MİLLETVEKİLLERİNİN BELEDİYE AŞKI

2018 Yerel Seçimleri gündeme gelir gelmez, partilerin garanti gördükleri il ve ilçelerde belediye başkanlığı için milletvekillerinin sıraya girdikleri görülmekte. Belediye başkanlığının milletvekilliğine göre daha alt rütbede bir göreve talip olmak olduğu düşünüldüğünde bu durum, çok ilgi çekici olmakta. Bu nedenle de yurttaşların aklına türlü sorular gelmekte.
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra TBMM'nin işlevinin azaldığı bilinen bir gerçek. İşlevi azalan bir yerde bulunmayı bazı vekiller gereksiz görmeye başladılar. Üstelik belediyelerin yönetilen bir bütçesi  var. Bunun yanı sıra belediyelerin bütçesini çok çok aşan bir rant söz konusu. Bütçe ve bütçe dışı rantlar, birçok kişinin ilgisini çekmekte. Vekillerin, partilerinin garanti kazanacakları belediye başkanlıkları için çaba göstermeleri bu nedenledir. "Odunu koysam kazanır. (Bu söz Adnan Menderes'e aittir.)" denen yerler içindir bu yarış. Kendilerini siyasetin ve de partilerinin yıldızı(!) gören bu vekiller, partilerinin çok az oy aldığı yerlerden aday olup örgütlerinin siyasal gücünü artırma gibi bir cesaretleri de özverileri de yok! Siyasal yetersizlikleri apaçık olan bu vekiller, risk almazlar. Parti marti de umurlarında değil. Umurlarında olan, rantı ve böylece gücü ellerinde bulundurmak. Memlekete hizmet etmek, onların amacı değil.
TBMM gibi emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı vermiş, ardından bir devlet kurmuş bir meclis dünyanın neresinde var? Böyle bir meclisin onurlu bir üyesi olmayı reddeden bir vekil için olumlu düşünmek olanaksız.
Vekillerin adaylığı gösteriyor ki partilerin tabanlarından yeni siyasetçiler yetişmiyor. Hep aynı kişilerle siyaset vitrini oluşturulmakta. Buna en güzel örnek AKP'nin İstanbul, Ankara ve İzmir adaylarıdır. Ankara ve İzmir için adaylıkları açıklanan Mehmet Haseki ve Nihat Zeybekçi belediye başkanlığı, vekillik, bakanlık yapmış kişiler. Milyonluk kentlerde aday bulunamaz düşüncesiyle ithal adaylarla seçime girilmekte. İthal adayla yerel sorunların nasıl çözüleceğini kimse sormuyor.
Binali Yıldırım'ın İstanbul adaylığı henüz açıklanmadı, ama adaylığına kesin gözüyle bakılmakta. Şu işe bakın... Binali Bey vekillik, bakanlık, başbakanlık, TBMM başkanlığı yapmış. Siyasetin neredeyse tüm orunlarına erişmiş. On beş milyonu aşan nüfusu bulunan İstanbul'da bu işi yapacak kimse yokmuş gibi Binali Yıldırım gönülsüzce de olsa aday olacak. Bu arada "Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır ya baş." atasözünü de anımsatayım. Kazandığında da İstanbul'un devasa sorunlarını çözecek öyle mi? Siyaset yorgunu, başarıya doymuş birinin İstanbul'a vereceği ne var?
Belediye başkanlığı isteyen vekillerin çokluğu CHP'de dikkat çekmekte. Bundan da anlaşılıyor ki CHP'li vekiller, iktidar olmaktan umutlarını tamamen kesmiş durumdalar. Bu nedenle de iktidarlarını belediyelerde kurmak istemekteler. Taktik şu: "Büyükşehir belediyesine aday olurum. Ama asıl isteğim garanti seçileceğim bir ilçe belediye başkanlığı." Bu düşünce, birçoklarına egemen.
Vekillerin adaylıkları, insanların aklına kötü düşünceler getirmekte. Kendilerini vazgeçilmez gören yeteneksizler, bu tavırlarıyla partilerine de çok zarar vermekteler. Ülkeye verdikleri zararlarınsa haddi hesabı yok!
Türk siyasetçisi emekli olmayı istemiyor. Koltuğa yapışmış, mezara kadar koltuğuyla gitmek istiyor. Çünkü koltuğuyla var oluyor. Koltuğun dışında sahip olduğu bir beceri yok! Ürettikleri bir değer yok! Sosyal yaşamda, ancak koltuğuyla var olacağını düşünmekteler. Kitap okumuyorlar. Kültür ve sanat yaşamıyla bağları yok! Bu nedenle varsa yoksa koltuk. (Siyaseti gereği gibi yapan ve koltuk sevdası yerine, memleket aşkı olan çok istisna olan siyasetçileri bu anlatımın dışında tutuyorum.)
Belediye başkanlığına aday olamak isteyen vekiller, seçileli daha bir yıl bile olmadı. Sormazlar mı adama; belediye başkanı olacaktın da neden vekil seçildin? Neden partinin TBMM'de koltuk sayısı azaltıyorsun?
Belediye başkanlığı adaylıkları genel başkanların iki dudağı arasında. Aday belirlemede, parti  örgütleri de halk da yok! Halkın olmadığı yerde oligarklar, zamane derebeyleri olur. Halkımız, "Odunu koysam seçtiririm." anlayışıyla aday gösterilenlere ders vermeli. Vermeli ki Türkiye'de gerçek bir demokrasiye kavuşalım.
Adil Hacıömeroğlu
15 Aralık 2018

4 yorum:

  1. Tabii öyle bir halk olsa ve de dediğin gibi bir tavır koysa ama ? Şöyle bir etrafa bakınca "ne çok harami varmış ! " diye küçük dilimi yuttuğum oluyor , bu tezgahı da genel merkezler yürütüyor ! Umarım yanılırım !

    YanıtlaSil
  2. Toplumsal yapımız itibarıyla dini ritüellere ve alışkanlıklara göre değerlendirme yapıldıkça,kültür ve sanata değer vermedikçe,hava atma ve gösterişe önem verdikçe,demokratik örgütsel anlayış olmadıkça seçimler her zaman bizleri hüsrana uğratacaktır.Görüşlerinize her zaman olduğu gibi alkışlayarak katılıyorum.

    YanıtlaSil
  3. Yerel seçimlerle ilgili görüşlerinize aynen katılıyorum.Sizi yürekten alkışlıyorum.

    YanıtlaSil
  4. Bir ülkede ilim irfandan daha çok ranta,paraya değer veriliyorsa bu aldatıcı bir sahteliktir. Çünkü parayı,malı insanın kendisi korur ama insanı koruyansa ilmidir.

    YanıtlaSil