II. ABDÜLHAMİT HİÇ TOPRAK KAYBETMEDİ Mİ?


      30 Eylül 2012 tarihli Yeniçağ Gazetesi’nde Altemur Kılıç’ın, “Ulu Hakan mı-Kızıl Sultan mı?” başlıklı bir yazısı var.  Sayın Kılıç yazısında: “Bir başka gerçek de otuz üç yıl süren saltanatı boyunca imparatorluk mülkünden bir karış toprak vermemişti.” diyor II. Abdülhamit için. Gerçekten doğru mu bu, II. Abdülhamit döneminde Osmanlı Devleti, hiç toprak kaybetmedi mi?
            
    II. Abdülhamit, 1876’da padişah oldu, 1909’da tahttan indirildi. Otuz üç yıl padişahlık yaptı. Bu yönüyle Osmanlı tahtında en çok oturan padişahlardan biridir. Uzun süren yönetiminde Osmanlı Devleti’nin hangi toprakları yitirdiğine bir göz atalım.
            
   1878’de imzalanan Berlin Antlaşması’yla Bulgaristan Prensliği kuruldu. Bulgaristan’ın devlet olma yolundaki en önemli adım atıldı.
            
    Yine Berlin Antlaşması’yla Sırbistan, Romanya ve Karadağ bağımsızlıklarına kavuştu. Aynı antlaşmayla Bosna Hersek’in yönetimi geçici olarak Avusturya’ya bırakıldı. Kars, Ardahan, Batum Rusya’ya; Tesalya Yunanistan’a verildi.
            
    Berlin Antlaşması’ndan sonra Kıbrıs, İngiltere’ye üs kurmak amacıyla bırakıldı. Böylece İngiltere hem Doğu Akdeniz’i hem de Süveyş Kanalı’nı kontrol altında tutacak bir olanağa kavuştu. Bundan sonra Kıbrıs bir daha geri gelmedi. 1974’teki “Barış Harekâtı” ile Türk varlığı yeniden söz konusu oldu Kıbrıs’ta.
            
     Tunus, 1881’de Fransa; Mısır, 1882’de İngiltere tarafından işgal edildi.
            
     1885’te Doğu Rumeli, Bulgar Prensliği ile birleşti.
            
    Osmanlı Devleti, 1897’de Yunanistan’la yaptığı Dömeke Savaşı’nı kazanmasına karşın, imzalanan İstanbul Antlaşması ile Girit’e özerklik verilerek, yönetim de bir Yunanlı prense bırakıldı. Böylece Girit de kaybedildi.
            
    II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Bulgaristan, bağımsızlığını ilan etti; Bosna Hersek Avusturya, Girit de Yunanistan tarafından işgal edildi.
            
    Unutmadan şunu da söyleyelim. 1881’de Düyun-u Umumiye İdaresi kuruldu ki bu, Osmanlı’nın iflasının resmen kabul edilmesidir.
            
     Şimdi önümüze bir harita açıp II. Abdülhamit döneminde Osmanlının elinden çıkan topraklara bakalım. Bu dönem, Osmanlı Devleti’nin en çok toprak yitirdiği dönemdir. Küçük bir araştırmayla bu gerçeğe ulaşmak varken şehir efsanelerini bilgiymiş gibi sunmanın gereği var mı? 1950’den sonra kasıtlı olarak Osmanlı’nın son dönemiyle ilgili yalan yanlış bilgiler üretildi. Olmayan şeyler, olmuş gibi gösterilmeye çalışıldı. Bilgi ve belgenin yerini, söylentiler aldı. Söylentilerle bir tarih yazılmak istendi.
            
     Yılların gazetecisi Sayın Kılıç’ın tarihsel gerçeklere dayanarak II. Abdülhamit’le ilgili yazması herkesi mutlu ederdi.
            
    Rahmetli Uğur Mumcu: “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmamalı.” demişti. Ne kadar doğru bir söz… Bilgi olmadan tarih doğru kavranmaz, anlaşılmaz, tarihten ders de çıkarılmaz. Demek ki önce bilgimiz olacak, sonra da o bilgiler üzerinde düşüncelerimiz oluşacak.
                                                                                              Adil Hacıömeroğlu
                                                                                              5 Ekim 2012
            Not: 8 Ekim 2012 tarihli Ulus Gazetesi’nde yayımlanmıştır.

           
                       
            
            
                       
            
                       
            

7 yorum:

  1. Ya hocam adam nereden bilsin yazısını Hacıömeroğlu okuyacak. Yazıyı da okumadım nereden esinlenmiş böyle bir konuyu kaleme almak için. Çok da merak etmiyorum şimdi. Çok daha önemli yazılar var şu anda okumam gereken. Sağlıklar... Adnan Yiğiter

    YanıtlaSil
  2. Kendi hayal dünyasını başkalarına da empoze ediyorlar...Tarihi çarpıtınca bunu inanacak çok insan var malesef okumayan araştırmayan bir toplumu kandırmak kolay..

    YanıtlaSil
  3. Osmanlı düzeninde bütün toprakların padişahın özel mülkü gibi düşünüldüğünü göz önüne alırsak bir toprak kaybı yok diyebiliriz.Bugünkü yalancı ve sahtekar politikacıların söylemlerine uygun düşer.Reel anlamda bakarsak benim bildiğim Abdülhamit zamanında 1,5 milyon km2 toprak kaybedildiğidir.Bugünkü topraklarımızın iki misli gibi.

    YanıtlaSil
  4. 1825 te YUNANİSTAN Krallığının adımlarının atılması,1838 GÜLHANE HATTU HÜMAYUNU OKUNMASI,ORDUNUN PASİFİZE EDİLİP YENİÇERİLİĞİN kaldırılması,AZINLIKLARIN HAK VE HUKUKLARININ BAHANESİ,borçlanan OSMANLININ KIRIM harbine dahi borçla çıktığı,Osmanlının borçlarına karşın şimdiki İSRAELİN ABD eliyle kurulması için toprak satınalmalar ancak YAHUDİLERİN ısrarla URFA,HAKKARİ,DUHOK gibi MEZOPOTAMYAYA YERLEŞTİRME DİRENCİ ALTINDAKİ O MEŞRUTİ ANCAK BASKICI ABDÜLHAMİT HAN süreci.Elbette toprak kayıpları var ve balkan yenilgisiyle yeni halkların önce otonomi sonra da bağımsızlık savaşları süreci yaşanmış.Tıpkı EYALETLERE BÖLÜNÜP DEMOKRATİK ÖZERKLİK TALEBİNİN ELE ALINIP PADİŞAHLIK GİBİ BAŞKANLIĞA geçeceğimiz şimdiki süreç gibi yaşanmış,yaşanacak.....YÖRÜK MEHMET SEZER

    YanıtlaSil
  5. allah sonumuzu hayreylesin.tek akıl yönetiminden türk milletini korusun.çünkü iki akıl bir akıldan üstündür.islamda müşavere vardır.

    YanıtlaSil
  6. Osmanlı üç kıtadan kala kala bir Anadolu kalmış. Atatürk sayesinde. Atatürk olmasa burasıda paylaşılmıştı. Atalarımız Osmanlı padişahları hep yabancılarla evlenmiş. Yabancı vezir Paşalarla çalışmış. Kardeşlerini öldürmüş. Velhasıl mühlis bir tüccar gibilermiş bence
    DUYGUSAL ŞAİR
    İSMAİL GÖKÇE

    YanıtlaSil
  7. Koca imparatorluk elden gitmiş,geriye otuzda biri kalmış. Sultan Abdülhamid ve öncekiler,gelip geçtiler.Onların yaptıklarından bize,bizim yaptıklarımızdan onlara bir sorumluluk yok. Artık bundan sonra bizim ne yapacağımız,rolümüzü nasıl oynayacağımız önemli...

    YanıtlaSil