Yaşam Döngüsü Sergisi’nin İstanbul’a geldiğini duyunca gezmek için heyecanlanmaya başladık. Bu sergiyi bir an önce görmeliydik. Okuduklarımız ve televizyonlarda izlediklerimiz, heyecanımızın nedenini oluşturuyordu.
Serginin mucidi ve yaratıcısı Alman tıp adamı, Dr. Gunther von Hagens. Ölü bir insan bedeninin sonsuza kadar çürümeden kalmasını sağlayan plastinasyon yöntemini de bulan ve uygulayan bilim adamı. Serginin özgün adı, Body Worlds. Dr. Angelina Whalley, Body Worlds sergilerinin kavramsal planlayıcısı ve tasarımcısı.
Sıcak bir İstanbul gününde, serginin yapıldığı Modern Sanat Müzesi’nin yanındaki Antrepo-3’ün yolunu tuttuk. Ölü bir insan bedeni; insana bir burukluk, hüzünle karışık bir soğukluk verir. Çocukluğumuzdan beri ölülere karşı birtakım koşullanmalarımız vardır. Bu duygularla ve nasıl olsa kısa sürede gezeriz, düşüncesiyle içeri girdik.
Sergiyi gezmeye başladığımızda farklı bir dünyada olduğumuzu anladık. İnsan bedeninin, usta ellerde yaratıcı bir zekâyla üstün bir sanat yapıtına dönüşmesini hayranlıkla izledik.
Sergide, insanın ana rahminde oluştuğu ilk gününden itibaren serüveni izlenebilir. Cenin halindeki insan yavrusunun, anne karnındaki duruşu ve gelişimi ayrıntılarıyla incelenebilir.
İnsanın tüm organlarını sergide görmek olanaklı. Sigara içen bir kişinin akciğeriyle içmeyeninkinin karşılaştırılması ise mükemmel. Özellikle sigara içenlerin görmesinde yarar var. Yine aşırı alkol tüketen birinin karaciğerinin ne hale geldiği de görülebilir.
İnsan vücudunu, her türlü etkinlik içinde bu sergide görmek mümkün. Spor yapan birisiyle yapmayan birisinin kaslarının gelişimi burada açıkça gözlemlenebiliyor. Dövüş sporları yapanların vücutlarındaki hasarları da görme olanağı var.
Derinin, vücudumuzu saran mükemmel bir koruyucu olduğunu, önemini ve bedenimizin en ağır organı olduğunu bu sergide öğrenebiliriz. Beyin, kulak, göz, mide, cinsel organlar, kalp, akciğer, karaciğer, dalak, pankreas, diyafram, böbrek, kas, kemik, lif, sinir, damar, bağırsaklar, gırtlak, guatr, eklemler, kıkırdaklar… insana ait tüm organlar ve ayrıntıları, işlevleri görülebilir. İnsan anatomisinin gizemli ve olağanüstü özellikleri bir bir anlatılıyor.
Basketbol, Amerikan futbolu oynayanlarla karate, jimnastik yapan sporcular, satranç oynayan, dans eden, ata binen, resim yapan insanların vücutlarının nasıl bir hal aldıklarını ve kaslarının durumlarını merakla izliyor insan.
Duvarlardaki ekranlarda çeşitli alanlarda bilgilendirici görseller var. Bunlardan en ilginci ise kolesterolün, damarları tıkayarak kan akışını önlediği görseldi. Yine sergide doğru beslenmenin gerekliliğini ve önemini anlatan “Ne yersen O’sun.” sözü ise belleklere kazınacak cinsten. İnsan dilediğinde sağlıklı ve uzun bir ömür yaşayabilir. Yine dilediğinde yaşına ve yaşadığı koşullara bakılmaksızın olağanüstü yaratıcı yapıtlar verebilir.
“İnsan bedenini anatomik bir hazine, büyük bir harika olarak görüyorum. Bu evrim, mühendislik ve zekâ harikası beni şaşırtmaya devam ediyor ve henüz tüm sırlarını bana açıklamış değil. (Hürriyet, 13.06.2010)” diyor Von Hagens. Serginin bazı çevrelerde, 'sanat eseri' olarak değerlendirilmesine yanıtı ise “Ben insan bedenini güzelleştirerek sergiliyorum. İnsan anatomisi işi, sanat olarak değerlendirilemez. Ancak 'başyapıt' olarak değerlendirebilirsiniz.” oluyor. Evet, insan bir başyapıttır, yeter ki kendisi de bunu fark edebilsin.
“Bedenin gözü görmez oldukça ruhun gözü daha iyi görür. (Eflatun)” Ne kadar güzel bir söz değil mi? İnsan ruhu, kötülüklerden, bedensel açgözlülüklerden, dünyevi basit isteklerden/hırslardan arındığında yaşam daha da güzelleşip anlam kazanıyor. Bu sergiyi gezerken ruhsal ölümsüzlüğün yanı sıra bedensel ölümsüzlüğün de bir sergide bile olsa olabileceği düşüncesine kapılıyorsunuz.
“Kimse sırf belirli yaşa gelmekle yaşlanmaz. Bizler ideallerimizden vazgeçerek yaşlanırız. Yıllar teni buruşturabilir, ama öğrenme isteğimizden vazgeçmek ruhu buruşturur. (Samuel Ullman)” O zaman kahve köşelerinde pinekleyerek yaşama havlu atmış İstanbullular ve yapacak bir şeyim yok diyen kadınlar, erkekler, gençler bu sergiyi gezin ki ruhunuz buruşmasın. Her yaştan insanın çoluk çocuk gezebileceği güzel, eğitici bir sergi, kaçırılmamalı.
Sergide on bir bin beş yüz kadavra kullanıldığını öğrenince şaşırdım. Kadavraların hepsi gönüllü bağışçı, ancak ölüm nedenleri açıklanmıyor. Yani insanların ölüsü bile bilime, sanata hizmet ediyor. Ülkemizde sanata tüküren siyasetçileri, bilimsel gerçekleri dogmatik düşüncelere dayanarak izah etmeye çalışan bir kısım sözde bilim adamını gördükçe bu sergiyi yaratanları kıskanıyorum.
Adil Hacıömeroğlu
9 Haziran 2010
Not: 12 Temmuz 2010 tarihli Kent Yaşam Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazılarımı http://adiladalet.blogspot.com ‘dan okuyabilirsiniz.
Yazıyı ilgiyle okudum. Çünkü ölülerin konu olduğu sergi nasıl olurda ilgi çeker diye düşünmüyor değilim. Yazarımız sergiyi çok güzel anlattı bizlere. Zaman yaratıp bu sergiyi gezmeyi çok isterdim. Serginin mucidi ve yaratıcısı Alman tıp adamı, Dr. Gunther von Hagens'i takdir ediyoruz. Diğer yandan ülkemizde yaşanan ve hızla geri geriye doğru yol almamız ilim ve bilim adına utanç verici. Gönül isterdiki Cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki gibi büyük bir hızla ilerleyebilelim. Ama hiçbir isteklerimiz gibi olmuyor. ÇEKİRGE
YanıtlaSilSergiyle ilgili gözlemler çok güzel aktarılmış. Aklıma İbni Sina'nın hayatı geldi. Hele hele yaşadıklarını hatırlamak insanın yüreğini acıtan, burkan şeyler.Çelişkilerle ve de bilim adamına sırtını dönmeyle ancak bugünlere gelebildik. Yarına Allah Kerim.??
YanıtlaSilYazınız çok harika ve açıklayıcı olmuş Adil bey sizi araştırmalarınızdan ve yazılarınızdan dolayı tebrik ediyorum. İnsanlığa çok büyük hizmetler veriyorsunuz. Aydınlatıcı bir arkadaşsınız. Ufkunuz ve yolunuz açık olsun. Başarılar sizinle olsun. Biz de gurur duyalım sizinle.
YanıtlaSilİnsan vücudunun aslında sadece bir organizma olduğunu ama aynı zamanda kusursuz çalışan karmaşık bir sisteme sahip olduğunu görmek insanı değişik duygulara sürüklüyor. Sergide araya serpilmiş hayvan vücutları da “Aslında yok birbirimizden farkımız” hissi uyandırıyor.Duygularımızın,aklımızın ne büyük nimet olduğunu hatırlamak önemli.Sağlıklı yaşamayı ya da yaşamamayı seçmek elimizde...Paylaşımınız için teşekkürler,mutlaka zaman ayrılmalı ve ziyaret edilmeli,kaleminize sağlık.
YanıtlaSilÖyle güzel anlatmışsınızki, bir çırpıda insanların yapabileceklerini yapamıyacaklarını bile hissettirebilmişsiniz.Adı bile soğuk olan bu sergiyi sıcak bir atmosferde bize gezdirdiğiniz için teşekkürler.Evet dediğiniz gibi insan vücudu süper bir elektroteknik makine .Binlerce belkide milyonlarca sene önce üretilmiş ve biz halen daha sırrını cözememişiz.Böyle bir makineye sigara ,alkol gibi,etkilendiği kötü duygu ve düşünce atmosferinde tutmaya hakkımızda yok doğrusu.Adil bey bey emeğinize sağlık.
YanıtlaSilTeşekkürler Adil bey....sağlık eğitimi almış biri olarak onlar bana yabancı değil.....ama herkezin,özellikle yönetenlerin öyle bir sergiyi gezmesi ne iyi olur.....çünkü kendimizi daha iyi sorgulayabiliriz.....her bakımdan.....belki o zaman insanlığımızı artılar katabiliriz.....saygılar.....Fatma öztürk
YanıtlaSilBu sergiyi çok büyük bir hayranlık ve şaşkınlıkla gezmiştim.Öğrencilerimi götürmüştüm , onları kollamak adına yeterince inceleme yapamamıştım .Ancak görebildiklerim hala şaşırtır beni... En çok da insan yavrusunun gelişim aşamaları çok etkileyici idi... Sizin de dediğiniz gibi kenar köşede oturup vakit öldüren insanların hayatı sorgulaması için çok etkili olur , tekrar sergilense ... Kaleminize sağlık öğretmenim , güzel bir hatırlatma oldu ...
YanıtlaSilİnsan vücudu kainatın adeta nüvesi. Vücud hücrelerden(atomlardan) oluşuyor. Atomun kütlesinin %99,99 çekirdeğinde,hacminin %99,99 ise elektronlarla çevrili kısımı teşkilediyor. Yani aslında insan vücududa,kainat gibi boşluktan oluşmuş. Ama birbirimize baktığımızda,bir nevi illizyon gibi,birbirimizi katı cisimler olarak görüyoruz. Bu durum ancak,varlığın gücüyle açıklanabilir.
YanıtlaSil