Dün,
devinimli bir gün geçirdim. Sabah erkenden çıktım evden Cumhuriyet Kadınları
Derneği (CKD) Kadıköy Şubesinin Feshane gezisine katılmak üzere. Bostancı’dan
Marmaray’a bindim. Çok geçmeden buluşum yerimize en yakın durak olan Söğütlüçeşme’de
indim.
Otobüsümüzün
kalkmasına yirmi dakika vardı. Hemen yürüdüm nikâh salonunun önüne. Arkadaşlar
çoktan gelmişti. Tanıdıklarım azdı içlerinde. Onlarla selamlaşıp hal hatır
sorduk. Tanımadıklarımdan bazılarıyla ayaküstü tanıştık. Söyleşirken zamanın
nasıl geçtiğini anlamadık. Otobüsümüz durdu önümüzde. Bindik. Herkes
sevinçliydi. Neredeyse hepimiz emekliydi. Gezip görmek, hepimiz için bir gençlik aşısı, bir ufuktu.
Hele dostlarla buluşmak, yeni arkadaşlar edinmek yaşamın sonbaharında farklı
dünyalara açılan bir pencere, yaşam umudu.
Hava
güneşli, güz sıcağı kendini duyumsatmakta. Feshaneye vardık çok geçmeden.
Yıllar önce yapılmış tarihsel yapıya hayran kaldık. Ardından kısa bir çay
molası verdikten sonra yürüdük Piyer Loti tepesine doğru. Teleferik’e binerek
çıktık tepeye. Çay içip Haliç’i, Boğaz’ı doyasıya izledik. Doğa harikalarını da
izlerken de söyleştik doyasıya. Sonrasında kalkıp gömütlükten yürüyerek Eyüp’e
indik. Dolaştık tarih kokan sokaklarda. Gün ikindiye yaklaşırken otobüsümüzün
bulunduğu eğleğe gittik. Arkadaşların tümü, zamanında gelmişti. Fotoğraflar
çektirdikten sonra yola çıktık.
Kadıköy
Nikâh Salonu’nun önünde indik otobüsten. Vedalaştık arkadaşlarımızla.
Söğütlüçeşme’den bindim trene. Çok geçmeden Bostancı’ya vardım. Telefonumdaki
adımsayarıma baktım. Günlük atmam gereken adım sayısını epeyce geçmişim. Yine
de içimden bir sese kulak verip deniz kıyısına indim. Her gün yürüdüğüm yolu
yürümeyi görev edinmişim kendime bir kere. Bu nedenle yürüyüşe başladım. Önümde
ufka boyun eğmiş güneş var kızıl kurşuni gökte. Gökyüzü, bir renk cümbüşü…
Deniz, koyu mavi bir çarşaf… İnsanlar, kuşlar gibi devinim içinde soluk soluğa
yürümekte.
Caddebostan’a
dek yürüdüm. Oradan geri döndüm. Şaşkınbakkal’ı geçtim. Sola doğru kıvrıldı
yol. Azıcık gittikten sonra yol, sağa döndü. Uzaktan kulağıma bir davul sesi
geldi belli bir düzenle çalınan. Ardından mutluluk veren trompet sesi
kulağımda. Yaklaştıkça çalınan ezgi, adımlarımı hızlandırdı. Oldum olası
nefesli ve vurmalı sazların çaldığı ezgileri beğenirim. Çimlerin üzerinde,
ağaçların altında, coşkulu bir küme insan eğleniyor. Akşam karardı kararacak.
İyice bakınca tekerlekli sandalyede birini gördüm. İşin merkezinde onun
olduğunu anladım hemen. Sandalyenin tutacağında asılı kâğıttan bir armağan
torbası gözümden kaçmadı. Bunu fark edince tekerlekli sandalyedeki gencin doğum
günü kutlamasının yapıldığını anladım. Ben de gittim kutlayıcıların yanına.
Eğlenceye katıldım. Kimseyi tanımıyorum. Ancak duygular sel olmuş akıyor
denize. Mutluluk, bulut olmuş ağmış gökyüzüne. Sevinç, martıların kanadında
mavilikle buluşuyor. Kutlamacıların çoğu
kadın… Belli ki doğum günü çocuğunun yakınları bu kadınlar. O kadar içtenler ki
anlatamam. Bu içtenlik seli, beni de sürükledi sevinç denizine. El çırpıp
eğlendik. Türkülere, şarkılar katıldım. Benim gibi yürüyüş yapanlardan bazıları
da geldi bu kutlamaya.
Doğum
günü kutlaması beni çok etkiledi. Bunu yazmasam olmaz. Tekerlekli sandalyedeki gencin
yakını olduğunu anladığım orta yaşlı bir kadına sorayım dedim bu gencin kim
olduğunu. Konuşmaya çalıştığım kişi, Türkçe bilmediğinden yanındaki genç kızı
çağırdı. Kıza kendimi tanıttım. Aksansız bir Türkçeyle yanıtladı beni. “Adım,
Masah…” dedi. “Doğum gününü kutladığımız Malik, benim kardeşim… Biz, üçüzüz…
Karşımızda coşkuyla eğlenen bir kızı göstererek o da diğer kardeşim, Luna…”
diye sürdürdü sözlerini. “Ben en büyükleriyim birkaç dakika önce dünyaya
geldiğim için. İkincimiz Luna, üçüncümüz ise Malik… Malik, doğarken oksijensiz
kadı ve bu nedenle engelli oldu.” diyerek açıkladı durumu.
Suudi
Arabistan’da doğmuş üçü de. Yıllarca Dubai’de yaşamışlar. Ailenin öncelikli işi
Malik’in sağaltımı. Anne ve baba uzun süre araştırmışlar bu işi nerede
yaptırabileceklerini. Sonunda Türkiye’ye yerleşmeye karar vermişler. Burada
fizik tedavisi sürüyor. Evde yardımcıları Endonezyalı bir kadıncağız
ailelerinden gibi. Türk arkadaşları da katılmış onlara.
Malik,
2008 doğumlu… İstanbul’da bir özel okula gitmişler önce. Türkçeyi, Türkiye’yi
çok sevmişler. Şimdi uzaktan eğitim alıyorlar ABD’den bir okuldan. Üçünün de
ulaşacakları hedefler var. Baba, Arabistan’da çalışmakta. Anneanne (Benim ilk
soru sorduğum kişi), teyze de birlikteler Malik’le.
Malik,
yaşama çok bağlı… Çalgıcıları kendi bulmuş. Onlarla arkadaş gibi… Bir süre
davul çaldı. Ritim duygusu gelişmiş. Çalgıcıların hepsi özel ilgi gösterdiler
ona. Türk ezgileriyle eğelendi bu Arap aile. Halay da çektiler, göbek de
attılar. Eğlence bitmek üzereyken Malik’in doğum gününü kutladım. Kırk yıllık
dost gibi gülümsedi bana. Yerinden kalkabilseydi boynuma atılacaktı neredeyse.
Olsun, o kalkamadı yerinden; ancak ben, ona sarıldım yüreğimle. Vedalaştım
oradakilerle gönlümü geride bırakarak.
Türkçemiz
birleştiriyor farklı etnik kökenlerden dünyanın dört bir yanından insanları.
Türkiye, Türkçe ile büyüyor. Çocuğunun sağaltımı için Suudi Arabistan’dan
kalkıp ülkemize gelen Kseibi ailesi, biricik oğullarını Türk hekimlerine emanet
ediyor. Yaşamlarının merkezindeki oğullarının doğum gününü Türk müziğiyle
eğlenerek kutluyor. Zaten yüzyıllardır başı sıkışanın umar aradığı yer değil mi
Türkiye’miz?
Ah
Malik ah, bir tansık olsa da yürüyebilsen ya da Türk sağaltımcıları senin derdine
derman olup ayağa kalkarsan seninle bir doğum gününde, aynı yerde Erik Dalı ve
Ankara’nın Bağları ile karşılıklı oynayacağız, sen davul da çalacaksın bir
yandan. Sonrasında topun peşinde koşacağız soluk soluğa doğum gününü kutladığın
deniz kıyısında. Top oynayacak duruma gelmesen de seninle yürümektir amacım dalga
seslerinin ezgileri eşliğinde. Binlerce yıl birçok kişiye umar olmuş ülkemizin,
sana da umar olmasıdır en büyük dileğim.
İyi
ki yüreğimin sesini dinlemişim de yürümüşüm dün akşam kıyıda. İyi ki seni
tanımışım Malik. İyi ki senin yaşam dolu savaşımına tanık oldum. İyi ki seni
sağaltacak asıl gücün ailenin gönül varsıllığını duyumsadım. Çok sağ ol Malik,
sen bu doğum gününü düzenlemeseydin bu güzelliğin tanığı nasıl olurdum? Sen de
sağ ol Masah, ailenin yürek kapısını bana açtığın için.
İyi
ki doğdun sen Malik yüreğimizin orta yerinde. İyi ki varsın Türkiye’mizde,
İstanbul’umuzda. Doğum günün kutlu olsun! Adil Hacıömeroğlu
26
Kasım 2025
Türkiye yüzyıllardır yolları kesişen insanların, kültürlerin ve umutların buluşma noktası oldu.Bugünde dünyanın farklı ülkelerinden gelip bu topraklara yerleşen yüz binlerce insan, yalnızca yeni bir hayat kurmakla kalmıyor,aynı zamanda ülkemin insanıyla gönülden bağlar örüyor,dostluk ve kardeşlik köprüleri inşa ediyor.
YanıtlaSilKimileri savaşın gölgesinden kaçıyor,kimileri daha huzurlu bir yaşam arıyor, kimileri Malik kardeşimiz gibi sağlığına kavuşmak için Türk hekimlerine emanet ediyor kendisini kimi ise bu ülkenin sıcaklığını ilk ziyaretinde hissedip burada kalmayı seçiyor. Sebepler farklı olsa da, vardıkları yer aynı misafirperverliğin,paylaşmanın ve birlikte yaşamanın toprakları oluyor güzel vatanım.
Sevgili Adil hocamdan insana dair olan çok çok güzel bir yaşam hikâyesini okuduk.Okurken mutlu olduk gelecek güzel günlerde barış,dostluk içerisinde yaşamak adına umutlandık.Yüreğine sağlık Adil hocam...
Malih'e Allahtan acil şifa diliyorum.🙏 Yüreğıne sağlık kardeşim. 👍
YanıtlaSil