NE KADAR ÇOK ÖLÜYORUZ?


Neredeyse her gün ihmaller zincirinin neden olduğu ölümler olmakta ülkemizde. Her ölüm olayının oluş biçimine bakıldığında akla mantığa sığmayacak nedenler çıkıyor karşımıza. Çok kolayca ortadan kaldırılabilecek nedenler yüzünden canlarımızı yitiriyoruz. Oysa bu ölümleri önlemek çok kolay...

Türkiye’de hiç yapılmayan iş, denetim… Denetimler, kâğıt (resmi evrak) üzerinde yapılıyor. Kâğıt üzerindeki denetim, alışkanlık durumuna geldi nedense. Bu yüzden uygulamalara bakılmıyor.  Uygulamalara, yani işin yapılış biçimine, işletmelerin işlerliği denetlenmiyor. Bir de hem işi yapanlar hem de denetim yapanların çoğu, işi kitabına uydurmayı düşünmekteler öncelikle. İş, kitabına uydurulunca da işler gereğince yapılmıyor.

11 Kasım 2025 günü, Azerbaycan’ın Gence kentinden havalanan TSK’ya ait askeri kargo uçağı, Gürcistan topraklarına girdiği anda düştü. Ne yazık ki yirmi askerimiz şehit oldu. Eğer uçağımıza dışardan bir müdahale olmadıysa uçağın düşmesinin nedeni insan hatası olma olasılığı çok yüksek. Böyle olunca da uçağın eskiliği, bakımlarının zamanında yapılmaması gibi olasılıklar gelmekte insan usuna. Neden ne olursa olsun yirmi askerimiz şehit olup toprağa düştü.

Almanya’da yaşayan dört kişilik aile, özlem gidermek için Türkiye’ye gezmek için gelir. Fatih’te bir otele yerleşirler. Zaman yitirmeden İstanbul’u gezip sokak lezzetleriyle buluşurlar. Mutluluk içinde yiyip içip gezerler. Gece fenalaşır aile biryleri. Cankurtarana haber verirler. Cankurtaran yetişir çağrıya. Ancak kapı duvar… Otel görevlisi, kapıyı kilitleyip yemeğe gider. Baba, çaresizce çırpınır kapıyı açmak için. Cankurtarandaki sağlıkçılar zehirlenen aileye gerekli ön sağaltımı yapamaz. Sonrasında haber verilen görevli gelip kilitli kapıyı açar.

Dünyanın hiçbir yerinde görülmeyecek bir olay yaşandı otelde. Yemeğe giden görevli, otelde kalanların üstlerine dışarıdan kapıyı kilitliyor. Bu nasıl kafa, nasıl düşünce? Bu da gösteriyor ki, otel görevlisi hem işinin niteliği hem iş güvenliği alanında eğitilmemiş. Bu kişi, yaptığı işin sorumluluğunu, önemini anlayacak bir durumda da değil. Buna karşın otelde kalan onca kişinin can güvenliği bu görevliye ait. Ayrıca Bolu-Kartalkaya’daki otel yangınından zerre kadar ders alınmamış. Bu dersi alması gereken hükümet ve belediye yöneticileriyle otelin işletmecisi.

Otelde, tahtakurusu öldürmek için ilaçlama yapılmış. İlaçlayanın ruhsatı yok. Böcekleri öldürmek için kullandığı ilacın ne denli öldürücü olduğunu bilmemekte görevli. Bu konuda denetim hak getire… Çünkü ülkemizde bir dükkân açan kişi, canı istediği her işi yapıyor. Bu konuda yetkin olup olmadığı araştırılmıyor bile. Oteli ilaçlayan kişi de ne yazık ki yaptığı işim eğitimini almamış. Çok geçmeden Esenyurt’ta bir zehirlenme olayında yedi kişi hastanelik oldu ilaçlama yüzünden.

Son günlerde ülkemizin birçok kentinden gıda zehirlenmeleri haberleri işitmekteyiz. Birçoğu ölümle sonlanmakta ne yazık ki. Karnını doyurduğu yemekten, yediği tatlıdan, içtiği kahveden ve ayrandan ölümle karşı karşıya gelenler var. Bunda en önemli nedenlerden biri, tüketilen besinlerin son tüketim tarihlerinin önemsenmemesi. Esenyurt’ta on üç yaşındaki Eren, yediği tavuktan zehirlenerek yaşamını yitirdi. Bu çocuğun ölümünün sorumluları hesap vermeyecek mi?

Genç bir mühendis, kahve içmek istiyor. Birden içi yanıp kusuyor. Yapılan araştırmada kahvenin yapıldığı suyun deterjan olduğu ortaya çıkıyor. Peki, deterjan neden su şişesine konur? Kondu diyelim, bu şişenin suyun olması gereken yerde ne işi var? Genç mühendis yaşam savaşı veriyor yoğun bakımda.

Ülkemizde en kolay yapılan işlerden biri, yeme içme sektöründe dükkân açmak. Bu iş için eğitime gerek yok! Genellikle işsiz olanların kolayca iş bulabileceği çalışma alanlarından biri yeme içme dükkânları. Zaten buraların mutfağında çalışanların çoğu yabancı uyruklu. Eğitsen, nasıl eğiteceksin? Dil sorununu nasıl aşacaksın?

Ülkemizde işlerin çoğu, üstünkörü yapılmakta. Eninde sonunda yapılan yanlışlar ortaya çıkıyor. Ne yazık ki bu da insanımıza pahalıya mal oluyor. İhmalden ölümleri olağanlaştırmak ise başka bir aymazlık. İnsanı yaşatmaktır amaç her türlü olumsuzluğa karşın. İnsan diriminin bu denli kolay sona ermesi kabul edilmemeli.

En kötüsü de gerek hükümet yöneticilerinin gerekse belediyecilerin bu ölümlerden ders çıkarmamaları. Akıllı ve sorumlu kişiler, olumsuzluklardan ders alır. “Deli bile düştüğü çukura iki defa düşmez.” atasözümüz, kulaklara küpe olmalı. Ey yöneticiler, siz aynı çukura kaç kez düşüyorsunuz?

Bir yöneticinin en önemli görevi, yurttaşlarının can güvenliğini sağlayarak onları yaşamda tutması değil mi? “Saldım çayıra, Mevla’m kayıra!” anlayışıyla yöneticilik olmaz. Yanlış yapan, görevini savsaklayan yönetici, görevini bırakmalı. Sorumluluk duymayarak görevi sürdürenlerin vicdanlarının sorgulanmasını gerekir. Vicdanı olmayana, insan denmez. İnsanlarımız bu denli kolaya ölmemeli. Ne kadar çok ölüyoruz değil mi ihmalden, sorumsuzluktan?

                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                       21 Kasım 2025

1 yorum:

  1. Çok uzun yazılabilir bu konuda. En önemli yerleri işaret etmişsiniz zaten. Bu sebeple çözümle ilgili sadece iki kelime yazacağım: "Devrim şart!!"

    YanıtlaSil