İsrail,
iki yıldır Gazze’yi bombalıyor. Yıllardır hem Batı Şeria’da hem Gazze’de hem de
komşu ilklerdeki kamplarda yaşayan Filistinlilere karşı insan vicdanının kabul
etmeyeceği soykırım uyguladı. Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın demeden öldürdü
Filistinlileri. Filistinlileri dilediğince sürdü, tutukladı, öldürdü, sakat
bıraktı. Gazze’de insanları aç ve susuz bırakarak ölüme zorladı. Birçok çocuk
öldü, açlık ve susuzluktan.
Yalnızca
Filistinlileri mi öldürüyor İsrail? Doğaldır ki hayır! Yemen, İran, Lübnan,
Suriye, Tunus, Irak ve Katar’a saldırdı. Yüzlerce kişi, bu saldırılarda toprağa
düştü. Ne uluslararası hukuku dinledi ne de insan haklarına saygı gösterdi.
İsrail, bir ölün makinesine dönüştü bölgesinde. Akla hayale gelmeyecek bir
biçimde saldırılar düzenledi insanlara. Öldürdüğü kişilerin neredeyse tamamı
silahsız, işinde gücünde olan insanlar. Kana susamış bir vampir gibi
davranmakta yıllardır. Ne yazık ki uygar(!) dünya bu insanlık dışı saldırılara
ses çıkarmadı. Çoğu zaman da İsrail’in arkasında durdular.
İsrail,
soykırıma uğramış bir halkın devleti olarak duygudaşlık yapıp tarihten ders
almamış. Tersine Yahudilere, Hitler’in yaptığı soykırımın daha şiddetlisini
Filistinlilere uyguladılar. Ezilen, toprakları elinden alınan bir halk dünyanın
gözü önünde bilinçli, sistemli bir soykırıma uğratıldı ne yazık ki.
Filistinlilerin
soykırıma uğratılması karşısında dünyanın dört bir yanından vicdanlı insanların
sesi işitildi. Bu sesler, birleşerek çoğaldı, çoğaldı sel oldu. Bu sel,
özellikle Atlantik ülkelerinin yönetimlerini zorladı. İsrail’in soykırım
uygulamasına karşı duyarsızlıkları sorgulanmaya başlandı. İktidarların
koltukları sallanmaya başlayınca Filistin devletini tanımaya başladı Avrupa
ülkeleri art arda. İsrail ve onun vazgeçilmez destekçisi ABD, iyice köşeye
sıkıştı. Kan ve ateşi durdurmak için Trump kolları sıvadı. Çünkü ABD Başkanı,
Gazze’deki insan kıyımını kendi halkına bile anlatamaz oldu. Bu nedenle
göstermelik de olsa bir ateşkes yapmak zorunda kaldı.
Trump,
kendini barış güvercini olarak görüyor. Oysa İsrail’in akıttığı her damla insan
kanında Netanyahu kadar payı var. Çünkü İsrail’in tüm savaş araç ve gerecini
veren ABD. Siyasal, askersel ve ekonomik olarak Tel Aviv’in yanında olan ABD.
Onun yayılmacı ve soykırımcı politikalarını kayıtsız, koşulsuz destekleyen Washington.
10
Ekim 2025 Cuma günü, saat 12.00’de ateşkesin başlayacağı duyuruldu dünya kamuoyuna.
Ateşkesin başlamasına on dakika kalaya dek İsrail, bombaladı Gazze’yi.
Bombaladıkça insan kırımı yaptı. Kimse kalkıp da bu vahşete dur diyemedi.
Ateşkes
başladıktan sonra Filistinliler, Gazze’nin kuzeyine doğru göç etmeye başladı.
Binlerce insan yakılıp yıkılmış topraklarına gidiyordu sevinçle. Doğup
büyüdükleri yere ulaşmanın heyecan ve mutluluğunu bir acı, üzüntü denizinin
dalgaları arasında yaşıyorlardı. Şehitlerine bile anlamlı ve dinsel gereklere
uygun bir cenaze töreni yapamayan bir halk gidiyordu acı, ölüm, üzüntü yüklü
topraklarına.
Gazze’nin
kuzeyine doğru giden Filistinlilerin çoğunun elinde bir küçük çanta bile yoktu.
Çünkü çoğunun taşıyacak, sahip çıkacak küçük bir eşyaları bile bulunmuyordu. Perişan
bir üst başla yürüyorlardı uğruna ölümü göze aldıkları topraklarına. Toplu iğne
ucu kadar vicdanı olan bir insan, kuzeye doğru yürüyen bu insanları görüp de içinin
sızlamaması olanaklı mı?
Ateşkes
anlaşmasının imzalanacağı 13 Ekim günü HAMAS ve İsrail, ellerindeki tutsakları
serbest bırakacak. İsrail, binlerce suçsuz günahsız Filistinliyi tutukevlerine
kapatmış. Yaşamının çoğunu işkenceler altında İsrail tutukevlerinde geçiren Filistinliler
var. Çocuk yaşta ailesinden koparılıp İsrail tutukevlerinde yaşlananlar
bulunmakta aralarında. İsrail’in tutsakların bırakılmasıyla ilgili ilk koşulu
ne biliyor musunuz? Serbest bırakılan tutsaklar ve yakınları sevinmeyecekler…
Yıllar sonra ailesine kavuşmuş bir tutsak, niye sevinmesin? Yıllar sonra
işkence altında ve kötü koşullarda yaşayan aile bireylerini karşılayan yakınlarına,
sevinmeyi yasaklamanın nedeni ne? En insancıl duygu olan sevinme, niye
yasaklanır?
Sevinmek,
insana özgü bir duygu… Yüreği, vicdanı, insanlığı olan herkes sevinebilir. Bu,
onun doğal hakkı… Ancak vicdanı körelmiş, insanlıktan çıkmış, duygusuz kişiler mutlu
bir olay ya da durum karşısında ne sevinebilir ne de sevinenleri anlayabilir. İşte,
dünyanın geldiği insanlık dışı, yüz karası durum bu. İsrail, Filistinlilerin
sevinmesini yasaklıyor. ABD de bunu destekliyor. Sonra da kalkmış Trump, barış
güvercini olarak kanat çırpıyor öyle mi? Barış güvercini olmadan önce insan
olacaksın insan.
Adil
Hacıömeroğlu
12
Ekim 2025
Kalemine Efendi Kalan, Adil öğretmenim,
YanıtlaSilBu satırlar yüreğe dokunan bir çığlık gibi
“Sevinmek, insana özgü bir duygu… Yüreği, vicdanı, insanlığı olan herkes sevinebilir.” 
Filistin halkının, acı ve zulüm içinden gelen bir umut ışığını hissetmesi bile engelleniyor gibi. Bu yazı, özgür olmanın ne demek olduğunu, adaletin ne kadar uzak kaldığını en yalın haliyle anlatıyor. Zulüm devam ederken sevinmek bile “yasak” sayılıyor; bu da insanlığın nerelere savrulduğunu gösteriyor..
Usunuza, duygudaşlığınıza sağlık👏👏Yüreğinizle , kaleminizle var olunuz.🙏🏻📚💐🍀
Kalemine yüreğine sağlık
YanıtlaSil