ALLAH’LA ALDATANLAR, RÜŞVET BATAKLIĞINDA


17 Aralık 2013 sabahı, polisin bazı önemli kişileri gözaltına aldığı bilgisiyle güne başladık. Yavaş yavaş kimlerin gözaltına alındığı bilgisi, ekranlarda alt yazılarda görünmeye başladı.
Kimler yok ki? Üç bakanın oğlu…  Bir kamu bankasının genel müdürü… AKP’nin hızla varsıllaştırdığı müteahhitler… Magazin sayfalarının vazgeçilmezi ve sağa sola oluk gibi para akıtan İranlı bir işadamı(?)… Bakanların danışmanları (Bu zevata ne danışıyorlarsa…), özel kalem müdürleri… İstanbul’un hep vitrinde olan fatih İlçesinin belediye başkanı, aynı belediyeden görevliler… İstanbul’un tarihsel varsıllığını korusun diye oluşturulan Anıtlar Kurulu’nun üyeleri, çalışanları… Liste uzayıp gitmekte…
Yandaş ve merkez medya şaşkındı. Uzun süre ne yapacaklarını bilemediler. Önce gözaltıları görmezden geldiler. Olay, birkaç televizyon kanalında duyurulunca ve sosyal medyada gündeme oturunca üçüncü, dördüncü haber olarak verilmeye başlandı şaşkın medyada. Türk basınının özgür olduğunu söylemek, Antarktika’da buğday tarlalarının olduğu söylemek gibidir. Midesinden, beyninden iktidara bağımlı basın ve yayın organlarının özgürlüğü olanaksız bir şey. Önce akıl ve vicdanlar özgürleşmeli; sonrasında basın özgürleşir.
Bakan çocuklarını rüşvet iddiasıyla gözaltına alınmaları, hükümetteki kokuşmuşluğun ne denli üst düzeyde olduğunun göstergesi. “Dindar nesil yetiştireceğiz.” diye laik Cumhuriyet eğitimini yıkan zihniyetin nasıl çocuklar yetiştirdikleri apaçık. Bu durumdan babalarının haberdar olmaması olanaksız. Çünkü rüşvetin kokusu o kadar keskin ki bakanların burunları da bu kokuyu almıştır. Çünkü onlar kokunun kaynağında bulunmaktalar.
17 Aralık sabahı yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu cemaatin başlattığı açık. Cemaat-AKP kavgası kolay biteceğe benzemiyor. Bu kavgada daha çok pis kokular yayılacak ortalığa.
16 Aralık’ta Hakan Şükür’ün AKP’den istifa açıklamasında bir meydan okuma vardı. Bu kavganın alevleneceğinin işaretleri görülmekteydi. Cemaatin pes etmediğini, yeni saldırılara hazır olduğunu anladık Şükür’ün açıklamasından.
Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk olayını, AKP-Cemaat kavgasına indirgemek yanlıştır. Bütün büyük yolsuzluklara bakıldığında hep rüşveti alan kişilerin yakınlarının itiraflarıyla olay ortaya çıkar. AKP ve cemaat on bir yıldır Türkiye’yi birlikte yönettiler. Birbirlerinin ne yaptıklarını en iyi kendileri bilmekte. Bu nedenle iki tarafta giriştikleri kavgada eteklerindeki taşları dökecekler. Kavga kızıştıkça, çöküş hızlandıkça yeni dosyalar gündeme gelecek.
Dünkü gözaltılardan anlaşılacağı üzere AKP, gırtlağına kadar yolsuzluk bataklığının içindedir. Bu konunun kapatılması olanaksız. Bu iş, AKP-cemaat kavgası olarak nitelenerek hafife alınmamalı. Yolsuzluk, yolsuzluktur. Cumhuriyet’in en büyük düşmanıdır yolsuzluk ve yoksulluk. Yarın bir de bakmışsınız AKP, “Cemaate neler verdiğini” anlatır. Biz de bu düşman kardeşlerin devleti nasıl yağmaladıklarını, milleti nasıl enayi yerine koyduklarını, Cumhuriyeti nasıl yıktıklarını, halkı Allah’la nasıl aldattıklarını, Türk Milletinin tarihine nasıl karalar çalmak istediklerini açık seçik öğreniriz.
Rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda söz konusu olan paralar yüksek meblağlar. Bundan RTE’nin haberinin olmaması olanaksız. Bu kadar büyük lokmaları bir ya da birkaç kişi tek başına yutamaz. Bu nedenle yolsuzluğun AKP’nin her kademesine sıçradığını söyleyebiliriz.
AKP siyasetin emrine soktuğu yargıda yeni atamalarla uygun savcı ve yargıçlarla bu davayı sürdürecektir. Soruşturmada görev alan beş emniyet müdürü ilk iş olarak görevden alınmış durumda. AKP ne yaparsa yapsın bu bataklığın içinden çıkamayacak. Bataklığa saplanan çırpındıkça batar. Çünkü bataklık çeker içine çırpınanı.
17 Aralık’ı bir başlangıç kabul etmeli. Toplumun üstüne yapışan asalaklar hangi partiden olursa olsun temizlenmeli. Yolsuzluğun ve rüşvetin olduğu yerde gelişme, adalet, demokrasi olmaz.
Allah’la aldatanlar, rüşvet ve yolsuzluk bataklığının içinde. Yoksul halkı, din kisvesi altında kandırarak kasalarını dolduranların hesap verecekleri günler yaklaşmakta.
Oğulları gözaltına alınan bakanlar istifa eder mi? Edeceklerini pek sanmıyorum. İleri demokraside böyle şeyler olmaz; istifa etme erdemi ancak demokratik ülkelerde olur.
Not: Yazılarımın tümünü http://adiladalet.blogspot.com dan okuyabilirsiniz.
                                                           Adil Hacıömeroğlu

                                                           18 Aralık 2013

2 yorum:

  1. Etme bulma dünyası.Eden bulur.yörük

    YanıtlaSil
  2. Ülkemizde '' dindar '' görünüm adıyla halkın kutsal duygularını sömürenler , bununla kalmamış ; ülkemizi de yağmalamış , , devlet kaynaklarını , gayrı menkulları sömürmüşlerdir. Cumhuriyet döneminin en büyük soygununun yıl dönümünde AKP , bu soygunları ortaya çıkaran F tipi cemaatten öç almak için bir dizi entrikalara koyulmuştur. Bunlardan biri de içinde bulunduğumuz günlerdeki gözaltılardır. Bu gözaltılarla bir yandan gündemi değiştirme ; muhalif kesimlere gözdağı verme amacı da var. Yolsuzluklarını örtmek için , cemaatçi gördüğü binlerce polisi sürdü , görevden aldı , savcıların yerini değiştirdi ; hukuk kurumlarına yandaşları doldurdu. Ancak , halkın , kamuoyunun vicdanında aklanmadıkça ; cemaati de bitiremedikçe bu bataktan çıkması olası değildir. Bu gidiş ; AKP'nin ve RTE 'nin çöküş sürecini hızlandırmaktadır. Bu doğrultudaki aydınlatıcı yazısı için Sn. A. Haciömeroğlu'na teşekkürler !
    ÖZGEN KARA

    YanıtlaSil