CHP KURULTAYINA DOĞRU-2


                                               
            
        CHP Olağan Kurultayı yaklaşırken kafalara takılan en önemli sorulardan biri de partinin Kemalizm’i terk edip sosyal demokrasiyi seçeceğidir. Sosyal demokrasi, ezilen ulus solcuları için bir çıkar yol değil. Çünkü emperyalist Avrupa’nın emekçi sınıfları afyonlamak amacıyla ortaya attığı bir siyasal oluşumdur.

Avrupa’nın ünlü sosyal demokrat partilerinden hiçbiri sömürgeciliğe karşı savaşan ezilen ulusların kurtuluş hareketlerini desteklememişlerdir. Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı Kurtuluş Savaşımız da Avrupalı sosyal demokratlarca desteklenmemiş, hatta engellemek için de uğraşmışlardır. Mustafa Kemal’in emperyalizme karşı savaşında destek; Sovyetler Birliği ile ezilen Asya halklarından gelmiştir.

Günümüzde Avrupalı sosyal demokratlara baktığımızda da durum değişmemiştir. İngiliz Blair, Irak’ın işgalini Bush’la kol kola gerçekleştirdi. Emperyalist politikaları uygulamada Avrupa’nın sosyal demokratlarıyla muhafazakâr ya da liberal partileri arasında her hangi bir fark yok.

AB’yi temsilen ülkemize akıl vermeye kalkan siyasetçilerin çoğunluğu sosyal demokrat. Bize “Kemalizm’i terk edin.”, “Devlet dairelerindeki Atatürk fotoğraflarını indirin.” gibi önerileri yapanlar hangi siyasal görüşün temsilcileridir, dersiniz?

Birçok CHP’li yönetici “sosyal demokrasinin evrensel ilkeleri” deyip durmakta. Bir evrensellik sözüdür alıp yürüdü. Avrupalı sosyal demokratlarla uyum içinde olmak evrensellik oluyor da ezilmiş ülkelerin sol partileriyle kol kola girmek, omuz omuza yürümek neden evrensellik olmuyor? Sanki evrensel olmak Avrupalıların tekelindeymiş gibi bir algı yaratmak aldatıcıdır.

Kemalizm ezilen ulusların sesidir ve önemli bir modelidir. İslam dünyasında gelişen tüm çağdaş, laik hareketler Atatürk’ü kılavuz edindiler. Bugün de Latin Amerika, Kemalizm’i başköşeye yerleştirerek küreselleşmenin sömürgeci sarmalından kurtulmakta. Yine dünyanın neredeyse beşte dördünü oluşturan ezilen uluslar, sömürgeciliğe baş kaldırmak ve bağımsızlıklarını kazanmak için Kurtuluş Savaşımızı örnek almışlardı. Nerdeyse tüm kıtalardaki ezilen halkaların örnek aldığı Kemalizm’i evrensel saymamak açık bir bilgisizliktir. Kendi ülke ve parti değerlerini hiçe sayarak, siyasal birikimlerini görmezden gelerek, geçmişteki Cumhuriyet tansıklarını unutarak ulusun lehinde politikalar üretmek olanaksızdır.

Avrupa’nın; devrimlerin birikimi olan demokratik değerlerine, kültürüne, sanatına, bilimine “Evet!”; ancak emperyalist, sömürücü siyasetine “Hayır!” demeliyiz.

Soğuk Savaşın tüm hızıyla sürdüğü bir dönemde “Bağlantısızlar Hareketini” yok saymak hangi evrensel ilkelere uyar? Tito, Gandhi, Castro’nun liderliğindeki hareketi, yüze yakın ülke destekliyordu. Bu üçüncü dünya hareketinin en büyük esin kaynağının Atatürk olduğunu anımsatmak isterim. Kemalizm, dünyanın en büyük barış ve birleşme politikasıdır. Balkan ve Sadabat paktları incelendiğinde bu durum anlaşılabilir.

CHP’nin düzenlendiği kongrelerde ve toplantılarda gerekli heyecanın olmadığı, katılımın az olduğu gözlenmekte. Giderek bu olumsuz durum karamsarlığa neden olmakta. Sosyal demokrasi gibi ülke gerçeklerinden uzak bir siyasal anlayışın halkımızda heyecan yaratması, ulusumuza umut vermesi olanaksızdır. Oysa Atatürk denildiğinde milyonlar ayağa kalkmakta. Gerçekçi siyaset, ulusun gerçeklerine, halkın gereksinmelerine uygun olmalı. Bu nedenle CHP Kurultayı, tarihsel köklerinden vazgeçip geçmeyeceğini de tartışıp karara bağlamalı.
                                                                       Adil Hacıömeroğlu
                                                                       14 Temmuz 2012



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder