MAVİ VATAN KOMŞUMUZ LİBYA


                                  
Türkiye, Libya’daki meşru hükümetle anlaşarak ABD’nin Doğu Akdeniz’de oluşturmak istediği Türkiye karşıtı cepheyi dağıttı. ABD, Türkiye’nin bu diplomatik atağına yanıt veremedi. ABD cephesinde yer alan İtalya, Doğu Akdeniz ve Libya konusunda artık Türkiye-Rusya’nın başını çektiği bölge ülkelerinin yanında. Yakında bazı ülkeler de ABD cephesini terk edecek sanırım.
Rusya, Libya’da savaşan Serrac ve Hafter güçlerini anlaştırmak için Moskova’da bir araya getirdi. Masada, Türkiye de vardı. Yıllardır savaşan iki taraf, hızla masaya neden oturtuldu? Çünkü devreye Türkiye girdi, hesaplar yeniden yapılmaya başlandı. Böylece Libya’da Atlantik’in planları bozuldu. Türkiye’nin devreye girmesiyle Kardeş Ülke’de barış umutları yeşermeye başladı.
Libya’nın istikrara kavuşması bölge ülkeleri için altın değerindedir. Çünkü önemli bir ülkede daha emperyalist hesaplar bozulacak, mazlum bir ulus kendi egemenlik haklarına sahip olacak.
Türkiye’nin Libya’daki meşru hükümete askeri yardımda bulunmak istemesi, özellikle ülkemizdeki muhalefet partilerinin eleştirisine neden oldu. Efendim, Hafter güçleri ülke topraklarının çoğunluğunu elinde bulunduruyormuş da üstelik Hafter, daha laikmiş de… falan filan…
Yahu arkadaş, Atatürk Samsun’a çıktığında Türkiye topraklarının yüzde kaçını kontrol ediyordu?
Utkuyu kazanan doğru düşünce, doğru strateji, doğru ittifaklardır. Sen, kıbleni Washington ve Brüksel’e dönersen ayağının bastığı toprağı bile göremezsin.
Libya, Suriye ve Doğu Akdeniz’de kesin çözüme kavuşmak için AKP hükümeti hiç zaman yitirmeden Esat ve Sisi’yle görüşmeli. Kişisel küskünlüğün, kinin devlet yönetiminde yeri yoktur. Bu nedenle Erdoğan; kişisel duygularını, saplantılarını bir kenara bırakıp Türkiye’nin geleceğini üstün tutarak elini Esat ve Sisi’ye uzatmalı. Öyle bir uzatmalı ki bir daha hiç bırakmamalı. 
Hafter, anlaşmayı imzalamadan Moskova’dan ayrılmış. Ayrılsın, önemli değil. Bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün gelir bu anlaşmayı imzalar. Yeter ki Türkiye, bu haklı davasında doğru davranıp ittifakını genişletsin Mısır ve Suriye ile el sıkışsın. O zaman ABD ve bölgemizdeki işbirlikçilerinin nasıl ortalıktan kaybolacaklarını hep birlikte göreceğiz.
Erdoğan, Esat ve Sisi’yle el sıkışmak zorundadır. Çünkü başka Türkiye yok! 
                                                                       Adil Hacıömeroğlu
                                                                       14 Ocak 2020



GERÇEĞİ ABD’DEN Mİ ÖĞRENECEĞİZ?


                                    
ABD; Vietnam, Laos, Kamboçya’da on binlerce masum insanı hunharca katlediyor… Aradan yıllar geçtikten sonra filmler çekiliyor Çin Hindi’ndeki savaş üzerine…  ABD’deki caniler haklı; Vietnamlı, Laoslu, Kamboçyalı masumlar cani olarak gösteriliyor. Filmi izleyen mazlum ulusların halkları, bu filmleri izlerken ABD’nin yarattığı sözde kahraman, özde canileri elleri patlayıncaya dek alkışlıyorlar.
ABD, “arka bahçem” dediği Latin Amerika ülkelerinde art arda darbeler düzenliyor. Amerikan işbirlikçisi darbeci faşistlerce on binlerce insan katlediliyor dünyanın gözünün içine baka baka. Bu kırımlar, “özgürlük, demokrasi” sosuyla kocaman bir hamburger içinde mazlumların yanı sıra kendini aydın sananlara da yediriliyor.
ABD, Venezuela’nın meşru devlet başkanına herkesin gözü önünde darbe düzenliyor… Bu darbeyi ABD’nin demokrasi ve özgürlük aşığı(!) yöneticileri açıkça söylüyorlar… Türkiye’nin ilerici geçinenleri, Maduro’yu diktatör ilan edip “demokrasi” kampanyaları düzenlemekteler utanıp sıkılmadan…
Bolivya’nın yüz yılı aşkın bir süreden sonra yerli İnkaların (Kızılderili) torunlarından Evo Morales, devlet başkanı oluyor. Tıpkı Atatürk gibi emperyalist sömürüye son vermek amacıyla ülkesinde devletleştirme/millileştirme politikası uyguluyor. ABD, Morales’i deviriyor. Bu rezaleti ülkemin demokrasi aşığı(!) sözde aydınları elleri patlayıncaya dek alkışlamaktalar, diktatör(!) gitti diye…
ABD, Irak’ı işgal ediyor…
ABD; Suriye, Libya’da devleti yıkıyor…
ABD, İran’ı karıştırmaya çalışıyor, Kasım Süleymani gibi bir askeri, dünyada yazılı olan ve olmayan hiçbir hukuk kuralını tanımadan öldürüyor…
Türkiye, Libya ile “Mavi Vatan”ımızı savunmak için olağanüstü bir anlaşmaya imza atıp emperyalist planları geçersizleştiriyor… Libya’da iktidarda İhvancılar var olduğu sözü her yanı kaplıyor. Bu güzel anlaşmayı savunmak yerine, ABD merkezli propaganda aygıtına teslim oluyor sözde aydınlarımız.
İran, Irak’taki ABD üslerini vuruyor. Sözde aydınlarımız koro halinde “Bu danışıklı dövüştür, tiyatrodur.” demekteler 15 Temmuz darbe girişiminde olduğu gibi.
Neyse sözü uzatmayalım…
Türk kamuoyu, haber ve yorumları nereden alıyor? Yandaş, merkez ve kendini muhalif sanan medya; daha çok ABD, az da olsa diğer batılı emperyalist ülkelerin haber ajanslarından öğreniyor olayları ve bunları haber diye günün yirmi dört saati halkımıza anlatıyorlar. Bu haberlere dayanarak saatlerce yorumlar yapılmakta.
Anlı şanlı Türk televizyonlarının gazetelerinin Tahran, Şam, Bağdat, Kahire, Beyrut, hatta Moskova ve Pekin muhabirleri yok! Gerçeği kendi gözleri ve kulaklarıyla öğrenmek yerine emperyalistlerin sunumuyla anlatmaktalar kamuoyuna. Yalan, emperyalistlerin psikolojik savaş aracı olarak kamuoyumuzu zehirliyor ve derin algılar oluşturuyor. Emperyalist yalanlarla gerçekler örtülüyor tıpkı Kurtuluş Savaşı yıllarında olduğu gibi.
Büyük Taarruz başlamış, Başkomutanlık Meydan Muharebesi kazanılmış, Yunan ordusu darmadağın olmuş, Yunan orduları başkomutanı Trikopis esir alınmış… Bu koşullar altında bile Mütareke basını; Türk ordularının dağıldığını, Mustafa Kemal’in esir alındığını yazdılar, ta ki 9 Eylül 1922’de Yunan ordusu denize dökülünceye dek… Bu yalan haberleri, nereden, kimlerden alıyordu Mütareke basını? İngilizlerden, işgalcilerden…
Peki…
Türkiye’nin hiçbir basın, yayın organının dünyanın kaynayan ülkelerinde temsilcisi yok mu? Olmaz mı… Aydınlık ve Ulusal Kanal’ın Şam, Bağdat, Tahran, Kahire, Moskova, Pekin, Latin Amerika… temsilcileri var. Olayları kendi gözleriyle görüp kendi kulaklarıyla işiterek ve olayların içinde yaşayanlarla konuşup danışarak en önemlisi de gerçeğin süzgecinden geçirerek haber vermekteler halkımıza.
Şimdi diyeceksiniz ki insanlar, neden gerçeği anlatanlara değil de yalan haberlerle algı operasyonları yapanlara inanmaktalar? Tam da burada Nasrettin Hoca’nın ünlü sözü usuma gelmekte: “Eşeğe inanıyorsun da bana neden inanmıyorsun?”…
                                                           Adil Hacıömeroğlu
                                                           11 Ocak 2020



ABD-TÜRKİYE SAVAŞI TIRMANIYOR


                                    
ABD, 3 Ocak’ta İran’ın önemli adamı Kasım Süleymani’yi öldürdü. Bu suikast, hem Atlantik’te hem de Avrasya’da şaşkınlık yarattı. Süleymani’nin öldürülmesinin Atlantik’le Avrasya arasında yeni bir hesaplaşmayı başlatacağını birçok kişi düşündü. Aynı gün sosyal medyada (Twetter ve Facebook) paylaştığım birkaç iletim aşağıdadır. Bu arada demokrasi(!) havarisi ABD malı Twetter hesabımı askıya aldı. Böylece düşüncelerimi açıklamam engellendi. Bu paylaşımlarımda bazı saptamalarda bulundum. Bunları, yeniden bu yazımda paylaşmak istedim okurlarımla.
3 Ocak 2020, saat: 21.30: “ABD, 75 yıldır ülkemizin başdüşmanıdır. ABD, Süleymani’yi hedef görüp öldürüyorsa biz Süleymani’nin yanındayız.
3 Ocak 2020, saat: 21.41: “Kasım Süleymani’nin vurulmasıyla ABD, Batı Asya’nın güvenlik kilidi Türkiye’yi hedef aldı. Bunu iyi anlayalım.”
3 Ocak 2020, saat: 21.45: “Televizyonlara bakın, kim ki hepimizin şehidi Kasım Süleymani’nin öldürülmesine seviniyorsa o, FETÖ’cüdür.
3 Ocak 2020, saat: 21.57: “ABD’nin Batı Asya’daki ilk hedefi Türkiye’dir; çünkü 2. İsrail’i engelleyen Türkiye’dir. İran düşmanlığı, Türkiye’ye düşmanlıktır.”
Yukarıdaki iletilerimden de anlaşılacağı üzere Süleymani’yi, Türkiye’nin şehidi kabul edip bu saldırının asıl hedefinin Türkiye olduğunu belirttim. Neden mi?
Batı Asya’da dengeleri, ABD aleyhine değiştiren ülke Türkiye’dir. Türkiye’nin Atlantikçi Batı Asya siyasetinin değişmesiyle bölgede Avrasya güçleri etkinleşti. Batı Asya’nın parçalanmakta olan ülkeleri, birleşmeye başladı. Bu birleşme, ABD emperyalizmine karşı oldu. Batı Asya ülkelerindeki halklar, tarihlerinin en yüksek ABD karşıtlığı düzeyine erişti.
Türkiye, Suriye’nin kuzeyine yaptığı Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı, Barış Pınarı harekâtlarıyla ABD’nin kurmakta olduğu 2. İsrail’i (Kürt Koridorunu) engelledi. Hendek savaşlarıyla TSK, ABD’nin kara gücü PKK’nın omurgasını kırdı. Barzanistanın oldubittiyle işgal ettiği Kerkük, Türkiye ve Irak’ın (Bu konuda çok etkili olan Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Komutan Yardımcısı Mehdi El Mühendis’in etkinliğini de anımsatmak isterim.) birlikteliğiyle kurtarıldı. Böylece ABD’nin Batı Asya ile ilgili bölücü, yıkıcı planları parçalandı.
Üstüne üstlük Türkiye, Doğu Akdeniz’de ABD önderliğindeki cephenin planlarını bozdu Libya le anlaşarak. Türkiye’nin bu atağından sonra İtalya, Doğu Akdeniz’deki ABD önderliğindeki bağlaşmadan çekildi. Böylece Doğu Akdeniz’deki ABD planları da boşa çıktı.
Batı Asya’nın güvenlik, birlik kilidi Türkiye’dir. Türkiye’yi zayıflatıp parçalamadan Batı Asya’nın kilidi açılamaz. ABD’nin BOP’unu, 2. İsrail’ini engelleyen Türkiye. Bu nedenle de ABD’nin asıl hedefi Türkiye… Türkiye, saf dışı edilmeden ABD’nin Batı Asya’daki hedeflerini gerçekleştirmesi olanaksız. Bu nedenle Süleymani’nin öldürülmesi, Türkiye’ye gözdağıdır.
Türkiye, İran, Rusya arasında Astana süreciyle başlayan birlik sürdüğü sürece ABD, bölgemizde hızla gerileyecek. ABD emperyalizminin çöküşü başlamıştır. Bu nedenle de ABD yöneticilerinin şaşkınlığı, basiretsizliği apaçıktır. Büyük güçler, yetenekli liderleriyle büyür. Gerileme dönemlerinde ise yeteneksiz yöneticiler işbaşına gelir.
Türkiye, ABD-İran savaşında tarafsız olamaz. Çünkü bu savaş, ABD ile Batı Asya ülkelerinin tümüyledir. Hatta ABD, bu savaşı dünyanın bütün ezilen uluslarına karşı yürütmektedir. Bu savaşın asıl hedefinde ve ön cephesinde Türkiye vardır.
İran, Irak’ta bulunan ABD üslerini vurdu. Böylece ABD tehditlerine boyun eğmediğini gösterdi. Amerika, Batı Asya’daki güçlerini koruyamıyor. ABD askerleri bölgede sokağa çıkamaz duruma geldi.
ABD emperyalizmi yeniliyor. Bu durum karşısında tüm ezilenler mutlu olmalı.
                                                                       Adil Hacıömeroğlu
                                                                       8 Ocak 2020