenirken bölücülüğü nasıl da körüklediklerinin farkında değiller. Enerji kaynaklarına egemen olmak için küresel tezgâhların kurulduğu bölgemizde, bu oyunları bozmak için ulusal bütünlüğe ne kadar da çok gereksinmemiz var. Günlük düşünen, bir adım ötesini göremeyen politikacılar, ülkelerini felakete sürüklemekten başka bir şey yapmazlar.

Adil Hacıömeroğlu
12 Mayıs 2011
Not: 16 Mayıs 2011 tarihli Ulus Gazetesi’nde yayımlanmıştır.

1 yorum:

  1. kaleminize sağlık görüşlerine ve yazınıza katılmamak mümküm değil, dilerim bölünmeden savaşmadan bir çözüm yolunu buluruz...Ama şu başımızdaki politikacılarla asla Türkiye bir huzur bulamayacaktır....

    YanıtlaSil