Ekran
bağımlılığın en çok zarar verdiği alanlardan biri, bizi ulus yapan anadilimiz.
Ne yazık ki sanal dünya kendine göre bir dil oluşturmakta. Dil, sanal
bağımlılık arttıkça kısırlaşıyor. Konuşmalarda kullanılan sözcük sayısı,
oldukça azalıyor. Ekran odaklı yaşayan gençlerde, anadilin varsıllığı giderek
yok oluyor. Bu kişiler, anadilin tadını, anlam varsıllığını ne yazık ki
unutuyorlar giderek.
Ekran
bağımlısı olup düşünsel olarak sanal dünyadan beslenenler; tümce kurmak yerine,
daha çok basmakalıp sözcüklerle konuşuyorlar. Bunların çoğu; ünlem, bağlaç ya
da belirteç türünden sözcükler… Ne yazık ki bu sözcükler de anlamına uygun
kullanılmıyor. Bir sözcüğe, farklı tonlamalar ya da değişik vurgulamalarla
birçok anlamda kullanılıyor.
Tümcelerin
genellikle kullanılmadığı, onun yerini sözcüklerin aldığı yeni iletişim dilinde
el, kol devinimleriyle kaş, göz, dudak, yüzün biçimi belirleyici oluyor. Öyle ki
genç kuşağın konuşmalarına tanık olduğumuzda neredeyse tümceleri işitmiyor,
ağızlarından çıkan birkaç sözcüğe ve yüzlerine bakmak gerekiyor ne dediklerini
anlamak için. Böyle olunca derin bir söyleşiyi onlardan beklemek olanaksız
olmakta.
Ekran
bağımlıları genç ya da orta yaşta olsun en çok kullandıkları sözcüklerin
başında “yani” gelmekte. Bu sözcük, dilimizde bağlaç ve belirteç görevlerinde
kullanılmakta. Bağlaç görevinde kullanıldığında “Demek oluyor ki” anlamına
gelir. Belirteç olarak ise “Sözün kısası, doğrusu” demek. Günümüzde ise birçok
kişi, bu sözcüğü anlamının dışında kullanmakta. Bu kullanım, sözcüğe yeni
anlamlar katmıyor. Sözcüğü, farklı tonlayarak ya da vurgulayarak yapılmakta bu
iş. Zaten konuşmalara dikkat edildiğinde tümce yerine, karşılıklı sözcükler
kullanılıyor.
Konuşmalarda
çokça kullanılan sözcüklerden en çok ilgimi çekense “aynen”. Bu sözcük, “Hiçbir
değişiklik olmadan, olduğu gibi; aynıyla” anlamında. Oysa konuşmaktan üşenen
ekran bağımlıları, anlama uygun olsun olmasın olur olmadık yerde “aynen”
sözcüğünü kullanmakta. Bu sözcükle karşısındaki kişinin her sözüne tamamen
katıldığını belirtiyor kişi. Bu, bir onaylama sözcüğü oldu günümüzde. Bu
sözcüğün bu denli çok kullanılması, kişilerin karşısındakilerin anlattıklarını
sorgulamama isteğini belirtiyor. Kişi, karşısındakinin görüşüne katılsın
katılmasın onu onaylama gereksinimi duymakta. “Aynen” sözcüğünün bu denli
yaygınlaşmasında en önemli etken de bu. Kısacası; tartışma, sorgulama, düşünme,
usuna uymayanı kabul etmeme yok! Her koşulda karşısındakini onaylama var. Bu da
göstermelik bir uzlaşma gibi görünüyor.
Sanal
bağımlıları, inanmadıkları her söz için “yalan” demekte kısaca. Oysa “yalan”
sözcüğü, “Doğru olmayan” anlamında. Ancak yeni kullanılan biçimiyle bu anlam
kökünden koptu. Kısacası bu moda kullanımıyla doğru ile yalan birbirine karışıyor.
Günümüzün
en basmakalıp sözcüklerinden bir de “kanka”. Gelene “kanka” gidene “kanka”… Bu
sözcük, “kankardeşi” sözcüğünün kısaltılmışı. Kimi zaman “kanki” olarak da
söyleniyor. Sevgi, içtenlik, saygı yürekten kopup gelmediği için bu sözcükle
yüzeysel bir içtenlik belirtilmekte. Bir kişinin herkesle aynı düzeyde arkadaş
olamayacağı düşünüldüğünde bu sözcüğün konuşulan her insan bir sesleniş olarak
kullanılması anlaşılır gibi değil.
Türkçemiz,
yabancı sözcüklerin çokça kullanımıyla ne yazık ki kirleniyor. Bu sözcüklerin
başında ”net” geliyor. Bu sözcük, dilimize Fransızcadan girmiş. Kısacası “iyi
görünen” anlamında. Bu sözcük, “açık” yerine kullanılmakta çoğu zaman. Ancak
“net” sözcüğü, daha çok “açık” ile yan yana kullanıyorlar ne yazık ki. Bu da
konuşma ve yazı dilinde, tümcede gereksiz kullanım nedeniyle anlatım bozukluğuna
neden oluyor. Ne yazık bu kullanım, birçok basın-yayın organında sıkça
görülmekte. Hatta bir televizyonda “Açık ve Net” diye adlandırılan bir tartışma
izlencesi bile var.
Gençler;
“çok gülmek” yerine “patladım”, “çok gülünç” değil de “kopmalık” sözcüklerini
yeğlemekte. Anlamı, içeriği boşaltılan sözcüklerden biri de “efsane”. “Efsane”
sözcüğü, “Eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olayları
konu edinen düşsel öykü, söylence” anlamında. Ancak ekrancılar, bu sözcüğü “Çok
iyi” anlamında kullanmakta. Böylece sözcük, gerçek anlamından kopuyor. Oysa
dilimizde niteleme sıfatları ve azlık-çokluk belirteçleriyle bir şeyi ne denli
beğendiğimizi anlatmamız çok kolay.
Ekrandan
düşünsel olarak beslenenler; “beğenmek” yerine “like atmak”, “öykü paylaşmak”
değil de “story atmak” sözlerini yeğlemekte. Görülüyor ki bir sözcüğün Türkçesi
yerine, yabancı kökenli olanı kullanmayı bir beceri saymakta gençlerin çoğu. Ne
yazık ki bu dil, birçok televizyon dizisinde de kullanılmakta. Bunlara benzer
çokça sözcük var gençlerin dilinde. Ne yazık ki yer darlığı nedeniyle hepsine
yer veremiyoruz burada.
Ekran
bağımlılığı, yeni bir dil yaratıyor. Bu dil, binlerce yılın imbiğinden
süzülerek gelen ve analarımızdan öğrendiğimiz Türkçemizi tehdit etmekte. Türkçe
giderse Türkiye de gider. Biraz acı olacak, ancak anadillerini ekranlardan
öğrenenlerin kayıtsız, koşulsuz bağlı olacakları ve minnet duyup hakkını
ödeyemeyecekleri varlık da ekranlar olacak. Bu ne yazık ki olağan bir son. Bir
kişi onu doğuran anasından süt emerek büyür, onun sözlerini öğrenerek de duygu
ve düşünce varsıllığı kazanır. Ekran odaklılar ise sanal dünyadan beslenip
orada düşüncelerini köreltmekteler. Duygu mu? Onu, sanal dünyada kazanmak çok
zor…
Tehlike
çok büyük… Ulusumuzu yok edecek bir tehlikenin eşiğindeyiz ne yazık ki…
Adil
Hacıömeroğlu
17
Aralık 2025
Kalemine saglik.
YanıtlaSilTürkçe Türk olmak Türk kalmaktır. Macarlar, Bulgarlar, Kürtlerin büyük bölümü Türk idiler. Dillerini kaybettiler, başkasi oldular.
YanıtlaSilBugün ülke nüfusumuzun 80 000 000 unum adları Türkçe değil. Bunun nasıl bir sonuç yaratacağı çok açıktır.
Kalemine Efendi Kalan, Adil öğretmenim,
YanıtlaSilEkran bağımlılığı, günlük konuşma dilimizi yüzeysel ve basit hale getiriyor; anlam zenginliği ve doğru ifade gücünü azaltıyor. Gençler, derin düşünce ve duygu aktarımını sağlayan dil yapıları yerine kısa, tekrarlayan ve yüzeysel sözcükleri tercih ediyorlar. Bu da hem bireysel iletişimi hem de kültürel birikimi zayıflatıyor.
Ekran kullanımını bilinçli ve sınırlı hale getirmek:
Günlük ekran süresini sınırlamak,
Özellikle yüz yüze konuşmaları artırıp; sözcük dağarcığını canlı tutmak..
Okuma alışkanlığının sürdürülebilir olması (kitap, dergi, metin) bu, sözcük zenginliğini ve düşünce derinliğini güçlendirir.
Sohbetlerde daha açık, doğru ve düşünülmüş ifadeler kullanmaya özen göstermek..
Bu sayede ekran bağımlılığının dilimizi zayıflatma etkisini azaltabilir, anlam zenginliğini koruyup geliştirebiliriz.
Adil öğretmenim duyarlılığınız , emeğiniz için teşekkür ederim.👏👏💐Usta kaleminiz daim olsun.🙏🏻📚🇹🇷