Çocukken
herkes iyi kötü resim yapmıştır. Bir an için çocukluğumuza gidip düşsel bir yolculuğa
çıkalım. O dönemde daha çok karakalemle çizdiğimiz resimleri gözümüzün önüne
getirelim. Neler çizdik, neler…
Evler,
okullar, arkadaşlar, gülen mutlu insanlar, oyunlar, türlü türlü hayvanlar, çayır
çimen, orman, farklı meyve ağaçları, ekili biçili tarlalar, bağ bahçeler, kuş
yuvaları, bulutlar, yağmurun yağışı, gülümseyerek parlayan güneş, geceleyin gökyüzündeki
ayla yıldızların görünümü, akan çeşmeler, dereler, deniz, deniz araçları, rengarenk
uçurtmalar, kar, kızak, çiçek, mevsimler, sel, toprak… resimleri yapardı
çocuklar eskiden. Çevresinde, yaşamında ne varsa onları çizerlerdi kâğıda. Bu
yönüyle gerçekçi resimlerdi bunlar. Bu resimlerin
birçoğunda çocukların düşlerini de görmek olanaklıydı.
Çocuklar
gerçekçiliklerinin yanı sıra iyimserdir. Onların kitabında karamsar olma, kötü
düşünme, olumsuz seçeneklere saplanıp kalma yazmaz. Yaşamları, hep olumluluklar
üstüne kurulu. Çünkü bellekleri, henüz büyüklerince kirletilmemiştir. Bu nedenle
güneş güler. Oyunlar hep el eldir. El ele olan çocuklar gülümser. Ocağın
başında oturan aile üyeleri mutludur. Çünkü ev, mutluluğun ve güvenin
adresidir. Evdeki mutluluk, dalga dalga yayılır her yana.
İnsan,
çocukluk döneminde somut düşünür. Bunun için gerçekçidir resimleri. Çocuklar büyüyüp
ergenlik çağına gelince soyut düşünmeye başlar. Böylece düşünce biçimleri de değişir.
Sosyal
medyada adı yerine takma ad kullanan bir hanımefendi, bir çocuk resmi paylaşmış.
Resimde bacası tüten bir ev var. Paylaşımcı da resmi eleştiriyor kendince.
Çocuk resimlerinde evlerin bacasından yaz kış duman çıkmasını mantıksız
buluyormuş.
Çocuk
resimlerindeki betimleme doğrudur. Neden yaz kış ev bacalarından duman çıkar?
Çünkü eskiden evlerde tüp, doğal gaz, elektrik yoktu. Ekmek ve yemekler ocakta
ya da sobada (kuzine) odun ateşinde pişerdi. Bu nedenle yaz geldiğinde de bacalardan
duman tüter. Ateş yalnıza ısınmak için kullanılmazdı. Ayrıca evlerde tüp olsa bile
odun yeğlenirdi ateş için. Çünkü tüp parayla, odun bedavaydı. Yalnızca yemek
pişmezdi ocak ve sobalarda. Oralarda ekmek de yapılırdı. Bir de sobaların
üstünden hiç eksilmeyen, sürekli kaynayan su güğümleri ya da tenekeleri vardı. Bu
suyla çamaşır, bulaşık yıkanır, yeri gelince yunakta kullanılırdı. Kaynar su;
çabucak çay demlemek, yemek pişirmek için de gerekliydi. Bunun için yaz kış
ocaklar yanar, ev bacalarından duman tüterdi.
Bacadan
dumanın çıkması, evde yaşamın olduğunun belirtisi. Yaşam varsa duman da var. O,
yaşamın dumanıdır. Ocak söndüğünde, o evde yaşam da biter. Halk arasında bu
durum “ocağı sönmek” sözüyle açıklanır. Bu nedenle ocakta ateş sönmez mevsim ne
olursa olsun. Ocak kullanılmadığında közler, külle kapatılır. Gerekli olduğunda
çalı çırpıyla yeniden tutuşturulur. Çünkü kibrit ve benzeri gibi tutuşturucular
yaygın olarak kullanılmazdı.
Ülkemizde
ne yazık ki kentte yaşayanların çoğu kendi geçmişlerini, kültürlerini, geleneklerini,
kırsal kesimde ve eski kentlerde halkın yaşayışını bilmiyorlar. Bunun da nedeni
okumamaları, ülkemizi gezmemeleri. Bir kişinin ülkesini tanıyıp bilmeden yaşadığı
toprakların geleceğine ilişkin gerçekçi önerilerde bulunması çok zor. Atatürk
büyük bir önder ve devrimciyse bunun asıl nedenlerinden biri ülkesinin, halkını
çok iyi tanımasındandır. Onun başarısının arkasındaki giz de budur. Bu arada
halkın yaşayışına saygı duymanın da insanın gerçekçi düşünmesine önemli bir
katkı yapacağını söylemeliyim.
İşte,
çocuklar yaşadıkları gerçeğin resmini çizerlerdi kağıtlara. Ocağın yanması,
bacadan dumanın tütmesi bir mutluluk kaynağıydı. Çocuklar, o mutluluğu,
yaşamlarının gerçeğini kâğıda geçirmeyip de ne yapsalardı?
Adil
Hacıömeroğlu
9
Kasım 2024
Bir elinde cımbız bir elinde ayna... Orhan Veli...
YanıtlaSilEline emeğine sağlık eski günlerimizi dile getirdin o günleri çok özlüyoruz çocukların resimleri esastır iç duygularını dışa vurmaktır .Hayatımızın en güzel yıllarıydı mutluluk zirvedeydi içimizde hilekar sahtekar art niyet düşünen yoktu .İyi hafta sonarı .
YanıtlaSilDeğerli Adil öğretmenim , beyninize sağlık, ne güzel geçmişte yaşanmışlarımız var. Hala (kuzine )odun sobası kullanılıyor , hem evler ısınıyor, fırın bölümünde pişirilme yapılıyor, çaydanlık üzerindd kaynatılıyor , yemek ısıtılıyor.Evlerde bacalar tüterdi , yaşam belirtisiydi. Maalesef küçük yerlerde , ocaklar tütmez oldu . Güz gelince yapraklar dökülüyor . İnsanlar birer , birer kayboluyorlar. Çocuklar evimizin aynasıdır.Evdeki mutluluk ya da mutsuzluğu renklerle ve nesnelerle çizerek anlatırlar. Mutlu çocukların sevgiyle büyütülerek artması,gülümsemesi dileğiyle.Yüreğinize sağlık..👏🎨🙏🏻♥️Varolunuz.Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil