Atasözleri,
bir dilin, kültürün çok önemli varlıkları… Atalarımız, bu dünyadan göçüp gitse
de söyledikleri özlü, anlam dolu, tarihsel deneyimlerden süzülüp gelen
bilgelikle söyledikleri atasözleriyle bizlere yol göstermekteler. Bu sözler yoğun
almalıdır. Az sözle çok şey anlattıkları için anlam bakımından varsıldır. Uyaklı
olmaları nedeniyle söyleyişleri güzel, bellekte tutulmaları kolaydır.
Atasözlerinin
söylenişlerii üzerinden yüzyıllar geçse de her çağa uygundur anlamları ve yol
göstericilikleriyle. Deyimlerin özellikleri de atasözleriyle neredeyse aynı.
Atasözü ve deyimler genellikle değişmece (mecaz) anlamlı. Bir kişinin değişmece
anlamı kolayca kavraması; zekâ, bilgi ve kültür yüksekliğinin göstergesi. Ne yazık
ki bazı kişiler, atasözleri ve deyimlerin değişmece anlamlarını düşünmez,
onları gerçek anlamlarıyla düşünür. Bu da zaman zaman anlaşmazlıklara neden
olur.
Zamanını
anımsamadığım bir gün arkadaşlarla söyleşiyorduk. Ticaretle uğraşan bir
arkadaşımızın işi bozulmuş, güvendiği kişilerce zarara uğratılmıştı.
Söyleşirken bu durumu anlatmak için bir başka arkadaşımız, “Eşeğin ölümü,
köpeğe düğündür.” atasözünü söyledi. İşini yitiren arkadaş, bu söze şiddetle karşı
çıktı. “Nasıl söz bu, bana eşek mi demek istiyorsun?” dedi sinirli bir biçimde.
Neredeyse kavga çıkmak üzereydi. Araya girdik. Atasözlerinin değişmece anlamda
olduğunu dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık. Kavga çıkmasını önledik
önlemesine de iki arkadaşımızın uzun süre küs kalmasını önleyemedik.
İletişimin
gelişmediği dönemde, atasözü ve deyimleri öğrenmenin en iyi, kestirme yolu
büyüklerin söyleşilerini dinleyerek olurdu. Çocukken ben de büyüklerin
söyleşilerini dinlemek için can atardım. Bu söyleşilerde, birçok bilgiyi
öğrenmekle birlikte birçok atasözü ve deyimi anlamlarıyla öğrendim. Değişmece
anlamın ne olduğunu da bu söyleşilerle aile içindeki konuşmalarda kavradım. Atasözü
ve deyimleri kolay anlamamızın nedeni, bu sözlerin tümce içinde uygun bir
biçimde kullanılmasıydı. Halk; sözü eğip bükmeden en anlaşılacak biçimde
söyler, dolambaçlı yollara sapmaz, sözcükleri yerli yerinde kullanır.
Atasözü
ve deyimleri kavramamda en etkili olan kişi, annem. Çok geniş bir söz
dağarcığına sahipti o. Kimi zaman atasözü ve deyimlerin anlamlarını tam olarak anlayamadığımda,
sabırla bana değişmece anlamlarını anlatırdı. Böylece halk kültürünü, bıkıp
usanmadan belleğime sabrıyla kazırdı.
Yıllar
sonra, hem de öğretmenliğe yeni başladığım sırada atasözleriyle ilgili bir ders
daha verdi bana annem. Söz konusu olan: “Ayağını sıcak tut, başını serin,
gönlünü ferah tut, düşünme derin.” atasözüydü. Ben, bir kış günü mevsimin
önemini anlatmak için söyledim kardeşlerime bu atasözünü. Hepimiz bu sözü,
gerçek anlamıyla anlamıştık. Annem birden devreye girdi, “Yalnızca bu anlamı
yok bu sözün.” dedi. Hepimiz ona döndük, ne söyleyecek diye. O: “Bir de bu
atasözünün asıl anlatmak istediği anlam var. O da ‘ayağını sıcak tutmak’ yere
sağlam basmak ve işini doğru yapmak… Bu yolla da işinde tutunmak… ‘Başını serin
tutmak’ ise sıkıntıdan, dertten uzak durmayı, kafanı her şeye takmmayı anlatır.
Bu atasözünün değişmece anlamını usunuzdan çıkarmamalısınız.” dedi. Ben de işin
altında kalmamak için “Demek ki bu atasözünün iki anlam var hem gerçek hem de
değişmece… Yani kinaye yapılmış.” dedim.
Zaman,
anlayış, dönem, düzen, insan ilişkileri değişti. En yakın dostların
birbirlerinin ayaklarını kaydırdığı bir devirdeyiz. İnsanların karşılıklı
güvenlerini yitirdiği bir dönemden geçmekteyiz. İnsanlar, yükselmek için birbirlerinin
üstüne basmayı yeğlemekteler nedense. Yani insanların ayakları sıcak değil.
Ne
yazık ki kişiler, olur olmadık yerde dertler, sıkıntılar ediniyorlar. Derdin,
bini bir para… Sıkıntılı bir yaşamın kör kuyularından çıkma uğraşı içinde
herkes. Toplumsal yaşam, gittikçe ağırlaşmakta. Sorunsuz gün neredeyse yok! Kısacası,
insanların başı serin değil.
Eee
ayaklar sıcak, başlar serin, gönüller de ferah değil günümüzde. Dileğim odur ki
sözü edilen atasözünün gereğince insanlarımız yaşasın. İnsanların yarattığı
dertler, sıkıntılar hemcinslerini yaşamdan bıktırmasın, onların yaşam
sevinçlerini yok etmesin. Ayaklarımız sıcak, başlarımız serin, gönüllerimiz de
ferah olsun. En büyük dileğim budur benim.
Adil
Hacıömeroğlu
2
Aralık 2025
Sağolun sayın hocam emeğinize sağlık
YanıtlaSil