TOPRAĞIMIN ELMALARI


Doğu Karadeniz Bölgesi’nin kendine özgü meyve, sebze ve tarım ürünleri var. Bu sebze ve meyveler, bölgenin toprağından beslenerek yöreye özgü mineralleri içinde saklar. Bölgenin iklim özelliklerine göre yetişip olgunlaşır. Yetiştiği iklimin özelliklerine uyum göstererek dayanıklılığı oluşur. Nemli havaya dayanıklıdır bu meyveler ve diğer tarım ürünleri.

Doğu Karadeniz Bölgesi’nin kendi toprağına, suyuna, havasına, iklimine uygun elmaları var. Ne yazık ki bölgedeki tarım üretimindeki değişiklikler, bu elmaların bazılarını ortadan kaldırdı. Tarih boyunca toprağı süslemiş, burada yaşayan halkın besin kaynağı olup geleneği, tarihi yaşatan elma ağaçları bir bir yok edildi. Bu da bölgenin simgesi olan, tatları damaklarda kalan elmaları yeni kuşakların tanıyamamasına yol açtı.

Çocukluğumda evimizin çevresinde, el kadar küçük bahçemizde, tarlaların kıyılarında, fındıklıkların içinde elma ağaçları olurdu. Elma ağaçları, baharda gelin gibi süslenirdi apak çiçekleriyle. Çok uzaktan da baksanız elma ağaçlarını, çiçeklerinden fark edersiniz. Onun top top dallara yapışan çiçekleri, insana tinsel bir varsıllık katar. Çiçekler öyle çok, öyle sıktır ki bakınca dalları göremezsiniz. Bu çiçekler, başta balarıları olmak üzere birçok böceğin, kuşun beslenme kaynağı.

Kaç yaşında olduğumu anımsamıyorum. Ancak çok küçüktüm. Bir gün yere doğru eğilmiş bir elma dalını sarıp sarmalamış çiçekleri koklamak istedim. Dalı, biraz daha eğip burnumu çiçeklere yaklaştırdım. Çiçeğin özsuyunu emen arıyı görmemiştim. Burnum çiçeğe değdiği anda bir acı duyumsadım. Arı, burnumun ucunu sokmuştu. Korkup ağlayarak evin yolunu tuttum koşarak. Annem ve ninem, arının iğnesini çıkarıp soğuk suyla yıkadılar burnumdaki arının soktuğu yeri. Yine de burnumun ucu şişmişti. Birkaç gün şişkin bir burunla evin çevresinde dolanıp durdum.

Elma çiçekleri, kısa sürede meyveye dönüşür. Meyveler, toplu iğne başı kadardır ilk başta. Büyümek için ivedilik göstermez meyveler. Mevsimin, iklimin, toprağın, havanın ve güneşin gücüyle yavaş yavaş büyür her meyve kendi dalında. İlk olgunlaşan şeker elmasıdır. O, tatlıdır. Zaten adını tadından alır. Şeker gibi tatlı olduğu için yörede bu adla anılır. Güz gelmeden toplanır. Bu elma, çok dayanıklı değildir. Bu nedenle kışa kalmaz.

Yazılı elma, yöremizin sevilen bir meyvesi. İlk bakışta pembeye çalan kırmızı rengi göze çarpar. Kırmızılığın içine doğru giren sarıya çalan yeşil ve toprak rengindedir. Renklerin iç içe girmesi yazıyı andırdığından ilgi çeker. Bu elmaya, görünümü nedeniyle “yazılı elma” adı verilmiştir yöre halkınca. Bu yazıya benzeyen renkler, daha çok Arap abecesini andırır. Halk, çevresindeki varlıkları adlandırırken benzerlikleri, onların işlevini düşünür. Bu da varlıkların adları söylendiğinde kişilere anlama, kavrama, bellekte canlandırma kolaylığı sağlar. Yazılı elma, kış için saklanır. Durdukça lezzetlenir ve kokusu artar. Hafifçe mayhoştur. Güz sona erip kış başladığında bu elmalar, ilk tüketilen meyvelerdendir. Odalar sinen kokusu; kişiye hoşluk ve yaşama sevinci verir.

Köyümüzün en önemli elma türlerinden biri, kuyu elmasıdır. Çok iri değildir. Rengi toprağı andırır. Güz geldiğinde toplanır. Toplandığında yenmez; çünkü olgunlaşmamıştır daha. Toplanmadan önce bir kuyu açılır. Toplanan elmalar, kuyuya doldurulur. Meyvelerin üstü toprakla örtülür. Kış geldiğinde elmalar, toprağın gücüyle olgunlaşır. Bu sırada elmalar, toprakta kaldıkları sürece türlü minerallerle beslenir. Bu meyve, kış boyu yenir. Yiyenleri; sayrılıklardan, salgınlardan korur.

Doğu Karadeniz Bölgesi’nin simgesi sayılan elmalardan biri de demir elması. Adını, toplandığında demir gibi sert olmasından alır. Ayrıca adlandırılmasında kışın yendiğinde insanları, soğuğa karşı demir gibi yapmasından da kaynaklandığını düşünmekteyim. Bu meyve de kışın yenir. Dalından toplandığında adı gibi serttir ve yutulmaz. Yutmak isteyenlerin boğazında kalır. Demir elması, sonbaharda toplanır. Kilere, sandıklara, torbalara konur. Bekledikçe olgunlaşır. Olgunlaşıp yendiğinde ağızda dağılır. Ekşidir. Ekşiliği, ayrı bir damak tadı ve lezzet. Onu, bu duruma getiren; insanların sabrı, kışın serinliği ve havanın nemidir. Demir elmasını kışın yiyenler demir gibi olur.

Yöremizde yetişen bir diğer elma ise üstübü elması. Bu meyve de kışın yenir. Kar yağıncaya dek dalda kalır bu güzel elma. Kar yağınca toplanır. Kar suyunun elmaya tat verdiğine inanılır. Ayrıca kar, üstüne yağdığında elmayı olgunlaştırdığı da söylenir. Kışın damakları şenlendirir.

Kilerlerde, ninelerin ve annelerin çeyiz sandıklarında saklanırdı elmalar eskiden. Bu nedenle elmaların saklandığı yerin kokusu insanları büyülerdi. Bu elmaların kışın yenmesi doğa ananın yavrularına bir toyu, koruması. Kışın soğuğuna karşı ısınma olanaklarının yetersiz, beslenmenin tekdüze, evlerin kalabalık olduğu kış mevsiminde elmalar, insanlara dayanıklılık, kışın olumsuzluklarına karşı bedensel direnç verirdi. Birbirinden farklı tatları, olgunlaşma süreçleri olan bu elmalar, birbirlerinin tamamlayıcısıydı sanki. Bir toprağın insanı, aynı toprağın mineralleri ve aynı yerin havasıyla oluşan meyveleri yerse doğayla uyumlu olur. Bağışıklık sistemi güçlenir.

Günümüzde yöremizin simgesi, geleneksel lezzeti olan elmaların çoğu ne yazık ki yok! Bölgemizde her yanı kaplayan çaylıklar, elma ağaçlarını yuttu. Bunda tarımsal ürünlerin pazarda değer bulmaması önemli bir etken. Ne yazık tarlasında, bahçesinde sürekli üreten köylü, hak ettiği karşılığı alamıyor. Böyle olunca da getirisi yüksek ürünleri yetiştirmeyi öncelemekte. Bu meyvelerin yok oluşunda köylerden kentlere doğru yaşanan göçler de bir başka neden. Yöre belediyeleri, üniversiteler ve ziraat müdürlükleri yitip gitmekte olan bu elma ağaçlarını yeniden doğamıza kazandırmalı, üretilmelerini sağlamalı.

                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                       5 Kasım 2025

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder