TÜRKİYE’NİN İTİBARI


Gezi Parkı direnişinin Türkiye’nin dış itibarına zarar verdiği AKP sözcüleri ve yandaş medya tarafından söylenip durmakta. Gerçekten tüm Türkiye’deki Gezi olayları Türkiye’nin itibarını nasıl etkilemiştir?
Yukarıdaki soruyu yanıtlamak için öncelikle Türkiye’nin son on yılda, hatta 12 Eylül darbesinden sonra uluslar arası arenadaki imajına bakmak gerekli.
12 Eylül darbesiyle birlikte Türkiye’nin demokratik imajı ortadan kalkmıştır. Binlerce kişinin sorgusuz sualsiz hapishanelerde tutulması, sıkça yapılan idamlar, şüpheli ölüm olayları diktatörlüğün tüm dünyaca kabul edilmesi sonucunu doğurmuştur. Daha sonra farklı hükümetler döneminde bu imajın değiştirilmesi yolunda önemli adımlar atılmıştır. Ancak 2002’de AKP hükümetinin işbaşına gelmesiyle 12 Eylül yeniden hortlamıştır.
AKP’nin çeşitli adlar altında muhaliflere, cumhuriyetçilere karşı düzenlediği sürek avı 12 Eylülcüleri aratmamıştır. AKP, selefleri gibi idam etmiyor; ama tutukluların hapishanelerde ölmesine neden oluyordu. Kanser hastalarının bile doğru düzgün tedavi edilmediği hapishane koşulları, tutukluları yavaş yavaş ölüme götürmekte. Tıpkı AKP de 12 Eylül yönetimi gibi başta ABD olmak üzere dünyadaki en gerici yönetimlerce desteklenmekte. Suudi Arabistan, Katar gibi emperyalizme göbeğinden bağımlı ülkeler, AKP’nin BOP’ta da en büyük müttefikleri. Türkiye’de bir tek RTE’nin sesi çıkıyor. Ülke, tek adamın her alandaki buyruklarıyla yönetilmekte. Bu görüntü de Türkiye’yi dünyada yalnızlaştırmaktaydı.
Yurdun dört köşesinde başlayan Gezi Parkı direnişleri zorba diktatörün baskılarına bir başkaldırıdır. Malumun, zalime “Dur!” demesidir. Ortaçağ özlemi içindeki diktatörün Cumhuriyet değerlerini kundaklamasına karşı Atatürk’ünü, Cumhuriyetini arama mücadelesidir.
Barışçıdır Gezi Parkı direnişi. Polisin tüm zorbalığına ve saldırganlığına karşı onurlu bir savunmadır.
Dünyanın neresinde olursa olsun, diktatörleri yıkmak için ayaklanan halkın direnişi onurludur. Çünkü insanlar; özgürlüklerini, onurlarını, yurtlarını, kültürünü, tarihini, ailelerini, komşularını, yurttaşlarını korumak için yaşamlarını ortaya koyarlar. Vicdanlı insanların toplumsal sorumlulukla ayağa kalkmasına saygı göstermekten başka ne yapılabilir?
Türk halkı, 1919’da sömürgeciliğe karşı ayaklanarak dünyanın tüm ezilen uluslarına örnek olup yol gösterdi. Bu nedenle de haklı bir saygınlık kazandı tüm dünyada.
1 Haziran direnişi dünyanın en haklı, en namuslu, en vicdanlı eylemlerinden biridir. Her yaştan, her kesimden insanın katılımıyla olmuştur. Zorbaya karşı özgürlüğün, karanlığa karşı aydınlığın, umutsuzluğa karşı umudun, Ortaçağ’a karşı çağdaşlığın sesi olmuştur. Bu nedenle de Türkiye’nin, Türk Ulusu’nun saygınlığı dış dünyada artmıştır. 1919’un itibarlı yıllarına dönüşün habercisidir bu. AKP ile yiten saygınlığı yeniden kazanan bu halka binlerce teşekkür etmek gerek…
                                                           Adil HACIÖMEROĞLU
                                                           18 Haziran 2013
Not: 24 Haziran 2013 tarihli Ulus Gazetesinde yayımlanmıştır.
Yazılarımın tümünü http://adiladalet.blogspot.com dan okuyabilirsiniz.


1 yorum:

  1. 1 Haziran direnişi dünyanın en haklı, en namuslu, en vicdanlı eylemlerinden biridir. Her yaştan, her kesimden insanın katılımıyla olmuştur. Zorbaya karşı özgürlüğün, karanlığa karşı aydınlığın, umutsuzluğa karşı umudun, Ortaçağ’a karşı çağdaşlığın sesi olmuştur. Bu nedenle de Türkiye’nin, Türk Ulusu’nun saygınlığı dış dünyada artmıştır. 1919’un itibarlı yıllarına dönüşün habercisidir bu. AKP ile yiten saygınlığı yeniden kazanan bu halka binlerce teşekkür etmek gerek…:bu tümceler onur vericidir tabii mücadele verenlere.Bir de statükoya alışmış kesimlerin tavrı vardır ki o da keskinleşmiştir.Kırsalda sıradan yurttaşlar devlete karşı bir ayaklanma provasından rahatsız olduklarını anlaırken sanki ulusal bir işlev gördüklerinin zannındadırlar ve ikna etmek çok zor.Halkın içinde olmayan halksız demokrasinin seçilmişleri de birer sırça köşkte hüküm sürme sevdasındaysa vay halimize ki kim etkisini kullanarak anlata tüm doğruları.Sorun 12 eylül anayasasının getirdiği güdümlü halksız demokrasi uygulamasındadır.İktidarın da yıkmak istediği suç da burada marjinalize edilmiş bu yığınların eylemlerini etkisizleştirerek suçsuz gözükmektir.Gerçekte halkta bir kutuplaşma sezinliyorum ve hayra yormuyorum bakınız BREZİLYA devlet başkanı göstericileri eylemlerinden ötürü kutlayıp reform yapacağına söz verirken bizde inatlaşma primi toplanmağa çalışılıyor ki milli irade çoğunluk mantığındaki eşitliksizlikler sadece orantısız güce zeka oyunlarıyla karşı konuş paradigmasıyla avunuyoruz.Sosyal olayların maddi hatta ekonomik boyutu ele alınmıyor.Tarım bakanı işadamına tarım köylünün elinden alınmalıdır diye bağırırken ekonomik işletme yada kooperatif gelişme CHP programında ve güncel söyleminde tek satır dahi geçmiyor ve dar alanda kısa paslaşmayla sıkça gol olmuyor boğulup güme gidiyor gidişaat.Evrensel imaj mücadele gücü yanında kalkınma ve isthdam haklılığında liyakat ve feragatla ilintilidir.%50 lerin kalkınması diğer kesimin süründüğünün kanıtıdır ve olan da budur.,itibarımız da budur.....YÖRÜK.

    YanıtlaSil