Van’da,
Türkler ve Ermeniler yıllarca barış içinde yaşadılar. Komşuluk ve yazgı birliği
yaptılar. Aynı havayı soluyup aynı suyu içtiler; aynı güneşte yanıp
aynı ayazda dondular, aynı masallarla beslenip aynı türkülerle coştular. Aynı lezzetlerle
keyiflenip aynı toprağı paylaştılar. Aynı fırınlardan ekmek alıp aynı
kahvelerde oturdular. Birbirlerinin düğünlerine, cenazelerine gittiler. Ayrı
dinlere inanmalarına karşın birbirlerinin inançlarına hep saygılı davrandılar. Müslümanlar,
aşure gününde bin bir lezzeti saklayan aşureler pişirip ellerinde taslarla
Ermenilerin kapılarını çaldılar. Paskalya yumurtalarını birlikte boyadılar
mutlulukla. Camilerle kiliseler aynı sokaklarda, caddelerde, alanlarda
yükseldi. Birlikte ağlayıp birlikte güldüler.
Ermeniler,
genellikle kent merkezinde yaşamaktaydı Osmanlı döneminde. Nüfusun çoğunluğunu
oluşturan Türkler ise daha çok köylerde tarım ve hayvancılıkla
geçinmekteydiler. Bundan da anlaşılıyor ki Ermenilerin ekonomik koşulları
Türklere göre daha iyiydi. Müslümanların çok azı, esnaf ve zanaatkârdı. Osmanlı,
ülkesi sınırları içinde yaşayan farklı inanca ve değişik etnik kökene sahip
kişiler arasında ayrımcılık yapmazdı. Ermeniler, Osmanlı bürokrasisi içinde
önemli bir yer tutmaktaydı. Ülkenin her türlü olanağından yararlanan Ermeniler
erinç içindeydi.
Ermeni
ve Türklerin yanı sıra Van’da Yahudiler de yaşardı. Bu topluluk üyeleri, daha
çok ticaretle uğraşırdı.
Osmanlı
topraklarını paylaşmayı kafasına koymuş emperyalist ülkeler, din ve etnik köken
farklılıklarından yararlanmaya başladı. Tıpkı Balkanlarda olduğu gibi kışkırtmalara
başladı Avrupa’nın sömürgeci ülkeleri. İran’la Türkiye’yi coğrafi olarak birbirinden
koparmak ve Batı Asya’nın varsıl hammadde kaynaklarına el koymaktı amaçları. Rusya,
İngiltere ve Fransa’nın bölgedeki siyasal etkinlikleri, Ermenilerin 2-3 Haziran
1896’da isyan etmelerine neden oldu. Böylece bin yılı aşkın bir süredir
kardeşçe yaşayan iki toplum karşı karşıya geldi. Osmanlı Devleti, bu
ayaklanmayı bastırdı. Ne yazık ki elebaşları gerekli cezalara çarptırılmadı. Bu
durumdan yüreklenen bazı Ermeniler, gizlice örgütlendiler. Bu
örgütleri de büyük devletler destekledi.
Emperyalistlerin
desteğiyle kurulan Ermeni örgütleri, kent halkına baskı uygulamaya başladı. Bu
durum, Ermenilerin büyük çoğunluğunu kaygılandırdı. Bu nedenle bu örgütlere
karşı tepki gösterdiler. Örgüt militanları, önce Ermenileri öldürmeye başladı.
Amaç, halkın tepkisini yok etmekti. Burada bir benzerlik ilgi çekmekte. PKK da
örgütlenip eylemlere başladığında öncelikle Kürt kökenli yurttaşlarımızı
katletmeye başladı. Demek ki emperyalistlerin örgütlediği ve kullandığı terör
örgütlerinin savaşım yöntemleri aynı.
Ermeni
örgütleri, bir yandan halkı baskı altında tutarken diğer yandan da günümüzde
“sivil itaatsizlik” dediğimiz yöntemleri uygulamaya soktu. Bunların en başında da
vergi ödenmeyi engellemekti. Asayiş iyice bozulmuştu. Devletin gücü
duyumsanamıyordu halk tarafından. İnsanların can ve mal güvenlikleri
tehlikedeydi. Güvenliği sağlamak ve etnik kışkırtmaların önünü kesmek
gerekmekteydi. Bu nedenle Ali Paşa önce vekaleten, başarılı olunca da asaleten
Van’a vali olarak atandı.
Ali
Paşa’dan önce valilik görevinde bulunanlar, etnik terörün ve bunun yol açtığı
tehlikenin farkında değillerdi. İşte, Ali Paşa böylesine zor koşullarda göreve
başladı. Ali Paşa, kısa sürede kanun kaçaklarını yakalattı. Ermenilerin
yıllardır ödemedikleri vergileri yoluna koydu. Memur ve emeklilerin aylardır
ödenmeyen aylıklarını ödedi. Van’da devlete çeki düzen verdi.
Ali
Paşa’nın aldığı önlem ve uygulamalarıyla halkın desteğini alıp saygısını
kazandı. Ancak Ermeni-Türk çatışması çıkarmak isteyen batılı büyük güçler, bu
uygulamalardan memnun olmadı. Ayrılıkçı Ermeni militanları Vali Paşa’dan nefret
etmekteydi.
Van’da
yeniden devletin egemen olmasını sağlayan Ali Paşa’nın görevden alınması için Avrupalı
emperyalist ülkeler, Osmanlı Devleti’ne baskı yapılmaktaydı. Bu baskılara
dayanamayan hükümet, Vali Paşa’yı görevden aldı (20 Ekim 1908). Van halkı
İstanbul’a telgraflar çeker, valilerini geri ister. Baskılara dayanamayan Padişah
II. Abdülhamit, yeni bir valinin atanacağını söyleyerek halkı yatıştırır.
Vali
Paşa, kentten ayrılmadan önce halkla vedalaşır. Birçok kişinin gözyaşlarını
tutamadığı görülür o günün tanıklarınca.
Ali
Paşa, İstanbul’a dönmek için yola çıktı çıkmasına da teröristlerin kendine
karşı bir saldırıda bulunacağından emindi. Van’dan Erzurum’a, oradan Revan’a,
Revan’dan Tiflis yoluyla Batum’a geçer. Buradan da vapurla İstanbul’a
gidecektir. Yol boyunca Ermenilerin protesto gösterileriyle karşılanır.
Batum’da iskeleden vapura binerken Alev Başyan tarafından silahla vurulur
(1908). Oracıkta can verir. Cenazesi, İstanbul’a götürülmek üzere vapura
bindirilir. Vapur, on beş günde Sinop’a varır. Ceset kokmaya başlamıştır. Bunun
üzerine Ali Paşa’nın cesedi, Sinop’ta karaya çıkarılır. Seyit Bilal Camisinin
bahçesine gömülür.
Van
halkı Paşalarını unutmaz. İyilikleri, başarıları dilden dile dolaşıp durur.
Sonunda Ali Paşa Ağıdını yakar halk. Bu türkü, günümüze dek söylenip gelir.
“Arpa
ektim biçemedim/ Bir düş gördüm seçemedim/ Alışmıştım soğuk suya/ Issı sular
içemedim.
Allı
gelin, pullu gelin/ Bir su ver içeyim gelin/ Bu güzellik sende varken/ Beşi
birlik takam gelin (Kavuştak)
Ali
Paşa geyer kürkü/ Yarı sansar yarı tilki/ Ali Paşa burdan gitti/ Yığılsın (yıkılsın)
Van’ın mülkü
Kavuştak
Üç
atım var biri binek/ Arkadaşlar kalkın gidek/ Ali Paşa’yı vurdular/ Yavrusuna
haber verek
Kavuştak
Karavanaya
vurdular/ Yüzbaşılar darıldılar/ Darılmayın yüzbaşılar/ Ali Paşa’yı vurdular
Kavuştak”
Van
Valisi Ali Paşa’nın adı günümüzde de yaşamakta. Nerede mi? Halkın gönlünde…
Yalnızca ağıtta mı yaşıyor Ali Paşa? Değil… Van’ın en büyük ve merkezi
mahallelerinden birine adını vermiş. Sokak, okul, cami adı olmuş. Kim bilir kaç
çocuğa ad olarak konmuş? Onu vuran emperyalizmin tetikçileri ne olmuş acaba?
Adlarını anımsayan var mı?
Çıkmış
birileri siyaset adına orta yere… Türklerin Ermenilere soykırım yaptığını dile
getirmekte. Hem de TBMM’de… Ali Paşa Ağıdını dinlersen sana gerçeği anlatır Van
halkı. Bundan başka onlarca ağıt var bu konuda halkın duygularını dile getiren.
Uzaklara gitmeyin, yan yollara sapmayın, büyük güçlere alet olmayın, gezin
Anadolu’yu binlerce gerçek önünüze çıkar. Ne utanacak yüzünüz kalır ne de konuşacak
diliniz.
Not:
Ali Paşa Ağıdını dinlemek için https://www.youtube.com/watch?v=Oo7T6DiW5BQ
Adil
Hacıömeroğlu
25
Nisan 2022