YAZAMAYAN YAZAR


                                                 
            
     Basınımızın eskilerinden ve ekranların renkli yüzlerinden biri olan Mehmet Ali Birand’ın konuşmalarındaki anlatım bozuklarını yazmaya sayfalar yetmez. Birand’ın,  Posta Gazetesinin 2 Ağustos 2012 tarihli sayısındaki köşesinde yazdıklarına şöyle bir bakalım.
            
      “Suriye’deki dehşetten kaçan göçmenlere gereken ilgiyi göstermiyoruz ve buraya geldiklerine pişman ediyoruz.” Böyle yazmış basınımızın usta(!) kalemi. Tümcenin ikinci bölümündeki “…pişman ediyoruz” yüklemine, “Kimi?” sorusunu yönelttiğimizde yanıt alamıyoruz. Tümce, “…göçmenlere pişman ediyoruz.” anlamı vermekte. Oysa şöyle olmalıydı tümce: “Onları (göçmenleri) pişman ediyoruz.”
            
       “… ileride Suriye’de büyük Türk düşmanı lobi oluşturacağımızı anlarsınız.” Bu tümcenin tamamı çok uzun ve anlaşılmaz. Burada anlatılmak istenen “büyük Türk’e düşman lobi” mi, yoksa “Türk düşmanı büyük bir lobinin oluşacağı” mı? Sözcükler, anlamına ve görevine uygun kullanılmadığında böyle anlam karışıklıkları da ortaya çıkar.
           
      “Aslı, Kilis’deki kampları dolaşmış.” Tümcesinde, “Kilis’deki” yazımı yanlış, “Kilis’teki” biçiminde olmalı. Sert ünsüzlerden sonra gelen süreksiz yumuşak ünsüzler (c, d, g) sertleşir. Sözcük özel ad da olsa kural değişmez. Bu kuraldaki amaç, söyleyişin kolaylaşmasıdır.
           
      “Günde veya birkaç günde bir su geliyor ve tabii kimseye yetmiyor.” Bu tümcenin neresi düzgün, diye düşünüyor insan. “Su, bazen günde bir, bazen de birkaç günde bir mi geliyor” deseydi bu anlam karmaşası olmayacaktı. Yine burada kullanılan “tabii” sözcüğü, “Doğada olan, doğada bulunan” anlamına gelir ki yanlış kullanılmıştır. “Elbette, doğal olarak, işin gereği olarak” anlamındaki “tabi” nin kullanılması doğru olurdu.
            
    “Okullar, bilgisayar kursu kurulmuş.” Yazılarında konuşma dilini kullanmayı yeğleyen yazarımız, anlaşılmaz bir tümce daha kullanıyor. “Okullar” sözcüğünden sonra üç nokta koyup sonrasında büyük harfle başlayarak sürdürse tümcesini ya da “okullarda” dese yanlıştan kurtulacak.
           
     “Ancak beceriksiz bürokrasi bir türlü çalıştıramıyor. Devletimizi küçük düşürüyor.” “Beceriksiz bürokrasi” neyi çalıştıramıyor? Bu sorunun yanıtı yok tümcede. Okuyucu anlamalı yazarın usundan geçeni. İkinci tümcede “Devletimizi kimin küçük düşürdüğü” belli değil. Bunu da okuyucumuz nasıl olsa anlar, ne gerek var anlatmaya? Oysa birinci tümceden sonra virgül koyup sürdürse anlatımında bu yanlış olmayacak.
           
       “Milli Eğitim Bakanı Ergin’e duyurulur.” Nerdeyse her gün televizyonda haber okuyan, köşe yazıları yazan, siyasetle ilgili programlar hazırlayıp açık oturumlar yöneten birinin Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’le Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i karıştırması hoş görülebilir mi?  Diyelim ki dalgınlıkla yazılmış, ülkemizin en çok satılan gazetesinin düzeltmenleri ne iş yapar?
             
       “Ya yuhalanır veya domates yağmuruna tutulur.” Bu tümcenin başında kullanılan “ya” bağlacından sonra “ya da” nın kullanılması daha güzel ve doğru olurdu. Gerçi “ya da” ile “veya” bağlaçları anlamdaştır; ancak “ya… ya da” nın kalıplaşmış kullanımı bozulmamalı.
           
        “Uzun yıllardır süren bir kampanyanın, bir birikimin sonucudur.” Tümcesinde kullanılan “yıllardır” sözcüğü, zaten “uzun” anlamını vermektedir. Bu nedenle “uzun” sözcüğü gereksizdir.
           
         “Yeni kadrolar ve yeni yaklaşımlar görev başına gelecek.” “Görev başına gelecek” değil, “görev başına geçecek” olmalı. Ayrıca görev başına yaklaşımlar değil, insanlar geçer. İnsanlar da olaylara karşı kendilerince yaklaşımlarda bulunurlar.
            
      “Şu anda TSK’ nın 404 muvaffaz personeli yargılanıyor.” “Muvazzaf” sözcüğünün böylesine yanlış yazılması anlaşılır gibi değil. Eğer diliniz yabancı sözcüklere dönmüyorsa Türkçesini kullanın, “görevi başında” deyin.
           
     “Bu yılki Askeri Şura toplantısında bundan önceki yılların bir bilançosu yapılacak.” Tümcesinde “şura” sözcüğü, “şûra” biçiminde olursa amaca uygun kullanılmış olur. Bu biçimiyle gösterme adılı olur, bu da tümceyi anlamsızlaştırır.
           
     Yazısı baştan sona anlatım bozukları, yazım yanlışlarıyla dolu bir yazarın(!) bunca yıldır gazete köşelerini, televizyon ekranlarını işgal etmesi ne acıklı değil mi? Konuştuğu, yazdığı anlaşılmaz birinin kamuoyunu yönlendirmesi ülkemizin neden bu durumlara düştüğünün de bir yanıtı aslında. Ortaokul düzeyinde bile olmayan bir Türkçe ile yazar olmak, ancak ülkemize özgü bir durum.
           
      Anadilini kullanamayan birine aydın denir mi? Birçok köşe yazarının, televizyon yorumcusunun rüzgâra göre yön, mevsime göre renk değiştirmesinin nedenini daha iyi anlıyor muyuz acaba?
                                                                                  Adil Hacıömeroğlu
                                                                                  2 Ağustos 2012
            Not: Yazılarımın tümünü http://adiladalet.blogspot.com dan okuyabilirsiniz.
           
           

6 yorum:

  1. TRT nin bir zamanlar rahmetli jülide GÜLİZAR,Tuna Huş,rahmetli Zafer Cilasun ve daha hatırlayamadığım bir çoğu gibi güzel türkçemizi hakkıyla kullanan haber sunucularını burada anmadan geçemiyeceğim.

    Her ne kadar M.A.Brand kendine özgü bir haber sipikeri ve televizyon proğram yapımcısı olmasına rağmen türkçemizin kullanımında hatalara düştüğü de gerçektir.Bu husus belki birkaç lisan bilmesinden kaynaklana bilir mi bilemem.Ne yazık ki daha bir çok aydın geçinenler,türkçede var olan R harfini de unuttular ve unutturdular. geliyo,gidiyo..,yapıyo... gibi kelimeler kullanmak moda oldu.
    Ne diyeyim. balık baştan kokarmış..

    M.kAYA aKAY

    YanıtlaSil
  2. Türk diline çok hakim olan,yıllarca bu dili iyileştirmeye çalımış bir kişisiniz.Siz, yazılarınızda kelime bitmediğinde kesme işine yeterli özeni gösteriyorsunuz.Ancak çoğu köşe yazarları kelme o satıra sığmayacaksa hemen aşeğıya atıyor ve öyle devam ediyor.
    Bu ve benzeri bir sürü yanlışlar var.Pek umurlarında da değil sanki!

    YanıtlaSil
  3. ADİL HOCAM BEN SİZİN TÜRKÇEYİ KULLANIM KONUSUNDA..USTA OLDUĞUNUZU İLK YAZINIZDA KEŞFETMİŞTİM...M.ALİ BRAND'IN İSE...YAZILARINDAKİ VE KONUŞMALARINDAKİ HATALARI GÖRÜP ŞAŞIRIYORDUM...KONUŞMA DİLİ BÖYLE OLMAMALI NEDEN KONUŞURKEN VE YAZARKEN BU KADAR HATA YAPIYOR ..DİLBİLGİSİ ÇOK KÖTÜ DİYORDUM...GENÇLER ARASINDA DA TÜRÇEYİ DOĞRU KULLANAN ÇOK AZ EN ÇOKTA BEĞENDİM KELİMESİNE BEYENDİM DEMİYORLARMI....BİLGEHAN AKTAN...

    YanıtlaSil
  4. Hanife öğretmen:Güzel Türkçemiz gitgide daha da bozuluyor ama sizin de belirttiğiniz gibi yıllanmış bir köşe yazarının bu kadar yazım hatası yapması affedilir gibi değil,yalnızca yazımında değil konuşmalarında da aynı eksikliği görmek mümkün..

    YanıtlaSil
  5. Adil Bey ;M.A.Birand denince aklıma bir çift çocuk ayakkabısı gelir .Yıllar önce U.Mumcu'nun yazdığı çok güzel bir yazıdan dolayı.Bu günde sizi okurken yeniden medya ,yönlendirme,çıkar için kalem sallama,yaşamı yanlış yerden algılama,değerleri satma üzerin de düşünmek zorunda kaldım.Oysa yazınız kitleleri bilgilendirme(yönlendirme de diyebiliriz)misyonu taşıyan bir kalemin ,görevini yerine getirirken doğru kullanamadığı dili üzerineydi(?).Teşekkürler.Kalemi,düşüncesi,kişiliği,algısı,dili kullanışı bu derece yanlış birinin okur bulmasının nedeni nedir? Ve okur sorumluluğu nerededir.

    YanıtlaSil
  6. Sayın hocam, ben sizden daha açık konuşacağım; bu adamlar aptal postuna bürünmüş, dışardan beslenen hainlerdir. Hiçte akılsız değiller.

    YanıtlaSil