17
Şubat 2016 günü mesai saati çıkışında askeri servis araçlarının kırmızı ışıkta
durduğu bir anda aralarına giren bombalı araç patlatıldı. Yirmi sekiz
yurttaşımız şehit oldu.
Canlı
bombanın zamanlamasına, eylemin yapılış biçimine bakıldığında ilginçliklerle
dolu bir saldırıyla karşı karşıyayız. Çünkü bugüne kadar hareket eden araçlara
yönelik canlı bomba eylemi ilk kez yapıldı denebilir. Bu eylemde, lüks cipteki
canlı bombanın bu işi tek başına yapması olanaksız. Araçların kırmızı ışıkta
yan yana gelmesinin ayarlanması çok planlı olması gerek. Bunun için de
bombacının başka kişilerden yardım alması büyük olasılık. Bu eylem, üzerinde
önceden defalarca çalışılmış bir terörist saldırı. Bu nedenle istihbarat
kuruluşlarının ve polisinin uyuması hiçbir gerekçeyle açıklanamaz. Bu arada AKP
döneminde istihbarat denen bir şeyin kalmadığını söylersek haksızlık yapmamış
oluruz. MİT’in kuşa çevrildiğinin tanığıdır kamuoyu. Siyasallaşan istihbarat,
asıl görevinden uzaklaşmakta, iktidarın oyuncağı durumuna gelmekte. Oslo’da,
PKK yöneticileriyle bomba söyleşisi yapan ve kahkahalarla ve yılışık bir
üslupla muhataplarıyla konuşanlardan istihbarat beklemek saflıktır.
Bombanın
asıl hedefi TSK’dır. Amaç, TSK’nın Suriye’de Akdeniz’e koridor açmakta olan
PYD’ye ve Güneydoğu’da hendek savaşı veren PKK’ya darbeler indirmesi karşısında
ondan intikam almak. Hendeklere gömülen, koridor hevesi kursağında kalan
PKK/PYD, Ankara’nın kalbine bomba atarak kendince moral kazanmak istemekte.
Dağda, hendekte, koridorda tutunamayan bölücü örgüt; militanlarına “Yıkılmadık,
ayaktayız.” demek istemekte. Ne yaparsa yapsın bölücü örgüt; hendekten de
çıkamayacak, koridoru da açamayacak Akdeniz’e.
Bomba
patladıktan kısa bir süre sonra eylemcinin kimliği belirlendi. Eylemin PKK
tarafından yapıldığı da ortaya çıktı. Aslında HDP’nin tavrına bakarak da
eylemin kimlerce yapıldığı anlaşılır.
HDP,
bombanın patladığı andan itibaren sessiz kaldı. Saldırıyı kınamadı. Öyle ki
TBMM’de parti gruplarınca düzenlenen ortak açıklamayı imzalamadı. Gerekçeleri
de daha önce yapılan IŞİD saldırısını kınamak istemeleriydi. Böylesi bir
gerekçe, kargaları bile güldürür.
HDP’li
kadın bir vekilin ( Bazı dostlar, neden “milletvekili” sözcüğünü kullanmadığımı
sormaktalar. Sandıktan çıkan kişiler “vekil” olur, ama “milletin vekili
olamazlar.) Ankara’daki bombalı saldırıyı yapan PKK militanı için Van’da kurulan
taziye çadırını ziyaret etmesi, eylemin kimleri sevindirdiğini ortaya koymakta.
Ayrıca bu çadırın HDP’li belediyenin desteğiyle açılmış olması da her şeyi
açıkça anlatmakta kamuoyuna.
HDP,
terörü açıkça savunarak demokratik zeminde mücadele etmeyeceğini bağıra bağıra
söylemekte. Ancak, ne yazık ki TBMM’de bulunan üç parti bu bağırtıyı
işitmemekte. Savcılar, nedense kış uykusunda. AKP, YCHP (Gerçi YCHP anayasa
uzlaşma komisyonun da çekildi, ancak çekilme gerekçesi bölücü terörün yanında
yer alan HDP’nin orada bulunması değildi.) ve MHP’nin ısrarla HDP ile aynı
komisyonda yer alarak anayasa değişikliği yapmak istemeleri anlaşılır gibi
değil. Bu, terör örgütünün legal uzantısı olan partiyi cesaretlendirmekte. Ona
güç kazandırmakta.
Savcılara
gelince...
PKK
terör örgütünü açıkça destekleyen bir partinin kapatılması için gerekli
koşullar oluşamadı mı daha? Deliller toplanamadı mı? Dünyanın neresinde bir
devlete savaş açmış bir ihanet örgütü, o devletin meclisinde bulunur?
Dikkatli
bakın çevrenize yetkisiz yetkililer, ilgisiz ilgililer... Bakın ve iyi görün!
Bombacı uzakta değil, yanı başınızda... Yan yana oturmaktasınız onlarla...
Türkiye’yi bölmek isteyenler, ABD-İsrail adına Ankara’ya savaş açanlar
yanınızda... Kuliste, komisyonlarda yan yana oturmaktasınız. Yurttaşlarımız can
verip şehit olurken gevrek kahkahalarla göz gözesiniz.
Hele
7 Haziran seçimleri öncesi HDP’ye baraj aşırtmak için bin takla atan şaşkın
siyasetçilere ve sözde aydınlara ne demeli? Acaba bu güruhun vicdanı sızlıyor
mu bu kan deryasında? Evet, bazı kişilerin birazcık da olsa vicdana
gereksinmeleri var. Bunun yanı sıra biraz da insanları ve vatanı sevmeye...
Adil
Hacıömeroğlu
23
Şubat 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder