CHP’nin yenileşmesi her cumhuriyetçinin yürekten istediği bir şey. Zaten altı oktan birisi olan devrimcilik ilkesi de olumlu yönde değişmeyi, çağcıl gelişmeleri yakalamayı anlatır. Ancak yenileşme ve değişim partinin kökeninin, kuruluş amacının inkârına yol açmamalı. Temel felsefeye aykırı bir değişimin ilericilik değil de gericilik olduğunu söylemek gerek.
CHP’nin seçim bildirgesini okumadan önce umut doluydum gelecekle ilgili; ancak okuyunca umutsuzluğumun arttığını söylemeliyim. Uzun süre bu eleştirileri ne zaman yazayım diye düşündüm. Nasıl olsa seçim sonrası herkes bir şeyler yazacak, konuşacak. Bir de bazı parti yöneticilerinin, CHP’nin anlayışına ters açıklamaları üst üste gelince dostça eleştirinin zamanının geldiğini düşündüm. Gerçekçi, Atatürkçü bir aydın sorumluluğuyla “Dost acı söyler.” atasözünün öğütlediği açık yüreklilikle seçim öncesi yazmaya karar verdim. Belki “Yeni CHP” yönetimi, bu eleştirilerimizi bir uyarı kabul edip özeleştiri yaparak yanlıştan döner diye umuyoruz.
“Türkiye’de artış gösteren Amerikan karşıtlığını dengelemek için Türkiye ile ABD arasında öğrenci, iş adamı, yerel yöneticilerin değişimi, ortak kültürel ve sanatsal etkinlikler düzenlenmesi gibi toplumsal güven artırıcı önlemleri hayata geçireceğiz. (Bildirge, sayfa 126)” Bu satırları görünce gözlerime inanamadım. Dünyada emperyalizme karşı ilk kurtuluş mücadelesini vererek tüm mazlum uluslara yol gösterici olmuş Atatürk’ün partisinin böylesi bir görüşe yer vermesi inanılır gibi değil. Aslında CHP’nin ne yapması gerektiği bu satırlarda var. İlk bölümdeki tespit CHP’nin nasıl bir siyaset izlemesi gerektiğini apaçık ortaya koymakta. Son yıllarda ülkemizdeki ABD karşıtlığının arttığı doğrudur. Çünkü Ortadoğu’daki kan gölünün nedeni ABD’dir. Petrol uğruna insanlar boğazlanmakta, ülkeler yok edilmekte, halklar bölünüp düşman yapılmakta. Bölgedeki tüm gerici, feodal, çağdışı yapılar Amerika tarafından desteklenip palazlandırılmakta. İlericilik adına da ne varsa yine küresel sermaye tarafından yok edilmekte. Yine ülkemizi yıllardır kana bulayan terör örgütü de ABD’ce kollanıp korunmakta. Amerika denetimindeki Irak’ın kuzeyini üs edinen PKK, ülkemize rahatça saldırılar düzenliyor. Ayrıca ülkemizdeki sömürü çarkının arkasında da bu küresel gücün olduğu bilinmektedir. Eğer, ülke topraklarımızda özgürce istediğimiz ürünü yetiştiremiyorsak bunun nedeni, küresel sermayenin yaptırımlarıdır. İşte, bütün bu sorunların sorumlusunun ABD olduğunu halkımız görmekte ve bilmektedir. Siyasetçilerin de bunu görüp bilmesi gerek. Demek ki ülkemizde doğru ve halkı kucaklayacak siyaset yapmak için ABD karşıtı ve antiemperyalist bir yol izlemek gerekir. Tersi bir durum emperyalist tahakküme, dayatmaya boyun eğmektir.
“CHP’nin resmi kuruluşu 9 Eylül 1923 olmasına karşın kökleri, örgütlenmesi, siyasal etkinlikleri Sivas Kongresi’ne dayanmaktadır. Yani Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, türlü adlarla kurulan ulusal cemiyetlerin birleşmesiyle oluşmuştur. Bunun yeri de Sivas Kongresi’dir. İşte, CHP’nin çıkış noktası burasıdır. Bu nedenle ulusun birliğini temsil eder. Buna da “Müdafaa-i Hukuk ruhu” denir. Müdafaa-i Hukuk’un varisi olmak, Misak-ı Milli’nin koruyucusu olmak demektir. CHP’den de tersi bir tutum beklemek olanaksızdır.
CHP’yi kuran Mustafa Kemal ve arkadaşları, Türkiye’nin kurtuluşunu, kuruluşunu, modernleşmesini, gelişmesini de sağlayan kadrodur. CHP, ülkemizin emperyalist işgalden kurtarılması için örgütlenmiş siyasal bir oluşumdur. Kurtuluş Savaşı’na siyasal önderlik yapmıştır. Dünyanın ilk kurtuluş mücadelesini başarıyla sonuçlandırmıştır. Bu özelliğiyle de antiemperyalisttir; çünkü tarihinin ona yüklediği görev budur.
Genellikle partiler demokratik düzene geçildiğinde ya da meşrutiyet dönemlerinde kurulurlar. CHP ise bir kurtuluşu ve kuruluşu sağlamak için örgütlenmiş bir siyasal partidir. Yani başka siyasal partilerin de faaliyet gösterebilecekleri yaşamsal alanları oluşturmak için kurulmuştur. Bu niteliğiyle yalnız ülkemizde değil, dünyada da siyasal partiler arasında farklılık göstermektedir. Bu farklılığı birçok kişi ve kurumun anlayıp kavraması çok zordur.” * 2009’da bunları yazmışım. Bildirge’deki anlayışın bu satırlarla ne kadar çeliştiği apaçık.
“Etkin bir üyesi olduğumuz NATO ile ilişkilerimizi güçlendirerek sürdüreceğiz. NATO’nun caydırıcı bir güç olarak barış ve istikrarın korunmasına ilişkin görevini etkili bir şekilde yerine getirmesini ve günümüz koşullarında NATO’nun konumunun uluslararası barış ve güvenliği koruma yönüne daha fazla ağırlık verilerek yeniden belirlenmesini destekleyeceğiz. (Bildirge, sf. 126)” Bu satırlar, Atatürk’ün kurduğu bir partinin politikası olabilir mi? Burada açık açık geri kalmış ülkelere yönelik NATO (ABD) saldırılarına, işgallerine destek verileceği söylenmekte. Irak ve Afganistan gibi son derece kötü örnekler önümüzdeyken yeni işgalleri desteklemek yanlıştır. Bu işgal hareketlerinde Türkiye ezilen halkların yanında olursa kendi çıkarlarını koruyabilir. Yarın bu NATO müdahalelerinin türlü gerekçelerle ülkemize yönelmeyeceğini kim garanti edebilir?
Balkan ve Sadabat paktlarının kurulmasına öncülük eden Atatürk, bölgemizin barış içinde yaşamasına önem vermişti. Ayrıca devrimlerle komşularımıza örnek olduk. Emperyalizm bölgedeki çağcıl gelişmelerin önündeki en büyük engeldir. Ülkeler üzerindeki etkisini sürdürmek için feodal derebeylere, etnik milliyetçilere ve din sömürüsüyle yaşamını sürdüren baronlara dayanmakta küresel egemenler. CHP, emperyalist etkiye karşı çıkarken feodal zihniyetin de tasfiyesi için mücadele etmelidir. Bu, onun tarihsel görevidir.
“Atatürk İlkelerinin ve Cumhuriyet'in bekçisi değilim, olmak da istemiyorum.” Bu sözler bir CHP genel başkan yardımcısına ait. Sormak lazım kendisine; “Peki, siz neyin bekçisisiniz?” Yoruma fazla gerek var mı?
Ankara milletvekili adayının şu açıklamaları ise ibret vericidir: “Şu anda toplumu kültür ve inanç konusunda besleyecek bu damardan yoksunuz. Onun için de bu tür kurumlara ihtiyaç var, yeniden kurulması için gerekli hazırlıkların yapılması gerekir. Tekke ve zaviyeler, çağdaş kurumlar olarak tekrar benimsetilmeli. 'Bunlar irtica yuvaları!' Yok öyle bir şey. Tam tersine kültür yuvaları.” Bu görüşler CHP’nin anlayışına, Cumhuriyet’imizin kuruluş ilkelerine ne derece uygundur? Toplumun gelişmesini çağdışı, feodal kurumlarla sağlamak olanaklı mıdır? Dinsel anlayışı topluma egemen kılmak CHP’nin görevi midir? Zaten bu işi yapan yeterince parti var ve yenilere (taklitçilere) gerek de yok.
Son günlerde kaset skandalları gündeme damgasını vurmuş durumda. Hedefteki partinin genel başkanı Bahçeli, bütün olanlardan okyanus ötesindeki cemaat liderini sorumlu tutarak eleştiriyor. Ancak ne yazık ki cemaat liderinin savunucuları da yeni CHP’nin yöneticileri oluyor. “CHP Parti Meclisi (PM) üyesi ve din sosyologu Dr. Muhammed Çakmak, Gülen'e yönelik suçlamaları büyük bir ahlaksızlık olarak değerlendirdi.” Bu kişinin daha önce de cemaat lideriyle ilgili övgü dolu sözleri tepki toplamıştı halktan. Ancak parti yönetimi, bu tepkileri görmezden gelerek milletvekili listesinde yer vermişti bu kişiye. Yani ödüllendirmişti. Ödülü alınca da benzer açıklamaları yapması doğal.
Bu açıklamalar sağdan gelen, CHP’yi bilmeyenlerden geliyor derken yıllarca sol partilerde politika yapan bir genel başkan yardımcısının benzer açıklamaları işin tuzu, biberi oldu. “Olayın dışında olan kişilerin gelip bu konuya alet edilmesi çok yanlış. Siyasetçinin biraz daha çaplı olması lazım. Niye kendi meselene başkasını alet ediyorsun ki? Fethullah Gülen, eğitim konusunda bu ülkeye uluslararası alanda katkı vermiş bir isim. Bu yüzden bu olaylarda kendisinin işin içine çekilmesini son derece yanlış buluyorum.” Erdoğan Toprak’ın bu sözleri, yeni CHP’nin anlayışını ortaya koymakta.
Yeni CHP cemaat ve tarikat liderlerine hoş görünerek başarılı olacağını düşünüyorsa yanılmaktadır. CHP’nin kuruluş misyonu, Türkiye’yi modernleştirmektir. Bu da feodal düzenin temsilcisi olan bu yapılanmaların ortadan kaldırılmasıyla olur.
Şu unutulmamalıdır ki ülkemizdeki Ortaçağ’dan kalma feodal yapılanmalarının en büyük destekçisi ABD’dir. Çünkü özgür bireylerin oluşması feodal kalıntılarla engellenmekte. Özgür bireylerin olmadığı bir yerde demokrasi olur mu? Ortaçağ kurumlarında kul olan kişiden yurttaş olur mu? Dogmatizme teslim olan bir ülkede bilim gelişir mi?
Umarım, Yeni CHP yönetimi bu hatalı yoldan döner, kuruluş ve varoluş felsefesine uygun davranır.
*CHP’NİN 86. KURULUŞ YILDÖNÜMÜ, http://adiladalet.blogspot.com/2009/10/chpnin-86-kurulus-yildonumu.html)
Adil Hacıömeroğlu
18 Mayıs 2011
Not: 23 Mayıs 2011 tarihli Ulus Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
BİR KEMALİST OLARAK VURGULADIĞINIZ NOKTALARI BEN DE ENDİŞEYLE TAKİP ETMEKTEYİM, ANCAK BUGÜN İTİBARIYLA TÜRKİYE GERÇEKLİĞİ ORTADADIR. BAĞIMSIZLIK KAVRAMINI ÜLKE GERÇEKLİĞİNDE GÖRMEMEKTEYİZ. HAKİM GÜÇLERİN BÖLGE VE ÜLKEMİZ ÜZERİNDEKİ HAKİMİYETİNİN BOYUTU İLERİ BİR NOKTAYA TAŞINMIŞTIR. HEDEF ÜLKELER LİSTESİNDE DEĞİLİZ OLANLARI ÇEVRELEYEN ELE GEÇİRİLMİŞ BİR KALKANIZ ARTIK. TERSANELERİMİZE GİRİLMESİNE TOPRAKLARIMIZIN BİLFİİL İŞGALİNE FİİLEN GEREK KALMAMIŞTIR ARACI İÇ MİHRAKLAR ZATEN MÜSTEMLEKE MEMLEKETİN GEREĞİNİ YAPMAKTALAR. BÖLÜCÜLER, İRTİCACILAR VE LİBOŞLAR İŞBİRLİĞİ İÇİNDE YARIŞTALAR HİZMET NOKTASINDA EMPERYALİST ÜLKELERE. DAHA DA ÖTESİNDE BÖLGE ÜLKELERİNDE DE CEREYAN ETTİĞİ GİBİ BİR İÇ ÇATIŞMANIN EŞİĞİNDEYİZ. EVET, YENİDEN BİR KUVA-İ MİLLİYE GERÇEKLİĞİ ORTADADIR. ANCAK ATATÜTKÇÜ DÜŞÜNCE IŞIĞINDA BÜTÜN GERÇEKLİKLERİMİZİ İYİ KRİTİK EDEREK AKILLICA ADIMLAR ATMALIYIZ.SAHİP OLDUKLARIMIZLA YENİDEN BİR BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ NE NOKTADA VERİLEBİLİR DİYE DÜŞÜNMELİYİZ.VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN BU MÜCADELEYİ VERİRKEN HANGİ GÜÇLERİ HANGİ NOKTALARDA NASIL DEĞERLENDİRDİĞİNİ ZAMANIN GERÇEKLİĞİNİ NASIL LEHİNE ÇEVİRDİĞİNİ İYİ KRİTİK ETMELİYİZ.FAZLA UZATMADAN ŞUNU İFADE ETMELİYİM Kİ, UMARIM CANIMIZI YAKAN BU EYLEM VE SÖYLEMLER KEMALİST BİR CHP NİN MİSYONU DEĞİLDİR... CHP İKTİDAR OLMALI VE RÜŞTÜNÜ İSPATLAMALI VE BEN BUNU DİLİYORUM.
YanıtlaSilAdil bey, Ben azından CHP'nin biran önce istediğimiz yerlere gelebilmek için bu misyonu kabulleniyor gibi görünmesi gerektiği inancındayım.
YanıtlaSilSize yürekten katılıyorum.Adil Bey kaleminize sağlık aynı endişeleri bende duyuyorum ancak seçimler bir dönüm noktası, sayfamda eleştirmek istemiyorum vede dile getirmiyorum..Şimdilik susyoruz. zarar vermemek için ama asla kabul etmediğimiz meseleler var..Umarım seçimden sonra bunları elbirliği ile düzelteceğiz...Yeterki Karanlıktan aydınlığa çıkabilelim...dilerim İktidar olur bizde Demokratik bir şekilde bütün yalnışları bağırarak söyler düzeltiriz... sizin doğru yazınıza aynen katılıyorum...Sevgilerimle...
YanıtlaSilSn Hocam (I),
YanıtlaSilÜzülerek söylemeliyim ki bazıları, bu endişelerinizi önemsemek istemiyorlar.İktidara gelmek için her şeyin "mübah" olduğunu söylüyorlar. “Yeterki iktidare gelelim: İktidara gelirsek, gerekeni yaparız” diyorlar.
Ben buna inanmıyorum.
Bu millet son derecede zekidir.
Ayrıca iktidara gelsek bile, CHP İle uyuşmayan düşüncelerini aktardığınız ve milletvekili seçilecek malum parlementerlerimiz ile, ne yapabiliriz ki? Çünkü bu kişiler daha şimdiden böyle söylüyorlarsa, milletvekili seçildikten sonra, neden bunun aksine davransınlar ki? Aslında onları tebrik etmek lazım; hile-i şerriye yapmıyorlar ve gerçek fikirlerini açıkça ifade ediyorlar.
Sn Hocam,
Bugünkü milletvekilli adaylarımıza bir bakın lütfen? Çoğu CHP Örgüt’ü ile ilgisiz, CHP’ye emek vermemiş, önemli bir kısımı iş kesiminden gelen adaylardan oluşuyor. CHP Örgüt’ü bu seçimde, neredeyse tamamen bir kenara itilmiş durumdadır.
Hatta Örgüt’ten olmanın, aday olmada bir nevi dezavantaj teşkil ettiği bile söylenebilir! Dışardan aday olanlar çok daha fazla itibar görmüşlerdir. Sunuçlar da zaten bunu açıkça göstermektedir.
Soruyorum: milletvekilli adayların içinden kaç kişiyi Örgüt’teki çalışmalarından dolayı tanıyorsunuz?
Ama bakıyorum da, bu dışarıdan gelenler, Örgüt’ten aday olup da aday yapılmayanlara göre, her hangi bir üstünlükleri olan kişiler değiller. Hatta ben şahsen, tam tersi bir durumun olduğuna inanıyorum. Ki Örgüt’ten bir çok arkadaş da, uygulanan bu milletvekili adayı belirleme yöntemini içlerine sindiremedikleri için, aday bile olmamışlardır. Ayrıca dışardan getirilenler- iş kariyerlerini bilmediğim için onu bir kenara bırakıyorum- siyasette de çok acemidirler. O nedenle siyaseti öğrenmeleri epey zaman alabilir!
Gelelim konunun bir başka yönüne. CHP Örgüt’ünü yeterince tanımayan bazı kişiler de, bu tepeden aday saptamalarını haklı göstermek amacıyla, “CHP Örgütü’ne güvenilmez”, diyorlar? Ben de onlara şu cevabı veriyorum: “ CHP Örgüt’ü Sn Kemal KILIÇDAROĞLU’nu Genel Başkan seçerken güvenilir oluyor da, milletvekili adaylarını seçerken neden güvenilir olmasın ki?” Şunu da iddia ediyorum ; Örgüt hata bile yapsaydı, demeçlerini alıntıladığınız kişileri aday olarak seçmezdi. (Not: 29 İl’de ön seçim yapıldığını söyleyenlere şunu hatırlatıyorum. Lütfen seçimden sonra “ön seçim” olan yerlerden gelen adayların, tepeden belirlenen adaylara oranını hesaplayınız. Bu oran’ın, yüzde on an fazla olacağını sanmıyorum. Ön seçim yapılan yerler, az milletvekili çıkarabildiğimiz yerlerdir. Bunların hepsini toplasanız, bir büyük İl’den çıkaracağımız sayıya ulaşmazsınız. İnanmayan, hesaplasın lütfen. Ayrıca en sağlıklı ve tartışmasız aday saptamaları; ön seçimin yapıldığı bu İl’lerde olmuştur. Örgüt; hem eskileri aday seçmeyerek bir değişimi gerçekleştirmiş, hem de yerlerine başka Örgüt emekçilerini seçmiştir. Buralardaki sonuçlar; “ön seçim”in ne kadar sağlıklı olduğunu açıkça göstermiştir.)
(YORUMUN DEVAMI AŞAĞIDADIR)
Saygılarımla, Mehmet YILDIRIM, CHP Bakırköy Üyesi , 22 Mayıs 2011
Sn Hocam(II);
YanıtlaSilTepeden gelenlerden bir kısmının düşünceleri belli: siz gayet güzel bir şekilde, bu kişilerin düşüncelerini yansıtan konuşmalarını alıntılamışsınız.
Örgüt’ten ön seçimle gelenlerden, siz böyle saçmalıklar duydunuz mu hiç, ya da duyabilir misiniz? Duyamazsınız; çünkü samimi ve Örgüt etiğine sahip gerçek CHP’lilerden, CHP felsefesine tamamen aykırı böyle sözler duymanız mümkün değildir.
Dışarıdan gelenlerden; tarikatları öven ve yeniden açılmalarını isteyen var, tarikat liderlerini öven var, geçen seçimde “AKP’ye oy verdim” diyen var, ayrıca “yetmez ama evet” diyen var. El insaf Sn Hocam, bu insanlar CHP’den nasıl aday yapılırlar?! Bu kişiler, yarın TBMM’de bu gibi konularda yapılacak kritik bir oylamada, CHP’ye mi yoksa AKP’ye mi oy verirler? Takdiri sizlere bırakıyorum.
Sn Hocam;
Aynı seçim mantığı, Parti Meclisi seçiminde de uygulanmıştır. Biliyorsunuz, Parti Meclisi Üyeleri’nin tümü tepeden belirlenmiştir.Milletvekili adayları seçimi de, aynı mantığın devamıdır. Söz konusu mantık, eğer CHP’de daha da derinleşirse, Parti’nin iyiye gitmesi mümkün değildir. Çümkü bu mantık; yıllarca CHP’nin iktidar iktidar olmasını önleyen, bundan önceki CHP Üst Yönetimi’nin uyguladığı mantığının aynısıdır.
Bu seçimde belki birkaç puan fazla oy alabiliriz ama, bence bu durum başarılı olduğumuz anlamına gelmez. Hatta böyle bir milletvekili bileşimiyle iktidar olsak bile, iktidar sürecimizde başarılı olacağımızı sanmıyorum.
Ayrıca bu şekilde CHP’den aday yapılarak milletvekili seçileceklerin önemli bir kısmının, yarın bir başka partiye geçmeleri veya bir sağ parti’nin meclis grubunu oluşturmalarının önemli bir olasılık olduğunu düşünenler var. Umarım böyle bir şey gerçekjleşmez.
Konunun özeti şudur: bu seçimde CHP Örgüt’ü dışlanmıştır, bir kanara itilmiştir. Örgüt’ten olmak adeta dezavantaj haline gelmiştir.
CHP Örgüt’ü, bence şu haliyle, sadece toplantılarda kalabalık yapmaya yarayan, seçimden seçime seçime çalışıp koşturarak kendilerinden seçim hammallığı yapması istenen, ama hiçbir hakkı olmayan bir Örgüt durumundadır.
Sn Hocam,
CHP Üst Yönetimi; bu Ülke’ye adalet getireceğini iddia ediyorsa , adaleti önce kendi içine getirmelidir, bu Ülkeyi iyi idare edeceğini iddia ediyorsa; buna önce kendi Örgütü’nü ikna etmelidir. Özetle; CHP Üst Yönetimi, önce CHP içindeki bozuk düzeni değiştirmelidir.
Kendi Partisi’ni henüz adil bir şekilde yönetemeyen ve kendi içinde yeterince demokrasiyi uygulamayan bir Parti Yönetimi’nin; ben şahsen, bu Ülkeye gerçek demokrasiyi getirebileceğinden ve bu bu Ülkeyi sağlıklı bir şekilde yönetebileceğinden emin değilim.
Saygılarımla, Mehmet YILDIRIM, CHP Bakırköy Üyesi, 22 Mayıs 2011
CUMHURİYETİN SON KALESİ CHP DİR. CUMHURİYETİ TAMAMEN YOK ETMEK İÇİN KALE İÇTEN KUŞATILMIŞTIR. SALYA SÜMÜK AĞLAK FETO DEMEDİMİ Kİ YAVAŞA YAVAŞ KILCAL DAMARLARA KADAR SESSİZCE GİRECEKSİNİZ. ATAMIN PARTİSİ
YanıtlaSilNE KADAR GİRDİLER. BİZLERİ ORADAN KAÇIRMAYA ÇALIŞIYORLAR. BİZ ORADAN AYRILIRSAK SON KALEYİ TESLİM ETMİŞ OLURUZ. İNADINA ORADAYIZ. O KOLTUKLARA GERÇEK KEMALİSTLER OTURANA KADAR HEM İÇERİDE, HEM DIŞARIDA SON NEFESİMİZİ VERENE KADAR MÜCADELE EDECEĞİZ.
Bilginize, emeğinize, yorumunuza saygılarla.
YanıtlaSilCHP NEREYE BAŞLIKLI YAZINIZDA DEĞİNİNDİĞİNİZ TÜM AÇIKLAMALARINIZA HAK VERMEMEK MÜMKÜN DEĞİL BİR SOLUKTA OKUDUM. CHP GERÇEKLERİNİ DİLE GETİRDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM. SAYGILARIMLA
YanıtlaSilHALİM KARASU
İZMİR
bak orda biri ne demiş göreve gelene kadar bu misyonu yürütelim yani milleti kandıralım ilelebet muhalafette kalacaksınız %20'yi alın oturun iktidar miktidar yok size millet kimin ne oldugunu yeterince biliyo zihniyetinizi hiç değiştirmiyorsunuz devrim diyorsunuz 80 yıldır takım tutar gibi parti tutuyorsunuz bunuda diğer insanlardan da istiyorsunuz ayıp yahu:)))
YanıtlaSilyeni chp eski formatına dönecektir.yeniden milliyetcilige laiklige devletcilige halkcılıga sahip çıkacaktır.chp devrimcidir chp nin devrinciligi şehlerin kucagında oy artırma devrimciligi degildir.aklın önünü açma devrimciligidir.kılıçtaroglu ve ekibi tarih huzurunda chp adına cumhuriyet adına başarısızdır ve suçludur.kurultay toplanacak ve en iyiyi seçecektir.en azından yeni genel başkan ne mutlu türküm diyene diyebilecektir.türkiye tam bagımsız türkiye yolunda yeniden ilerleyecektir
YanıtlaSilhasan yılmaz
Ne olacak hocam şimdi...bunlar kendilerine gelmezlerse...? Atatürk İLkelerine ve Cumhuriyete bağlı olmayan insanların orada ne işi var...?Gerçekleri olduğu gibi dile getirdiğinz için çok teşkkürler...Çok karamsarım yarınlarımız için çocuklarımıza güzel günler bırakamacağımız için......Bilgehan Aktan....
YanıtlaSilAslında CHP son 10 yılda değil, 11 Kasım 1938'den beri dönüştürülmekteydi. Devrimci tutum yerini cici demokratlığa ve ucuz modernlik (Ucuz modernlik: Batıya öykünmek) söylemlerine bırakalı çok uzun zaman oldu. Elbette bu dönüşümün kazasız belasız olması için Atatürk'ün bir "tören abidesine", "rozete", "heykele" ve "moda ikonluguna" ve son yıllarda gördüğümüz üzere "dövme tasarımına" indirgenmesi gerekiyordu. Bugün kendisine Atatürkçü diyen yobazlık Atatürk düşüncesini ve devrimlerini değil Atatürk'ü bir ikon olarak yaşatmaya çalışmaktadır.
YanıtlaSilYaygın basında bir paylaşım var. Trajikomik. Altı okun ilkeleri yok edilmiş. Yerine batıcılık, cemaatçılık, kapitalizm falan eklenmiş. Acı ama ychpnin tanımı bu olsa gerek.
YanıtlaSil