Türkiye’nin
kurucusu Atatürk: “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.” diyerek Türk Ulusuna
spor yapmayı öğütlemiştir. Ne yazık ki Büyük Önder’in bu öğüdü, yıllar içinde toplumsal
bir amaca dönüşememiştir. Sağlık için spor yapmak yerine, ya büyük stadyumlarda
ya da televizyon başında izleyici olmayı yeğledi halkımız yıllardır.
Ülkemizde
spor denince usa futbol gelir. Toplumun büyük bölümü, futbolla yatar, futbolla
kalkar. Neredeyse tüm buluşmalarda futbol konuşulur. Nedense herkes, futbol
konusunda uzmandır(!). Tribündeki izleyici, neredeyse takımların teknik
direktörleri kadar teknik, taktik üzerine konuşur, yorumlar yapar.
Türkiye’de
futbol yandaşlığı, siyasal yaşamımızdaki particilikle üç aşağı beş yukarı aynıdır.
Bu konuda usçuluk, yerini tutuculuğa bırakır. Körü körüne bir bağlılık vardır
takımlara. Futbol kulüplerinin tarihçelerini, amaçlarını, izledikleri futbol politikalarını,
sporun amacını öğrenmek, anlamak, özümsemek çoğu kişinin ilgi alanına girmez.
Ülkemizde
özellikle büyük kulüpler arasındaki futbol karşılaşmaları, çok heyecanlı olur.
Spor basının (Çok az sayıdaki bazı gazetecileri bu genellemenin dışında tutmak
gerek.) kışkırtmaları, bu takımlar arasındaki maçlarda sporun amacının dışına
çıkılmasında önemli rol oynar. Son yıllarda televizyonlar, izlenme oranlarını
artırmak; gazeteler, satışlarını çoğaltmak için kavgalardan, gerilimlerden
yararlanmaktalar.
12
Eylül 1980 Amerikancı darbesinden sonra topluma egemen olan liberal anlayış,
her ne pahasına olursa olsun kazanma ve başarıya ulaşmayı yurttaşlarımıza
benimsetti. Bu nedenle “Para kazan da nasıl kazanırsan kazan, bunu yaparken
etik kuralları hiçe sayabilirsin.” anlayışı toplumda yaygınlaştı. 1980 öncesi
kamu görevinde bulunup da yolsuzluk yapan kişiler parmakla gösterilirken ve
toplumdan dışlanırken günümüzde işini yasalara uygun, dürüstçe yapanlar
azınlıktalar. Hem merkezi yönetimde hem de yerel yönetimlerde kamu malını yağmalama
konusunda adeta bir yarış var. Bu durumun futbola yansımaması tabi ki olanaksızdı.
Toplumsal yaşam, bileşik kaplar gibidir. Bir kaptaki suya konan zehir, tüm
kaplara yayılır zaman içerisinde.
23
Şubat 2020 Pazar günü, İstanbul’da Fenerbahçe ile Galatasaray önemli bir maç oynadılar.
Maç oynanmadan günler öncesinden önce iki kulübün yöneticilerinin daha çok
hakemleri baskı altına alma amacı taşıyan açıklamaları ortalığı gerdi. Ardından
futbol basının taraftar köşe yazıcılarıyla televizyon yorumcularının sorumsuz
analizleri(!) gündemi meşgul etti. Sanki maç değil de savaş olacakmış havası
yaratıldı.
Maç
günü geldi çattı. Sahada, sporcu sandığımız kişiler Romalı gladyatörler
gibiydi. Ne rakibe saygı var ne de yaptığı işe… Yirmi yıl aradan sonra Galatasaray,
Kadıköy’den yengiyle ayrıldı. Galatasaraylılar bayram yaparken Fenerbahçeliler
karalar bağladı. Üstüne üstlük Fenerbahçe başkanının şeref tribününden(!)
üzüntüyle küfredip bağıran taraftarların üzerine atlaması işin tuzu biberi.
Yani, “hoca, cemaat” fıkrasındaki gibi… Örnek olması gereken başkan, sanki tribün
amigosu…
Maç
sonrası sosyal medyada türlü yorumlara göz atarken karşıma bir video çıktı.
Sanırım maç öncesi çekilmiş. Fenerbahçe forması giymiş bir grup taraftar, bir
yeiç yerinde (kafeteryada) kendilerince takımlarının şarkı/marşlarını
söylemekteler. Savaşa giden, hasımlarını öldürmek için can atan paralı asker
gibiler… Söyledikleri şarkının sözleri tamamen karşı takıma küfürlerle dolu. “Sevgililer
gününde sevgilini …/ Anneler gününde ananı …/On Dokuz Mayıs’ta gençliğini …/
Kabotaj Bayramı’nda Suada’nı …/ 30 Ağustos’ta zaferini …/ Cadılar bayramında
kabağını …/ Kurban bayramında aslanını …/ Ramazan bayramında tövbe estağfurullah
…” söyledikleri şarkının sözleri bu dizeler. Küfürlü yerleri üç nokta ile
gösterdik.
Şarkının
sözlerinden anlaşılacağı üzere milli, dini, toplumsal, tarihsel … ne kadar
değerimiz varsa hepsi küfre konu ediliyor. Kamuya açık bir yerde utanıp
sıkılmadan, yüzler kızarmadan en sinkaflı küfürler yapılıyor. Bunun adına da
taraftarlık deniyor, öyle mi? Bunun adı toplumsal ve kişisel çürümedir. Adap ve
edepten yoksunluk, kişiyi böyle bir çürümenin içine sürüklemekte. Videoda bu
şarkıyı söyleyerek ve bu çirkinliğe tempo tutup katılan kadınları görünce içim
bin kat daha acıdı.
Yine
sosyal medyada dolaşan ikinci bir video izledim. Galatasaray forması giymiş bir
grup taraftar utkularını(!) kutlamaktalar metroda. Koro halinde karşıtlarına en
galiz küfürleri bağırmaktalar gırtlaklarını yırtarcasına. Araç, tıka basa
insanla dolu. Kadın, çocuk, yaşlı, sayrı, yorgun … insan vardır demeden
küfürler inletmekte her yanı. Bu, güya bir kutlama öyle mi? Küfrettiğin kişiler
kim? Senin her gün yaşamının içinde olan insanlar… Küfrettiğin kurumsa yüz yılı
aşkın bir zamandır birlikte var olduğun bir spor kulübü… Toplu taşım aracında
olan insanlar sizin küfürlerinizi dinlemek zorunda mı?
Videoyu
üzüntüyle izlerken bedeni ufak tefek, yüreği kocaman bir kadıncağız küfür korosunu
yöneten insan azmanına tokadı yapıştırıyor ve video sona eriyor.
Yalnızca
Fenerbahçe-Galatasaray maçlarında değil, amatör maçlarda bile koro halinde
rakibe küfretmek moda olmuş. “Ben sporcunun zeki, çevik aynı zamanda
ahlaklısını severim.” diyen Atatürk’ümüze layık bir sporcu gençlik yetiştirmek
zorundayız. Yalnızca futbolumuzu değil, ülkemizi tüm alanlarını bu yozlaşma ve
çürümeden kurtarmalıyız.
“Bizi
mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı
heyeti milliyece mücahedeyi uygun gören bir mesleği takip eden insanlarız. (Atatürk’ün
Kendi Kaleminden Emperyalizm ve Tam Bağımsızlık, Kaynak Yayınları)” Atatürk,
bize yüz yıl öncesinden yol gösteriyor. Kapitalizm siz yutar, diye. Yalnızca
ekonomik değerlerimizi değil, tüm toplumsal değerlerimizi yutmakta vahşi
kapitalizm... Futbol da kapitalizmin bir gösteri oyununa dönüşmüş durumda her
şeyi kirlenen bir toplumun futbolu temiz kalır mı?
Adil
Hacıömeroğlu
26
Şubat 2020
Görüntüler o kadar utanç verici ki, ne desek az. Çürümüşlük, kokuşma her yanı sardı. Buradan ancak büyük bir devrimle çıkabiliriz. Yeni sistem, yeni sosyete...
YanıtlaSilUtanç videosu gerçekten... Futbol neden bu durumda diyoruz ondan sonra. Acaba sporda baş taraftarlar mı?
YanıtlaSilKüfür
YanıtlaSilHerhalde abdest azalarımızı temizlemekten daha elzemi,küfürle kirlenen kalplerimize taharret aldırmamız gerekiyor.
YanıtlaSil