AB ülkeleri yıllardır türlü neden ve amaçlarla ülkemize temsilciler, komisyonlar gönderiyorlar. Müfettiş edasıyla gelen bu kişiler, bize sık sık “insan hakları” konusunda eleştiriler yapıp akıl öğretiyorlar. Zaman zaman da ülkemizi insan haklarının ihlal edildiği bir yer olarak gösteriyorlar.
Ülkemizde insan hakları açısından her şeyin çok düzgün gittiğini söyleyemeyiz. İnsanların çöpten ekmek toplayarak beslenmesi insan haklarına uymaz. İş güvencesinin ve güvenliğinin olmadığı, insanların madenlerde, tersanelerde; doğal afetlerde, trafik kazalarında sıkça yaşamını yitirdiği bir ülkede insan hakları sorgulanabilir. İktidarı eleştirdiği için işinden olan gazetecilerin yaşadığı bir ülkeyiz. En önemlisi de iktidar muhalifi gazetecilerin, öğretim üyelerinin, hukuk adamlarının, askerlerin, düşünürlerin ve siyasetçilerin tutuklanıp yargılandığı bir ülkede yaşıyoruz.
Yolsuzluğun çığ gibi büyüdüğü, türedi zenginlerin boy gösterdiği, varlığın siyasal iktidarlara göre el değiştirdiği, halkın gittikçe yoksullaştığı bir ülkedir Türkiye. Beslenme, barınma, düşünme ve düşündüklerini ifade etmenin olmadığı bir yerde insanlıktan söz edebilir miyiz?
Peki, bu anlı şanlı AB temsilcileri neyle ilgilenirler? Yukarıda kısaca sözünü ettiğimiz insanlık dışı olaylar, onların ilgi alanına girmez ve bu nedenle de bu tür konularla ilgilenmezler. Onlar, “insan hakkı” ndan bölücü terör örgütünün haklarını korumayı anlarlar. Teröristlerin yaşamsal güvenlikleri, onlar için çok önemlidir. Bölücü başının beslenmesi, barınması, canının sıkılmaması için yanına mahkum verilmesi önemlidir. Hatta terörist başına seks izninin verilmesi bile gazetelerde manşet oldu. AB temsilcileri istiyor, bizim AB sevdalısı yöneticilerimiz hemen yerine getiriyor. Basınımızın büyük bölümü de bu uygulamaları alkışlayarak göklere çıkarıyorlar. Burada amaç, akıl almaz yeni uygulamalara ortam hazırlamak. Son günlerde dillere pelesenk olmuş söz şu: “Bu yapılanlar AB ilerleme raporunda kesinlikle yer alır.” Böylece kamuoyu uyutuluyor.
Bize “insan hakları” dersi veren AB ülkelerinin geçmişi, insan hakları açısından nasıldır? Çok eskilere gitmeden herkesin kolayca anımsayacağı bir örgütten söz edeceğim. AB’nin kurucularından ve ekonomik bakımdan en güçlü ülkesinden, Almanya’dan bir örnek vereceğim.
1968’de Avrupa’da başlayan, sonra dünyanın birçok ülkesine yayılan Amerika karşıtı, özgürlükçü gençlik hareketleri Almanya’da da kendini gösterdi. Amerikan üsleri ve işbirlikçi diktatörler protestoların hedefiydi. 2 Haziran 1967’de İran Şahı Rıza Pehlevi’nin Berlin’e gelişini protesto etmek amacıyla başlayan gösteriler ayaklanmaya dönüştü. İlk kez bir gösteriye katılan Benno Ohnesorg başının arkasından vurularak öldürüldü. Böylece 2 Haziran Hareketi doğdu. Almanya çapında Vietnam Savaşını protestolar yaygınlaştı. Bu gösteriler sırasında Kızıl Ordu (RAF) içinde Baader-Meinhof grubu örgütlendi. Hızlı bir eylem süreci başladı. Amerikan üslerine ve Alman kapitalizminin tanınmış yöneticilerine karşı silahlı saldırılar başlattı bu grup. Rehineler alındı, uçaklar kaçırıldı. Kurtarma operasyonlarında Alman gizli servisi ve polisi, eylemcilere yaşama hakkı tanımadı. Eylemcilerin tamamına yakını öldürüldü. Bir süre sonra grubun üyelerinin büyük bölümü tutuklandı.
Peki, tutuklananlar ne oldu, Alman mahkemelerinde adilce yargılanıp cezalarını çektiler mi? Parlamento, ceza yasasını değiştirip sert önlemler alınmasının yolunu açtı. Tutuklularla avukatlarının görüşmeleri kısıtlandı. Hücrelerde yatan mahkumlar, avukatlarıyla görüşmeden önce ve sonra çırılçıplak soyundurulup aranıyor ve görüşme böylece başlıyordu. Görüşmenin bitiminde ise mahkumlara yeni giysiler giydiriliyordu. Örgütün kurucularından Ulrike Meinof’un 1976’da hücresinde havludan yaptığı iple intihar ettiği açıklandı. İngilizlerce yapılan otopside Meinof’un asılmadan önce öldürüldüğü belirlendi. Ayrıca cinsel organında spermler bulundu. Bunalıma girdiği söylenen Meinof, beyni çıkarılarak defnedildi.
1977’de örgütün diğer lideri Andreas Baader ve iki arkadaşı hücrelerinde ölü olarak bulundular. Üçü de vurulmuştu. Solak olan Baader, kendini sağ eliyle vurmuştu. Üstelik kurşun, ense kökünden girmiş, alnından çıkmıştı. Resmi kayıtlar böyle söylüyordu.
Hücresinde ölü bulunanlardan biri de Gudrun Ensslin’di. Ölmeden önce ailesine şöyle yazmıştı: “Eğer benden geriye hiç mektup kalmadıysa ve ölü bulunduysam; suikaste uğramışımdır.” Bu örnekler çoğaltılabilir, ancak bu kadarı yeter sanırım. Baader-Meinof grubu çökertildi. Yaşayan kimse kalmadı birkaç kişi dışında. İşte “insan haklarına dayalı Alman adaleti (!)”. Peki, bu sırada Federal Almanya’da
iktidarda kim var biliyor musunuz? Alman Sosyal Demokrat Partisi (SDP),
başbakan da Helmut Schmidt…
Şimdi kalkmış bu adalet dağıtıcıları PKK teröristlerinin ve bölücü başının hakkının, hukukunun peşindeler. Neden mi? Çok açık değil mi her şey?
Eğer birileri insan hakları dersi almak istiyorsa bu topraklardan, bizim topraklarımızdan öğrenecekleri çok şey var. Bize dokunmayın, bizi bize bırakın, tarihin derinliklerinden süzülerek gelen insanlığımızı yok etmeyin, yeter.
Adil Hacıömeroğlu
20 Eylül 2009
Yine milli duygularımızı çoşturuyorsunuz Adil bey, sağolun varolun ki yazılarnızdan mahrum bırammayın bizi...Ders kitaplarının arkasına mecburi okuma parçası olarak ilave edilmeli bu güzelim yazıların..Okumalı gençlik ki koyun gibi toplum ve aciz devlet ezberini bozalım...Nilgün Uygun
YanıtlaSilçıban başı hep AVRUPALILAR?HEREDOT MÖ.5-7.YY TUNADAN ÖTEDE ANDROPHAGİ DENİLEN İNSAN YİYEN YAMYAMLAR VARDIR DİYE TARİHE NOT DÜŞÜYOR.İSLAM DÜÜŞÜNÜRLERİ İBNİ SİNA,FARABİ,İBNİ RÜŞD VE GAZALİ, HELEN MANTIĞINI VEYANİ ARİSTOCULUĞU KENDİNCE YORUMLARKEN: MS 11.YY AVRUPA ,İSLAM ÜLKELERİNDEKİ BU MEMUNUN TANZİMATINI, YENİ LATİNCEYE ÇEVİRİYOR YAHUDİ TALMUTUYLA İSLAM TEFSİRİNİ VE KELAMINI OKULLARINDA YENİ OKUTUYORDU.BİZ VE İSLAM UYGARLIĞI TARİHTE ASTRONOMİYİ DE ALİ KUŞCULARLA YADA TIP VE FELSEFEYİ İBNİ SİNALARLA YAŞADIK.TASAVVUF VE SUFİLİK BELKİ TEVEKKEL YAŞAMI ZORLADIYSA DA KAPİTALİZMİ VE EMPERYALİZMİ TEBAALARINA YAŞATMADILAR.15.YY DAN SONRAKİ TEVRAT AÇILIMI PROTESTANLIK AVRUPADA KAPİTALİZMİ VE EMPERYALİZMİ DİNE SOKARAK GELİŞTİRDİ VE YENİ ÜLKELERİ SÖMÜREREK,ÇALARAK DOĞAL KAYNAKLARINI SANAYİ DEVRİMLERİNE UNSUR YAPTILAR HATTA TEMEL. FATİH İSTANBULU ALDIĞINDA HRİSTİYAN HALK PADİŞAH SARIĞI ALTINDA YAŞAMAYI YERĞLEMİŞTİ.ADALET VE EŞİTLİK DAĞITTIK.AMMA ANADOLUYU GÖREMEDİK YANİ KENDİMİZİ.ÇOK ULUSLU İSLAM ÜMMETİYLE DİĞER MİLLETLERİN DAHİL OLDUĞU YÖNETİM ŞEKLİ ARTIK ROMANTİK HALKÇILIKTA PARA ETMİYORDU.ZENGİNLEŞEN AVRUPA BURJUVAZİSİ HASTA ETTİKLERİ OSMANLIYI HEP ÇÖKERTMEK ADINA MİLLİYETÇİLİĞİ KULLANDILAR.AZINLIKLARI KULLANDILAR.ŞİMDİ DE AYNI OYUN BU TİYATRODA.YABİZ DERS ALMIYORUZ YADA ONLARA DERS VEREMİYECEK KADAR BATMIŞIZ.YANİ SÖMÜRGELEŞMİŞİZ.MESELE İNSAN HAKLARI FALAN DEĞİL ENERJİ KAYNAKLARI VE TÜKETİCİ AÇIK PAZAR SORUNU.
YanıtlaSilBir millet, idare edilme şeklinin başını secerken kendi başını kuma sokuyorsa o milletin tercih hakları emperyalızm ve uşakları tarafından belirlenir.İki torba kömürün taşındığı evlere ne konuşuluyorsa bu zibidilerede aynı şeyler konuşuluyordur.
YanıtlaSilBize İnsanlık öğretenler ve aracılık edenlerin İnsanlığının ne menem bir şey olduğunu bildiğimden onlardan alacağım bir şey yok.Biz bize yeteriz.
YanıtlaSilBir yılanın,akrebin vereceği ders,zehir akıtmaktan başka ne olabilir?
YanıtlaSilAvrupa insan haklarında çifte standartlıdır. Onların işi gücü ortadopu ülkerindeki teröristlerin hakkından söz etmektir. Dolayısıyla insan haklarında aslında geride omamızın yegane nedeni de bu değil mi.
YanıtlaSil