31 AĞUSTOS 1922 PERŞEMBE

            “Büyük Taarruz’da altıncı gün. Gece (30/31) Yunan generallerinden Dumanos kayboldu. Murat Dağı’nda attan düşerek öldüğü sanılıyor. Sabahleyin dünkü savaş alanını gezen Mustafa Kemal, binlerce Yunanlı cesedini gördükten sonra, ‘Bu manzara insanlığı utandırabilir, fakat meşru müdafaamız için buna mecbur olduk. Türkler, başka milletlerin vatanında böyle bir harekete girişmez.’ dedi. Yerdeki bir Yunan bayrağını ‘Bir milletin istiklal alametidir.’ diyerek kaldırttı. Mustafa Kemal, İsmet ve Fevzi Paşalar, Çal köyünde yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnı arabasının döşeme ve oklarına ilişerek durumu görüştüler, kazanılan zaferin bütün seferi sonuçlandıracak büyüklük ve önemde olduğunda görüş birliğine varıldı. İzmir’e yürünmesi kararlaştırıldı. Büyük takip başladı. Dumlupınar, Kaplangı Dağı, Şeyh Elvanlı Dağı ele geçirildi. Yunanlılar Uşak’ı yaktılar. İsmet Paşa genelgelerinin birinde ‘Birliklerimizin saldırı gücü, düşmanı her yerde maddi ve manevi olarak perişan etmektedir.’ dedi. Yunan kuvvetlerine karşı şiddetli saldırılar yapıldı. Çorum Dağı’ndaki Yunan birlikleri emir almadan çekilmeye başladı. Yunan ordusuna İzmir’deki karargâhtan ‘Yunan vatanının şerefi ve Yunan isminin korunması için ilerlemesi durdurularak düşmanın hızla mağlup edilmesi’ emri verildi. Üstlere, yerlerine dönme emrine uymayan astları olduğu yerde vurma yetkisi verildi. Buna rağmen, itaat tamamen bozuldu ve herkes kendi canını kurtarma derdine düştüğü için hiçbir zor kullanılmadı. 26 Ağustos’tan beri devam eden Afyon savaşları sona erdi. Yunanlılar Eskişehir yönünde de çekilmeye başladılar.

         Yunanlılar çekiliyor. Yunan Bağımsız Tümeni, Türk işgali altına girmiş araziden Kütahya’ya doğru çekiliyor. Güzel bir hava. Bir vadide, Türk Kafkas Süvari Tümeni’nin baskını sonucu şiddetli bir çatışma oldu. Yunanlılar 150 kayıp verdi. Evvelce Yunanlılara hizmet ettiği için Bağımsız Tümen’le birlikte kaçan Seyitgazi Belediye Başkanı ile Sucaattin Tekkesi Dervişi de çarpışmada öldüler. Daha sonra Kütahya’daki Türk birliklerinin saldırısına uğrayan Yunan tümeni, varlığını korumayı başardı. Banaz yönüne çekilen Yunan kuvvetleri, Türklerin köyleri boşaltmış olmasından ötürü kılavuz bulamadığı için kuşku içinde İzmir’e yol arıyor. Şafak, diğer Yunan kuvvetlerini çekilirken buldu. Banaz ve İslamköy ovaları, çekilen Yunanlılarla doldu taştı. Yunan kuvvetlerine savunma hattı kurmaları için verilen emir uygulanamadı. General Franko, Anadolu Sefer Ordusu Komutanlığı’na, ‘Ordunun morali o kadar düştü ki, erler bir sel gibi koşmaktadır.’ diye bildirdi.

         Yunanlıların Uşak’ta yaptığı tahribat: 1.000 kişi öldürüldü, 300 aile Yunanistan’a götürüldü. 1800 ev, 12 cami ve mescit, 636 dükkân ve mağaza ile bağlar yakıldı. Rauf Bey, devletlere gönderdiği bir nota ile Yunan kundakçılığını protesto etti.

         M. Şevki’nin not defterinden: Dört gündür yoğun ve uykusuz olan neferleri, Dumlupınar’dan buraya yürüyerek değil, oynayarak geldiler. Hepimiz çılgın gibiyiz. Köylüler, kadın erkek, genç ihtiyar, minicik yavrular bile sevinçten deli gibi ağlıyor, askerleri kucaklıyor. Üzengilerimize yapışıp öpüyorlar. Gece geç olduğu halde, askerlerimizin yattığı evlerden yanık memleket şarkıları geliyor.

         Yunanistan’da durum: İngiltere’nin Atina İşgüderi Bentinck’in sabahtan akşama kadar art arda Londra’ya gönderdiği tellere göre: Hükümeti destekleyen gazeteler Anadolu’nun terk edilmesi zorunluluğundan söz etmeye başladılar. Çoğunlukta olan öteki Yunan gazeteleri ise Anadolu’nun boşaltılmasına şiddetle karşılar. Yunanistan, İngiltere’den askeri yardım istemek niyetinde. Fransız gazetelerinden bazıları, Türk uçaklarının Fransız pilotlar tarafından kullanıldığını yazdılar, ancak Fransızların Atina Elçisi bu haberi yalanladı. Bentinck, geç saatlerde gönderdiği telgrafta Hükümet çevrelerindeki tedirginliği anlattı. Buna göre, ‘felaket’in suçu ‘dik kafalı aptal’ diye hücum edilen Başkomutan Hacıanesti’ye yükleniyor. İçişleri Bakanı Stratos, Sevr sınırlarına çekilmeyi önerirken, Gunaris, Anadolu’nun bütünüyle boşaltılmasını savunmaya başladı. Bentinck, ‘Durumun ne kadar ciddi olduğunu anlamak güçtür. Çeşitli söylentiler vardır, ama Anadolu’nun boşaltılmasına alelacele karar verilmesi ve boşaltmaya hemen gidilmesi ihtimaline karşı sizi uyarmaya cesaret ederim.’ dedi.

         Yunan Hükümeti, İzmir’e göndermek üzere 7 gemiye el koydu. Deniz Bakanı, filoya İzmir’e hareket etmesini emretti.

         Türkiye’deki İngiliz görevlilerinin Londra’ya telleri: 1) İzmir’den Sir Lamb: Askeri durum kritik değilse bile ciddidir. İçişleri Bakanı’yla Savaş Bakanı dün alelacele İzmir’i ziyaret ettiler. Yüksek Komiserle ve daha sonra istifa ettiği bildirilen Başkomutan’la görüştükten sonra aynı gün akşam gittiler. Henüz panik alameti yok, ama her an baş gösterebilir. Limana birkaç müttefik gemisi yollanması yararlı olabilir. 2) İstanbul’dan Rumbold: Milliyetçilerin taarruzu İstanbul Hükümeti’ne büyük huzursuzluk vermektedir. İstanbul Hükümeti, Venedik’te yapılması tasarlanan hazırlık konferansının zarar göreceğinden ya da gereksiz yere erteleneceğinden korkmaktadır. İstanbul Hükümeti, Paris teklifleri gereğince Anadolu esasen Türkiye’ye geri verilecek olduğuna göre, bu saldırıyı tahrik eden sebepleri bilmediğini ileri sürmektedir.

         Dün kurtulan Kütahya halkı, Belediye binasında toplanarak Kadı Asım Efendi’yi Mutasarrıf Vekili seçti.

         Kuzey Irak’taki Revandiz’de Özdemir Bey komutasındaki Türk askerleri ile yerli aşiret kuvvetleri, İngilizlerle yaptıkları Derbent çarpışmasında önemli başarılar elde etti. Yarın İngilizler çekilecek ve Derbent işgal edilecektir. Bombalama yapan 4 İngiliz uçağı düşürülecektir. İngilizlerin 3 subayı yaralandı, 14 Hintli asker öldü, 7’si kayboldu. İngiliz birliklerinde görev alan yerli gönüllülerden 12 ölü ve kayıp, 19 yaralı var.

         İstanbul Eski Belediye Başkanı Selim Paşa ile yardımcısı Mehmet Ali Bey, görevleri sırasında yolsuzluk yaptıkları gerekçesiyle Şura’yı Devlet’te yargılanmaya başlandılar. Cavit Bey’in, Avrupa’da bulunan Mahmut Muhtar Paşa’dan aldığı mektup: Şark meselesini İngiltere’nin isteği doğrultusunda halletmekten başka çare kalmadı. Anadolu’da geçici hükümetin devamına yardım edecek bir barış mümkün değil. Anadolu, Boğazları tehdit edemediği için çökecek. Merkez de artık Ankara olamaz… Cavit Bey’in notları: Dört günden beri gelen taarruz ve zafer haberleri, yüzleri güldürüyor. İzmir de dahil olduğu halde, bütün Anadolu’nun halası bekleniyor.

         Tevhidiefkâr’da boydan boya manşet: Yunanlılar Eskişehir’i tahliye ettiler. Düşmanın cephesinin kilidi olan Afyonkarahisarı’nın zaptı üzerine bütün cepheleri sarsıldı. Dumlupınar da ordumuz tarafından işgal edilmiştir. Düşman Afyonkarahisarı Meydan Muharebesi’nde yedi bin zayiat verdi. Ordumuz, bütün cephe üzerinden taarruza geçerek düşmanı takibe başlamıştır. -Kocaeli Grubumuz Bilecik’i zapt etti. -Mezalim tahkikatı reddedildi. -Askeri mütalaa: Afyonkarahisarı zaferi çok mühimdir. İleri: Mazlum milletleri ve bilumum Müslümanlarla hakperest insanları büyük müjdelerle şadan eyleyen tebliğ-i resmimiz geldi. Ordumuz, düşmanın kuva-yı külliyesini evvela 60 km.lik bir cephe üzerinde bozdu. Yunanlıların zayiatı azim. Üsera, ganimet pek boldur. -Düşman 15 km. geri çekildi. -Ali Peyam Efendi, evvelce ne diyordu, şimdi ne diyor? Babalık: Mustafa Kemal Paşa’nın Meclis’e zafer müjdesi. -İzmir muhtariyetinin iç yüzü nedir? -Yunanlılar Asya-yı Sugra muhtariyetini Balıkesir’de nasıl ilan ettiler?  Hakimiyeti Milliye: Kıtalarımız Dumlupınar’ın şark ve şimaline ricat etmek isteyen düşmanı muharebeye mecbur ederek müthiş bir darbe vurmuştur. Elde edilen top ve ganimetler fevkalade mühimdir. -Afyon halkı şükran secdesinde. -Başyazı: İslam’ın ihyası: Bundan sonra tarihçiler üç büyük olayı yan yana anacaklar: Uhud Savaşı, Peygamberimizin ölümü, Anadolu’da bugünkü savaş. -İlk gazilerimiz (28 ve 29’da) Konya’da. Yenigün: Kütahya önünde bir savaş bekleniyor. Düşman kaçamayacak. -Nebizade Hamdı: Misak-ı Milli’den fazlasını istemeliyiz. -İlk tokat! -Afgan Elçilik Kurulu ile Bakü’den Kabil’e. Sınırda ve Herat’ta eşsiz karşılama töreni. -Anadolu’da zafer şenlikleri. Öğüt: Yunan ordusunu Anadolu’da ölüm bekliyor. Dumlupınar’da davayı kaybettiler. Yeni Adana: Düşman perişan, kaçıyor. -Ordumuzun müthiş savletleri. Peyamı Sabah’ta heyecansız başlıklarla 27, 28 tarihli resmi tebliğler. -Afyon batısında büyük bir muharebe başladı. -Ali Kemal: Kuvayı Milliye Afyon’dan sonra Eskişehir, Kütahya, Bursa vesaireyi kurtarsa da silahla zafere ulaşılamayacağı görüşümüzü değiştirmeyiz. Avrupa’nın nazım ve hâkimi devletlere karşı Anadolu’da Türk hakimiyetini devam ettirmek eski zamanda olduğu gibi kılıçla kuvvetle mi olur? Vakit’te süslü çerçeve içinde manşet: Yunanlılar, şimendifer hattı boyunca ricat etmektedirler. Son haberlere nazaran Eskişehir de kahraman kıtaatımız tarafından işgal edilmiştir. -Askeri mütalaa: Afyonkarahisar muzafferiyeti. -Tekirdağı’ndan Mudanya’ya asker nakli. -Atina’da galeyan baş gösterdi. İkdam’da başlıklar büyüyor: Resmi tebliğimize nazaran Afyonkarahisarı istirdat edildikten sonra merkez ve sağ cenahta harekâtımız muvaffakiyetle inkişaf etmektedir. Bundan Eskişehir’in de alındığını tahmin ediyoruz. Esirler ve ganimet çoktur. -Yunanlılar arasında telaş başlamıştır. -Taarruzumuzun Avrupa’daki akisleri. -Askeri mütalaa, harita. -Yakup Kadri, 9 ay önce ‘İzmir’de görüşeceğiz.’ diyen İsmet Paşa’ya sesleniyor: Vuslat saatini bekleyen bir sevdalı gibiyiz. Söyleyin vuslat ne zaman? Aydede: Zafer temin edilince Peyamı Sabah’ın alacağı tavır: Mustafa Kemal, bir duvarın sütünde gururla yükselmiş, yerden Ali Kemal yalvarıyor: ‘Mest-i nazım kim büyüttü böyle biperva seni?’ Güleryüz: Minla Beyimizi kızdırmışız. -Celali: İlk yumruk: İzmir’imin cephesinde ilk silahı patlattı. -Münci’den (Ali Kemal) Kral Kosti’ye: Haşmetmeap, hasretinle günden güne sararıp soldum. Bizi sakın yalnız bırakma, perişan oldum, beni bu diyardan kurtar. -Fırkası olan Hürriyet ve İtilaf hapı yuttuğu için kara kara düşünen Rum.

         Le Temps: Türk zaferi: Türk saldırısı ve başarısı İngiltere’de derin bir tesir yapmıştır. Düşmanlığa tekrar başlaması, İngiltere’nin Irak ve Filistin’de düştüğü yeni zorluklarla aynı zamanda oluyor. Türklerin milli topraklarını kurtarmaya hakları vardır. Fransa, barışma için bütün gayretlerini sarf etti. Matin: Yunanlılar 70 km. çekildiler. Westminister Gazette: L. George, artık anlaşılmıştır ki Almanlara karşı gösterdiği dirayeti, Türklere karşı göstermiştir. Morning Post: L. George: Yunanistan’ı felakete sürükledi. İngiltere, Venedik Konferansı ile boğmak istediği Türklerden kesin cevabını aldı. Daily News: Türkler Sevr Anlaşması’nın ortadan kaldırılması için çareyi kendileri buldular. Bize şimdi sadece düşünmek düşer. The New York Times: Avrupa uygarlığının beşiği olan Ege bölgesi bir kez daha Asyalıların eline geçerse, bu cinayetin başlıca sorumluları İtalya ile Fransa olacaktır. Daily Express’te, General Townshend’in Türk ordusunda maneviyatın ve donanımın fevkalade olduğunu anlatan demeci. (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara-1996, sf. 613-614-615-616-617)”

         Türk utkusunun haberleri artık saklanamaz oldu. Hem Batı hem de Türk basını, Türk’ün başarısını manşetlerine taşıdılar. Ali Kemal bile gerçeği görmezden gelemedi. Baştan beri Ankara’nın yanında yer alan Türk gazetelerinde ihanetin en önemli adreslerinde biri olan Peyamı Sabah’a göndermeler de bulunuluyor. Ne yazık ki Ali Kemal, tüm gerçek ortadayken işbirlikçi tavrından vazgeçmeyip İngilizlere tapınmayı sürdürmekte.

         Atatürk karşıtı bazı bilgisizler, ikide bir “Biz Kurtuluş Savaşı’nda İngilizlerle savaşmadık ki…” derler. Irak’ın kuzeyinde İngilizleri, Özdemir Bey’in nasıl yenilgiye uğrattığını bu yazıdan öğrenirler artık. Üstelik bizim Kurtuluş Savaşı’nda asıl savaştığımız güç, İngilizlerdi.

         Günlükler, Atatürk’ün dehasını anlamak için önemli belgeler. Tüm olanaksızlıklara, yoksulluğa ve yoksunluğa karşın savaşı kazandık. Çünkü Türklerin başında bir deha vardı, Yunanlıların başında ise ülkesinin yazgısını emperyalistlerin gücüne bağlayan fırsatçı ve işbirlikçi bir zavallı. İşte savaşın gidişatını belirleyen de bu fark.

                                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                                       31 Ağustos 2023

30 AĞUSTOS 1922 ÇARŞAMBA


         “Başkomutanlık Meydan Savaşı. Büyük Taarruz’un beşinci günü. Yunan kuvvetleri sabaha doğru Çalköy’de karmakarışık bir halde toplandılar. Sayım yapıldı, mevcudun oldukça azalmış olduğu görüldü ve kuvvetler yeniden örgütlendi. Gene sabaha karşı, Batı Cephesi Harekât Şubesi Müdürü Tevfik Bey, harita üzerinde saptadığı durumu İsmet Paşa’ya gösterdi. İsmet Paşa, Tevfik Bey’i Mustafa Kemal’e gönderdi. Tevfik Bey, Afyon Belediye Dairesinde uyuyan Mustafa Kemal’e giderek uyandırdı. Mustafa Kemal, düşmanın sarılmaya elverişli bir durumda olduğunu anlayarak Fevzi ve İsmet Paşaları çağırttı. Üçü toplanarak ‘gerçek kurtuluş güneşinin’ bugün doğacağı sonucuna vardılar. Ordulara 6.30’da gerekli talimat verildi. İsmet Paşa, birinci ve ikinci ordulara, düşmanın bir an önce kaçıp kurtulmaya çalıştığını bildirerek Dumlupınar’ın hızla alınmasını, düşmanın tamamen teslim olmaya mecbur edilmesini emretti. Fevzi Paşa’yı İkinci Ordu’ya ve Süvari Kolordusuna gönderen Mustafa Kemal; İsmet Paşa’yı karargâhta bırakarak Birinci Ordu Karargahına gitti. Çal köyünde Yunanlıların mutlaka imha olunması emrini verdi. Esir subaylardan bilgi aldı. Trikopis ve Diyenis’in de çember içinde kaldığını bildirerek bunların da esir alınmasını emretti. Türkçe bildiği anlaşılan Selanikli esir subay, bu emri duyunca baygınlık geçirdi. Mustafa Kemal, saat 14’te, hareketi bizzat yöneteceği tepeye çıktı. Öğleyin başlayan şiddetli savaş akşama kadar sürdü. Yunanlılar, kaçmak istedilerse de başaramadılar. Bir köy halkı, Yunanlıların kaçmasını önlemek için demiryolunu tahrip etti. Yunan Bağımsız Tümeni, Yunan ordusuyla bağlantı kuramayarak batıya çekildi. Daha sonra Başkomutanlık Meydan Savaşı adı verilecek Dumlupınar Savaşı, Türk ordusunun Yunan ordusunu biraz daha küçültmesi ve perişan etmesiyle sonuçlandı. Mustafa Kemal, akşam Dumlupınar köyüne gitti. Yanlarında eşya olmadığından oda döşemeleri, peykeler veya toprak üzerinde yatılarak sabah edildi.

         Kütahya, Çivril, Demirci, Gördes kurtarıldı. Türk ordusunun Kütahya’ya girişi sırasında yüzlerce kurban kesildi; kazanlar kaynatılarak askere yemek verildi. Çivril son olarak 1 Nisan 1921’de, Demirci 4. defa 11 Ekim 1921’de, Gördes de gene 4. defa 1 Temmuz 1921’de Yunan işgali altına girmişti.

         Başkomutan Hacıanesti’nin yerine Birinci Kolordu Komutanı Papulas atandı. Trikopis’in rütbesi tümgeneralliğe yükseltildi. Yunan telsizi, bu emri tebliğ etmek için Trikopis’i aradıysa da bulamadı. Telsiz emrini Türk telsizi yakalayacak ve atama haberini 2 Eylül’de esir edildiğinde ona Mustafa Kemal duyuracaktır.

         Yunan Savaş Bakanı Teotakis Atina’dan İzmir’e hareket etti. Stratos da Teotakis’le birlikte hareket ediyor.

         İstanbul’a ulaşan ilk zafer haberi iki kelimelik bir telgraf: Afyon alındı! 4 gündür merakla Anadolu’dan haber bekleyen İstanbulluları bu haber sevince boğdu.

         İstanbul Dışişleri Bakanı İzzet Paşa, İngiliz Yüksek Komiseri Rumbold’a ‘Zafer, Mustafa Kemal’in şöhretini iade etmiştir’ dedi.

         Avrupa başkentleri, Türk zaferinden hâlâ habersiz. Bunda, Anadolu’nun dışarıyla bağlantısının kesik olması kadar, Yunanlıların da tebliğlerinde Türk zaferini örtmesi rol oynuyor. İngiltere’nin Atina Elçiliği, Londra’ya bugün iki kısa tel çekti. Birinde iki bakanın İzmir’e gittiğini haber verdi, diğerinde Yunan Genelkurmay Başkanı dünden beri Anadolu’dan yeni haber almadığını ve yedek kuvvetlerin ne derece kullanıldıklarını söylemediklerini haber verdi. Yunan Genelkurmay Başkanı’nın Fransızlarla İtalyanların Türklere yardım ettiğini söylediği de telgrafta yer aldı. Gene bugün, Fransız Hükümeti, Fransız makamlarının Türklere yardım etmemiş olduğunu açıkladı. Fransız Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Poincare de İngiltere’ye Venedik Konferansı’nın mümkün olduğu kadar çabuklaştırılmasını önerdi. ‘İzmir çevresinde cereyan etmekte olan askeri olaylar karşısında Konferans’ın toplanmasının son derece acil’ olduğunu bildirdi.

         Halide Edip Dumlupınar’da. Nurettin Paşa, köylü kadınlar, Mustafa Kemal, Yunan esirleri, vb…

         Meclis, firar ettiğinden dolayı idama mahkûm edilen bazı erleri yurda ve göreve bağlılıkları, hatta Sakarya Savaşı’nda kahramanca çarpıştıkları gerekçesiyle affetti. Dışişleri Bakanlığı’nın bütçesi görüşülmeye devam edildi. Bazı mebuslar, medreselerin yozlaştığını söylediler, diğer bazısı medreseleri savundu. Rauf Bey, İran ve Afganistan elçilerini dün kendisini ziyaret ederek son zaferden dolayı Meclis’i kutladıklarını bildirdi.

         Hakimiyeti Milliye: Vaziyet-i Harbiye: 28 Ağustos vakalarına göre görüş ve tahminlerimiz. -Ordunun Afyon’un kurtardığını anlatan telgraf, Haymana’da açık artırmaya koyularak 20.245 kuruşa satılmıştır. -Ruşen Eşref: Vatan gülüyor. Bela artık çözüldü. Bela kahroluyor. Ey gözler bebeği, emekler nuru ordu… -Emrivakiler: Lloyd George, İzmir ve Anadolu’da statükodan bahsediyor. Statükoyu bir emrivaki olduğu için kabul ediyor. Pek ala! Bugün bu emrivaki Türk süngüleri ile değişiyor. Venedik’ten evvel İstanbul ve İzmir sırtları. O zaman Lloyd George ile daha iyi görüşür anlaşırız. Yenigün: Saldırı ve takip harekâtımız başarıyla devam ediyor. Allah’ın inayetiyle mutlaka muzaffer olacağız ve zaten oluyoruz da -Hayat ve namus için. -Afganistan mektupları: Elçilik Kurulu ile İnebolu’dan Bakû’ya. Öğüt: Kardeş öğüdü: Türkiye komünistleri bu memlekete ancak iki şey getirir: İnkıraz, ölüm… Memleket tecrübe tahtası değildir. Müdafaaya ihtiyacı vardır. Yunan’ı memleketten kovalım, ondan sonra düşünelim. Babalık: Malzeme ile dolu bir otomobil kolu, mühimmat yüklü bir tren, 123 develik bir katar ganimet alındı. Yeni Adana: Ordumuz bütün cephede 30 km. ilerledi. Zaferimiz Ankara’da büyük tezahüratla kutlandı. İkdam: Afyonkarahisar önünde ordumuzun kuvvetli taarruzu. 26 Ağustos’ta başlayan taarruzun devam ettiğini Yunanlılar itiraf ediyorlar. Askeri mütalaa: Yunan hükümetinin ve ordusunun son blöflerine karşı bir Türk cevap verdi: Taarruz hareketi başlamalı. Yunan ordusunun yığınağı, mevkileri ve kuvvetleri. -İmzasız başyazı: Türkleri silahsız bir barışa varılamayacağını tecrübe ettikten sonra zorunlu olarak silahla düşman üstüne yürümek zorunda kaldılar. Ordu, hakkından ne kadar eminse, kuvvetinden de o derece emindir. Bütün Türk kamuoyu bu taarruzu zaruri görmekte, tasvip etmekte, bütün Türkler ve Müslümanlar zaferi Cenabıhak’tan niyaz eylemekteler. -Yunanlılar baskına uğramışlar. -Türk ordusunun en kuvvetli zamanı, -Yakup Kadri: Her millet, hakkını ancak yumruğunun kuvvetiyle kazanır. Kılıçsız siyaset, manasız bir lakırdıdır. Gürleyin mübarek toplar, gürleyin!.. İleri: Allah’ın inayeti, Resuluekrem’in ruhaniyeti ile kahraman ordumuz evvelki akşam, Afyonkarahisarı’nı kurtarmaya muvaffak olmuştur. (Mustafa Kemal ve karargâhı ile birlikte İsmet Paşa’nın resimleriyle). Tevhidiefkâr’da Ebüzziyazade: Anadolu derin bir sessizliğe daldı. Bu, onun sinirlerine tamamıyla hakim olduğuna delildir. Düşmanlar şimdi anlıyorlar ki iş pek ciddidir. Neticeden katiyyen eminiz. Okuyucularımıza pek yakında en sevindirici haberleri vereceğiz. Peyamı Sabah: Afyon cephesinde muharebe devam ediyor. Anadolu ile haberleşme ve ulaşım kesik. -Ali Kemal: Hadisatın cereyan tarzı gösteriyor ki, Anadolu’da harp ve ateş yeniden tutuştu. Bu milletin varlığı ile böyle oynamak en büyük siyasetsizliktir. Maazallah yenemezsek, düşman isteklerini artırır. -Drahmi İstanbul’da 75’ten 65’e düştü. İngiliz lirasının değeri de 765’ten 740’a düştü. Vakit’te birinci sayfa bütünüyle savaş haberlerine ve yorumlarına ayrılmış: Ordumuzun taarruzu devam ediyor. Afyonkarahisarı kurtarılmıştır. Ordumuz, Yunan kuvvetlerini mühim bir mağlubiyete uğratmıştır. Yunanlılar Trakya’dan Anadolu’ya acele kuvvet sevk ediyorlar. -Ordumuz bir şaheser yaratıyor. -Ahmet Emin: İntizar günler: Elde bulunan emareler, halas günlerinin en kısa ve en ameli yoldan yaklaştığını göstermektedir. Şimdilik kalplerimizi münşerih tutmakla beraber, asıl sevincimizi müjde haberlerinin resmi surette tahakkuk etmesine saklayacağız. Karagöz’de, elinde kırbaçla kovalayan Mustafa Kemal’e Hacıanesti: Vay kafam vay! Ne oluyoruz a canım? Konferansa giderken böyle şaka olur mu yahu! Le Petit Parisien: Anadolu’da Türk saldırısı. Ayine: Enver Paşa’nın ölüm haberinin tekzibinden sonra: Hayır hayır sana raci değil o tel’inat…/ Senin bütün bu konaklar bu bağlar ormanlar/ Vücudumuzdaki kanlarla çıkmadık canlar/ Senindir işte ne artmışsa hevan-ı yağmadan… -Haftanın borsası: Açıldı: Darülfünun kapısı, Yakup Kadri’nin talihi. En aşağısı: Peyami Sabah’ta ar ve haya. En yukarısı: Aralof Yoldaş’ta caka, Yunanistan’da buhran. Kapandı: Milli Bedayii Koruma Cemiyeti’nin kadınlarımızın kıyafeti hakkında lüzumsuz ve saygısız müdahalesi. (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara-1996, sf. 610-611-612-613)”

         Yukarıda görüldüğü gibi cepheden az da olsa haberler gelmeye başladı gazetelere. 30 Ağustos 1922’de basın yayın organlarının yazdıkları bunlar. Avrupa ülkeleri, Yunan ordusunun yenilgisini henüz öğrenmemişler. İstanbul Hükümeti, olaylardan habersiz. Ali Kemal, her zaman olduğu gibi Anadolu hareketine ateş püskürmekte. Alıntıların başında yer alanlar ise anılardan, yani savaşa katılanların notlarından alınmış. Bu nedenle gerçekçi bir bakış açısı var.

         30 Ağustos zaferi kolay kazanılmadı. Bağımsızlığımız, bize altın tepside sunulmadı. Biz, onu kan ve gözyaşıyla kazandık. Bu nedenle onu korumak, her yurttaşın görevi. Bu da emperyalizme karşı çıkmakla olur. Emperyalizmle uzlaşıp onların dümen suyuna giderek bağımsızlık da özgürlük de savunulamaz. Her alanda bağımsız olmak hakkımız. Bunu için çalışmalıyız. Bugün 30 Ağustos ruhuna dünden daha çok gereksinmemiz var. Dış saldırıların, kuşatmaların, iç cephede çatırtıların olduğu bir dönemde bizi kurtaracak olan 30 Ağustos ruhu. Bundan başka kurtuluş yolu aramak gereksiz bir çaba.

                                                                                Adil Hacıömeroğlu

                                                                                30 Ağustos 2023

 

 

TEĞMEN YILDIRIM KEMAL

               

         26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz tüm gücüyle sürmektedir. 27 Ağustos günü çatışmalar çok şiddetlenir. İşgalci Yunanlılar, Anadolu topraklarından süpürülüp atılmaya çalışılmakta. Halk, seferber, ordu kararlıdır. Mehmetçiklerin hepsi, ileriye atılmak için birbirleriyle yarışmakta adeta. Yürekliliğin, yurt sevgisinin doruğa çıktı andır vuruşma zamanı.

         Fahrettin Altay komutasındaki Süvari Kolordusu, düşmanın gerisine sızıp iletişim ve ulaşım yollarını kesmiş, İşgalci Yunanlıların kaçmasını önlemeye çalışmaktadır. Amaç, “Kurt Kapanı” harekâtıyla düşmanı tamamen imha edip savaşacak gücünü yok etmek. Düşman, Türk ordusunun kararlığı karşısında direnmekte, elindeki üstün silah gücünü kullanmakta.

         Süvari Kolordu karargâhı, Kumarlı ile Akçaşar arasından düşman hatlarına ilerlerken ve çatışmalar sürerken önden giden Teğmen Bayramiçli Lütfü Osman şehit oldu oracıkta. Kanı, yurt topraklarına aktı. Ardından Teğmen Süreyya ağır yaralandı. Bu teğmenler, Kuleli Askerî Lisesi’nden kaçarak cepheye gönüllü gelen gençler.

         “Bu savaşın en şiddetli bir sırası idi ki, daha önce hastalandığı için Konya Hastanesi’ne gönderdiğimiz karargâh subaylarından İzmirli genç Teğmen Yıldırım Kemal’i karşımda buluverdim. Her vakit arkadaşlarına neşe saçan bu sevimli, kabına sığmaz vatansever genç subay karşımda gençliğinin verdiği o heyecanlı haliyle selam verdikten sonra:

         ‘Taarruz haberini alır almaz hastaneden çıktım ve trene atlayıp geldim. Emrinizdeyim.’

         Bu hali takdir ve sevgi ile karşıladım.

         ‘Eski vazifenize devama başlayınız…’

         Yıldırım Kemal benim bu sözümden sonra bir an durdu ve gene o güzel heyecanı ile:

         ‘Kılıcımı sallayarak İzmir’e önde girmek isterim. Beni en ilerideki bir alaya göndermenizi rica ediyorum…’

         Sevimli genci kırmak istemedim. Önce İkinci Tümen’e gönderildi, oradan da İkinci Alay’da vazifelendirildi. Aradan iki saat geçtikten sonra şahadet haberi geldi. Bu vatansever subayın arkasından gözlerim dolu dolu oldu. İzmir’e girdiğimiz zaman da babasının subaylarımızdan onu sorduğunu unutmak mümkün değildir ve Küçükköy istasyonuna onun adını vermekle hem babasını hem de arkadaşlarını teselli etmiş oluyorduk.

         İkinci Alay’dan Yüzbaşı Ayaşlı Raif Ali, 3.Alay’dan Teğmen İstanbullu Selahaddin, 5. Alay’dan Kırlarelili Asteğmen Mehmet Azmi de bu günlerin muhterem şehitleri olmuşlardı. (Fahrettin Altay, On Yıl Savaş ve Sonrası 1912-1922, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1. Baskı, Ocak 2022 İstanbul, sf. 317-318)”

         Ülkemizin düşman işgalinden kurtulmasında Teğmen Yıldırım Kemal gibi özverili, gözünü budaktan sakınmayan, canını doğup büyüdüğü topraklar için vermeye hazır gençlerimizin büyük payı var. Onlar olmasaydı ne özgürlüğümüz ne de bağımsızlığımız olurdu. Onların adlarını sonsuza dek yurt topraklarında yaşatmak, bizlerin bir yurttaşlık görevi olmalı.

                                                                                Adil Hacıömeroğlu

                                                                                27 Ağustos 2023

 


29 AĞUSTOS 1922 SALI

           “Büyük Taarruz’un dördüncü günü. Türk ordusunun başarısı, Yunan ordusunda çekilme, dağınıklık ve umutsuzluk devam ediyor. İsmet Paşa, Birinci Ordu ve Üçüncü Süvari Tümeni Komutanlıklarına, düşmanın Anadolu’da imha edilmesini emretti. Bunun için Yunan kuvvetlerinin telefon ve telgraf hatlarının kesilmesini, demiryolu ulaşımının engellenmesini, menzil kollarına baskınlar yapılmasını istedi. Yunan ordusunun tutunmasına engel olmak için Dumlupınar mevziinin arkasındaki Kaplangı Tepesi zapt edildi. Yunanlıların ön ve arkası kuşatıldı. Yunan askerleri arasında panik büyüdü. Yunan subaylarının dörtte üçü savaşa devamın faydasız olduğu kanısında. Trikopis, bazı savunma tedbirleri aldıktan sonra kuvvetlerin tek açık hat olan Çalköy’e çekilmelerini emretti. Uzun süre, yol bilen bir kılavuz arandı. Yürüyüş kolundan biri, zifiri karanlıkta Türk süvarisi zannederek iki kolordu karargâhına ateş açtı, karışıklık oldu. Trikopis grubunun durumu ümitsizleşti. Afyon Cephesi’ne yardıma çağrılan bağımsız Yunan Tümeni, çekilen Yunan Birinci Kolordusu’yla bağlantı kuramayarak Eskişehir güneyinde batıya doğru çekilmeye başladı. Yunan birliklerine, eldeki kuvvetlerin yeniden örgütlendirilmesi emredildi. Trikopis, ağır topların taşınması mümkün olmadığından namlu kapaklarının alınarak terk edilmelerini emretti. B Ordusu’ndan (İkinci Kolordu) kalan telsizin taşınmasını emretti. Fakat askerler onu da tahrip ederek bıraktılar. Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet Paşalar gece Afyon’da durumu gözden geçirerek saldırının şiddetle devam ettirilmesine, düşmanın durmaksızın kovalanmasına karar verdiler.

         Afyon’a bağlı Egret (İhsaniye) ile Kütahya’ya bağlı Kürtköy (Altıntaş) kurtarıldı. 28 Mart 1921’de işgal edilmiş olan İhsaniye, 7 Nisan 1921’de kurtarıldıysa da aynı yılın 14 Ağustos’unda yeniden Yunan işgali altına alınmıştı. Altıntaş da 13 Temmuz ve 14 Ağustos 1921 tarihlerinde işgal edilmişti.

         Londra’ya çekilen teller 1) İngilizlerin İstanbul Yüksek Komiseri Rumbold, Londra’ya üç tel çekti. Birincisinde Kemalist saldırının başladığını, Anadolu ile haberleşmenin kesik olduğunu haber verdi. İkincisinde Anadolu limanlarının yabancı gemilere kapalı olduğunu, bir İtalyan gemisinin de Antalya limanına sokulmadığını bildirdi. Üçüncüsünde ise Curzon’un önceki günkü sorusuna karşılık vererek Yunanlıların durumunu hafifletmek amacıyla Venedik Konferansı’nın mümkün olduğunca çabuk toplanmasını önerdi ve Yunan ordusunun Anadolu’yu boşaltmasına karşı olan görüşlerini tekrarladı. Önce, azınlıklar için garanti elde edilmesi gerektiğini bildirdi. 2) İngilizlerin Atina İşgüderi Mr. Bentinck, gizli telgrafında, İstanbul’un Yunanistan’a verilmesini savundu. Kral Konstantin’le Kraliçe Sophia’nın Ayasofya Kilisesi’nde kısa zamanda Bizans imparatoru ve imparatoriçesi tacını giymek için sabırsızlandıklarını anlatan Bentinck, ‘İstanbul’un işgalini sonsuza kadar devam ettirmek niyetinde değilse onu Yunanlılara devretmek, Doğu probleminin tek çözüm yoludur.’ dedi. 3) Şam Konsolosu Palmer, Curzon’a dört ay Anadolu’da kalmış Hamza el Gouth adlı bir ajanın verdiği bilgileri aktardı: Türk milleti ne pahasına olursa olsun barış istiyor. Subaylar ve liderler savaşı sürdürmek istiyorlar. Kemalist düzen koftur. Bir darbeyle çökebilir. Yeni bir Yunan saldırısı çabucak başarı kazanır.

         İran elçisi Mümtazüddevletle ile Fransız temsilcisi Albay Mougin, Başbakan Rauf Bey’i ziyaret ettiler.

         Zafer, Zonguldak’ta sevinç gösterileriyle karşılandı. Yeni Cami’de zafer için yalvarıldı. Adana’da gösteriler. Rus Konsolosu, Vali Refet Bey’i makamında kutlayarak ‘Bu, Şark’ın zaferidir.’ dedi. 

         Bahriye Nazırı Salih, Dahiliye Nazırı Ali Rıza ve Hariciye Nazırı İzzet Paşalar, Tevfik Paşa’nın başkanlığında toplanarak son durumu gözden geçirdiler.

         Hakimiyeti Milliye: Afyon zaferi sevkülceyş (stratejik), sevkiidare (taktik) ve gelecek harekatımız bakımından pek ehemmiyetli bir muvaffakiyettir. Dün bütün gün taarruzumuz devam etmiştir. Kahraman askerlerimiz Afyon’da en müstahkem mevkileri bir saatten az zamanda düşürmüşler ve külliyetli ganimetler elde etmişlerdir. -Yıkılan gurur. -Ey Türk yürü! Yürü ki, senin bu yürüyüşün tarihte yeni bir devir açıyor. Şark alemine saadet ve hürriyet temin ediyor. Yürü ki bütün İslamiyet gülsün. Yürü ki bütün Şark mesut olsun. Yeni Adana: Senelerden beri aziz topraklarımızı yangın yerine çeviren, kardeşlerimizi boğazlayan haydut ordusuna kahredici darbeler indiren ordumuzun büyük kumandanları Halaskârımızdan bir grup. Gazi Paşa, Fevzi, İsmet, Kazım, Ali İhsan Paşa ve Rauf Bey. Zafer yollarında. Açıksöz: Saldırının gelişmesi. Öğüt: Nur, zulmete galebe çalıyor. Peyamı Sabah: Afyon Cephesi’nde milli kuvvetler iki gün evvel taarruza geçtiler. -Ankara’nın sulh şartları nedir? Vakit: Ordumuz düşmana karşı geniş mikyasta bir taarruz hareketine başlamıştır. Kuvvetlerimiz, Afyon yakınlarındaki düşman mevzilerini işgal etmişlerdir. Haberleşme kesik olduğundan harp vaziyeti hakkında açık malumat almak kabil olmamaktadır. Mamafi, son Yunan tebliği, Yunanlıların telaşı, vaziyetlerinin iyi olmadığını göstermektedir. -Ahmet Emin: Son söz silahların… Neticeden nikbin olmak caizdir. Anadolu, taarruza karar vermişse kat’i muvaffakiyetin muhakkak derecesinde yakın olduğunu hesaplamış demektir. İkdam: Afyonkarahisar mıntıkasında müteaddid fırkalarla taarruz (Yunan resmi tebliğinden). -Atina’da hareketli toplantılar. Mezun erler ve subaylar işbaşına davet ediliyor. -Biz Anadolu’da mühim bir askeri hareketin başlamış olduğuna hükmedebiliriz. -Ankara mümessili, hareketin umumi olduğunu söylüyor. Papa Eftim Efendi, Anadolu Hıristiyanlarının hakikati anlayarak Türklere iltihak etmesini söylüyor. -Yakup Kadri: Ziya! Anadolu’nun her köyünde bir mektep ve bir aydın muallim olsaydı, Sakarya facialarının yüzde sekseninin önü alınabilirdi. Le Temps: Türk-Yunan cephesinde birkaç günden beri önemsiz hareketler olduğu gelen haberden anlaşılmaktadır. İleri: Trampet çalan temsili izci resmiyle: Kahraman milli ordumuzun taarruza geçtiği tahakkuk etti. Son dakikada vuku bulan istihbaratımız, ordumuzun kat’i darbeyi indirmek üzere bulunduğunu tebşir etmektedir. Gazilerimiz kat’i zafer yollarındadır. Nasrminallah. -Atina endişede. Ne yapacaklarını uzun uzadıya düşünüyorlar. -Başyazı: Taarruzumuz ve Yunan. Babalık’ta Mehmet Tevfik’in manzumesi: Ordumuz ilerlerken. -Afgan Heyet-i Sefaretimiz 100 günlük uzun bir yolculuktan sonra Kâbil’e vasıl oldu (26 Haziran’da). -Türkiye köy bankaları. -Afyonkarahisarı’nın istirdadı. Tevhidiefkâr: Çatalca’da iki Yunan alayı yine hududa yaklaştı. -Milli ordumuz taarruza başladı! Cenabıhak muzaffer etsin. Afyonkarahisarı’nda büyük kuvvetlerle taarruza geçtik (Yunan tebliğlerinden). -Afyonkarahisarı’nın istirdadından bahsediliyor. -Anadolu’nun bütün limanlarıyla münakalatının kesilmesi. -Milli ordu, taarruz harekâtına başladı. Yenigün: Şiddetli muharebelerin dördüncü günündeyiz. Harp harekâtı devam etmekte, ordumuz Hakk’ın inayetiyle pek büyük muzafferiyetlerin arifesinde bulunmaktadır. Afyon şimalinde pek büyük bir meydan muharebesine intizar olunmaktadır. Ordumuz 40 km. ilerlemiştir. -Dr. Tevfik Rüştü: İnkişaf. -Pazar ola Stratos. Düşman, taarruzu hatırından geçirmemektedir, demişti. -Düşman kuyudadır, boğuyoruz ve boğacağız. (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara-1996, sf. 607-608-609-610)”

         Büyük Taarruz’un dördüncü gününde savaş tüm gücüyle sürmekte. Yunanlıların direnci kırılmak üzere. Belirgin bir dağınıklık ve yılgınlık söz konusu düşman güçlerinde. Çözülmeler görülmekte. Çözülmeler yüzünden geri çekilme, kaçma isteği ağır basmakta düşmanda. Ordumuz, gece gündüz saldırılarını sürdürmekte.

         Yunan tebliğlerinin dışında çok fazla haber kaynağı yok gibi. Onlarda da yenilgiden açıkça söz edilmemekte. Ulusal direnişimizden yana bazı gazeteler, neler olduğunu üç aşağı beş yukarı tahmin etmekteler.

         Atatürk’ün kurduğu ve 10 Ocak 1920’de yayına başlayan Hakimiyeti Milliye (1934’te Ulus adını almıştır.) gazetesi: “Yürü ki, senin bu yürüyüşün tarihte yeni bir devir açıyor. Şark alemine saadet ve hürriyet temin ediyor. Yürü ki bütün İslamiyet gülsün. Yürü ki bütün Şark mesut olsun.” diyerek gerçeği ortaya koymakta. Ayrıca bu sözlerle Kurtuluş Savaşı’nın dünyadaki ezilen uluslara örnek olacağını vurgulamakta. Tüm ezilenlerin Türklerin bu başarısından gurur duyacakları da belirtilmekte ayrıca. Bu, Taarruz’un dördüncü gününde önemli bir öngörü. Bu öngörüde, Atatürk’ün payının olmaması düşünülemez. Çünkü Kurtuluş Savaşı’mızın ideolojisi, emperyalizm ve kapitalizme karşı; tüm ezilenlerin özgürlüklerine yöneliktir. Kurtuluş Savaşı önderleri, emperyalizme başkaldırırken yalnızca kendi ulusları için değil, tüm ezilenler için savaşmaktaydılar. Bunun içindir ki dünyanın ezilenleri Ankara’nın yardımına koştu. Kurtuluş Savaşı’mız aynı zamanda emperyalizme karşı ezilen dünyanın bir dayanışmasıdır. Ezilen uluslarla dayanışmanın örneğidir yüz günde Afganistan’a varan büyükelçimiz ve yanındakilerin yolculuğu.

         Dört gün kıran kırana süren savaşın düğümü, 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da Gazi Mustafa Kemal tarafından çözüldü. Düşmana en sert darbe vurularak topraklarımızdan söküldü. Düşmana kaçmak, Türk ordusuna da kovalamak düştü. Düşman kamyonlarla kaçtı, biz kağnı ve yalınayakla yetiştik onlara. Böylece yurt savunmasına olan inanç, emperyalizme bel bağlayanların belini kırdı.

                                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                                       29 Ağustos 2023

        

        

 

28 AĞUSTOS 1922 PAZARTESİ


         "Büyük Taarruz’da üçüncü gün. Türk subay ve erleri şevkle dövüşmeğe devam ediyor. Bugün de şiddetli çarpışmalar oldu. Yunanlılardan savaş araç ve gereçleri ele geçirildi. Yunan kuvvetleri yarıldı. Yunan Başkomutanlığı İzmir’e giden hatların korunmasını emrettiyse de Papulas bu emri alamadı. Birinci Tümen Komutanı Franko raporunda, zayiatın büyük olduğunu, erlerin savaşmak istemediğini, savaş süresince saftan ayrılma eğilimlerinin görüldüğünü bildirdi. Yunan ordusunun birlikleri arasında bağlantı kurulamadı. İsmet Paşa, Birinci ve İkinci ordulara emrinde, düşmanın savaşı nerede kabul edeceğinin belli olmadığını, amacın onu Anadolu içinde imha etmek olduğunu, çekilme yolunun kesilmesi gerektiğini bildirdi. Kocaeli Grubu Komutanlığı’na bölgesindeki harekatın gizli tutulmasını, yaklaşma yürüyüşlerinin geceleri yapılmasını, gündüzleri örtülü olarak saklanılmasını emretti. Yunanlıların ilk hatları tamamen ele geçirildi ve çekilme yolu tamamıyla tutuldu. Yunan ordusu Dumlupınar’da toplandı ve adım adım İzmir’e çekilme kararı aldı.

         Sincanlı (Sinan Paşa) kurtarıldı. Sincanlı 13 Temmuz 1921’de Yunan işgali altına girmişti.

         Başkomutan Afyon’a gitti. Yol kaybedildiğinden ondan sonra yola çıkanlar şehre daha önce vardı. Afyon yanıyor. Halk, kumandanlara sevgi gösterilerinde bulunuyor. Mustafa Kemal, Belediye dairesinde kaldı. Afyon halkı, şehirden geçen Türk askerlerine ikramda bulunmakta yarış etti. Yol kıyılarına dizilerek askere su, helva, pilav dağıttı. Afyon bir ana baba günü yaşadı.

         Mustafa Kemal’den Başbakan Rauf Bey’e. Düşmanın kaybı çok. Bizimki pek az. Askerlerimiz sevinçlidir. Yorulmak bilmiyorlar. Bu gece Karahisar’dayım. Halk şenlik yapıyor. Başkomutanlık ve Batı Cephesi karargahları Afyon’a taşındı.

         Almanya’dan satın alınıp Rusya ile Karadeniz’den vapurla Samsun’a, oradan uçarak dün Ankara’ya gelen iki uçak, Bolvadin ve Çay istasyonu arasındaki alana indi. Cephe komutanlığı Çay’daki uçak bölüğünün Afyon’a nakledilmesini emretti. Ordunun peşi sıra uçak bölüğü; sırası ile Uşak, Salihli ve İzmir’e alınacaktır.

         Başbakan Rauf Bey, Karahan’ın dünkü kutlamasına teşekkür etti. Barıştan sonra da iki ülkenin dostluk ve yardımlaşmasının daha da güçleneceğini bildirdi. Rus Elçisi Aralof, Azerbaycan Elçisi Abilof ve Fransız Temsilcisi Albay Mougin, Rauf Bey’i ziyaret ederek zaferden dolayı kutladılar.

         Yunan Hükümeti’nin işgal altındaki Türkiye topraklarında yaşayan 1903 doğumlu Rumları askere alma kararı Hacıanesti imzasıyla bugün emir olarak yayımlandı. Yunan ordusunda 35.000 Türkiyeli Rum, gönüllü olarak çarpışıyor.

         Hacıanesti’nin İzmir’deki genel karargâhında irtibat subayı E. Kazanidis, Batılı gazetecilere şöyle dedi: Mustafa Kemal, Ankara’da perişan olan saygınlığını pekiştirmek için bir savaş oyununa başvurmuştur. Kimbilir, belki de iki gün sonra esir Mustafa Kemal’i size burada takdim edebilirim.

         Savaş, Meclis’te konuşuluyor. Mustafa Kemal’in, iki gündür devam eden savaş, Afyon’un kurtarıldığı düşmandan çok sayıda esir ve ganimet alındığı konularındaki telgrafı okundu. Rauf Bey, Rus ve Azerbaycan Elçilerinin kutlamalarını Meclis’e bildirdi; orduya yardım ve başarı dileklerinin bildirilmesi kararlaştırıldı ve başarının devamı için dua okundu.

         Dün, sakin bir tatil geçiren İtilaf diplomatları, Türk saldırısını bugün de öğrenemediler. 1) İngilizlerin İzmir Başkonsolosu H. Lamb, 20 tarihli bir haberini tamamlayarak Yunanlıların Burhaniye İstasyonu’nu geri aldıklarını, Uşak’a 1500 kişilik bir takviye gönderdiklerini anlattı; gerçek taarruzun Uşak bölgesinde beklendiğini bildirdi. 2) Atina’daki İngiliz İşgüderi Mr. Bentinck, 1903 doğumluların askere alınma emrini telledi. 3) Lord Curzon, Vendik Konferansı konusunda Fransa’dan alınan cevabı, İstanbul Yüksek Komiserliği’ne özetledi. Yunan kuvvetlerinin Anadolu’yu boşaltmaları konusunda Fransa’nın ısrar ettiğini belirterek bu noktada Yüksek Komiserin görüşünü sordu. Belgrad ve Bükreş temsilciliklerine, Romanya ve Yugoslavya Hükümetlerinin Venedik Konferansı’na katılmak istemeleri üzerine, bu konferansın genel bir barış konferansı olmayacağını bildirdi. 4) Ancak geç vakit, Lamb, ilk kez kısa bir haberle 26 Ağustos günü Türklerin Uşak doğusunda demiryolunu keserek Afyonkarahisar’ı tecrit ettiklerini, hatta Afyon’un Türkler tarafından alındığını bile haber verildiğini öğrendiğini belirtti. Telgraf ancak yarın Londra’ya ulaşacak. Amerikan Yüksek Komiseri Amiral Bristol’un telgrafı: Türkler bütün cephelerde saldırıya geçmiş olduklarından, Anadolu ile bütün haberleşme kesilmiştir.

         İngiliz Gizli Haberalama Örgütü İstanbul Kolu’nun bugünkü raporuna göre, Mustafa Kemal başkanlığında bir komite bir İslam Kongresi toplanması konusunu görüştü. Kongrenin toplanma yeri olarak Afgan Elçisi Kabil’i, İran Elçisi Tahran’ı, Mustafa Kemal ise Ankara’yı veya Anadolu’nun başka bir kentini önerdi. Rapora göre konu, şimdilik ertelendi.

         Yeni Hayat dergisi ile Doğru Öz gazetesi, Ankara’da; Photo Fahne, Clarte, Umanite muhabirleri ile Üçüncü Enternasyonal’in iki muhabirine çay ziyafeti verdi.

         Halide Edip Afyon’da. Sokaklar, siyahlı insan çağlayanları ile doluydu. Mustafa Kemal Paşa’nın başında yüz güneş birden doğmuş gibi yüzü parlıyor. ‘İzmir’i aldıktan sonra artık biraz dinlenirsiniz Paşam, çok yoruldunuz.’ dedim. ’Dinlenmek mi? Yunanlılardan sonra birbirimizi yiyeceğiz.’ dedi. İkjnci gruptan iki isim söyleyerek, onların halk tarafından linç edilmeye layık olduklarını söyledi.

         Yunan Birleşik Genelkurmay Başkanı General Eksadaktilos, gazetecilerin sorularına cevap verirken Türk saldırısının sonucundan endişeli olmadığını söyledi. Bakanlar, Dışişleri Bakanlığı’nda toplanarak cepheden gelen haberler üzerine üç saat süren bir toplantı yaptılar. Toplantıdan sonra Savaş Bakanı Teotakis ile Eksadaktilos, saraya giderek Kral’a bilgi verdiler.

         Hakimiyeti Milliye: Dün bütün cephelerde ve bilhassa Afyonkarahisar mıntıkasında muharebeler muvaffakiyetle devam etmiştir. -Afyonkarahisar zapt edilerek çok esir ve ganimet alındı. -İzmir mebusu Tahsin: Ermeni davası kurbanları. Yenigün: Ordumuz, cephenin her noktasında düşman saflarını yardı. Düşman mevzilerini zapt ederek ilerlemekte. -Eskişehir ve Kütahya’ya Afyon’dan gidilir. -Son dakika: Müjdeleriz. Afyon’u aldık. Açıksöz: Bugünkü büyük müjde. -İ. Habib: İlerleyen orduya tebcil hitabesi. -A. Nuri: Hayyealel felah (Haydin kurtuluşa!) Öğüt: Kahraman Türk ordusu kumandanları en ileri hatlarda bir nefer gibi harp ediyor. -Ateşli bir sel gibi, işgal edilmiş diyarlara akan ordumuz. -Zaferimizin siyasi tesirleri. Yeni Adana’da kısa resmi tebliğ: Bazı düşman siperleri hücumla zapt edildi. -Yusuf İzzet: Anadolu’nun siyaset ve harp aslanları. -Başyazı: Mısır ahvali gittikçe karışıyor. Satveti Milliye’nin süslü çerçeve içinde manşeti: Mukaddes ordumuz istiklal cidalinin birinci zafer adımını atarak Afyonkarahisarı’nı işgal etmiştir. Akşam: Ordumuz, Afyonkarahisar cephesinde Yunan hatlarına taarruz etti. Karşı gazetelere göre Vezirhan işgal edildi. Kuvvetlerimiz Bilecik’in 10 km. yakınında bulunmaktadır. -Rumca gazetelerden Atina’nın tebliğleri. Bir savaş eğitimini gösteren resmin alt yazısı: Bu dakikalarda mukaddes gazilerimiz nasıl çarpışıyor? (Tel örgülerine süngü ile hücum) İkdam: Bilecik önünde taarruz başladı mı? Taarruz hakkında yeni bir haber yok, çünkü iki günden beri Anadolu yolları da kapalı bulunuyor. Yunan haberleri ise ancak geçen haftadaki hareketlere ait. -Venedik Konferansı’nda görüşmelerin esası. Istıranca’da Türkiye’ye iltica eden Yunan erleri. Peyamı Sabah: Atina askeri çevreleri, Mustafa Kemal’in harekâtına hiçbir ciddiyet atfetmiyorlar. -Taarruz hakkında yeni bir haber yok. Ali Kemal: Ankara efendileri akıllarınca bütün işgal edilmiş arazinin boşaltılmasını istiyorlar. Topla ve tüfekle bu davayı fasletmek iddiasını bir yana bırakıyorlarsa, Kuvayı Milliye ricaline düşen birinci vazife, mukadderatımızı, hilafet ve saltanatı temsil eden Babıâli’ye bırakarak çekilmektir. Vakit: Dün Anadolu’dan hiçbir haber gelmemiş, telgraf da çekilmemiştir. Bu, bir taarruzun başlamak üzere olduğuna delil sayılmaktadır. Atina’dan gelen telgraflar, Kocaeli çevresinde büyük mikyasta yığınakta bulunduğumuzdan bahsediyor. Babalık: Gazanfer ordumuz, bütün cephelerde taarruza geçti. -Nasrminallah ve fethi karip. -Muharebe başladı. -İsmail Zühtü’nün manzumesi: Dua. -Amerika matbuatı ve biz. Tevhidievkâr: Chicago Tribüne muhabirinin Anadolu izlenimleri: Halkın manevi kuvveti, hayret verecek kadar yüksektir. Bütün millet, senelerce harbe hazırdır. Anadolu hakkında hariçte açığa vurulan haberler hep yalandır. Kahraman ordumuz, taarruza başlamış addolunabilir. Taarruz kıtaatımız Bilecik’e bir saat mesafededir. İleri: Kocaeli’nde keşif taarruzu hareketlerimiz inkişaf etmektedir. Yunan askeri çevreleri telaş içindedir. -Cihan nazarında Yunanistan. Küçük Mecmua’da Ziya Gökalp: İnsan telakkisi. -Tarih usulünde şahitler. -Ajansın müjdesi (saldırıya geçildiğini bildiren 27 tarihli resmi tebliğ). (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara-1996, sf. 604-605-606-607)”

         Büyük Taarruz, tüm hızıyla sürmekte. Yunanistan’ı destekleyen Avrupalı büyük devletlerin ne olup bittiğinden haberleri yok! Cepheyle İzmir’de işgal karargâhı arasındaki iletişim koptuğundan Atina da ne olup bittiği ile ilgili sağlıklı bilgi alamamakta. Cepheden başta Ankara olmak üzere tün yurda kısıtlı bilgiler gelmekte. Bu nedenle savaş, dış etkilerden uzak seyrini sürdürmekte. Bunu da sağlayan Mustafa Kemal Paşa. Bu Büyük Deha, yaptıklarıyla adeta dünyaya savaş dersi verdi. Ordumuzun disiplini, yurdu kurtarma amacıyla birleştiğinden konan yasaklara herkes uymakta. Herkes, süngüsünün ucuna bakmakta.

         Atatürk’e olur olmaz söz söyleyenler, Kurtuluş Savaşı tarihini iyi okuyunuz. İyi okumak yetmez, iyi anlayınız. Bir ulusun küllerinden nasıl doğduğunun öyküsüdür Kurtuluş Savaşı.

                                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                                       28 Ağustos 2023

27 AĞUSTOS 1922 PAZAR


         “Afyon’da büyük bir saldırıya geçildiğini öğrenen Ankara halkı, uykusuz bir gece (26/27) geçirdi. Türk birlikleri, sabah saat dörtten başlayarak dalgalar halinde Yunan mevzilerine saldırdılar. Yunanlıların bir yıldan beri tahkim ettiği mevziler ele geçirilmeye başlandı. Yunan Birinci Kolordu Komutanı Trikopis, bazı birliklere, karşı saldırıya geçmelerini emretti. Ancak, değil karşı saldırıya geçmek, yerinde tutunmanın zorlaştığı, durumu iyileştirmenin imkânsız olduğu cevabını aldı. Afyon’un boşaltılması ve kuvvetlerin önceden tespit edilen yere çekilmesi emredildi. Telefon bağlantısı kesildiğinden emri bazı birliklere ulaştırmak mümkün olmadı. Ordu komutanlığı ise, fırsat düştükçe karşı saldırıya geçilmesini emretti. Trikopis, daha batıda bir savunma hattı tutmaya karar verdi. Afyon’da Hıristiyanlar, büyük bir paniğe kapıldılar. Dört beş bin Ermeni, İstasyon’a akın etti. Yunanlılar, Birinci Kolordu tarafından bırakılan malzemeyi imha ederek Afyon’u terk ettiler. Bütün Yunan mevzilerine şiddetli darbeler indiren Türk birlikleri, Afyon’a girdi. Yunanlılar, perişan halde Sincanlı ovasına atıldı. Süvari Kolordusu, Yunan çekilme hattına hakim oldu. Nurettin Paşa, Afyon’un alındığını Batı Cephesi’ne bildirdi. Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet Paşalar onu kutladı.

         İki anlamlı ölüm: 57. Tümen Komutanı Reşat Bey, Çakıl Tepe’yi emredilen zamanda alamadığı için intihar etti. O can verirken birlikleri tepeyi ele geçirdiler. Zayıf ve hastalıklı olması sebebiyle gönderilmiş olan Yıldırım Kemal, Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Bey’in karşısına çıkarak saldırı emrini alır almaz trene atlayıp geldiğini bildirdi, en ileri hatlarda çarpışan bir alaya verilmesini istedi. Yıldırım Kemal, iki saat sonra çarpışmada öldü.

         İlk zafer haberleri üzerine, yurdun her yanından Meclis’e, Başkomutanlığa, gazetelere, Hükümet’e tebrik ve sevinç telgrafları yağmaya başladı. Afyon’un alındığı haberi, cepheden merak ve heyecanla haber bekleyen Ankara’da bomba etkisi yaptı. ‘Tarifi mümkün olmayan bir sevinç ve tatlı bir heyecan içindeki halk, yedisinden yetmişine’ sokaklara döküldü. Havaya silahlar atıldı. Her adım başında ‘Yaşasın millet! Yaşasın milli ordu! Yaşasın Gazimiz!’ sesleri yükseldi.

         Rus Federatif Şuralar Cumhuriyeti Savunma Bakanı Karahan, Ankara Hükümeti’ne gönderdiği telgrafta, zaferi kutladı ve bu zaferin Rusları da sevince boğduğunu, kesin zaferin yakın olduğuna inandıklarını bildirdi. Afganistan ve İran Elçileri, Başbakan Rauf Bey’i ziyaret ederek zaferden ötürü sevinçlerini bildirdiler.

         Mustafa Kemal’in Meclis’e telgrafı: İki günden beri kesintisiz devam eden savaşlar sonucunda Afyon’u kurtardık. Esir, ağır ve hafif top ve her çeşit malzemeden ganimet çoktur. Kumandanlarımız sevk ve idarede düşman kumandanlarından üstündür. Meclis, Başkomutanlığa zafer diledi. Afyon’un alınmasından ötürü selam ve saygılarını bildirdi.

         İlk alınan esirlerden 20-30 kişilik bir kafile. İçlerinde Edirneli bir Rum berber, uzun süre Bulgar olduğunu ileri sürdü, sonra gerçeği söyledi. Türk ordusuna karşı çarpışan yerli Rumlar, İstiklal Mahkemelerince esir sayılmayarak idam ediliyor.

         Kayseri’den Batı Cephesine gitmekte olan Halide Edip Konya’da.

         Samsun’dan gelen iki uçak, Ankara üzerinde uçuşlar yaptı ve Samsun Müdafaa-i Hukuku’nun Meclis’e, Hükümete, basına ve bütün kurumları ile belde halkına bir bildirisini attı. Bildiride, sonuç olarak ‘Biz size deruni, boynu bükük yetimlerin hürmet ve ricalarıyla dolu tayyareler gönderdik. Siz bize İzmir ve Bursa’nın istirdadı haberini ne zaman göndereceksiniz?’ deniliyor.

         Fransız Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Poincare, Ankara Hükümeti’nin İçişleri Bakanı Fethi Bey’i kabul etti.

         Hakimiyeti Milliye: Başımıza 150 seneden beri yumruk inerken birbirimizle didişmekle meşgulüz. (Meclis’te söylenen bazı sözlere hücum). -Garbi Anadolu’nun mühim kısımlarını gösteren harita 35 kuruştur. -Dün sabahtan itibaren bütün cephelerde kahraman ordumuz düşmanla çarpışmağa başladı. -Kocaeli ve Menderes mıntıkalarında. Öğüt: Son söz yine silaha düştü. Fedakâr milletimiz için mukadder olan mesut günler artık yaklaşmıştır. -Samsunlular, ‘biz size tayyare gönderiyoruz, siz bize İzmir’i, Bursa’yı ne zaman vereceksiniz?’ diyorlar. Biz de onlara diyoruz ki, ‘Yakında…’ Yenigün: Kahraman ordularımız namus, istiklal ve vatan için dün sabahtan itibaren bütün cephede cani ve müstevli düşmanla çarpışmaktadır. -Başyazı: Söz silahındır! Açıksöz: Batı Cephesi’nde savaş başladı. Yardım Allah’tan. -Ziya Gökalp’in manzumesi: İngiliz’den sakın. Yeni Adana: Umum cephelerde harp başladı. İkdam: Bir taarruz hareketinin arifesinde miyiz? -Kocaeli, Afyon, Eskişehir bölgelerinde 25 tarihli keşif saldırıları. -Ekmekçi amele ile fırıncılar arasındaki anlaşmazlık, bir greve müncer olacak mahiyettedir. -Kayseri’de her hafta muntazam toplanan Türk Ortodoksları, Fener’e sığınmış olanları kendilerinden ayırıyorlar. -Yakup Kadri: Türkçe bir gazete, Rum ve Ermeni basını ile birlikte Ankara Hükümeti’nin çökmeye, dağılmaya doğru gittiğini yazıyor. Barış görüşmelerinin başlayacağı böyle nazik bir zamanda bu yayınlar, Kral Konstantin’e ve Hacıanesti’ye yarar. Peyami Sabah’ta Ali Kemal: Biz bugün iktisaden, içtimaen, fikren öyle geriyiz ki, Avrupa ile aramızda uçurum var. Sandığımız gibi zamanımızda istiklal, istikbal topla tüfekle kaim değildir. Vakit: Kocaeli Cephesi’nde ordunun başarılı bir keşif taarruzu. Bunu hakiki bir taarruzun takip edip etmeyeceğini gelecek yeni tebliğler gösterecektir. Tevhidiefkar: Konferans, Eylül’ün nihayetinde toplanacak. Fransa, İtalya ile hemfikir. -Milli ordu, taarruza mı geçiyor? Cephede darbelerimiz tekrar ve tevali etmeye başladı. Kocaeli mıntıkasında düşman mevzilerini hücumla zaptettik. -Şark Mahfeli’nin açılış töreni. İleri: Fransız Hükümeti, Anadolu’nun tahliyesi hususunda ısrar etmektedir. Konferansın toplanma tarihi, Devletlerce müzakere ediliyor. Venedik Konferansı hakkında Fransa ve İtalya hemfikirdir. -Taarruzun başladığına dair şehrimizdeki şayialar. Ordumuzun düşmana her cephede kat’i darbeyi vurabileceğinden emin bulunduğumuzdan, resmi tebligat beklendiğinden, bu şayialara önem vermemek kabil değildir. -Başyazı: Kahraman Anadolu: Anadolu’nun hakkı da, kuvveti de, hususiyle azim ve kararı da var ve ziyadeleşiyor. Babalık: Zelalet-i siyasiye numuneleri 2: (L. George’un nutku). İbrahim Şevki’nin manzumesi: Kemal’in ilhamı. -Enver Paşa sağ(!). -Enver Paşa’nın, kuvvetlerini geri çekmeleri için Ruslara verdiği 19 Mayıs tarihli ültimatom: -Yunan zulmü devam ediyor. (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara-1996, sf. 601-602-603)”

         Yukarıdaki alıntılara bakıldığında dönemin gazetelerinin çoğu, Büyük Taarruz’un başladığını henüz bilmiyor. Atatürk ve arkadaşlarının Ankara’ya gelir gelmez yayımladığı Hakimiyeti Milliye’de var Büyük taarruz haberi yalnızca. İlk bölümdeki alıntılar, daha çok cephede savaşan subayların anılarından alındığından Taarruz’la ilgili doğru bilgiler var. Taarruz, dünya kamuoyundan gizlendiği için kimsenin haberi yok olan bitenden. Anadolu ile İstanbul arasındaki telgraf hatları kesildiğinden İstanbul basını Anadolu’da başlayan Büyük Taarruz’u henüz öğrenmemişler.

         Gazetelerde günlük yaşamla ilgili haberler göze çarpmakta. İngiliz işbirlikçisi Ali Kemal hem Ankara’yı hem de Türk halkını küçümseyen yazılarını sürdürmekte. Türkler hakkında yazdıklarının bugün de bazı kişilerce savunulup dile getirilmesi rastlantı mıdır? Demek ki günümüzde de Ali Kemaller var. Her fırsatta kendi halklarını küçümseyip aşağılama yarındalar yeni Ali Kemaller. Her şey çok açık… Yeter ki tarihimizi gerçek kaynaklardan okuyup öğrenelim.

                                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                                       27 Ağustos 2023

 

TRABZON EKMEĞİNİN SANATA DÖNÜŞMESİ (Dinlence Yazıları-28)


Yıllardır Türkiye’yi batıdan doğuya, kuzeyden güneye dolaşmaktayım. Kent, kasaba, köy, dağ tepe, dere, göl, ova demeden giderim memleketimin her yanına. Yol boyunca ve yerleşim yerlerinde tabelaları kaçırmadan okurum. Kaçırdıklarım olursa çok üzülürüm. Önemli bir bilgiyi atlamışım gibi gelir bana. Yalnızca okur muyum? Doğaldır ki hayır! Tabelalarda, yazı dışındaki öğeler de ilgimi çeker. Bazılarında sanat yapıtı sayılabilecek nitelikte resimler bulunmakta.

İşyeri tabelaları aslında bir tanıtım aracı. Karayollarında kilometrelerce öteden sizi uyarırlar. Bunlar, genellikle konukevi ve aşevi tabelaları... Yoldaki kişinin gereksinmesi bilinir ve buna uygun yönlendirmeler yapılır. Bu da bir tanıtım ustalığı.

Türkiye’nin neresinde olursa olsun neredeyse her kentin girişinde gördüğüm, “Trabzon Ekmeği” tabelasına özel ilgi duyarım. Tabelanın baş yanında kocaman, yuvarlak, pişkin bir Trabzon ekmeği fotoğrafı ya da resmi bulunur. Tabeladaki ekmek, capcanlı durur, sanki fırından yeni çıkmış gibi. İnsanların çoğu tabeladaki ekmeği görünce sıcaklığını duyumsayıp canı çekmekte. Kişi, yolcu da hancı da olsa bu ekmeği alıyor.

Trabzon ekmeğinin piştiği fırına girdiğinizde aldığınız koku, iştah kabartmakta. Sanayiye, teknolojiye yenilmemiş geleneksel bir lezzetin kokusudur bu. Mayanın, odun ateşinin, unun, suyun kokusu… Bir de pişiren ustanın yeteneğiyle kattığı koku var. Ekmek pişirmek büyük ustalık. Herkesin yapacağı bir iş değil. Özellikle ekmeği oluşturan malzemeleri seçmek başka bir ustalık…Odun ateşi deyip geçmemek gerek. Söğüt, kavak gibi ağaçların odunlarıyla olmaz bu iş. Meşe odunu gerek. Isısı yüksek, harlı ateştir ekmeği ekmek yapan. Ateş, fırının her noktasını ısıtacak. Bu ısı, hemen geçip gitmeyecek.

Fırını yakıp ısıtmak ayrı bir ustalık… Fırının tavının ne zaman oluşacağını bilmek, büyük bir beceri… Hamuru, tavı gelmiş fırına zamanında atmalı. Pişen ekmeği de zamanında almalı fırından. Ekmeği yakmamalı. Az pişirip çiğ bırakmamalı. Ekmeğin pişme süresini ayarlamak da büyük beceri.

Trabzon ekmeği, geç bayatlamasıyla ünlü. Bayatlamışını, tazesi kadar severim. Bayatlamış Trabzon ekmeğiyle zeytin yemek, çok sevdiğim bir şey. Bunun yanında çay olmazsa olmazım.

Gezilerimde nerde olursa olsun Trabzon ekmeği tabelasını gördüğümde heyecanlanırım. Memleketimin, doğup büyüdüğüm toprakların kokusunu almak için fırına girerim. Bir ekmek alırım. Oysa günlük yaşamımda çok az ekmek yiyen biriyim. Ekmek alınca yanına tulum peynir ve tereyağı eklerim. Bir de demli çay oldu mu değmeyin keyfime.

Şunu belirteyim ki Trabzon ekmeğinin asıl tadını aldığım üç yer var. Vakfıkebir merkezde yol üstündeki fırın, birincisi. Bir de otobüs yolculuklarında Görele’nin Çavuşlu Beldesinde ekmek molası verilerek alınan ekmek var. Onun otobüse yaydığı koku, nerde var? Çocukluk ve gençliğimin eşsiz lezzetini söylemeden geçemeyeceğim. Of’taki Kalyon fırınının erişilmez lezzetteki ekmeği… Uzak diyarlardaki ekmekler de güzel oluyor; ancak havasından mı, yoksa suyundan mıdır bilinmez bu üç yerdeki ekmeğin tadı yok bunlarda.

Trabzon ekmeği, kentin önemli bir markası… Trabzonlu fırıncılar da bu markanın yaratıcıları… Trabzon ekmeğinin görünüşü, kokusu ve lezzeti bir sanat. Çoğu zaman insan ekmeğe kıyıp kesmiyor bile. Çünkü sanat yapıtının bütünlüğünü bozmak istemiyor. Ekmeği sanata dönüştüren ustalara saygı duymaktan başka ne yapabiliriz ki…

                                                                                 Adil Hacıömeroğlu

27 Ağustos 2023


26 AĞUSTOS 1922 CUMARTESİ


         “Türkiye tarihinin önemli bir dönüm noktası. Büyük Taarruz: Sabah saat 03’te ordugâhtan kalkan Başkomutan Mustafa Kemal, Genelkurmay Başkanı (Bakanı) Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Birinci Ordu’nun gözetleme yeri olan Kocatepe’ye geldiler. Gün ağarırken sabah saat 05’te gürültülü top atışlarıyla saldırı başladı. Ardından piyadeler ilerlemeye başladılar. Bütün cephede düşmanla temasa gelindi. Top atışları başladığı zaman Afyon’daki bir balodan üç saat önce dönmüş olan Yunan subayları şaşkınlık geçirdiler. Türk ordusunun süngü hücumuna kalkan bazı tümenleri ilk olarak 6.55’te Tınaztepe’yi, 9.00’da Belentepe’yi aldılar. 11.25’te Türkmentepe alındı. Sivritepe ve Kırcaarslan tepeleri bir ara Yunanlıların eline geçtiyse de sonra yeniden kurtarıldı. Türk kuvvetlerinin çökertmeye çalıştığı Yunan cephesinin uzunluğu 20 kilometreyi buluyor. Top sesleri Afyon’da bir gök gürültüsü gibi duyuluyor. Trikopis, Afyon’daki Yunan hastanelerinin boşaltılmasını ve Uşak’a nakledilmesini emretti. Nakil işi akşama kadar tamamlandı. Parçalı bulutlu ve rüzgârlı bir havaya rağmen Türk uçakları, 12 keşif uçuşu 4 hava çarpışması yaptı, 3 Yunan uçağına kendi hatları gerisine zorunlu iniş yaptırıldı, bir Yunan uçağı düşürüldü. (Birçok basılı yayından alıntı…)

         Kılıç Ali’nin anıları: Herkes telaş ve endişe içinde sabırsızlıkla haber bekliyor. Asker mebusların her biri aklına ve görüşüne göre mütalaa yürütülüyor.

         Batı Cephesi’nin diğer kısmında bulunan Seyitgazi’de de Türk ordusu Yunan kuvvetlerini oyalamak için saldırıya başladı.

         Meclis’in gizli oturumunda, Fevzi Paşa’nın saldırının başladığını bildiren telgrafı okundu. Başbakan Rauf Bey, bunun birkaç gün gizli tutulmasını istedi. Ordunun başarısı için dua okundu. Telgrafa verilen cevapta Tanrı’dan orduyu muzaffer kılması dileğinde bulunuldu.

         Başbakan Rauf Bey, halka ve memurlara hitaben bir bildiri yayımlayarak ordunun bu sabah bütün cephede saldırıya geçtiğini haber verdi; kurtuluş günlerinin yakın olduğunu bildirdi ve herkesin orduya yardım etmesini milli kavgadan övünç payına sahip olmasını rica etti.

         Yunan Dışişleri Bakanı M. Baltacis, Anadolu’daki orduyu ayakta tutabilmek için Yunanistan’ın Londra’dan kredi almak istediğini Atina’daki İngiliz temsilcisine açıkladı. İstek Bentinck’in teli ile Curzon’a iletildi.

         Meclis’in gizli oturumunda Pontos sorununu çözmek için alınacak tedbirleri hazırlayan komisyonun önerileri tartışıldı. Komisyon, halkın silahlandırılmasını, şüpheli kişilerin geçici olarak eşkıyalık bölgesi dışına çıkarılmasını, fiilen isyan edenlerin şiddetle takip edilip yola getirilmesini, şakiliğin nedenlerinin incelenip açığa çıkarılmasını, bunları sağlamak için Amasya ve Havalisi Takip Kuvvetleri Kumandanlığı kurulmasını öneriyor. Uzun tartışmalardan sonra bir kanun çıkarmak yerine gerekli tedbirlerin hükümet tarafından alınması görüşünü benimsendi.

         İstanbul’da Şark Mahfeli açıldı. Yüksek öğrenim görmüş kişileri, yüksek rütbeli subayları ve sanatçıları kabul edecek mahfelin açılışına bazı yabancılar da katıldı. Umumi Kâtip Fazıl Ahmet Bey, yaptığı konuşmada İstanbul seçkinleri için konuşup dinlenecek bir yere ihtiyaç duyulduğundan burayı açtıklarını, yabancı ziyaretçileri burada kabul edeceklerini ve kültürel çalışmalarda bulunacaklarını söyledi.

         General Harington, Çanakkale’de alayı ziyaret etti. Subaylar tarafından hediye edilen on adet gümüş trampeteyi teslim aldı. Yarın İngiliz ve Fransız mezarlığını ziyaret edecek olan Müttefik İşgal Kuvvetleri Kumandanı Harington, salı sabahı İstanbul’a dönecek.

         Anadolu’da Ortodoks Sadası’nın 3. sayısı: Ortodoks Konferansı Başkanı Filip’in Anadolu’dan İstanbul’a kaçan bazı metropolitlerin yerlerine vekil atayamayacaklarına ilişkin yazısı. Peyami Sabah’ta Ali Kemal: Düşmandan Düşmana: Kuvayi Milliye hariç ve dahilde yaptıklarıyla asla kazanmamış, kaybetmiştir. Ankara yardakçıları, Sevr’i tadil ettirdik diyorlar. Yapacağımız iş, İttihat ve Terakki’nin yaptıklarını unutturmaktı. Bu doğru yola girmekten bizi Ankara alıkoydu, alıkoyuyor. Ankara başımızda oldukça bu keşmekeşten bir hayır doğarsa, bilfarz, İzmir, Edirne kurtulursa seviniriz, çıldırırız, fakat aklen, irfanen bu mertebe yanıldığımız için yalnız kalemimizi kırmak değil, insanlığımızdan bile istifa eyleriz. Olaylar ispat edecektir ki biz yanılmış olmayacağız. İkdam: Fransa’nın Anadolu’nun tahliyesinde ısrarı. -Yunanistan henüz Venedik Konferansı’na davet edilmemişse de hazırlık görmekle meşguldür.- Londra’da Nihat Reşat Bey’le bir mülakat. Vakit: Dedeağaç serbest liman. Yunanlılar Bulgarları şimdiden susturmaya çalışıyorlar. -Anadolu’da muhtariyet ilan ettiler, idaresi Atina’dan icra ediliyor. Karagöz: Gunaris, iskeletten ibaret kalmış Kral’dan, askeri, mali, siyasi durumu konferansa göstermek için bizzat teşrif buyurmasını istiyor. -Yeni usul siyasetle herkes sulhu bulacak/Harp ejderi bundan sonra başını yolacak./Zan ederim kıştan evvel Yunanlılar savuşur… İleri: Venedik Konferansı hakkında devler arasında haberleşme olmaktadır. Fransa, Anadolu’nun tahliyesinde ısrar ediyor. Türkiye ve Yunanistan’a gönderilecek davetnameleri henüz tespit edilmediğinden devlet keyfiyeti tehir etmektedir. -Vehip Paşa, Roma’da tevkif edildi. Tevhidiefkâr: Fransa İngiltere’nin Konferans hakkındaki notasına cevap verdi. -Milli hükümetimiz konferansa ne gibi şartlar altında katılabilir? -Darıca’da yeni bir Yuna korsanlığı. 23 tarihli Ankara tebliği: Düşmandan yeniden bir miktar esir alındı. (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara-1996, sf. 599-600-601)”

         Büyük Taarruz’un başladığı 26 Ağustos 1922’de ülkemiz basın yayın organlarında yazılanlar yukarıdakiler. Yurdu kurtarmak için canını ortaya koyanlarla yazgısını işgal güçlerine bağlayanları görmekteyiz bu alıntılarda. Yoruma gerek var mı?

                                                                                Adil Hacıömeroğlu

                                                                                26 Ağustos 2023