Osman
Nuri Saral, lise sondayken ben lise birinci sınıftaydım. Of Halkevi’nde seminerler
yapılırdı. Bu seminerler, çok öğreticiydi. Bu konuşmalara, tartışmalara düzenli
katılanların çok şey öğrendikleri kanısındayım. “Kemalizm, sosyalizm” konuları
çok konuşulurdu o yıllarda. Biz de kısıtlı olanaklarımıza karşın bulabildiğimiz
kitapları okur, seminer konularıyla ilgili düşünce edinirdik.
Lise
ikiye başladığım yıl sol içinde yeni tartışmalarla ayrışmalar başladı. Biz de
Osman ve birkaç arkadaşımla kendimize bir siyasal çizgi belirledik. Yıllardır
Osman Nuri ile yaşadığımız kent değişse de arkadaşlığımız ve siyasal
düşüncelerimiz değişmedi bugüne dek. Bu nedenle de yüz yüze görüşemediğimiz
zamanlarda sık sık telefonla görüşürüz. Bu konuşmalarımız da genellikle Türk ve
dünya siyaseti olur. Olaylara, gelişmelere çözümleyici bir bakış açısıyla
yapılan söyleşilerimizde, çoğu zaman özgün düşünceler çıkar ortaya. Böyle
düşünce alışverişleri, ikimiz için de çok yararlı olur.
Birkaç
hafta önceydi… Yine telefon başındayız. Konumuz, Libya… Öncelikle Libya ile
olan tarihsel bağlarımızdan söz ediyoruz. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Of ve
Sürmene kaymakamlığı yapan, daha sonra Hakkâri valiliğine atanan Sadullah Koloğlu’nun
(Arap Kaymakam’ın) Libya’da 1948-1952 arası yaptığı başbakanlığı konuşuyoruz. Yeni
kurulan Libya devleti, yeni başbakanını Türkiye’den istiyor ve Merhum Koloğlu
da bu görevi dört yıl yapıyor. Kaddafi dönemindeki ilişkilerin ne kadar dostça
olduğunu bilmem anlatmaya gerek var mı?
Tanzimat
kafalı sözde aydınlar, önce İngiltere’ye, II. Dünya Savaşı’ndan sonra da ABD’ye
tapınmaktalar. Çağdaşlaşmayı batıcılık olarak anlamaktalar yıllardır. Batılı
emperyalist ülkelere karşı sınırsız bir hayranlık duymakta Tanzimat kafalı bu
liberaller. Bu hayranlık, bu sözde aydınlarda bir aşağılık kompleksi geliştirdi
zamanla. Aşağılık kompleksi onların kendi ülkelerine nefretlerini, kendi
ulusuna güvenmemeyi getirdi. Bu durum, onları giderek vatansızlaştırdı. Hangi
zaman ve koşulda olursa olsun emperyalistlerin yenilmeyeceklerine,
kaybetmeyeceklerine, gerilemeyeceklerine inanırken Türkiye ve diğer mazlum
ulusların hiçbir zaman iyi bir iş yapamayacaklarını, hep başarısız
olacaklarını, stratejik düşünemeyeceklerini var saymaktalar tıpkı dünün Damat
Feritler, Ali Kemalleri, Halit Refikleri, Refii Cevatları... gibi. Bu
vatansızlara göre batılılar hep akıllarını kullanırlar, doğulularda ise akıl ne
gezer… Bu vatansızlar, emperyalist ülkeleri adeta tanrılaştırmaktalar.
Gündemlerinde emperyalizmle savaşım olmadığından AB ve ABD’den gelen demokrasi,
barış ambalajına sarılı her türlü ihanet projesini fütursuzca savunurlar.
İkide
bir “Bu İngilizler, Amerikalılar yüz yıllık planlar yapar, Oysa bizim hiçbir
zaman bir planımız olmadı.” biçimindeki sözleriyle emperyalist projeleri
yüceltme görevini eksiksiz yaparlar. Bilmezler ki bu yaptıkları, emperyalistler
adına bir psikolojik savaştır. Bu yolla halkın emperyalizme karşı savaşımına
zarar vermekteler. Böylece de emperyalizm adına iç cephede gedikler açarlar ve
bu giderek bir bozgunculuğa dönüşür.
Neyse…
Osman’la konuşmamıza dönelim. Doğu Akdeniz’le ilgili Türkiye’nin Libya ile vardığı
uzlaşma karşısında ikimiz de çok mutluyuz. Konuşma konumuz da bu… Ben: “Bir
imzayla Doğu Akdeniz’de her şey lehimize döndü.” dedim. Osman: “Hani bunların
yüz yıllık planları vardı, ne oldu bu planlara? Bir günde, yüz yıllık planları
yok oldu.” diyerek işin özetini yaptı. Bu saptama, emperyalizmle savaşım
açısından altın değerinde. Arkasından karşılıklı saymaya başladık: 1919’da
Atatürk önderliğinde Türk Milleti, İngiliz planlarını, hesaplarını boşa çıkardı.
Sonrasında Gandi ve dünyanın tüm mazlumları ayağa kalktı emperyalizme karşı ve
Güneş Batmayan İmparatorluk çöküverdi.
ABD’ye
gelince… Vietnam, Laos, Kamboçya’da tarihsel bir yenilgi aldı. Küba’da büyük
bir başarısızlık… Suriye ve Irak’tan çekilmek zorunda kaldı. Venezuela’da amacına
ulaşamadı. Diğer Latin Amerika ülkeleri giderek uzaklaşmakta Amerika’dan. Ve
daha niceleri…
Yüz
yıllık planlar bizim vatansızların dilinde… Ancak o planlar, ulusların kararlı
dirençleriyle bir anda tuzla buz olmakta. Peki, vatansızlar bu gerçeği
görüyorlar mı? Ne gezer… Onlar vatansızlık tarikatında, emperyalizm tapınağında
ayindeler.
Dün
tarih, İngiliz sömürgeciliğini yıkma görevinde öncü olma görevini Türkiye’ye
vermişti. Bugünse tarih, ABD emperyalizmini çökertme görevini yine ulusumuza
vermekte. Bu demektir ki hem kendimiz hem de tüm insanlık için yapacağımız çok
şey var. Sorumluluğumuz çok ağır, çok…
Adil
Hacıömeroğlu
28
Aralık 2019
Emperyalistlerin yüz yıllık planları varsa,Allah'ın da bir planı olduğunu,Araf 34. ayetde şöyle açıķlanıyor." Her ümmetin bir eceli vardır.Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler." Burdan çıkan sonuç,insanların bir ömrü olduğu gibi,devletlerinde bir ömrü var. Osmanlı İmparatorluğunun 1299 yılında doğup,1918 yılında vefat etmesi gibi,Amerika'nın,İngiltere'nin vs. hepsinin muayyen miktar ömürleri var.
YanıtlaSilEvet geçmiste baş düşman İngiltere idi.Milli mücadelede M.Kemal liderliğinde İngilizleri ezdik.Simdi ise baş düşman ABD emperyalizmi.Yine yeneceğiz.Perinçek önderliğinde elhamdülillah ABD emperyalizmini ezeceğiz.Vatan cephesi büyüyor.Akın var güneşe akın...
YanıtlaSil.
Sayın Adil hocam batı hayranlığı kronik bir sorun.Liberal kesimi anlarım da kendisini siyasi görüşün solunda tarif eden kesimleri anlamam.Mustafa Kemal in yasamı batıcılığa karşı emperyalizme karşı dik durarak geçti.Mustafa Kemal barışçı bir insandı.Yurtta sulh dünyada sulh kavramı emperyalizmin sömürgeciliğinin olmadığı halkların özgürce barış içerisinde yaşamasının tüm dünyada egemen kılınması için söylenmiş sözdür.
YanıtlaSil