OKUMAYAN, BİLİR Mİ?

                                               

28 Eylül 2017 tarihli Aydınlık Gazetesi’nin yedinci sayfasında küçük bir haber… “Telefona üç saat, kitaba bir dakika” başlığın altında kısa bir paragraf… Bence bu haber, birinci sayfada büyük puntolarla yer alması gerekirdi.

Haberde ne mi anlatılmakta?

Türk insanı telefonla konuşmaya günde üç saat ayırıyormuş. Bu doğru… Evde, işte, gezide, dinlencede, parkta, aşevinde, arkadaş toplantılarında, özel buluşmalarda… Akla gelebilecek her yerde telefonlar elden düşmüyor. Telefon konuşmaları içeriksiz, bomboş sözlerden oluşmakta. Eğer kişi telefonla konuşmuyorsa iletiyle zaman öldürmekte. Son bir yılda halkımızın cep telefonu başında geçirdiği süre yüzde 15,4 artmış. Bu arada ülkemizde yetmiş bir milyon cep telefonu kullanıcısı var. Bu kullanıcıların yüzde yetmiş beşi akıllı telefon kullanmakta. Bundan da anlıyoruz ki aile bütçelerinde harcamaların ilk sırasında telefon yer almakta.

Günümüzün iki saat on dört dakikasını ise televizyon başında geçiriyoruz. Neler mi izliyoruz? Birbirinin kopyası olan anlamsız diziler, spor programları…  Spor programı dediysek yanlış anlaşılmasın. Bu programların neredeyse tamamı futbolla dolu.

Başka neler izliyoruz? Geyik muhabbetli yarışmalar… Dedikodu izlenceleri… Arada haberler… Kültür, sanat, bilim içerikli izlenceler neredeyse yok! Olsa da izleyici bulması çok zor.

Telefona günde üç saat, televizyon izlemeye de iki saat on dört dakika ayırınca kitap okumaya ne kadar zaman kalıyor dersiniz? Yalnızca günde bir dakika…

Evet, okumaya günde bir dakika ayıran bir toplumuz. Bu nedenle de televizyonun, sosyal medyanın tutsağı olmuş toplumumuz. Beyaz camda söylenen her şeyi doğru sanıyor izleyenlerin çoğu. Neden mi? Çünkü okuma alışkanlığı olmadığından okuyup araştırarak doğruya ulaşamıyor. Bu nedenledir ki çapsız siyasetçilerin peşinden gitmekte iktidar ve muhalefetiyle… Ülkemizin ekonomik, sosyal, bilimsel, sanatsal, kültürel değerleri yağmalandığının farkında değil çoğu yurttaş.

Türkiye okuma konusunda büyük bir seferberlik başlatmalı. Günlük bir dakikalık okuma süresini artırmak için büyük bir savaşa girmeliyiz. Günde on sayfa kitap okursak ayda üç yüz sayfa eder. Bu da ortalama bir kitap okumaya denk gelir. Böylece yılda on iki kitap… Ne duruyoruz? İşbaşına…

Okumadan çağdaşlaşmak, varsıllaşmak, kalkınmak, bilim ve teknolojide ileri gitmek, doğayı korumak, değerlerimize sahip çıkmak ve barış içinde yaşamak düşsel bir durum…

Okumayan bilemez. Bilmeyen de yapamaz.

Cep telefonlarını, televizyon kumandalarını birazcık elimizden bırakıp kitaplara zaman ayıralım ki “muasır medeniyet seviyesinin üstüne” çıkalım.

 

                                                         Adil Hacıömeroğlu

                                                         29 Eylül 2017

1 yorum: