LAF SOKMAK


Son yıllarda sık sık karşılaştığımız bir davranış biçimi, laf sokmak. Bazı kişiler; laf sokmayı bir saldırı, kimi zaman da savunma silahı olarak kullanmaktalar. Özellikle genç kuşakta bu davranışı sıkça görmekteyiz. Laf sokmanın amacı, karşısındaki kişinin canını yakmak.

Laf sokarak, karşısındaki kişiyi aşağılamak, sinirlendirmek, onu toplum içinde küçük düşürmek, giderek onu delirtmektir amaç. Karşısındakinin yarasına tuz basmak, onun duyarlı olduğu alanları kaşımak bu olumsuz davranışı yapanların ilk saldırı noktası. Bu davranışın altında olağanüstü bir kışkırtma var. Kışkırtılan kişilerin bir kısmı, laf sokmanın şiddetine ve baskısına dayanamayarak en sonunda kendini savunmak için karşı saldırıya geçer. Bu savunma, ilk başta sözle giderek küfürle olmakta. Ancak laf sokmayı iyi bilen ve bu konuda uzmanlaşan kişi, karşısındakinin biraz da sinirlenip ileri geri küfrettiğini gördüğünde ağzından çıkan sözlerin şiddetini artırır. Amacı, karşısındakinin dengesini bozarak onu iyice delirterek şiddete başvurmasına neden olmaktır. Sonunda canını acıtan sözlere dayanamayan kişi, şiddete başvurmaktan başka çare bulamaz.

Laf sokan kişilerin ortak ve en belirgin özelliği, eylemini yaparken çok sakin davranmasıdır. Saldırısını yaparken sakin görünmeye özen gösterir, kendisi mağdur olmuş gibi davranır. Sesini çok yükseltmez. Çevresinde bulunanlar, onun normal bir konuşma yapıyormuş gibi konuştuğunu sanırlar. Onun zehirli dilinden dökülen sözleri işitmediklerinden olanı biteni doğru olarak anlayamazlar. Zehirli dil, karşısındakini yılan gibi sokarak sinir sistemini felç eder. Felç olan kişi, ne yapacağını ve nasıl davranacağını bilemez. Böyle olunca da kontrolünü yitirir, istenmeyen davranışlarda bulunmasına yol açar bu durum.

Laf sokanlar; aile, arkadaş, iş toplantılarında ya da yeni tanıdıkları kişilerin bulunduğu söyleşilerde bile bu davranışlarını yapmaktan geri durmaz. Öyle bir dil kullanırlar ki; o toplantıda olanların büyük çoğunluğu olanı biteni, karşısındakini yaralamaya yönelik saldırı sözlerinin farkına bile varamaz. Karşısındaki durumu anlayıp biraz sert tepki gösterdiğinde ise yanındakilerine dönüp herkesi gözleriyle süzerek “Ne dedim ki? Normal bir biçimde konuşuyoruz işte! Sinirlenecek, alınganlık gösterilecek ne var?” diyerek çevresindekilerin onayını, desteğini almaya çalışır. Saldırıya uğrayanın kendisi olduğunu, çevresindekilere inandırır bu kişi. Aslında saldırıyı yapan kendisidir. “Yavuz hırsız, ev sahibini bastırır.” atasözünün gereğince davranır. Böylece haklı olan haksız, haksız olan ise haklı olur.

Laf sokanlar, kötü kişilerdir. Kendileriyle barışık oldukları söylenemez. Çocukluklarında ya da yaşamlarının bir döneminde gördükleri baskıları, şiddeti, aşağılanmaları bu yolla karşısındaki suçsuz kişiden çıkarmaya çalışırlar. Onların insanlara karşı saygı ve sevgilerinin olduğu söylenemez. İnsanları üzmekten gizli bir zevk duyarlar. Bu tür insanların en büyük mutlulukları, karşısındakini üzmek. İnsanlar üzüldükçe onların mutlulukları artar. Laf soktukları kişilerin zıvanadan çıkmaları, onlar için büyük bir yengi, olağanüstü bir utku.

Laf sokanların bir başka özelliği, kendilerini sevmemeleri ve öz benliklerine saygı duymamaları. Bu sevgisizlik ve saygı eksikliği, onların insanları üzmelerinin asıl nedeni. Bu kişilerin durumunu anlamak için geçmişte yaşadıklarını bilmek gerek. Bu yolla sağaltımları söz konusu olabilir. Çoğu zaman, birçok kişi için geçmişi, özellikle de çocukluk dönemi yüreklere vurulan zincirdir. Bu zinciri kırıp atmak gerek yüreklerden. Çünkü insanlar, içi kötülüklerle dolu olarak doğmaz. Ona, kötülüğü öğreten çevresindeki insanlar. Bu nedenle ülkemizde anne ve baba eğitimi ivedilik göstermekte.

Kötücül davranışta bulunmak, sosyal ve tinsel bir sorun. Aslında laf sokup karşısındakini çıldırtan bu kimseler, çok zavallılar. Özgüvenleri düşüktür bu kimselerin. Bu kişiler, sosyalleşmede zorluk çeker. Düzenli ve sürekli arkadaşlıklar kurmaları oldukça zor.

Birini kötü duruma düşünerek mutlu olmak, bir davranış bozukluğu. Bazı kişilerdeki bu sorunun giderilmesi için tinbilimcilerin yardımı gerekli. Bu durum toplumda gizli bir kışkırtıcı tehlike. Bu konuda her birey duyarlı olmalı. Sağlıklı bireylerin olmasıyla sağlıklı, düzenli, uyumlu bir toplumsal yaşamı oluşturabiliriz. Saldırganlığın her türlü biçimi toplumsal düzene, kişilerin mutluluğuna, insan ilişkilerine zarar verir.

Toplumun her bireyinin eğinsel ve tinsel sağlığının yerinde olmasıdır en büyük dileğimiz.

                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                       18 Kasım 2025

1 yorum:

  1. Sosyal medya bir perde görevi gördüğünden orada insanlar daha saldırgan olabiliyor. Bu da zaman içerisinde alışkanlık haline geliyor. Ülkemizde slogan atmanın, laf sokmanın üstün zeka göstergesi olduğu şeklinde hatalı bir düşünce hakim.

    YanıtlaSil