Akran
zorbalığı, günümüzün önemli sorunlarından... Nerdeyse her gün, bu zorbalıkla
ilgili ülkemizin dört bir köşesindeki yanından haberler işitiyoruz. Akran
zorbalığı; ilkokul, ortaokul, lise ayrını yapmadan neredeyse her düzeydeki okulda
önümüze çıkmakta. Arkadaşlarını döven çocukların acıma duygusunun neredeyse hiç
olmadığını da gözlemlemekteyiz.
Türkiye’nin
tarihsel kimliği ve öğrencilerinin niteliğiyle öne çıkan okullarından biri olan
İstanbul Lisesi’ndeki akran zorbalığı basına yansıdı ve herkesi şaşırttı. LGS’de,
500 tam puan alan öğrencilerin gittiği bir okul burası. Bu nedenle de ülkemizin
gözbebeği okullarından biri. 24 Kasım 2025 günü akşamı 9. Sınıf öğrencilerinin
kaldığı yatakhane, 11. Sınıf öğrencilerince basılır. 9. sınıfta okuyan yedi
öğrenciyi, zorla sinema odasına götürürler. Buradaki tartışma, kısa sürede
kavgaya dönüşür. Muştalar, bıçaklar gösterilir alt sınıftakilere. Dokuzuncu sınıfta
okuyan öğrencilerden birinin kulak zarı patlatılır. Bir başkasının vücudunda darp
izleri görülür. Bu olay, okullarımızda sürüp giden akran zorbalığını da açığa
çıkarır.
Yatakhane
basıp okula yeni giren kardeşlerini döven öğrenciler, bıçak ve muştaları bu
okula nasıl sokmuşlar? Üstelik Atatürk’ün Millet Mektepleri başöğretmenliğini
kabul ettiği 24 Kasım Öğretmenler Günü akşamı, bu saldırının olması çok ilginç.
Demek ki bu öğrencilere, 24 Kasım gününün anlam ve önemi yeterince anlatılıp
kavratılmamış. Öyle görülüyor ki bu öğrenciler, 24 Kasım’ın anlam ve öneminden
çok, muştayla bıçağa odaklanmışlar.
Liselerimizin
çoğunda üst sınıf öğrencilerinin alt sınıflara baskı kurduğu bilinen, ancak
dile getirilmeyen bir gerçek. Bazı ünlü liselerde, öğrenciler arasında üstten
aşağı bir hiyerarşi, otorite var. Üst sınıflar, bu otoriteyi baskıyla kurmakta.
Bu baskıya dayalı düzen, ne yazık ki okul yöneticilerinin bilgisi, izniyle
olmakta. Hem yöneticiler hem de öğrencilerin çoğu bu baskıcı düzenle övünür
anlaşılmaz bir biçimde.
Yüksek
puanla öğrenci alan bazı liselerin eğitim sisteminin diğerlerinden çok farkı
yok! Bunları farklı kılan, başarılı öğrencileri almaları… Örneğin, bu liseler
LGS’de ilk beş yüze girenleri değil de ilk yüz bin arasından öğrenci alsalar
aynı başarıyı gösterebilecekler mi? Bu okulların ülkemizde kurulan ilk liseler
olması, onları üst sıralara taşıyor. Okuma alışkanlığı, bu okullarda ne yazık
öğrencilere kazandırılamıyor. Kişisel yaşamlarında bir farklılık gözlenmiyor bu
nedenle. En önemli işlevleri, öğrencilere yabancı dil öğretmeleri.
Ülkemizin
her yanında çocuklar kendi aralarında çeteleşiyor. Bu çeteler, hem kızlar hem
de erkeklerce kuruluyor. Sekiz on kişi, bir arkadaşlarını aralarına alıp
öldüresiye dövüyor. Çocukların çoğu kesici ve delici aletler, taşlar, sert
cisimlerle saldırıyor akranına. “Allah can verdi.” demiyorlar saldırıp vururken.
Yere düşenin başı tekmelerle eziliyor. Saldırılara bakınca öldürme amacı,
açıkça görülmekte. Çocuklar, bu saldırı biçimini kimden, nereden öğreniyorlar
diye kafa yormuyor büyükler ve toplumu yönetenler.
Peki,
son yıllarda akran zorbalığı niye bu denli çok arttı?
Her
düzeydeki öğrencinin ne yazık ki en büyük sorunu ekran bağımlılığı. Bu da onları
amaçsız, ülküsüz yapıp gerçeklerden uzaklaştırmakta. Bu çocukların hepsi sanal
bağımlılığın yarattığı bir duygusal kırılma içindeler. Başta aileleri olmak
üzere çevresindeki kişilerin hepsine karşı bir duygu zayıflığı söz konusu. Duygusal
bağların aşınıp kopmaya başladığı zor bir dönemden geçiyoruz. Sanal bağımlılık,
bir yandan duygusal kırılmaya yol açarken diğer yandan da onların gerçeklerden
uzaklaşmasına neden oluyor. Akrabalık, dostluk, kardeşlik, arkadaşlık onlar
için önemli olmaktan çıkıyor. Hele ki kendinden küçük olanı koruma bilinci uçup
gidiyor.
Çocukları
zor bir sınava hazırlıyor anneler, babalar ve öğretmenler. Onların LGS’de tam
puan almalarını sağlıyorlar, ancak muşta ve bıçak gibi öldürücü silahlardan
uzak durmayı ne yazık ki öğretemiyorlar onlara. Gencecik biri, muştayla bir
arkadaşına nasıl vurur? Evet, bu sorunun yanıtı üzerinde düşünmeli herkes. Öncelikle
çocukların vicdanını geliştirmeli. Onlara insancıl olmalarını davranışlarla
göstermeli. Eğer onları ekranların insafına terk edersek orada insan yok ki
insaflı olmayı öğrensinler! Biri kişi, insancıl olmayı insandan, gerçek
dünyadan öğrenir; sanal dünyadan değil.
Akran
zorbalığının gittikçe artması, rastlantı mı? Değil... Okuma alışkanlığı
kazandırılamayan; bilim, kültür, sanat, spor gibi etkinliklerden uzak duran
çocukları, eğitim sistemimiz kendi eliyle sanal dünyanın kucağına atıyor. En
iyi bildiğimiz/sandığımız okulda akran zorbalığı böylesine kötü bir biçimde
uygulanıyorsa iyi sanmadığımız okullarda kim bilir neler oluyor?
Türkiye,
hem sanal bağımlılığı hem de akran zorbalığını önlemek için seferber olmalı. Bu
iş, ertelenmeye gelmez. Yarın, her şey için çok geç olabilir.
Adil
Hacıömeroğlu
20
Aralık 2025
Çocuk yetiştirmeyi ulusal boyutta düşünmeliyiz.Çünkü;
YanıtlaSilDüşmanlarımız, eğitimli,küstah ve pervasız.Onlar müslüman ülkeleri teker teker hakimiyeti altına alırken, biz gençlerimize nazik olmayı,sineğe dahi suizanda bulunmamayı,kaderine razı olmayı,itaatkarlığı,tüm iktidarlar Allah'dan olduğu için,tüm otoritelere itaat etmeyi öğreterek,kendinden emin olmayan,günah ve suçluluk hissiyle ezilmiş insanlar yetiştiriyoruz.
Yasaklar ve ikilem felsefesiyle yetiştirdiğimiz insanlar,yüksek ahlaklı insanlar olsalarda,saygınlığı ve terbiye düzeyi kendilerinden daha az olan,fakat bu nedenlede daha kararlı ve arsız olup ne istediğini bilen ve hedeflerine ulaşma yolunda herşeyi mübah gören rakipleriyle giriştikleri mücadelede kendilerini aşağı görüyorlar.Liderlik etmek değil,yönetilmek için,onlara seslerini yükseltmeyi değil boyun eğmeyi öğreterek insan yetiştirdiğimiz için,ne mutlu bize sahip olan iktidarlara...
Ahlaksızlık,esaret ve zulmün kol gezdiği bir dünyada gençlere boyun eğmeyi,sakin kalmayı ve itaat etmeyi öğütlemek kendi halkının köleleştirilmesine ve baskı altında tutulmasına işbirlikçilik yapmak demek oluyor.
Kuran'ın boyun eğmeyi yasakladığı rahatlıkla söylenebilir.Azameti ve otoritesi sahte olanlara kulluk etmek yerine Kuran tek bir kulluğu,Allah'a kul olmayı tesis etmiştir.
Gençlere bulunduğumuz çağın realitesi göz önüne alınarak,onlara tevazudan çok şeref,itaatkarlıktan çok cesaret, merhametten çok adalet hakkında nasihat edilebilir. Abdurrahman Fetvacı