BAY BAY MI, BAYAN BAYAN MI?


Çalıştığım dersanelerin birinde öğretmenler odasında çay içip söyleşiyorduk arkadaşlarla. Kadın arkadaşlardan biri, telefonla yüksek seste konuşmaktaydı. Telefon görüşmesi bitince “Bay, bay!” diyerek konuşmayı bitirdi.
Kadın öğretmen arkadaş, yanıma gelip oturdu neşe içinde. Ona dönerek “Konuştuğunuz kişi bay mıydı, yoksa bayan mıydı?” diye sordum.
Kısa bir şaşkınlıktan sonra “Bayandı.” diye yanıtladı beni. “Sana ne!” der gibi bir bakış fırlattı bu arada.
“Konuştuğun bayana, neden ‘Bay bay!’ diyorsun? ‘Bayan bayan!’ demen daha doğru olmaz mı?” dediğimde büyük bir kahkaha koptu ve ardından selamlaşma sözcükleriyle ilgili derin bir söyleşiye daldık tüm arkadaşlarla.
Son yıllarda ne yazık ki yurttaşlarımız genellikle bilmedikleri bir dilde selamlaşmayı yeğlemekteler. Sözlü olan bu alışkanlık yazıya da geçmekte çoğu zaman. Tabi, bilinmeyen ve insanlarımız için bir anlam ifade etmeyen bu sözcük genellikle yanlış yazılmakta.
Amerikancadan dilimize girdi bu “Bay bay!” Geleni de gideni de aynı selamlaşma sözcüğüyle karşılıyoruz. Kişi geldi mi, gitti mi belli değil. Şimdi bazı kişiler, bu sözcüğü neden özgün biçimiyle yazmadığımı düşünecekler. Eğer bir sözcük dilimizde yaygın kullanılıyorsa konuşma ve yazma dilinde yerleşmeye başlamışsa Türkçe yazım kuralarına göre okunduğu gibi yazmalı onu.
Belki de dünyada selamlaşma sözcükleri en anlamlı ve bol olan bir toplumuz. Her selamlaşma sözcüğümüz kendine özgü büyüleyici bir anlam taşır. Gidene “Güle güle!” deriz. Yaşamı gülerek geçsin, mutlu olsun, diye. Bir kişiye mutluluk dilemek kadar güzel bir şey var mıdır acaba?
Yola çıkan kişiye “Uğurlar olsun! (Uğur ola!)” deriz. “Esenlikle git, yolun açık olsun!” anlamında... Ne kadar güzel, ne kadar anlamlı bir söz... Yine yola çıkan kişiyi “Allah selamet versin!” diyerek uğurlarız. “Tanrı kazadan, beladan korusun.” Anlamındadır bu.
Giden kişi ise “Allaha ısmarladık!” diyerek Tanrı’ya boyun eğişin erinci ile mutluluğa yelken açar. Geride kalanlar Tanrı’ya emanettir artık.
Ayrılan kişi “Hoşça kalın”, “Sağlıcakla kalın!”, “Esen kalın!”, “Erinç içinde kalın!” der ki, her biri diğerinden daha anlamlı ve güzeldir. Hep iyi dilekler söz konusudur bu sözlerde. Birini kullandığımda pişman olurum, diğerini niye kullanmadım diye. Hiçbirinden vazgeçemem. “Hoşluk” dilediysem, “sağlık ya da erinç” neden dilemedim diye ikircikli olurum. İnsan dostlarına, sevdiklerine hep en iyi şeyleri yakıştırır, onları mutlu görmek ister.
“İyi günler, iyi akşamlar, iyi geceler, mutlu günler, iyi dinlenceler...” günlük yaşamımızda sık kullandığımız sözlerdir her biri derin anlamlar, iyi dilekler içerir.
 “Günaydın, tünaydın!” ise bir başka anlamlı selamlaşma sözlerimizdendir. Bir kişiye sabahın ilk ışıkları dünyamızı aydınlattığında gününün aydın olmasını dilemek kadar güzel bir şey var mıdır yaşamda?
Konuklarımızı “Hoş geldiniz!” diyerek karşılarız. Onlar da “Hoş bulduk!” diyerek mutluluklarını dile getirirler. Konuklarımız yerlerine oturup rahat ettiklerine inandığımızda hal hatır sorarız. Burada da iyi dilekler ön plandadır.
Burada yazamadığımız onlarca selamlaşma sözcüğümüz var. Hepsi birbirinden güzel. Hangisini kullanırsak kullanalım yürek derinliklerinden kopup gelen kutlu bir sestir. Büyüleyici olduğu kadar insancıldır selamlaşma sözlerimiz. Kişinin insan özünü, yüreğini, sosyalliğini ortaya çıkaran bu sözlerimizin değerini bilmek gerek.
“Bay bay!” sözü, bizim için bir anlam ifade etmemekte. Kupkuru kağşamış, çürümeye yüz tutmuş bir kütüğe benzemekte. Söyleyişi yabancı, anlamında ruh yok. Uzak bir ilişkinin uzak diyarlardan gelen bir sözü bu.
Selamlaşma sözleri insan ilişkilerinin önemli bir denek taşıdır. İçtenlik ölçüsü, bu sözlerle belli olur. Arkadaşlıklar, dostluklar ruh ister. Sözler de yürekten kopup gelmeli ki dostluklar pekişsin.
Televizyon dizilerinde “Bay bay!” denmekte. Türkçe selamlaşma sözleri neredeyse hiç kullanılmamakta. Televizyonların toplum üzerindeki etkileri çok yüksek. Türkçenin korunması ve topluma olumlu davranışları benimsetmek açısından çok önemlidir beyazcam. Kitlelerin önüne doğru örneklerle çıkmak önemlidir.
Ana sütü gibi temiz bir dilimizde karşılığı olan sözcüklerin yerine, yabancı kökenlileri kullanmak kültürsüzlüğün göstergesidir bence. Kendi dilini doğru kullanamayan kişilerin ya da toplumların evrensel kültüre katkıları olamaz. Düşünce, anadilde biçimlenir, anlatılır. Anadan öğrenilen dil, kişinin özü, benliğidir. Benlik yitince beden ne işe yarar?
İnsan anadilinde düşünür. Anadilimizle anlatırız kendimizi. Bunca yıldır insanlarımızın yüreklerinden, akıl süzgeçlerinden geçerek kopup gelen güzelim selamlaşma sözcüklerimiz varken yabancı bir sözün tutsağı olmak niyedir?
                                                           Adil Hacıömeroğlu

                                                           10 Şubat 2014

8 yorum:

  1. Esenleşmelerde , ülkemize Amerikan dilinden yerleşmiş biçimiyle '' bay bay '' sözcüğünün kullanımından konuya girerek , dilimizdeki güzel ESENLEŞME sözcüklerine değinmiş Sayın A. Haciömeroğlu . Anadilimizdeki bu güzel sözcüklerin anlam derinliğini de irdelemekte , bu sözcükleri kullanmanın ulusal kültürümüze uygunluğunu da açıklamaktadır. Kültürel emperyalizmin bir bozuntusu olan yabancı sözcükler kullanma özentisi , dilimizi de bozmaktadır. Bir zamanlar ezanın da TÜRKÇE okunması dilimizin kazancıyken , din istismarcılarının bunu uygulamadan kaldırması da anımsadığımız '' anadili karşıtı '' uygulamadır. İbadetlerde de anadilimiz işlerlik kazandığında , insanların Tanrı ile iletişim kurmada , isteklerini Tanrı'ya iletmede daha bilinçli ve duyarlı olacakları düşünülmelidir. Bu anlamlı yazı bana bu noktaları da anımsattı. Teşekkürler Sayın Adil Haciömeroğlu'na ! ÖZGEN KARA

    YanıtlaSil
  2. Aman hocam ya, sen de istemezükçü olduk çıktın başımıza. Hangi konuya el atsan hep muhalifsin, hep muhalif. Bak yeni nesiller yetiştirmekle mükellef olan meslektaşınız bile ortama biçabuk uyum sağlamışken; Anlaşıldı, sen yaşlandın artık, yeniliklere de kendini kapatmışsın. Ben bu işlere uyum sağlamakta zorluk çekiyorum artık demiyorsun da tüm dünyanın kullandığı terimlerden uzak kalmamızı istiyorsunuz. Şu uzun boylu adamın yaptıklarının da hiçbirini beğenmiyordun zaten sen. Şimdi de takmışsın yeni çağın diline. Şimdi sorsam sana sen üçüncü köprüye de karşısındır, dünyanın en büyük hava limanına da. bye bye. Bak ne kadar da güzel oldu. Aslında tüm yorumu şimdi çet diliyle iki dakikada yazmak vardı ama sen ve senin gibiler anlamakda zorlanacaklar diye o kadar zaman harcadım. Hocam geliştirin kendinizi, geliştirin. Tekrar bayyyyyyy. Şimdi bu yazının arkasından sevgi saygı sunmak olmayacak, bağışlayın.

    Adnan Yiğiter

    YanıtlaSil
  3. Gerçekten Millet dilini kültürünü edebiyatını folklorunu,geleneklerini,toplumsal reflekslerini sanatını vs yaşatırsa Tarihteki yeri sağlam kalır.Eğer ki Sazımız sözümüz kıyıma direnerek bu güne gelmeseydi . TÜRKÇEMİZİ tamamen unuturduk bir dili konuşurduk artık arapça mı rusça mı fransızca mı ne olurdu şansımıza.Yazındaki güzelliği ve sağlıklı düşünceni kutlarım.Av. Uğur Efil

    YanıtlaSil
  4. Adil Öğretmenim, çok güzel yazmışsınız. Dediğiniz her sözcüğe saygı duyuyorum.

    Öpüyorum, Doruk Doğu

    YanıtlaSil
  5. Kaleminize sağlık Adil Öğretmenim. Esen kalın.

    YanıtlaSil
  6. Muhteşem bir yazı, kutluyorum.

    YanıtlaSil
  7. Cok haklısınız cok doğru sevgiler...

    YanıtlaSil
  8. İnsan için en büyük öksüzlük,köksüzlüktür.Köksüzlük kültürün yozlaşmasıdır.Cumhuriyet dönemi yazarlarımızdan Süleyman Nazif şöyle diyor. Kamusumuz(dilimiz) namusumuzdur.Dolayısıyla iletişimin(selamlaşmanın),eğitimin ana dilde yapılması önemlidir. Birde konuya şöyle bakarsak; Cennette her türlü nimet herkesin elinin altında olacağına göre,dünyadaki gibi hediyeleşme nasıl olur. Cennettekilerin birbirlerine olan hediyesi SELAMdır.Cennetteki selamlaşma,dünyadayken selamlaşmanın kalitesiyle oluşur.

    YanıtlaSil