Çocuk
ve gençler için çağımızın en büyük sorunu, bağımlılık. Ne yazık ki bu
bağımlılık bir salgın gibi büyüklere de bulaşmakta. Bağımlılık, birçok alanda
görülmekte. Ancak her şeyde olduğu gibi bağımlılığın da bir kaynağı, çıkış
noktası var.
Üzülerek
söyleyeyim ki bağımlı çocukları bu yola iten daha çok anne ve babaları. Yaşadığımız
çağ, anne ve babaları da değiştirmekte her alanda. Teknolojiye tutsak olan
anaatalar (ebeveynler), bu tutsaklık nedeniyle çocuklarına gerekli sevgiyi,
ilgiyi, özeni göstermiyorlar. Bireyciliğin getirdiği anlayış ve buna uygun
yaşam biçimiyle önce “ben” diyor günümüzün anaataları. Kendi rahatından,
konforundan, varsa düşkülerinden, zamanından zerre kadar ödün vermek istemiyorlar.
Özverili anne ve baba örneği, tarihe karışacak gibi. Bu durum, doğanın
kurallarına da aykırı. Doğanın kurallarına uygun olmayan yaşam biçimi, doğa
ananın insana verdiği anne ve baba güdülerini de değiştiriyor ne yazık ki.
Bunun adına da “modern ve çağdaş yaşam” deniyor.
Bağımlılık,
bebeklik döneminde başlıyor anaatalar eliyle. Bebeklere kolayca yemek yedirmek
ve onların uslu uslu bir köşede oturmalarını sağlamak amacıyla yürüyemeyen,
konuşamayan bebeklerin eline cep telefonu veriliyor. Telefon ekranındaki renk
değişimleri, hızlı ekran akışları bebeğin ilgisini çektiğinden kolayca ekran bağımlılığı
başlıyor böylece. Yaşamının ilk döneminde doğal yaşamın tüm uyaranlarından, güzelliklerinden,
olanaklarından, farklılıklarından soyutlanıyor çocuk. Kısacası, doğal gelişimi
hem eğinsel hem de tinsel alanda engelleniyor. O, bu yüzden çıkmaz bir sokağın
karanlık ve belirsiz loşluğunda yolunu bulmaya çalışıyor. Yolunu da ekranda
arama çaresizliği içindedir çocuk nedense.
Derin,
dibi görünmez, yok edici sellerin çevrintilerine; sert yellerin burgaçlarına karşı
koyamıyor çocuk, bağımlığı nedeniyle. Bağımlılık, çevrintiler ve burgaçlar gibi
içine düşeni yiyip bitirip yok ediyor. Bağımlı çocukların çaresizlikleri açıkça
görülmekte. Ne yazık ki anne ve babalar; bu çaresizliği, içten içe yükselen
yardım çığlıklarını görmüyorlar. Görenler de görmezden geliyor. Böylece sorun,
çözümsüzleşiyor. Çözülemeyen sorun, çığ gibi büyüyor. İyice büyüyüp denetlenmeyen
bağımlılık; sorunun büyüklüğünü, çözümsüzlüğünü, çocuklarının uçuruma
yuvarlanmakta olduğunu en sonunda fark eden anne ve babalar da onulmaz bir
çıkmazın, çaresizliğin içine giriyor. Sorunu çözmek için ayağa kalkılıyor,
ancak çocuklarını geri kazanmak iyice zorlaşıyor.
Bağımlılığın
bir diğer ayağı yiyecek ve içeceklerle oluşmakta. Yegitlerde (fastfoodlarda)
karın doyurma alışkanlığı, önemli bir bağımlılığın temelini atmakta çocuklarda.
Ayaküstü yenen bu tür yemekler yüksek oranda doymuş yağ ve şeker içermekte.
Üstelik bu yiyeceklerin yanında, içinde çok yüksek oranda şeker bulunan gazlı
içecekler içiliyor. Bu da çocuğun insülin dengesini küçük yaşlarda bozuyor.
Yağlı ve şekerli yiyecekler, kişiyi erken acıktırıyor. Bu nedenle bu tür
beslenme biçimi, kişinin sıkça yemek yemesine neden olmakta. Yegitle beslenme
alışkanlığı, geleneksel yemek kültürünü ortadan kaldırmakta. Tencere ya da anne
yemekleri dediğimiz bu geleneksel yemeklerin çoğunun adlarını bile bilmiyor
çocukların birçoğu. Bu da onları, doğal beslenmekten uzaklaştırmakta hızla.
Sürekli
ekran karşısında olan çocuk ve genç, kolayca sanal kumar denen illetin tuzağına
düşmekte. Bazı anne ve babalar, çocuğun bir köşeye çekilip elinde telefon ya da
bilgisayarla bir köşede sessizce oturmasından mutlu olmakta. Çünkü kendileri de
bundan yaralanarak ya televizyonda dizi izlemekte ya da onlar da telefonlarıyla
zaman geçirmekteler. Bu yolla çocuklarının bağımlılık tuzağına düşmelerine kendi
istekleriyle neden olmaktalar. Çoğu anne
ve babalar ise çocuğunun sanal dünyada kumar oynadığının farkına bile varamıyor
uzun süre. Fark ettiğinde de iş işten geçiyor. Böylece çocuk ya da genç, çoktan
suça bulaşmış oluyor. Bağımlılığın çocukları sürüklediği en kötü nokta da suç
işleme.
Bağımlı
kişi, uyuşturucu ya da diğer zararlı maddelere sanal ortamdan kolayca
ulaşmakta. Çünkü bu tür maddeleri kullanmak bağımlıların oynadığı oyunlarda ve
birçok sanal ortamda övülmekte. Bu maddeleri kullanmanın onlar için bir ayrıcalık,
üstünlük, biraz da büyümüş olmanın göstergesi olduğuna inanıyor çocuk ya da
genç. Bu nedenle madde bağımlılığı, görünmez ellerce evimizin içine giriyor. Bu
durum, çocuk ve gençlerin geleceklerini yok ettiği gibi evlerin de erincini, mutluluğunu,
ülküsünü, birliğini çöpe atıyor. Ekran bağımlılığından uyuşturucuya geçen çocuk
ve genci, bu alışkanlıktan vazgeçirmek de oldukça zorlaşmakta ne yazık ki.
Bağımlı
ve uyuşturucuyla tanışmış çocuk ya da genç, alkollü içkiye de kolayca ulaşmakta
sanal ortamda. Bu da onun düştüğü bataklıkta daha çok batmasına yol açmakta.
Çünkü onun yaşamını belirleyen gerçek yaşamın kuralları değil, sanal ortamın
bilinmez yöntemleri. O, kendini yönetenlerin kim olduğunu bilmiyor. Onu bataklığa
iten elleri tanımıyor. O görünmez ve bilinmez eller, çocuk ve gencin sanal bağımlılığı
sürdükçe onun üzerindeki egemenliklerini daha çok artırmakta. Böylece o, kendi
olmaktan çıkar, bambaşka biri olur. Böylece aileden, okuldan, yakın çevresinden
tinsel kopma başlar. Kişideki bağımlılık artıkça aile, okul ve çevresiyle
kurduğu gönül köprüsü yıkılır tamamen. Böyle bir durum, onu suç örgütlerine yem
eder. Suç örgütleri, tüm değerlerini yitirmiş, sevdikleriyle gönül köprüleri
yıkılmış kişileri kullanır kullanabildiğince.
Sevdikleriyle
gönül köprüleri yıkılmış, toplumsal değerlerini ve insan olmanın erdemlerini yitirmiş
biri kolayca şiddete yönelir. Bağımlılığın sarmalından kurtulamayan çocuk ve genç,
akran zorbalığına yönelir ister istemez. Çünkü sanal dünyanın tutsağıdır artık.
Gerçek yaşamdan nefret eder bu kişiler. Bu da suçlu çocukları ortaya çıkarır.
Akran zorbalığı, kimi zaman yaralanmalara, hatta ölümlere neden olmakta ne
yazık ki. Son günlerde Suça Sürüklenen Çocuk (SSÇ) sayısının artışı bundandır.
Bağımlılıkla suç arasında bir kıl kadar uzaklık bulunmakta.
Sanal
bağımlılık, kişisel olmaktan çıkıp toplumsal bir soruna dönüştü ülkemizde. Ne yazık
ki üzülerek söylemeliyim ki çocuk ve gençlerimize bu yolun açılmasına neden
olan anneler, babalar, öğretmenler, bu kişilerin yakın çevreleri. Bu da insan
olarak hepimizin içini acıtan bir gerçek.
Çocuk
ve gençleri bağımlılıktan kurtarmak için ilgili bakanlıklar, okullar, veliler,
demokratik kitle örgütleri, odalar, siyasal partiler, sendikalar, kısacası tüm
toplum işbirliği yaparak üstlerine düşen bu sosyal sorunun çözümüne katkı
yapmalı. Bu konuda çözüm önerileri üretmeliler. Çünkü bağımlılık, tüm toplumu
çürüten önemli bir sorun. Oturduğumuz yerden konuşarak değil, sorumluluk alarak
ve elimizi taşın altına koyarak bağımlılıkla savaşa katılmalı. Çünkü çocuklar
ve gençler hepimizin. Onlar, bizim geleceğimiz değil mi?
Adil
Hacıömeroğlu
4
Ekim 2025
Değerli Adil öğretmenim,
YanıtlaSilBağımlılık,erken yaşlardan itibaren şekillenen bir süreçtir. Çocukların dünyasında, duygusal boşluklarını doldurmak için sağlıksız alışkanlıklar edinmesi, uzun vadede onları zor bir yola sokabilir. Anne babaların, çocuklarına sadece fiziksel değil, tinsel destek de sunması gerekiyor. Hazıra alıştırmak, onları duygusal bağımsızlığa yönlendirmek yerine, hep bir yere yaslanmaya itebilir.
Ama her şeyde olduğu gibi, değişim mümkün. Bu sürecin başından itibaren bilinçli bir rehberlik ve sevgiyle çocuklar, daha sağlıklı alışkanlıklar edinebilir, bağımlılıkla savaşabilirler. Önemli olan, onlara kendilerini keşfetmeleri için alan açmak ve sabırla doğru yolu göstermektir.
Usunuza, duygudaşlığınıza sağlık👏 👏, Yüreğinizle, kaleminiz var olsun.📚🙏🏻Farkındalık yarattığınız için teşekkür ederim.🍀