ABD ELÇİSİNİ KOVAN YÜREKLİ CUMHURİYETÇİ


Batlı emperyalistlerin ve onların şakşakçıları “Arap Baharı”, bizim de ısrarla “Arap Zemherisi” dediğimiz olaylar, Tunus’tan başladı ve laik çizgide, ulusçu anlayışta olan tüm Arap ülkelerine yayıldı. Bu olaylar dizisi, Arap ülkelerinin birçoğunda iç çatışmalara neden oldu. Birçok Arap ülkesi parçalanmayla yüz yüze kaldı.

“Arap Zemherisi” Suriye’de Esat kayasına tosladı. Hızı kesildi. Rüzgâr, Ortadoğu ve  Kuzey Afrika halklarının çıkarlarının yükseldiği cepheden esmeye başladı. Mısır’da “Münafık Kardeşler” iktidarı yıkıldı.

Tunus’ta, Ilımlı İslamcı Ennahda hareketi seçimleri kaybetti. Cumhuriyetçi Tunus’un Sesi Partisi kazandı. Böylece iktidar, laik cumhuriyetçilerin eline geçti. Genel seçimlerden sonra cumhurbaşkanlığı seçimlerini de cumhuriyetçiler kazandı. Cumhurbaşkanlığına, El Bacı Kaid El Sebsi seçildi.

Önceki hafta ABD’nin Tunus Büyükelçisi Jacob Walles Sebsi ile görüşmek için cumhurbaşkanlığına gidiyor. Tunus’ta ABD üssü açma isteğini söylüyor cumhurbaşkanına. Tunus Cumhurbaşkanının bu istek karşısında sinirlenerek elçiyi kovduğu söylenmekte.

Büyükelçisi kovulan ABD yönetimi sessiz kalır mı? Tabi, durumu düzeltmeleri gerek. Devreye Obama’nın girdiği söylenmekte. Ancak Sebsi, Obama’nın telefonuna da çıkmıyor. Tunus basınında bu haberler yazılıp çizilmekte. Ne yazık ki yandaş basın bu tür haberleri görmemekte.

Tunus’taki siyasal cinayetleri işleyenlerin ABD elçiliğine girip çıktıkları belirleniyor. Bu nedenle Tunusluların ABD’ye tepkileri daha çok artmakta.

ABD büyükelçisinin cumhurbaşkanlığından kovulması önemli bir olaydır. Bunu herkes yapamaz. Antiemperyalist bir duruş gerek bunun için. Tabi kocaman da bir yürek... Şimdi daha iyi anlaşılmıyor mu Arap ülkelerindeki laik cumhuriyetçi yönetimlerin neden devrildiği. ABD’nin dini-darlara sevgisinin nedeni de bu olayda apaçık ortaya çıkmakta.

Herkes şapkasını önüne koyup düşünsün. Emperyalizme uyumlu bir uşak mı olacağız, yoksa kendi ülkesinin çıkarlarını savunan başı dik yurtseverler mi olacağız?
                                                                                                 Adil Hacıömeroğlu
                                                                                                    27 Şubat 2015

1 yorum:

  1. Hemen hatırlanacağı üzere, vaktiyle bir Amerikalı büyük elçi vardı, adı Edelman... A Necdet Sezer, CB iken, bir davet alıyor komşu Suriye den. Komşunun daveti reddedilir mi? Edelman beyefendi 'gidilmesi münasip değildir' buyuruyor, sanki ona sormuşlar gibi. Sezer duruşunu hiç bozmuyor, birkaç gazeteci soruyor ertesi gün, 'Sn Sezer, Edelman olmaz dedi ama gidecek misiniz?' Gülüyor Sezer ve 'elbette gideceğim' diyor, rahat ve kendinden emin. Sezer Suriye'ye gidiyor, Edelman geldiği yere (düşük bir notla pasif göreve atanıyor)
    Aynı dönemde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bush'un bir Türkiye ziyareti oluyor. Irak, Afganistan işgalinden sorumlu bu zatın görev süresi içinde Amerika ordusunun öldürdüğü müslüman sivil sayısı milyonları buluyor. Bizim 'muhafazakâr müslüman' liderler Bush'la aynı kareye girmek için birbirlerini tepeliyor salonda.
    Bu ülke bunları görmediği veya görüpte menfaat icabı görmezlikten geldiği sürece uşaklıktan kurtulamaz

    YanıtlaSil