YÜREĞİMİZE YİNE ATEŞ DÜŞTÜ



     Tam da 10 Kasım’da Atatürk’ümüze ulusça saygı seferberliği yaptığımız bir günde Siirt’in Pervari İlçesinde bir helikopterimizin düştüğünü öğrendik. Helikopterde bulunan on yedi kahramanımız şehit oldu. O anda cumhuriyet seferberliği için yurdun dört bir tarafında bayraklarıyla sokaklarda olanlara sevinemedim. Sevincim buruklaştı, buruklaştı, derin bir üzüntüye dönüştü. Yüreğimin orta yerine kocaman bir hançer saplandı. O hançer ateşe döndü, yaktı yüreğimi. Yalnızca benim yüreğim mi yandı? Tabi ki hayır! Bir ulusun yüreğini dağladı bu ateş.
            
       Son aylarda nedendir bilinmez, askerlerimiz sık sık kaza(!) geçirmekteler. Uludere’de devrilen araçta sekiz, Afyon’da patlayan cephanelikte yirmi beş ve son olarak Pervari’de düşen helikopterde on yedi şehit. TSK gibi işini iyi yapan bir kurumun bu kadar sık kazalarla karşılaşması düşündürücü. Araç gereç bakımına, disipline son derece önem veren bir kurumun böylesi kayıplar vermesi ister istemez kafalara bazı soru işaretlerini de getirmekte.
            

        Bu helikopter her hangi bir saldırı sonucunda düşmüşse bu açıklanmalı kamuoyuna. Terör örgütünün elinde uçaksavar silahların olduğu kimilerince yazılıp çizilmekte. ABD’nin Irak’tan çekilirken ağır silahlarının bir bölümünü Barzanistan’a bıraktığı biliniyor. PKK’nın bu silahları kolayca ele geçireceği de bir gerçek. Terör örgütünün elinde müttefikimiz tarafından verilen ağır silahlar varsa halkımızın bunu bilmesi gerekir. Böylesine ciddi bir durum kamuoyundan saklanmamalı dostu düşmanı tanımak bakımından.
            
        TSK yaptığı açıklamada pilotaj hatasının olmadığını, helikopterin meteorolojik nedenlere bağlı olarak düştüğünü söylemekte. Günümüzde meteorolojik tahminler bilimsel esaslara dayalı ince ayrıntılarıyla verilmekte. Böyle bir durum varsa bu bir ihmaldir.
            
         Helikopterin bakımının doğru yapılmamış olması ya da teknolojik bakımdan eskimişliği de düşmesine neden olabilir. “TSK’yı küçültme” adına hükümet, son yıllarda teknolojik gelişmelere uygun araç ve gereç alımı yapmıyorsa bu affedilmez bir ihmaldir. Terörle yaşamsal bir savaşımın içinde olan bir orduyu teknolojik gelişmelerden yoksun bırakan bir hükümet bu milleti yönetemez.
            
         Silivri ve Hasdal’da tutsak olan komutanların TSK’nın çalışma azmini kırdığı bir gerçek. Tutsakların emir komuta zincirini etkilemediği de söylenemez. Bu nedenle morali bozulmuş görevlilerin işlerini yaparken hata yapmaları olağan. TSK’ya karşı yürütülen psikolojik savaş bitmeden verilen kayıplar önlenemez.
            
         İhmal, kaza, saldırı… Hangi nedenle olursa olsun olan on yedi vatan evladına oldu. Gencecik yiğitler toprağa düştü. Onlar toprağa düşerken milyonlarca kişinin yüreği yandı. Nerdeyse şehit vermeyen köy ve mahalle kalmadı ülkemizde. Gencecik fidanları hayalleriyle toprağa veriyoruz. Şehit yetimlerini yoksulluğun pençesine terk etmekteyiz. Kimileri vatan için canını verirken, kimileri de vatan toprağını yağmalamakta. Şehitlerini,  gazilerini el üstünde tutmayan bir ülke büyük olamaz, geleceğini garanti altına alamaz.
            
            Yan gelip yatan milletvekillerine on binlerce lira ödeyen bir ülke, şehit yetimlerini süründüremez.

Gencecik Mehmetlerin toprağa düştüğü günlerde bölücü örgütün istekleri doğrultusunda yasalar çıkarılmakta. Eyalet sisteminin temelleri atılmakta. Türkçemizin resmi dil olmaktan çıkarılması gündeme getirilmekte. O zaman sormazlar mı adama: “Bu Mehmetleri neden şehit veriyoruz?” diye.
                                          Adil Hacıömeroğlu
                                          12 Kasım 2012
              Not: Yazılarımın tümünü http://adiladalet.blogspot.com dan okuyabilirsiniz.


            

1 yorum:

  1. Zaten hava koşullarından düştüğüne kimse inanmadı hocam. İnandırıcılığı da hiç yok. Halbuki diyiverseler o bölgede yürütülen operasyonlar esnasında PKK bir helikopterimizi düşürdü 17 şehidimiz var diye. Herkes zaten olduğu gibi lanet okur PKK ya kimsenin aklına da acaba sorusu gelmez. Bir de olasılıklar arasında benim başka bir görüşüm var. Bu helikopterleri uçakları aldığımız ülke belli. Hepsinde yüklü olan bilgisayar programında da tüm nato uçaklarını dost uçak olarak gösteriyor. Yani karşıdan gelen düşman uçakları için keklik durumundayız. Son dönemde aselsan mühendislerimiz kendi yazılımımızı geliştirmiş ve sadece Türk uçaklarını dost uçak olarak belirliyordu bu program. Bir bayram havasında kutlanması gereken bu çok önemli buluş her nedense sadece on küsür uçağımıza yüklenmiş ve konudan bir daha ses seda çıkmamıştı. Var olan yüzlerce uçağımıza milli programımızın neden yüklenmediği o gün bu gün bir muamma olarak kaldı. Bu konuda ne TSK dan ne de hükümet kanadından bir açıklama göremedik. Belli ki, malum ülke aba altından sopa gösterip nelerle tehdit ettiyse bu yazılımın tüm uçaklarımıza yüklenmesini hatta ABD den bu uçakları satın almış tüm ülkelere bu yazılımın satılıp önemli paralar kazanabileceğimiz bir durum daha işin başında bertaraf edilmiştir. Bu bağlamda kazaya dönersek eminim ki, ABD sattığı her uçağa helikoptere öyle bir çip ya da bir program yüklemekte ki, canı istediğinde her nerede olursa olsun o uçağı ya da helikopteri rahatlıkla düşürebilmekte. En yakın örneğini de Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düşüşünde yaşadık. Daha gerilere gidersek malum kazalarda yine aynı şekilde oldu bildiğiniz gibi. Kısaca bu helikopteri ya PKK düşürdü, ya da ABD. Başkaca açıklanabilir mantıklı bir açıklaması yok. Sevgi ve saygılarımla.

    Adnan Yiğiter

    YanıtlaSil