24
Mart 217 Cuma günü Bakırköy’de bir avukat yazıhanesindeyiz. Avukat Bey, önceden
İstanbul’un bir ilçesinde MHP ilçe başkanlığı yapmış. Ülkücü hareket içinde
doğup büyümüş adeta. Milliyetçi-ülkücü çizgisinden hiç sapmamış. Ailecek
ülkücüler… Kardeşlerinden bazıları MHP ve Ülkü Ocakları’nda yöneticilik yapmış.
Selam
sabahtan, hal hatır sormadan sonra hemen konuya giriyor çaylarımızı yudumlarken.
“Durum nasıl?” diye soruyor.
Ben:
“İyi…” diyorum kestirmeden ve bir soruyla karşılık veriyorum: “Sizin cenahta
durum nedir? Ülkücülerin yüzde kaçı ‘Evet!’ der?”
Avukat
arkadaş, hiç düşünmeden yanıtlıyor beni: “Ülkücü hareketin yüzde seksenden
fazlası hayırcı…”
Ben:
“Hayır’ın yanında yer almak şeri yok eder.” diyorum gülümseyerek. “Türk Milleti
hayırda birleşiyor.” tümcesini de sözlerime ekliyorum. O, kahkahalar atıyor
benim bu sözüm karşısında.
“Ülkücüler,
halkoylamasında ‘Hayır!’ diyerek Genel Başkan Bahçeli’ye ters düşmüş olmuyorlar
mı?” diye sordum.
Avukat
Bey: “Hayır!” diyor kararlı bir sesle. “Biz, genel başkanımızın işaretiyle ‘Hayır!’
diyoruz.” sözünü söylerken ben biraz şaşkınlıkla soruyorum ona: “Nasıl oluyor bu?”
O,
Bahçeli’nin anayasa değişikliği TBMM’den geçtikten sonraki açıklamasını
anımsatıyor bana. “Bahçeli, ‘Benim tek oyum var, o da evet olacaktır.” demedi mi?
“Evet,
dedi.”
“İşte,
bu sözüyle Bahçeli, tabana ‘İstediğiniz gibi oy verebilirsiniz.’ iletisini
verdi. Tabanı serbest bıraktı. Ülkücüleri bağlayıcı konuşmadı. Bize, ‘Evet oyu
verin!’ demedi.” diye açıklamada bulundu avukat arkadaşım.
Avukat
Bey’in dedikleri kendi içinde mantıklı. Söyleşimiz bittikten sonra yazıhaneden
vedalaşarak ayrıldım. Bir alışveriş merkezine gittim. Burada bir pastanede uzun
süredir görmediğim ülkücü cenahtan üç arkadaşım derin söyleşide. Selam verdim. Beni
görünce ayaklanıp masalarına davet ettiler. “Muhabbetinizi bozmayayım.” dedim. “Olur
mu Hocam, tam size göre bir muhabbet, buyurun!” dediler. Oturduk. Konu,
halkoylaması doğal olarak… Devlet geleneklerinin değiştirilmek istenmesi
kaygılandırmakta herkesi. Bu duruma, millet olarak karşı koymak gerektiği üzerinde
durduk. “başkanlık sistemi” dayatmasının emperyalizmin isteği olduğu konusunda
hemfikir olduk.
Avukat
Bey’in söylediklerini aktardım masamdakilere. Hak verdiler adını da söylediğim
avukata. Ama bir şeyi de eklediler: “Ülkücü tabanın ‘Hayır’ refleksi, Türk
Milleti’nin emperyal projelere başkaldırısında çok önemli.” (Sağ kesimde yer
alan yurttaşlarımızın dilleri “emperyalizm” sözcüğünü söylemeye alışık değil,
şimdilik “emperyal” sözcüğüyle yetiniyorlar. Ama zamanla “emperyalizm”
sözcüğüne de alışır dilleri.)
Masadakilerin
hepsinin ortak düşüncesi, Türk Milleti’nin neredeyse her türlü siyasal
kesiminin birlik içinde davrandığı. Ben, bu düşünceyi formüle ediyorum: “Hayırcılar;
CHP, VP, SP, DP, ANAP, MHP (Partinin yüzde sekseni), AKP (Parti tabanının yüzde
yirmisi ve az da olsa bir kısım yöneticiler), BBP (Parti tabanın neredeyse
tümü) ve birçok dernek, sendika, meslek kuruluşu bir arada. Aslında 15 Temmuz’da
sokağa çıkan kesimler birlikte. Yani dün PKK ve FETÖ’ye karşı savaşım verenler
kol kola başkanlık dayatmasına karşı. Bu görüntü RTE’yi çok rahatsız etmekte.
Belki o da içten içe ‘Hayır çıksa da ben de kurtulsam!’ diyordur.”
Sözlerim
kahkahalara boğdu masayı. Kalkma zamanı gelmişti. Vedalaşıp ayrıldık
birbirimizden. Herkes farklı yönler gitti. Tıpkı Oğuz Kağan’ın oğulları gibi...
Denize doğru yürürken mutluydum. Çünkü milletimin evlatlarının vatan sevgisi
özgüvenimi, umudumu gittikçe artırmakta. Büyük milletler kolay yıkılmazlar.
Onları ayakta tutan binlerce yıllık gelenekleri var. Bunun içindir ki emperyalizm
geleneklerimize, insanlığımıza saldırmakta.
Adil
Hacıömeroğlu
26
Mart 2017
teYYip BOŞKANLIĞA tehditle soyunmuş gibi, ancak akapee nin KENDİNİ KAYBETMİŞ haline şaşmamak mümkün değil.
YanıtlaSil