PARATONER

       Emekli milletvekillerinin “durumlarının düzeltilmesi” bir gece yarısı operasyonuyla yasalaştı. Hem de Fransa meclisinde “soykırımı inkâr” yasasının çıktığı bir anda. TBMM’nin emekli milletvekillerinin maaşlarını düzenleyen kararı, kamuoyunda büyük tepkilere neden oldu.

    TBMM’nin milletvekillerinin aylıklarına yönelik düzenlemeleri, halkın siyasetçiye olan güvenini sarsmakta. Yalnız kendi geleceğini kurtaran, halkın dertlerini çözemeyen, ülkenin dağ gibi sorunları karşısında duyarsız kalan politikacı tipi halkın güvenini yitirmekten başka ne işe yarar? Ülke nüfusunun büyük çoğunluğunun yoksulluk içinde debelendiği, insanların kredi kartları aracılığıyla bankalarca rehin tutulduğu, asgari ücretin vergilendirildiği, depremzedelerin yazlık çadırlarda yaşam savaşımı verdiği, büyük kentlerde bazı yurttaşlarımızın çöpten ekmek toplayarak karnını doyurduğu, işsizliğin çığ gibi büyüdüğü, emeklilerin üç kuruş maaş için banka kuyruklarında can çekiştiği, sağlık sisteminin çöktüğü bir ülkede ayrıcalıklı bir siyasetçi sınıfının ortaya çıkması demokrasimiz için de ülke bütünlüğü açısından da son derece tehlikelidir. Bu, otokratik yönetimin yerleşmesi anlamındadır. Dünyanın bütün diktatörlüklerinde halk yoksullaşırken yöneticiler varsıllaşır. Ülkemizde de benzer bir durum yaratılmakta. Milleti temsil için cüzdana değil, vicdana gerek var.

      Emekli olsun ya da olmasın milletvekillerine ekonomik anlamda olanak sağlamak, iyi olan durumlarını daha da iyileştirmek için hiçbir gerekçe, bahane bu duruma haklılık kazandırmaz. Öncelikle şu bilinmelidir ki milletvekilliği bir meslek değil, gönüllü ve geçici yapılan bir iştir. Milletvekilliğinin dolayısıyla da siyasetin meslek olarak düşünülmesi, algılanması yanlıştır. Ancak diktatörler, krallar, padişahlar ölünceye kadar bulundukları görevde kalırlar; çünkü onların “mesleği” budur. Milletvekilliğini, ilk kez ayrıcalıklı duruma getiren Özal’dır. Yani 24 Ocak kararlarını alan ve 12 Eylül hükümetlerinde bakanlık, sonrasında ise iktidar olan kişi. “Kıyak emeklilik” adı verilen düzenlemeyle siyasetçiyi ayrıcalıklı kılmıştır. Bu yasanın yüksek yargıdan geri dönmemesi için de üst düzey mahkeme üyelerine de benzer olanaklar sağlanmıştı o dönemde. Bir nevi mahkemeye “rüşvet” verilmişti siyaset makamınca o zaman. Yine Özal döneminde de bugünküne benzer gerekçeler öne sürülmüştü. Şimdi milletvekillerinin kendilerini haklı gösteren gerekçelerine bir göz atalım.


     Milletvekilliği süresince kendini geliştirecek, üretken, yaratıcı çalışmalardan uzak kalıyorlar. Ne anılarını yazan var, ne de siyasetle ilgili fikir üreten. Basılı yapıtı olan vekil sayısı yok denecek kadar az. Görüşüne, düşüncesine, aklına başvurulacak, deneyimlerinden yararlanılacak kişide çok az. Siyasal ömrünü liderlerin varlığına adamış siyasetçi tipi maalesef politikamıza egemen. Böyle olunca da yaratıcılık, üretkenlik olmuyor. Yaratıcılık, üretkenlik bağımsız ve özgür kişilik ister. Ayrıca okuyup araştırmak ve düşünsel altyapı, bilgi birikimi gerektirir. Acaba TBMM’de halkımızın soluk almadan dinleyeceği, dinlemekten zevk alacağı kaç kişi var?

    Milletvekillerine üstün ekonomik olanaklar sağlamadaki bir diğer bahane de şu: Eğer vekilleri doyurursak haksız kazanç elde etmezler. Hangi koşulda olursa olsun dürüst kalmayı, erdemli olmayı başaramayan bir kişinin halkı temsil etmesi, ülke çıkarlarını savunabilmesi düşünülebilir mi? Paranın gücüne teslim olan, erdemsiz birini doyurmak olanaklı mı? Verdikçe daha çok ister, doymak bilmez. TBMM doymak için değil halkı doyurmak için bulunulan yerdir.

       Milletvekillerine ayrıcalık yaratmanın bir başka gerekçesi de gelen ve gidenlerinin çok olması. Yani Ankara’ya gelen seçmenin masrafları… Milletvekilinin görevi iş takipçiliği değil, yasama görevidir. İş takip etmek, torpil bulmak, devlet olanaklarını kendi çıkarı için kullanmak amacıyla Ankara’ya gelenlere teşrifatçılık yapmak milletvekillerinin görevleri arasında yoktur. Asıl görevi, devlet uygulamalarında torpili, kayırmacılığı, ayrıcalığı yok etmek; yurttaşların eşit olarak tüm olanaklardan yararlanmasını sağlamaktır. Devleti yöneten yasalardır, yoksa yandaşların korunması anlayışı değil. Milletvekilleri yandaşın işini takip etmekle anayasanın eşitlik ilkesini ihlal etmekteler, bu da suçtur. Bir de toplum olarak bazı alışkanlıklarımızdan kurtulmalıyız. Ziyarete gittiğimiz her kişinin bize bir şeyler ısmarlamasını beklemek, ona maddi külfetler yüklemektir. Bir kap yemek, bir bardak çayı beleşe getirmenin kişiye bir yararı yok. Hak etmediğimiz şeylere sahip olma arzusu buradan başlamakta.

       Milletvekilleri seçilmeden önce hangi koşullarda görev yapacaklarını bilmekteler. Üstelik bu göreve de zorla getirilmiş değiller, aksine partilerinin listelerine girmek için can attılar. Kimisi neredeyse genel merkezlerin önüne kamp kurdu. Kimi de genel başkanların ve etkili genel merkez yöneticilerinin önünde kırk takla atmadılar mı? (Bilgi, görgü, birikim ve deneyimiyle bulunduğu yeri hak eden çok az sayıdaki milletvekilini bunun dışında tutmak gerek.)

      Öteden beri AKP iktidarının toplumda kastlar oluşturma eğilimi görülmektedir. Yandaşı iktidar nimetlerinden yararlandırmak için yapılagelenler herkesçe bilinmekte. Seçilemeyen eski vekillere bakan yardımcılığı vermek, yine bazılarını KİT yönetimlerine getirmek gibi çalışmalara hep tanık olduk. Yandaşa ballı börek sunmak eskiden beri sağ iktidarların yaptığı bir iş. Devlet kesesinden zengin yaratma anlayışı ülkemiz demokrasisinin önemli bir kamburu. Bu doğrultuda AKP’nin emekli vekillerin durumunu düzeltecek(!) bir yasa çıkarmayı düşünmesi hiç de şaşırtıcı değil. Halkın bu konuya tepkisinin şiddetli olacağını bildiklerinden diğer partileri de suç ortağı yaptılar kendilerine.

      Hele ki yasa teklifinde iki CHP’linin imzasının olması hiçbir gerekçeyle açıklanamaz. Vekilin biri, imzasının arkasında dururken diğerinin ise imzasının parti yönetimince attırıldığını söylemesi ilginç. Bir vekil, ulusun aleyhine bir karara hangi nedenle olursa olsun imza atmamalı. Tam da AKP’nin sıkışacağı, halk nezdinde mahkûm edileceği bir konuda CHP’de imza tartışmasının başlaması kime yaradı dersiniz? CHP yöneticileri en küçük krizleri bile yönetemeyip büyük bunalımlara dönüştürme konusunda mahir. Bu yasa genel kurulda görüşülürken gönül isterdi ki CHP sözcüleri kürsüye çıkıp eleştirsin. Yine oylamada “Hayır!” oylarını göğüslerini gere gere versinler. CHP’nin halkla bütünleşmesi bu tür konularda yapacağı kararlı muhalefetle olur.

   CHP paratoner gibi bunalımları üzerine çekiyor. Bu da siyasal bilinç eksikliğinden, ideolojik bulanıklıktan kaynaklanmakta. Partideki düşünsel bulanıklık, siyasal yanlışları tetiklemekte.

      Milletvekillerinin emekliliğini düzenleyen yasa Cumhurbaşkanınca TBMM’ye geri gönderildi. Burada ince bir taktik var. Gül’e, halkın haklarını savunan lider imajı verilmek istenmekte. Son günlerde Meclis’in yanlışlarını düzelten adam konumundaymış gibi görünmesi 2014 hesapları içindir. Muhalefetin bu konuda dikkatli olması, bu oyunu bozması gerek. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmamalı.

Adil Hacıömeroğlu
29 Aralık 2011
Twitter.com@AdilHaciomerogl
Not: 2 Ocak 2012 tarihli Ulus Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazılarımın tümünü http://adiladalet.blogspot.com dan okuyabilirsiniz.

14 yorum:

  1. Kuzey'in Kızı1 Ocak 2012 11:31

    Teşekkürler Adil Bey...‎2012'de okuduğum ilk yazı oldu bu.Yeni yılda da kaleminizin susmaması dileğiyle...

    YanıtlaSil
  2. Celal Kuruhasanoglu

    Ben bildim bileli milletvekillerimiz kendi secmenlerini karsilar ve onlari yedirir icirir yatirir Hatta giydirir.Bu boyle gelmis ve boyle gitmektedir.Aslinda vekil bunu severek yada isteyerek yapmaz .Bu onun icin bir GUC gosterisidir.Gelecektede durumunu korumak icin.
    Sayin adil bey zaten halktan bir kisi kendi gucu ile secimlere katilamaz.Milletvekili olmak zenginlerin isidir.Birde genel baskana en cok yagcilik ve baglilik gosterenlerin (istisnalar kaideyi bozmaz)isidir.Milletvekillerinden bagimsiz karar vermelerini bekleyenlerden degilim.
    CHP'ye gelince ben bile buradan hic bir krizin dogru yonlendirelimedigini goruyorum.Eski genel baskan ve kadrolari krizleri daha iyi yonettigini dusunuyorum.Halkla iyi iliskiler kuramamalarina ragmen.En iyi dusunceyi uretecek olan sosyal demokratlar,bunu yapamadigi gibi,gerici bir partinin oyuncagi durumuna dusuyor.Akil alacak is degil.CHP ve kadrolari bunu gormuyorlarmi? goruyorlar ama caresiz kaliyorlar.Bir soru Adil bey kac milletvekilimiz okuyor?
    Halka yapilan bu davranis bir ahlaksizliktir.Ama soylediginiz gibi bundan bile Gul'n imajini yukseltmek icin yararlaniyorlar.
    CHP'ninyazarlara cizerlere bilm adamlarina genc dusunurlere kadinlarimiza ihtiyaci var.Ama onlar bunu yapmak yerine gorev degisikligi yapip duruyorlar.
    Muhalefet ne yagmuru goruyor,nede doluyu hissedebilecek durumda.Halkin gercekten savunabilecek bir orgutlemeye donusmedikten sonra.selam

    YanıtlaSil
  3. günlük, tarihte bugün ne oldu diye geçmişi gün gün takip etmeye çalışıyorum.. 1921'de de zam isteği var mebusların, 1960'da ve aslında her yasama döneminde böyle istekler olmuş ve hemen hemen hepside sonuca ulaşmış.. Dediğinizi şu şekilde düzeltme ihtiyacı hissediyorum : "Özal'dan sonra milletvekillerine sağlanan ayrıcalık istekleri ivme kazanmıştır." Yani hastalık aslında mevki ve makama ulaşan her insanımıza bulaşabilen bir meşrepsel bozukluk.. Bu aslında anayasanın değişmez hükümlerine eklenecek bir madde ile düzelebilir: "Mebus aylıkları asgari ücretin.... katından fazla olamaz. Mebusların emekilik ve diğer parasal konularda ayrıcalık talep etmesi yasaktır."
    CHP konusundaki eleştirilerinize yürekten katılıyorum. İyi seneler, sevgi ve saygılar.
    Serdar Çamurlu

    YanıtlaSil
  4. Hocam, yazılarınızdaki yalınlığı önceki yorumlarımda da belirtmiştim hep. Bu yazınızda çok sıradan bir okuyucunun bile sıkılmadan anlayarak okuyabileceği türden mükemmel bir metin olmuş. İçeriğe gelince ne karşı görüş sunulabilecek bişey bulabildim, ne de eksik bir düşünce. Bu durmda elinizi ve kalemini öpmek düşüyor bizlere. Meclisimiz gerçekleri ancak bu kadar güzel sergilenebilirdi. Tek bir düşüncemi eklemek gerekirse 800 küsür dava dosyasına sahip bir meclisin ülkeye hizmet için mi, yoksa dokunulmazlık zırhı için mi, oraya geldiğini anlamak pek de güç değil. SAYGILARIMLA... ADNAN YİĞİTER

    YanıtlaSil
  5. Geçmişten günümüze milletvekillerinin olması gerektiği ve de maalesef bugün geldiği nokta bundan güzel anlatılamazdı. Ama bunun düzeltilmesi için çok eğitimli, idealist, yürekli ve dürüst insanlar gerekli. O da maalesef yok anladım kadarıyla. Saygılarımla. MUZO

    YanıtlaSil
  6. İnsanların çok paragöz olması beni hep rahatsız etmiştir. Toplumdaki her kitle için sözkonusu bu. Hatta bu tür konular gündeme geldiğinde hep rahmetli babaannemin sık sık kullandığı bir söz aklıma gelir: "Bunlar aç köyünden mi geldi" derdi. Bunu daha ziyade doymak bilmeyen insanlar için kullanırdı. Bugünse bu söz sık sık aklıma gelir oldu.
    Ama bir de vekil adaylarının seçim zamanı seçilebilmek için ortaya döktükleri paraları düşününce bunların hiçbirisine sefil denemez. Hatta çoğunun maddi durumu iyi. Ayrıca meslek sahibi insanlar oldukları için mağdur da olmazlar diye düşünüyorum.. Bu açgözlülüğü anlamak güç, yorumlamakta. Sağlıklı ve mutlu bir yıl diliyorum.

    YanıtlaSil
  7. Bana göre vekil halkı temsil eden ve halk için çalışan ,donanımlı,vatan ve insan sevgisi olan,yabancı dil bilen,üniversite mezunu vs.vs özellikler olmalı.Sizinde söylediğiniz gibi,vekillik meslek değil,gönüllü geçici yapılan iştir.Artık gerçekleri görme zamanı geldi geçiyor,insanımız zor durumda çığ gibi sorunlar... Adil bey paratoner hızıyla olmadı ama yazmaya çalıştım.Siz o kadar açık bir dille yazmışsınız ki kaleminize hep sağlık olsun

    YanıtlaSil
  8. Asgari ücret için günlerce pazarlık yapılırken...vicdanı yitirmiş vekillerimiz çıkarları olunca çok rahatlar hemen kabul ediyorlar.....evine ekmek bile almakta zorlanan ,yol parası olmadığı için yüremek zorunda olan asgari insanlarımı kim düşünecek.....!Adil bey mükemmel bir yazı herzaman ki gibi teşekkürler....iyiki varsınız....fatma öztürk

    YanıtlaSil
  9. Değerlendirmelerin gerçekten güzel,çok yönlü ve olayın bam teline basılmış ben de katılıyorum.
    Geçen hafta sayın Necati Doğru (Sözcü Gazetesinde) değişik Ülkelerin kişi başına düşen geliri,milletvekili maaşları ile yan ödeme ile emeklilik durumunu değerlendiren aşağıdaki yazısını eklediğimde Adil arkadaşımın ne denli haklı,biz VATANDAŞLARIN ise ne denli anlamaz,VATANDAŞ-ASIL olarak dikkate alınmadığımız görülmektedir.
    Hele birde iş Takipleri , ihalelerde, kredilerdeki faaliyetleri ile elde ettikleri olduğu iddia edilen gelire gelince ÜLKEMİZDE BANKA KASALARI YETERSİZ OLDUĞU İÇİN İSVİÇRE BANKALARINI TERCİH ETMEK ZORUNDA KALIYORLAR Kİ (!),Bu gelirlerini kendileri açıklamayınca MİLLET içinde bir kısım vatandaş olarak merak etmek AYIP OLUYOR HANİ!... AV. UĞUR EFİL

    NORVEÇ:
    Kişi başı milli geliri: 98.000 $.
    Milletvekili maaşı: 7.500 $.
    Yan ödeme: Yok.
    Emeklilik: 65’ten sonra.

    İSVİÇRE:
    Kişi başı milli geliri: 65.000 $.
    Milletvekili maaşı: 4.200 $.
    Yan ödeme: Yok.
    Emeklilik: Yok.

    DANİMARKA:
    Kişi başı milli geliri: 64.000 $.
    Milletvekili maaşı: 5.000 $.
    Yan ödeme: Yok.
    Emeklilik: Yok.

    FİNLANDİYA:
    Kişi başı milli geliri: 52.000 $.
    Milletvekili maaşı: 4.000 $.
    Yan ödeme: Yok.
    Emeklilik: Memur gibi.

    HOLLANDA:
    Kişi başı milli geliri: 52.000 $.
    Milletvekili maaşı: 5.660 $.
    Yan ödeme: 150 $.
    Emeklilik: Memur gibi.

    AVUSTURYA:
    Kişi başı milli geliri: 50.500 $.
    Milletvekili maaşı: 8.100 $.
    Yan Ödeme: Yok.
    Emeklilik: Yok.

    BELÇİKA:
    Kişi başı milli geliri: 47.000 $.
    Milletvekili maaşı: 5.064 $.
    Yan ödeme: 1.423 $.
    Emeklilik: Yok.

    İNGİLTERE:
    Kişi başı milli geliri: 46.500 $.
    Milletvekili maaşı: 6.200 $.
    Yan ödeme: Londra içinde
    9 gidiş-geliş bileti.
    Emeklilik: Memur gibi.

    FRANSA:
    Kişi başı milli geliri: 46.000 $.
    Milletvekili maaşı: 4.648 $.
    Yan ödeme: Yok.
    Emeklilik: 55 yaş sonrası.

    İTALYA:
    Kişi başı milli geliri: 40.000 $.
    Milletvekili maaşı: 9.150 $.
    Yan ödeme: Yok.
    Emeklilik: Memur gibi.

    İSPANYA:
    Kişi başı milli geliri: 37.000 $.
    Milletvekili maaşı: 2.312 $.
    Yan ödeme: 1.500 $.
    Emeklilik: Memur gibi.

    ÇEK CUMHURİYETİ:
    Kişi başı milli geliri: 21.000 $.
    Milletvekili maaşı: 1.900 $.
    Yan Ödeme: Yok.
    Emeklilik: Yok.

    POLONYA:
    Kişi başı milli geliri: 14.000 $.
    Milletvekili maaşı: 1.893 $.
    Yan ödeme: Yok.
    Emeklilik: Yok.

    Ve TÜRKİYE.
    Kişi başı milli geliri: 10.000 $.
    Milletvekili maaşı: 12 bin TL (6.000 $).
    Yan ödeme: Harcırahlı.

    YanıtlaSil
  10. her şey bir oyun cumhurbaşkanlığı konusunda insanlara halkını düşünen bir profil çizilmek isteniyor ama biz yemiyoruz tabikide,millet vekilliği de artık bir kazanç kapısı olarak düşünülüyor ve nitekimde öyle başka söze gerek yok sanırım kaleminize sağlık ...

    YanıtlaSil
  11. Sayın Hacıömeroğlu teşekkür ederim elinize sağlık.yazınızın son satırları doğru.aynen katılıyorum.(Milletvekillerinin emekliliğini düzenleyen yasa Cumhurbaşkanınca TBMM’ye geri gönderildi. Burada ince bir taktik var. Gül’e, halkın haklarını savunan lider imajı verilmek istenmekte. Son günlerde Meclis’in yanlışlarını düzelten adam konumundaymış gibi görünmesi 2014 hesapları içindir. Muhalefetin bu konuda dikkatli olması, bu oyunu bozması gerek. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmamalı.) Bizi koruyan olmadığı gibi hizmet verende yok.Politikacıların hepsi oyuncu...emperyalizmin senaryasunda hepsine ayrı kulvarda rol verilmiş bize karşı oynuyorlar...Emperyalizm sinsice bi bizim politikacılarımızla vurdu!...

    YanıtlaSil
  12. Bu kadar kapsamlı ve de yazılan doğrular üzerine insan söyleyecek şey bulamıyor. Aklıma geçmişte arkadaşımla aramda geçen bir konuşmayı getirdi. Bu sözü geçen arkadaş "önümüzdeki seçimlerde aday olacağım" demişti. Ben de "peki nasıl olacak bu susup, düzene uyup ilgisiz kalabilecekmisin" demiştim. Bu arkadaşım çok fevri, susmak bilmez, eleştirel ve de doğrucu bir yapıya sahip bir insan, hala da öyledir. Bir de sivri dilli ki sormayın. Bana cevabı şöyle oldu "bir dönem susarım ne olacakki. Onların yaptığı da bu zaten. Kaldıki milletvevilliği süresince kürsüye çıkıp konuşma yapmayan, koltuklarda uyuklayan sürüyle vekil var" demişti. Demekki toplumun birçoğu bu gerçeği görüyor. Ama gene de seçmeden duramıyor. Hoşçakalın.

    YanıtlaSil
  13. Ne yorum yapılabilir ki işgal ettirilen bir ülke parlementosuna onur olsa bunu söyletecek yanlışlık olmaz Ama adamlar haklı işgalciye bu kadar destek veren bir parlemento..Komüsyon almasın mı Bunlara destek veren yaldevrişlerine hiç koltuk cıkmasın mı? Bu yönüyle Adamlar haklı sectikleri Başbakanlarına bakınız 10 yılda 20 milyar dolarlık servete konmuş.. Ya banada koltuk cıkacaksın yada çaldığından komüsyon vereceksin demesinler mi? Cemil efendi konuşsun külahıma.. ancak utandırır aklı olan insanı?

    YanıtlaSil
  14. Ülkemizin altına dinamiği yerleştiren ilk politikacı,birçoğunun rahmetle andığı özal ve ailesidir.Rüşvet açgözlülük bencillik,vatandaşın uyanıklık yapıp hertürlü ahlaksızlığı legalleştirmesine teşvik o dönemde başlatılmıştır.Abd,nin ülkemize yolladığı başbelalarının babasıdır.o günden bu yana milletvekili kavramı,milletcellatına dönüştü.Herçekilen öncelikle,seçenini yok etti.koltuk sevdası,para kavgası insanlara insanlığını unutturduğu gibi,vatana milletede saygıyı yok etti.Hiçkimse durumundan memnun değil.herkes büyük korku ve panik halinde.yarını düşünmekten bugün yaşanmaz oldu.Küçücük çocuklar karamsar gözlerle bakmaktalar.Anneler babalar gülmeyi unuttu.Pozitif örnekler kalmadı.Pembe tablolar hayaller masalların sayfalarında görülmekte,birde dizilerde.Kim neyi nasıl düzeltecek ve çocuklara mutlu yarınları nasıl vaad edecek.Büyükler böylesine açken,küçükleri kim düşünecek.Sözüm ona milletin güya vekillerimi yoksa evine birkaç kuruş daha fazla getirebilmek için,ailesine harcayağı zamanı,patronunu daha fazla zengin etmek uğruna yaşamını veren babaları annelerimi..çocuklar yalnız,anne babalar umutsuz yorgun,iyi olmasını umut ederek atılan her adım yeni bir tuzak..Tüm değer yargıları altüst olmuş durumda.Ya bizler yanlış yaşadık,ya onlar yanlış yaşıyor.umudum çocukların doğru yaşayabilecekleri bir dünya olması.sevgimle Saadet.

    YanıtlaSil