Evet,
“Orda bir köy var, uzakta/ O köy bizim köyümüzdür/ Gezmesek de tozmasak da/ O
köy bizim köyümüzdür” dizelerini usumuza getiren bir köy Boğaziçi. Ne zaman,
nerede olursa olsun ülkemizdeki bir köy söz konusu olduğunda Ahmet Kutsi Tecer’in
bu unutulmaz dizelerini düşünür, farkında olmadan söylemeye başlarım yalnız
başıma olsam bile. Gerçi son yıllarda çıkarılan Büyükşehir Yasası ile
köylerimizin çoğu, bağlı oldukları kentlerin mahallesi oldu. Bir köye, mahalle
deyince mahalle olmuyor. Kâğıt üzerinde mahalle, ancak günlük yaşama ve yer
aldığı kırsal kesime bakınca ülkemizin bir köyü Boğaziçi.
Boğaziçi,
Denizli’nin Baklan içesine bağlı bir köy… Daha önce Baklan gibi Çal’a bağlıydı,
Buranın eski adı, Çalkebir… Yani büyük ya da ulu Çal anlamında köyün adı… Bu
adlandırmadan hareketle bakıldığında Çal’ın ilk merkezi olduğu savı düşünülebilir.
Denizli’den
çıkıp Afyon-Ankara yoluna girersiniz. Çok geçmeden yol ikiye ayrılır Kaklık’ta.
Uşak yoluna sapmak gerekir buradan. Eskiden gidenlerin kimi zaman zevkle kimi
zaman da bin bir eziyetle çıktığı Zıpır Yokuşu’nun yokuşu kalmadı artık. Yeni
yapılan yoldan kısa sürede ulaşırsınız Baklan Ovası’nın başladığı yere. Burada
yol, ikiye ayrılır. Bu kez sağa, Çivril-Uşak yönüne doğru gideceksiniz. Çok
süremeden Baklan ayrımına ulaşırsınız. Bu yola girdikten hemen sonra sağınızda
Boğaziçi tabelasını görürsünüz.
Boğaziçi,
sırtını Beşparmak dağlarına yaslamış. Yani arkası sağlam… Çünkü eski
yerleşimler, hep dağ yamaçlarında kurulur. Nedeni de hem selden hem de depremden
korunmak... Baklan Ovası’nın batı yanında kurulmuş bir köy… Ovanın bitek toprakları,
buraya yüzyıllardır bolluk getirmiş.
Boğaziçi,
Selçuklu döneminin ilk yerleşimlerinden... Bayat boyundan uçbeylerinin kurduğu
bir köy… Ancak köyün geçmişine bakıldığında çok eski çağlarda da insanların yaşadığı
bir yer. Köy ve çevresini gezdiğinizde bu tarihsel köklerin izlerini
görürsünüz. Öncelikle arkeologları bekleyen bir höyüğü var köyün. Tarihi çeşme
ve sulama için yapılan karızlar, incelendiğinde burada Selçuklular öncesine
dayanan Türk izlerini bulmak şaşırtıcı olmayacak. Tarihsel çeşmenin suyu,
Karacadağ’dan getirilmiş. Bu nedenle Boğaziçi, ilgi bekliyor.
Çivril’e
bağlı Cabar köyünü Yunanlılar işgal eder. Cabarlılar, işgali kabul etmeyip direnir.
2 Nisan 1921 günü, köyde büyük bir insan kıyımı yapar düşman. Erkek, kadın, genç,
yaşlı, çocuk ayrımı yapmadan seksen üç kişiyi işkenceler yaparak öldürür. Halktan
bazıları, zorda olsa bu insan kırımından kaçarak kurtulur. Bu insan kırımında toprağa
düşen Cabarlılar, köydeki şehitlikte yatmakta. İşte, bu büyük insan kırımını
önlemek için bölgeye gelmek için yola çıkan Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin
Altay Paşa, Afyon yanından Cabar’a giderken akşam kararır. Geceyi, Boğaziçi’ndeki
tarihsel çeşmenin yanındaki alanda geçirir askerleri ve atlarıyla. Burada
Kurtuluş Savaşı boyunca bir askeri karargâhın ve yaralı askerlerimizi tedavi
etmek için bir sahra hastanesinin olduğunu söyleyelim. Çeşmenin yanındaki anıt
çınar ağacı, Paşa’ya kol kanat gerer. Boğaziçililer, askerleri ve atları
doyurmak için seferber olur. Sabah yürüyüşe geçer birlik Çivril’e doğru. Burada
Altay Paşa ve süvarileriyle ilgili bir yazıtın olması büyük gereklilik gelecek
kuşaklara tarihimizi anlatmak için.
Boğaziçi’nin
anıt çınar ağacının, tarihsel çeşmenin suyunun beslediği dere ile bağlantısı
kesildi. Dere ıslah çalışmaları yapılırken ağacın önüne toprak yığıldı. Bu
toprak, dere ile çınar arasında adeta bir bent oluşturdu. Bu nedenle derenin
suları, ağacın köklerini sulayamıyor artık. Tinsel açıdan köyün en gençlerinden
biri olan Hüseyin Yalçınkaya, yaz boyu kavak ağacı kurumasın diye onu sulamakta.
Yıllara meydan okuyan ağaç, bilinçsiz bir kanal çalışması nedeniyle az kalsın
yaşamdan koparılacaktı. Neyse Hüseyin dede, yetişti imdadına. Sayın Yalçınkaya’nın
doğaya karşı duyarlılığının, sevgisinin ve saygısının herkese örnek olması en
büyük dileğim.
Kökleri
tarihin derinliklerinde olan Boğaziçi, kendine özgü bir Cumhuriyet Bayramı
kutlaması yapıyor yıllardır. Evlerin duvarlarına Atatürk resimleri çiziyor
Ressam Emirkan Yolcu. Resimlerin hapsi birbirinden farklı… Bakınca tarihsel bir
bütünlük gösteriyorlar. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı ve devrimler sırasındaki
duruşu resmedilmiş. Böylece resimlere bakanlar, tarihsel bir yolculuğa çıkmakta.
Böylece bir açık hava resim sergisi gerçekleşiyor burada. Bu da onlara öncülük,
üretkenlik, yaratıcılık, özgünlük kazandırıyor. Cumhuriyet’imizin yüzüncü
yılında başladı bu kutlama. Bu yıl, komşu Çataloba köyünde de benzer kutlama
yapıldı. Yani ikinci açık hava sergisi de Çataloba’da açıldı. Sanatçımız
Emirkan Yolcu’yu bu çabası nedeniyle kutlamak gerek. Bu özgün kutlamanın öncüsü
ise Çalkebir Kütür ve Dayanışma Derneği… Yöresinin tarihi ve doğası konusunda durmak
bilemeyen bir çalışma gösteren ve araştırmalar yapan dernek başkanı Ahmet Akbay’ı
kutlamayı unutmamalı.
Boğaziçi
köylülerinin gönlünde yer eden öğretmenleri Necati Birgi’nin resmi, bir duvarda
öğrencilerine bakmakta tüm sevgisiyle. Yıllar önce okullarında çalışarak köylerine
ışık olan öğretmenini unutmayan bir köy, çağcıl uygarlık düzeyinin üstüne
çıkmak için Atatürk’ün devrimci yolunda durmaksızın yürüyor demektir. Boğaziçi,
Cumhuriyet’i Atatürk fotoğraflarıyla kutlarken Cumhuriyet’in öğretmenini de
unutmuyor.
Denizli
büyükşehir olunca Boğaziçi Belediyesi kapandı. Köylüler, bir sabah kalkınca belediyenin
önündeki Atatürk Büstünün yerinde olmadığını gördüler. Bu durum, yüreklerine
oturdu büyük bir dert olarak. Sayın Akbay ve köylüleri, en kısa zamanda köy
alanında Atatürk Yontusu yapacaklarını hedef olarak koymuşlar önlerine.
Köyde
son yıllarda kurban bayramının üçüncü gününde festival yapılmakta. Festivalde
köylülerin imecesi söz konusu. Bunu gelenekselleştirmek istemekteler. Önümüzdeki
yıllarda bağbozumununda festival yapmak düşüncesindeler.
Kökleri
tarihin derinliklerinde bulunan bir köyde birçok alanda çoban ateşi yakıldı. Bu
ateşin alevleri, karanlık geceleri aydınlatıp ışıl ışıl yapmakta. Çevreye
yayılan bu aydınlığın zamanla büyüyüp ülkemizin tümünü kaplayacağı
kanısındayım.
Boğaziçi’nde
örnek bir Cumhuriyet Bayramı kutlamasına öncülük eden başta dostum Ahmet Akbay’ı
ve bu kutlamalara gönül ve destek veren tüm köylüleri yürekten kutlamak da bize
düşsün bari.
Adil
Hacıömeroğlu
21
Aralık 2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder