Bölücü örgüt, acımasız eylemlerini sürdürürken örgütün siyasal destekçileri de boş durmuyorlar. Geniş bir propagandayla bağımsız Kürdistan için kamuoyunu ve siyasal koşulları uygun duruma getirmeye çalışıyorlar. Bir ulus yaratmanın köşe taşları hızla, planlı ve bilinçli bir biçimde döşeniyor. Tabi, ulus yaratılınca devleti oluşturmak da kolaylaşacak.
Ulus olmak için dil, kültür, tarih ve ülkü birliği gerekli. Devlet kurmak için de bir ulus ve o ulusa ait olan bir toprak.
Önce dilden başlanıldı işe. Ortak bir abece (alfabe) ortaya atıldı. Komşu ilçelerin bile birbirini anlamadığı bir “Kürtçenin” ortak bir dil olduğu savunuldu. Aynı coğrafyadaki bu dil farklılığının lehçe farklılıklarından kaynaklandığı ifade edildi. Oysa bir dildeki lehçe farklılıkları ayrı ve uzak coğrafyalarda ortaya çıkar. Bu da geniş coğrafyalarda konuşulan diller için geçerlidir. Örneğin, Anadolu, Azeri, Çağatay… lehçeleri gibi. Bunlar Türkçenin lehçeleridir. Lehçeler farklı da olsa bu durum, anlaşmazlığa neden olmaz. Bir Anadolu Türk’ü, diğer lehçeleri konuşanlara derdini anlatabilir ve onun da derdini dinleyebilir.
Dil ve abece olunca kültürün de var olduğu savunuldu. Ortak tarihsel kültürün temellerinin ta Medlere ve eski Mezopotamya uygarlıklarına dayandığı iddia edildi. Bugün Medlerin de eski Mezopotamya uygarlıkları olan Sümer, Asur, Elam, Akat, Babillilerin kültürü Ortadoğu coğrafyasında yaşayan herkesin ortak değeridir. Ayrıca Medlerin tarihsel mirasçılarının ve ardıllarının İranlılar olduğu da su götürmez bir gerçektir.
Kendilerince yarattıkları dil ve kültürden sonra ortak bir tarihin yaratılması işine geçildi. Med ve Mezopotomya’nın tarihsel dayanakları inandırıcı olmamasına karşın, bunların üzerine yeni kurgular inşa edilmeye başlandı. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet döneminde isyancı, ayrılıkçı ve işbirlikçi tüm Kürt liderler birer özgürlük kahramanıymış gibi topluma sunulmaya başlandı. Şeyh Sait’in, Diyarbakır’da idam edildiği yerde anılması ilginçtir. Bu anmalar sırasında söylenen sözler dikkat çekicidir. Burada Cumhuriyet’le bir hesaplaşma vardır. Dersim olaylarının aylarca gündemi meşgul etmesi rastlantı mıdır? Mustafa Muğlalı Kışlası’nın adının değiştirilmesi için kampanyalar başlatılması kendiliğinden gelişen bir olay mıdır? Bütün bunlar, bir tarih yaratmanın çabalarıdır. Öyle bir tarih ki mağduriyet ve masumiyete dayalı bir tarih. Şeyh Saitler yüceltilirken Diyap Ağalar unutturulmaya çalışılıyor. Neden? Çünkü o, Kurtuluş Savaşı kahramanı ve ulusal birliğimizin simgelerinden. Yunan ordusu, Sakarya Savaşı öncesinde Polatlı’ya kadar gelince bazı milletvekilleri başkentin, Kayseri’ye taşınmasını istediğinde “Buraya savaşmaya mı, yoksa kaçmaya mı geldik!" diyen Diyap Ağa, bölücülerin işine gelir mi?
Ne yazık ki Cumhuriyet’imizle hesaplaşma çabalarına, çok partili siyasal yaşama geçildikten sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim makamlarını işgal eden birçok siyasetçimizin de bilerek ya da bilmeyerek yön verdiklerini de söylemek gerekiyor.
Kürtçülerin ülküsü Büyük Kürdistan’dır. Ne kadar “Biz ayrılmayı düşünmüyoruz.” deseler de asıl amaçları ayrılmaktır ve kendi devletlerini kurmaktır. Özerklik tartışmalarının nedeni de budur. Dikkat edilirse tartışmaların kilit noktası özerkliktir. Bilinçli bir biçimde özerklik tartışmaları tırmandırılmaktadır. Bu konuda Yugoslavya ve Çekoslovakya modellerinin gündeme getirilmesi de bundandır. Bu modellerin ikisi de çökmüştür. Bu ülkeler dağılarak tarihin tozlu sayfalarındaki yerlerini almışlardır. Sonu açıkça belli olan modellerin, kurtarıcı formüller olarak ortaya atılması bilinçlidir.
“Demokratik özerklik formülasyonunu devlet kabul etmezse o zaman topyekûn bir direniş dönemine geçeriz.” Bu sözler, bölücü örgütün Kandil’deki lideri Karayılan’a ait. Özerklikten sonraki adımın bağımsızlık olduğunu herkes biliyor. İşte, bunun içindir ki bölücü örgüt bu konuya ağırlık verip tehditler savunuyor.
7 Temmuz günü BDP’nin TBMM’ye getirdiği öneri ilginçtir ve kurnazlıkla doludur. “Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 644 üncü sırasında yer alan 10/758 Etnik Nüfus yapısının araştırılması amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun 07.07.2010 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.” Durup dururken Türkiye’de il il, bölge bölge etnik kimliklerin kökenlerini belirlemek fikri nerden çıktı diye düşünebiliriz. Önerinin lehinde konuşan BDP sözcüsünün konuyu savunma gerekçesine bakalım. “Bildiğiniz gibi Türkiye demokratikleşme konusunda çok ciddi bir süreçten geçmektedir, her geçen gün demokratikleşme konusunda tartışmalar yürütmektedir. Dolayısıyla bu demokratikleşmenin temelinde aslında Türkiye’de farklı kimlik ve kültürlerin yok sayılmasıyla ve bunların tek kimlik, tek kültür üzerinde ifade edilmesiyle ne yazık ki bu sorunlar yaşanmaktadır. Türkiye’de gerçek anlamda bir demokrasi olacaksa, gerçek anlamda özgürlükler olacaksa öncelikle Türkiye'nin kendi coğrafyası içerisinde bulunan farklı kimlikleri, kültürleri, inançları ve bu inançlara mensup insanların ne kadar olduğunu, bunların sorunlarının ne olduğunu tespit etmesinin önemli olduğunu ve demokratikleşme açısından önemli olduğunu da düşünüyoruz.” Etnik kimliklerimiz belirlenmediğinden mi işsizlik artıyor? Yolsuzluk, bu araştırma yapılmadığı için mi önlenemiyor? Bu önerinin asıl amacı nedir?
Asıl amaç, sözde Kürdistan’ın coğrafi sınırlarını belirlemektir. Bölücüler Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden söz ederken sürekli olarak “Kürdistan” sözünü kullanıyorlar. Irak’ın kuzeyine de “Güney Kürdistan”. Amaçları denize ulaşmaktır. PKK’nın eylemlerine baktığımızda bunu açıkça görmekteyiz. Karadeniz ve Hatay bölgelerinde yapılan eylemlerdeki amaç budur. Yoğun göç alan illerimizde bu etnik köken araştırması yapıldığında ve buralarda yaşayanları da Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Gürcü, Boşnak, Alevi (Ne yazık ki bazı bilgisizler, Alevilik’in farklı bir etnik köken olduğunu düşünüyor.), Arap, Rum, Ermeni… birinde ve birkaçında Kürt nüfusun çok olduğu görülürse buranın da “Kürdistan” olduğu savıyla ayağa kalkacaklar. Amaçları milleti bölebildikleri kadar bölüp Türk nüfusu azınlık durumuna düşürmek. Bu yaklaşımlar, Türkiye’yi Balkanlaştırır, bitmez tükenmez acıların girdabına sokar.
Bölücülere en güzel yanıtı yıllar önce Dersim mebusu Diyap Ağa bakın ne güzel vermiş: “Efendiler, kusura bakmayınız, ben ihtiyarım. Hepimiz biliyor ve söylüyoruz ki; dinimiz ve diyanetimiz, aslımız, neslimiz hep birdir. Bizim içimizde ayrılık, gayrılık yoktur. İsmimiz de, dinimiz de Allah’ımız da birdir. Başka ne diyeyim. Hepinize söz yetiştirmeye ben takat getiremem. Hepimizin halimize göre söyleyeceğimiz sözlerimiz vardır. Hele bu haller bir düzelsin de ondan sonra daha çok konuşuruz. Bendeniz ihtiyarım, kusura bakmayınız. Murahhaslarımız haklarımızı kurtarmaya Avrupa'ya gidiyorlar Allah yardımcıları olsun. Hamdolsun gidenler dinini diyanetini bilen adamlardır. Zaten hepimiz biriz ve kardeşiz. Ama düşmanlar bizi birbirimize saldırtmak için tuzaklar yapıyorlar. Sen şöyle, ben böyleyim diye. Ne yaparlarsa nafile, biz hep kardeşiz. Birisinin beş, bir diğerinin on oğlu olur. Biri Hasan, biri Mehmet, biri Ahmet, bir Abdullah’tır. Fakat hepsi insandırlar. (3 Kasım 1922, TBMM)” İşte, işin gerçeği bu, hepimiz insanız ve bu yurdun çocuklarıyız. Bu yurdun bölünmesi, burada yaşayanlara acı çektirir. Bizi parçalamak isteyen emperyalist güçler ise güç kazandırır.
Adil Hacıömeroğlu
8 Temmuz 2010
Not: 12 Temmuz 2010 tarihli Ulus Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazılarımı http://adiladalet.blogspot.com ‘dan okuyabilirsiniz.
Emperyalizm kural sınır tanımıyor. sadece kendi çıkarını düşünerek plan yapıyor ve hareket ediyor.
YanıtlaSilIrak'a "demokrasi" getireceğim dedi birbuçuk milyon Iraklıya soykırım yaptı.
Barzani ve Talabani, CIA'nın maaşlı memuru.
10.7.2010 tarihli Takvim gazetesinde önemli bir haber var: "Barzani'nin şirketleri CIA'da".
Mustafa Kemal Atatürk ne diyor: "Bağımsızlık Türk'ün karakterinde var. Ya bağımsızlık ya ölüm"
Madem sınır belirlemeye çalışılacak. Peki o zaman bizde onlara sınırın dışında Türklerin yaşadıkları bölgelerden çıkın dersek hata mı yapmış oluruz. Asla kendileri istediler ve sahip oldular. Bu kadar. Madem ki bugüne kadar bizlerle kaynaşıp yaşamak onlara yetersiz geldi. Bizde olur deriz sonuca. Türkiye'ye girmek için de vize beklerler o zaman. İzmir'miş, İstanbulmuş yok efendim Ankara veya tatil beldeleriymiş artık buraları rüyalarında görürler. Kaşınanı kaşırlar. Duygu Korkmaz.
YanıtlaSilAyas;
YanıtlaSilSiyasal iktidar sorunu, her sınıfın, sömürücü sınıfların da birincil hedefi ve amacıdır. Eğer bugün AKP iktidarının "servetin el değiştirmesi"ni sağladığından, kendi "yandaşları"nın zenginleşmesinden söz ediliyorsa, bunu gerçekleştirebilmesinin tek nedeni siyasal iktidarda oluşudur. Ve herkes çok iyi bilmektedir ki, AKP, siyasal iktidarı kaybettiği andan itibaren yok olmaya mahkumdur.
Yine Kürt ulusal sorunu siyasal bir sorundur ve çözümü siyasetten geçer.
Adil bey güzel yazınızla tüm sorunları dile getirmişsiniz. Çok teşekkürler. Elinize sağlık.
YanıtlaSilBizi bize kırdırmaya, ayrıştırmaya, bölmeye çalışanlar İktidar kanalıyla emperyalistlerdir.
Irak ve gazze buna örnektir. Topraklar el değiştirdikçe buna zemin oluşmaktadır. Türk ulusu tümüyle kardeştir. Büyük bir ulustur. Türk ulusu bölünmeyerek, emperyalistlerin tuzağına düşmekten kurtulmalıdır. Gün bir olma ve birlik olma günüdür.
Özellikle SSCB'nin yıkılışından sonra tek güç kalan ABD ve yandaşları AB Türkiye ve Ortadoğu ile ilgili planlarını daha çabuk ve daha net uygulamaya başladılar.Tam uluslaşamamış Araplar gibi tam uluslaşamamış Kürtlerin de kontrolü kolay onlar için.Aslında insan için değil,petrol,meden ve stratejik noktalar için insanlar birbirne öldürtülüyor çağdaş geçinen Batı kanlı ellerini ovuştururken,hırsa kapılmış Kürt aydını bunu görmezden geliyor.Bu ülkenin bölünmesi emperyalistlerden başka kimsenin işine yaramaz aslında.Gerçekleri vurgulayan yazınızı ilgiyle okudum,kaleminize sağlık Adil Bey.
YanıtlaSilSayın Adil Bey, Yazınızı ilgiyle okudum,kaleminize sağlık.Tarih tekerrürden ibarettir.Yüzyıllardır biliriz ki bir ülkeyi yok etmek için önce bölmek gerekir.Böl ki yönetesin...BOP eşbaşkanımız tüm sorumluluklarını yerine getirmeden gitmeyecek görünüyor. Ne acıdır ki muhalefet edecek tek bir parti de kalmadı.Tekrar bir Kurtuluş Savaşı başlatmak için umarım çok geç kalmayız.Lütfen Gençliğe Hitabeyi tekrar tekrar okuyalım.
YanıtlaSil70 li yıllarda gelişme tohumlarını eken kürtçülük hareketi özgürlükler adı altında başlayıp büyük kürdistan olayı gündemimize tam otrrmuştur bunun hesabını elbet siyasiler verecektir saygılarımla..
YanıtlaSilMaalesef ki şu an hükümet eden ziyniyette bu işlere çanak tutmakta,hatta önlerini açmak için hamleler yapmaktadır.Biz vatan severler olarak birlik ve beraberliğimizi sağlar ve karşılarında
YanıtlaSildik durursak buna engel olabiliriz.Parça parça durursak onları onları umutlandırırız..Saygılarımla.
herşeyiyle doğru bir değerlendirme eline ve düşüncelerine sağlık hala göremiyenler bırakalım geçmişi 1984'ten beri daha neyi görecekler acaba ? İşimiz gerçekten zor ve süreç çetin. Uyuşmuş beyinler son noktada eyvah derlermi yinede şüpheliyim. Midesinden,kesesinden başka bir şey düşünmeyen o kadar insan varki çevremizde Av.Uğur Efil
YanıtlaSilMehmet Sezer Katılıyorum.Ulusal vatandaşlıkla oynanmasın.Anayasal vatandaşlık ve çok hukuklu vatandaşlık tanımı sonuçta birlikteliği deler ve ayrışır.Türklük toparlayıcı bir kavmiyet yada kültürel birleşmeyken anayasal sıfatlı yurttaşlık ayrıştırıcı ve çok hukuklu ve yerelli bir anlayışı getirir.
YanıtlaSil9 saat önce · Beğen · 2
yaklaşık bir saat önce · Beğen · 1
Mehmet Sezer Beynini KÜRESEL GÜÇLERE TESLİM EDEN GÜYA LİBERAL VE demokrat geçinenler ULUSAL BİRLİKten niye bukadar rahatsızlar ki?Türk olmak ve öyle sanmayı ırkçılık olarak görüp TÜRK MEDENİYET VE EGEMENLİK ZIRHINDAN rahatsızlar.TÜRKÇE konuşan halklar yok mu,OĞUZLAR,TATARLAR,TÜRKMENLER,UZBEKLER,UYGURLAR,KAZAKLAR,KIRGIZLAR VS DÜNYANIN 5.BÜYÜK KAPSAYICI kitlesel dillerini konuşuyorlar.Halkların KARABUDUN olarak çok değişik etnisitelerden gelmesi çok çok olağandır.İlla yerel dillerin ve antik halkların canlandırılması gerekiyorsa dünyada 5000 üzerinde yerel dil vardır amma sadece egemen 180 civarında devlet vardır çoğunun dilleri de kapsayıcı ana dillerdir.İşte bu kapsayıcı ve kolaylaştırıcı yapıya karşılar maksat bölünme ve parçalanma apaçıktır.yörük