ÇOCUKLARI EKRANA TESLİM ETMEYİN


Birçok veli, evde sessizlik istediğinden ve evde rahatça davranmak için çocuğunun eline telefon, tablet veriyor ya da televizyon izlemesine sınır koymuyor. Böylece çocuğunu, kendi eliyle ekran bağımlısı yapıyor. Büyüklerin gözü ya telefonda ya da televizyonda... Böyle olunca da ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı oluyor. Çocuklar da büyüklerinin yaptığını yaparak onların izinden gidiyor.

Ne yazık ki birçok anne ve baba, çok bencil... Çocuğu için özveride bulunmak, birçok anne ve babaya zor geliyor. Bazı veliler, çocukları için: “Koskocam adam, her şeye aklı eriyor. Baksın başının çaresine.” Sözlerini sık sık dile getiriyorlar. Oysa çocukların kendi başlarının çaresine bakmaları için yiyecekleri çok ekmek, alacakları çok yol var. Bu nedenle çocuklarının evde oynamasını istemiyorlar. Oyun sırasında çocukların seslerini, gürültü yapmak olarak algılamaktalar. Zaten velilerin birçoğu da boş zamanlarında ekran başında olmayı, çocuklarıyla birlikte olmaya yeğlemekte. İşte, bunun için çocuklarının kendilerini rahatsız etmesini istemiyorlar. Kimi zaman çocukların ne yaptıkları, neyle ilgilendikleri umurlarında değil bu tür anne ve babaların.

Anne, baba, dede, nine ve diğer yakın akrabalar gezmeye gittiklerinde ya da arkadaş toplantılarında; çocukların ellerine telefon, tablet verip kendi keyiflerine bakıyor. Büyükler, bir yanda yiyip içip söyleşirken çocuklar, bir köşeye çekilmiş birbirleriyle konuşmadan ekrana kilitleniyor. Büyüklerin kendi aralarında söyleşmesi kısa tümcelerle ara sıra oluyor bu toplantılarda. Genellikle onlar da ellerindeki telefonu hiç bırakmıyor. Aslında elleri ve usları sanal dünyada, gözleri arkadaşlarında. Kısa olan söyleşilerde de genellikle sanal dünyadaki bir konu hakkında konuşup tartışmaktalar.

Veliler, çocuklarının eline telefon ya da tablet verdiğinde onların beyinlerinin ayarlarını bozduklarının farkında bile değiller. Bu davranışla onların bütün düşünme, duyumsama, üretme, yaratma yeteneklerinin ayarı bozuluyor her adımda. Çünkü gerçek dünyadan uzak, ışıklı ve görüntülerin sürekli aktığı bir dünyaya alışıyor.  Çocuk, sanal dünyanın içine gömüldüğünde tüm yaşamın buradan ibaret olduğunu düşünüyor. Elindeki sihirli ekranı bırakıp dışarı çıktığında gerçek yaşama alışmakta zorluk çekiyor. Yürüyüşü, bakışı, çevresinde gördüklerini algılayışı farklılaşıyor. Gerçek yaşama uyum sağlamakta zorlanıyor. Bu çocuklar, dışarıda zaman geçirmeyi çok sıkıcı bulurlar. Dışarıda ne yapacaklarını şaşırıyorlar.

Ekran bağımlısı olan çocukların okuma alışkanlığı kazanması oldukça zor. Çünkü ekranda, kısa videolar izlemeye alışmış birinin kitaba odaklanması çok olanaksız. Çünkü kitaplar, izlediği videolar kadar kısa değil. Ayrıca kitaptaki yazılar, videodaki görsellikle akıp gitmiyor gözünün önünden. Onun beyni ayarları bozulduğundan sürekli ses, farklı renkler ve devinim içeren ekranlara alışmış. Bunların hiçbiri, gerçek yaşamda yok! Ekran dışındaki her şey sessiz, renksiz ve devinimsiz… Oysa doğada ve yaşam alanlarında o kadar çok ses, renk ve devinim var ki onları algılamak; bağımlı çocuk için olanaksız oluyor ne yazık ki.

Sabırsızlık ve öfkeli olmak, ekran bağımlısı çocuğun en belirgin özelliği. Büyüklerinin ona, birlikte yapmak için önerdikleri her şeyi geri çevirirler. “Niye dışarı çıktık? Bakın dışarıda yapılacak hiçbir iş yok! Her şey çok sıkıcı ve anlamsız…” diyerek eve dönmek ister. Ya da telefonun alıp bir köşeye çekilmek için fırsat kollar. Dışarıdan eve dönüp ekrana ulaşmak için elinden gelen bütün huysuzlukları yapar. Ekran yorgunu olan çocuğun dışarıya uyum sağlayamaması çok olağan. Bu durum karşısında veliler kaygılanır. Çocuklarında davranış bozukluğu olduğunu düşünüp psikiyatristlere götürürler onu. Zaten okuldan da bu yönde öneriler gelir. Oysa yapılacak iş, onu olduğunca ekrandan uzaklaştırmak. Bu bağımlılığı azaltırken onun yerine yeni bir düşkü, uğraşı koymak gerek.

Kitap okuyan, doğayla içli dışlı olan, oyun oynayan bir çocuğun beyni özgürce gelişir. Bu çocuk; çevresindekilerle uyumlu, üretken, yaratıcı, sorumluluklarını bilen, zaman yönetimini yapan, ilkeleri olan, toplumsal kuralları önemseyen, ne yaptığını bilen biridir. Kitap okuyan çocuğun beyni gelişir. Düşünür, duyumsar, üretir, düş kurar, tasarımlar yapar. Kitap okumayanın ise beyni düşünmez, algılamaz, üretmez, tasarlayamaz. Bir insan, bu durumu bile bile çocuğunu sanal bağımlılığa tutsak eder mi hiç?

                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                       28 Aralık 2025

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder