Önce
sömürgeciler, sonra emperyalistler bölüp parçalayarak yönetmek, sömürmek, ardından
da yok etmek istedikleri ülkeleri din, mezhep, dil, etnik köken temelinde
ayrıştırırlar. Fırsat buldukça toplumun içindeki farklılıkları öne çıkarıp ülke
içindeki siyasetin bu temeller üzerinde yapılmasına zemin hazırlarlar öteden
beri. Ne yazık ki emperyalistlerin hedefindeki ülkelerin çoğu bu tuzağa düşer.
Türkiye’yi
bölüp parçalayarak yok etmek isteyen batılı emperyalistler, amaçlarına ulaşmak
için yıllardır ulusumuzu güçsüzleştirmek için etnik köken ayrımıyla mezhep
farklılıklarını kullandı. Ne yazık ki bazı yurttaşlarımız, kimi
siyasetçilerimiz emperyalizmin ideolojik bir kılıfla sunduğu bu bölücülüğü
bilerek ya da bilmeyerek benimsediler. Bu tür bir siyasetin emperyalizme hizmet
ve vatana ihanet olduğu düşünülmedi bile.
Komşularımız,
etnik ve mezhep çatışmalarının kıskacında. Bu yüzden Lübnan, Irak, Suriye
darmadağın. ABD ve İsrail, bu farklılıkları kaşıdıkça kaşımakta. Ne yazık ki
Batı Asya’nın mazlumları, bu oyunu göremeyip tuzağa düşüyorlar yıllardır.
Emperyalistler,
I. Dünya Savaşı sonunda Batı Asya’daki ülkelerin sınırlarını çizerken etnik
köken ve mezhep ayrılıklarını ön plana çıkardılar. Hatta bu ayrımcılığı aşiret
düzeyine indirgeyen tutumları da görüldü Körfez ülkelerinde olduğu gibi.
Emperyalistler, bu bölgede yüz yıllarca sürecek bir çatışma ortamının
tohumlarını ektiler o yıllarda. Atatürk, bu tehlikeyi önceden gördü. Bu konuda
önlem almaya, komşularımızı uyarmaya çalıştı. Ömrünün kısa olması nedeniyle
Batı Asya’nın bazı ülkeleriyle (Öncelikle Suriye ve Irak) konfederasyon kurma
düşüncesini de ne yazık ki yaşama geçiremedi.
Atatürk,
21/22 Aralık 1937 gecesinde Suriye Başvekili Cemal Mardam ve Adil Aslan ile
Karpiç Lokantasındaki görüşmesinde söyledikleri ders niteliğindedir.
“Fransızlar,
Hatay’da Alevilik meselesini ortaya attılar. Aleviler Türk’tür. Bilmem Ekselans
Başvekil ne düşünüyorlar. Alevi aleve tapan demektir. Onlar eski Türklerdir.
Ateşperest Türklerdir. En nihayet lisan, Arapça, Türkçe vesaire, bir ırkın
ayırt edici vasfı değildir. Kendilerine soracağım. Acaba bütün Suriyeliler
hangi ırktandır? Arapça konuşmalarına rağmen. Belki aynı ırktanız. Tabii. Ben
bu nokta üzerinde durmayacağım. Fakat batıdan bir millet gelecek, bunu tayin
edecek. Bu benim hoşuma gitmiyor. Çok kıymetli dostlarımız Fransızlara ben
açıkça söylediğim gibi siz de açıkça söyleyebilirsiniz. Bu işte onları hakem
tayin etmeyeceğim. Bizi karşı karşıya bıraksınlar. Biz anlaşırız. Bu takdirde
Türkiye Cumhuriyeti’nin Suriye devlet, millet ve Başvekili’yle yapacağı
hareket, dostluk ve kardeşlik olacaktır. Bunu ben bütün dünyaya açıkça
söylüyorum. Dostlarımız da açıkça söylesinler. Fransızlar bir şey yapamazlar,
enerjimizi kullanmak şartıyla. (Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları,
Cilt: 30, s. 121; Ayrıca bakınız: Atatürk’ün Kendi Kaleminden Suriye ve Irak,
Kaynak Yayınları, s. 141)” Atatürk, bu konuşmasında Suriye ile anlaşmazlıkların
halledilmesi için Fransa’nın aradan çekilmesini istiyor. Emperyalistleri sorun
çözmeye çağırırsanız, işler daha da karmaşık ve çözümsüz duruma gelir.
Gazi
Paşa, Hatay ve Suriye’deki Alevilerin Türk olduklarını söyleyerek onları
sahipleniyor. Bugün Suriye’de mezhepçi bakış açısıyla Alevi/Nusayrileri,
emperyalizmin kışkırtmalarıyla düşman belleyenlerin ders alması gereken güzel
bir örnek bu. Ayıca Fransa’ya da meydan okuyor konuşmasında.
Atatürk:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin arzu ettiği şey, Suriye’nin bağımsız bir İslam devleti
olmasıdır. İsterlerse Suriyeliler bizimle dost olurlar veyahut olmazlar. Bu
onların bileceği bir şeydir. Fakat, her halde bağımsız bir Suriye İslam devleti
kurulmalıdır. (ATABE, s. 121; Suriye ve Irak, s. 141)” Suriye’nin emperyalizmin
boyunduruğundan kurtulmasını vurgulamakta bu sözleriyle Atatürk.
“Fransızlar
Suriyelileri, adam yapmak istiyorlarmış. Fakat evvela kendileri adam olsunlar.
Suriyeliler zeki, modern ve nazik insanlardır. Fransızların terbiyesine
ihtiyaçları yoktur. (ATABE, s. 121; Suriye ve Irak, s. 141)” Atatürk’ün kurmay
yüzbaşı olarak ilk görev yeridir Suriye. Ayrıca I. Dünya Savaşı’nda da iki kez
bu ülkede bulundu. Bundan da anlaşılacağı üzere Suriye’yi de Suriyelileri de
iyi tanıyan biridir. Ülkesine ve komşusuna güvenen liderin Fransız
emperyalizmine meydan okuyuşudur bu sözler.
“…
Suriyeliler henüz olgun değilmişler. Fransızlar acaba ne zaman olgun
olmuşlardır? Tarih maalesef yanlış anlaşılmıştır. Suriyeliler mükemmelen
medeniyken acaba Fransızlar ne vaziyetteydi? (ATABE, s. 122; Suriye ve Irak, s.
142)” Atatürk’ün derin bir tarih bilgisi, bu sözlerinden anlaşılmakta.
Öncelikle komşunu küçük görmeyecek ve başkalarının onu hor görmesine izin
vermeyeceksin. Komşunla olan tarihsel ve kültürel ilişkileri iyi bilmelisin. Ülkeleri
oluşturan farklılıkların emperyalizm tarafından sorun durumuna getirilmesine
alet olmayacaksın.
Bir
ulusu mezhep, din ve etnik köken temelinde bölmek emperyalizme hizmettir. Bunun
adı da ulusa ve insanlığa ihanettir. “Sırça köşkte oturan, başkasının camına
taş atmaz.” sözünü, usumuzda bir an olsun çıkarmamalıyız. Unutmayalım ki Suriye
bölünürse Türkiye ve İran da bölünür. Zaten Irak bölünmüş durumda. Suriye’nin
toprak bütünlüğü ve ulusal birliği korunsun ki yaşadığımız topraklar cehenneme
dönmesin.
Adil
Hacıömeroğlu
2
Aralık 2024
Mezhepcilik tarıkatlar ülkemizin güveleri Suriyede dönen dolapta birisinin parmağı var emperyalistlere uşaklık yapmayı severler.
YanıtlaSil