Toplumumuzda ayrılıkçılığın, bölünme
eğilimlerinin, siyasal kutuplaşmaların yoğun yaşandığı bir dönemden
geçmekteyiz. Böylesi koşullarda insanlar genellikle umutsuz olur, gelecekle
ilgili düşler kurmazlar. Umudun tükenmekte olduğu bu anlarda, ufukta bir ışık
belirir; içiniz ısınmaya başlar, o ışık gittikçe çoğalır, birden karanlıkların
aydınlanmakta olduğunu görürsünüz. Yok olan düşler birden canlanır;
bedeninizde, tininizde bir canlılık duyumsarsınız.
Haziranın ikinci haftasında orta yaşı geçmesine karşın gençlik ateşini yitirmemiş, Cumhuriyet’imizin aydınlığının sonsuza dek Türkiye topraklarını aydınlatması için yorulmadan savaşım veren bir arkadaşım, elinde bir dosya ile mutlu ve coşku dolu bir yüzle, gururla yanıma geldi. Karşılıklı birer bardak çay içecek fırsat bulamadan kendimi onunla dosyadaki kâğıtların içinde buluverdim. Heyecanlandım, gururlandım, ülkemle ilgili hiçbir zaman tükenmeyen umudum daha da çoğaldı. TGB üyesi gençler, Diyarbakır’ın Bismil İlçesi’nin Aslanoğlu Köyü’nün harabe olmuş ilköğretim okulunu onarmak için bir çalışma başlatmışlar. Dosyada her şey ayrıntılı olarak belirtilmiş. Mali bilânço çıkarılmış, en küçük ayrıntılar bile atlanmadan. Aslanoğlu köylülerini, toprak ağalığına karşı verdikleri savaşımdan daha önce tanıyordum. Güneydoğu’nun vahşi feodalizmine karşı nasıl amansız bir savaşın içinde olduklarını biliyordum. Bu nedenle de hep saygı duydum bu hak savaşımına. Çünkü ağalık düzeni yıkılmadan Ortaçağ karanlığının yok olması olanaksız. Aydınlık bir Türkiye’nin kurulması da ancak Ortaçağ kurumlarının ortadan kaldırılmasıyla olur.
Unutmadan söyleyeyim ki Basmil Türklerinden adını alan bu güzel ilçeye ağalık, topraksızlık Ortaçağ zorbalığı yakışır mı hiç? Adını Atatürk’ün koyduğu bakırın diyarı, yani uygarlık ve sanayi kenti Diyarbakır’ın ağalıkla anılması çok üzücü bir şey.
Gelelim, TGB’nin okul yapım işine. İşçilik gençlerimizden... Araç, gereç, yapı gereçleri ve kütüphanenin kurulması için ne kadar harcama yapılacağı hesaplanmış; bu konuda gönlü Cumhuriyet ışığıyla aydınlanmış yardımseverlerin bağışları bekleniyor. Yapım işinde öncelikle kütüphanenin düşünülmesi, işin en güzel yanı. Kitabın girdiği, okunduğu, başköşede olduğu yerde kötülükler yok olur. Gençlerin kütüphane konusundaki duyarlılıkları göğsümü kabarttı.
İşçiliği gençler dönüşümlü olarak imece usulü yapacaklar. Yaz dinlencelerini bu işe adamışlar. Onlar için önemli eğitici bir okul, bu çalışma. Okul yapım işiyle hem ülkemizin diğer gençlerine örnek olurlarken hem de önemli bir yaşam deneyimi kazanacaklar. Anadolu’nun sorunlarla dolu bir bölgesinin dertle yüklü bir köyünde “yaşam okulu”nun eğitiminden geçecekler.
Gençler işe: “Türkiye’nin birliğine harç koyuyor, Bismil Aslanoğlu Köyü’nde okul yapıyoruz.” sloganıyla başlamışlar. Türkiye’nin birliğinin, emek ve aydınlanma mücadelesinden geçtiğini defalarca yazdık, söyledik. Ağalığa karşı mücadelelerinde, ellerinde Türk bayraklarıyla “Yıkılsın ağalık, yaşasın Cumhuriyet!” şiarını haykıran Aslanoğlu köylülerinin bu erdemli mücadelesi, ne yazık ki basınımızda fazla yer bulamadı.
TGB’li gençlerin konuyla ilgili bildirilerinden bir bölüm aktaralım: “Diyarbakır’ın Bismil İlçesi’ne bağlı Aslanoğlu Köyü 2005 yılından beri toprak ağalığına karşı mücadele ediyor. Bölgenin toprak ağası, haksız bir şekilde Aslanoğlu Köyü’nün çevresinde bulunan ve köylülere ait olan toprakları zor kullanarak aldı. Köylüler, toprak ağasını dava etmelerine ve yasal süreci başlatmalarına rağmen henüz bir sonuç elde edemediler. Ağa ise köylülerin bu haklı mücadelesini zorla bastırmaya çalışmaktadır. Yasa tanımayan ağa, köye defalarca baskın düzenlemiş ve bu baskınlar sırasında dört köylü öldürülmüştür. Çünkü bilmektedir ki Aslanoğlu köylüleri başarılı olursa hem kurulu çıkar düzenleri bozulacak hem de terörün sosyal-ekonomik zemini ağır yara alacaktır. Biz de üniversite öğrencileri olarak Aslanoğlu Köyü’nü yalnız bırakmıyoruz. Köyün ilköğretim okulunu eğitime elverişli hale getireceğiz ve bu cesur köyün zeki çocuklarına, sizin de desteğinizle, eğitim olanağı sağlayacağız.” Bu sözlerle yürekleri aydınlık gençlerimiz, Anadolu’nun orta yerine bir çoban ateşi yaktılar. Gelin, hep birlikte bu çoban ateşini daha da büyütelim ki ateşin aydınlığı yurdumuzun her yanını kaplasın.
Türkiye’nin ilk büyük imecesi, Kurtuluş Savaşı’yla başladı. Eli silah tutan cephede savaşırken kadınlarımız, yaşlılarımız ise cephedekilerin gereksinimlerini sağlamak için var güçleriyle çalışıyorlardı. Kısacası utku, büyük bir ulusal imecenin emeğiyle kazanılmıştı. Cumhuriyet’le birlikte başlatılan kalkınma ve aydınlanma savaşı da ulusal bir imece ile yürütüldü. Burada köy enstitülerinin kuruluş çalışmaları örnek bir dayanışma ve yaratıcılık örneği. Köy enstitülerinin yapıları, öğretmenler ve öğrencilerin yaz dinlencelerindeki olağanüstü çalışmalarıyla yapıldı.
68 kuşağı gençleri, yıllar önce (1969’da) Güneydoğu’nun en deli akan ve geçit vermeyen akarsuyu olan Zap Suyu’na yine bir imeceyle asma köprü yapmışlardı. Yöre halkı, bu köprüye “Devrimci Gençlik Köprüsü” adını koydu. Bu köprü, ne yazık ki 1999’da bölücü örgüt tarafından havaya uçuruldu.
Yıllar sonra gönülleri yurt ve ulus sevgisiyle dolu gençlerimiz de “Cumhuriyet’in okulunu” kurmak için kolları sıvadılar. Yaşıtlarının bir bölümü loş ışıklı barlarda kafa çekerken bu gençlerimizin böylesine güzel imecelerine; katılmaktan, saygı duymaktan, destek vermekten başka elimizden ne gelir ki?
Not: TGB’nin bu kampanyasına katılarak destek vermek isteyenler, 0535 390 96 54 numaralı telefonu arayabilirler.
Adil Hacıömeroğlu
24 Haziran 2010
28 Haziran 2010 tarihli Ulus ve Kent
Yaşam gazetelerinde yayımlanmıştır.