Gelibolu Milli Parkı, bugün ihaleye çıkartılıyor. Eğer bugün ihale sonuçlanırsa bundan böyle Çanakkale Şehitliğini gezecek olan herkes, gezisinin bedeli olarak bir miktar para ödeyecek.
Sessiz sedasız ihale ilanı verildi. Gündemin yoğunluğu içinde birçok büyük basın yayın kuruluşunun gözünden kaçtı bu durum. Basın yayın kuruluşlarının gözünden kaçması önemli bir hatadır. Eğer bu konu, medya tarafından göz ardı edilmişse tek kelimeyle VAHİMDİR. Çünkü bunun ileride yol açacağı bazı sonuçların telafisi çok zordur.
Ulusal değerlerimiz, onurumuz, varlığımız ve geleceğe bakış açımız bakımından çok önemli olan Çanakkale şehitliği, ticari bir mantıkla ele alınamaz. Şehitliği ziyaret ederek tarihsel bir vefa borcunu ödemek isteyen yurttaşlarımızdan para almak vicdanları rahatsız etmeyecek mi?
Peki, böyle bir ihalenin sakıncaları nelerdir? Birçok yönden önemli sakıncaları vardır bunun. Şehitliğe para ödeyerek girme, birçok insanın ilgisini azaltır. İnsanların kafasından "Şehitlerin sırtından para kazanılıyor." düşüncesinin geçmesi kabul edilebilir değildir.
İhalenin verileceği firmanın (ki bu büyük bir olasılıkla yandaşlardan olacak) görevlendireceği rehberler; gerçeklerden uzak, birtakım hurafelerle Çanakkale Savaşı'nı anlatırsa tarihimiz saptırılmayacak mıdır? Dünya savaş tarihinin ve siyasetinin en önemli olaylarından olan Çanakkale Savaşı, uydurma söylencelerle değil; aklın ve mantığın çerçevesinde anlatılmalıdır. Ulusumuz ve özellikle de genç kuşaklar, zorlukları aşmada olağanüstü güçlere değil; kendi güçlerine güvensin.
Bir yeri ihaleye çıkarmak ne demektir? Parayı veren düdüğü çalar, demektir. Peki, son yıllarda Avusturalya, Yeni Zelanda hükümetlerinin ve de itilaf devletlerinin bizden isteği nedir? Gelibolu Yarımadası'nın, Çanakkale Savaşı'na katılan devletlerce yönetilmesi. Bu istek, başından beri kamuoyunun büyük tepkisine yol açtı mı? Evet. Şimdi bu ihaleye bugün ya da gelecekte sözü geçen devletlerin şirketleri (Türk ortaklar aracılığıyla da olabilir.) katılamaz mı? Hem de bal gibi katılır. O zaman Çanakkale'yi dünyanın en kanlı savaşıyla geçemeyenler, bu kutsal toprağa yerleşip amaçlarına yüz yıllık bir gecikmeyle de olsa ulaşırlar. Hatta savaşın öyküsünü de onlardan dinleriz.
Çanakkale'ye ve diğer şehitliklerimize gereken ilgiyi gösteremiyoruz toplum olarak. Her şeye para buluyoruz da şehitliklerin bakımına, onarımına, düzenlenmesine, tanıtımına para bulamıyoruz. Destanların yazıldığı toprakları, anlamına uygun olarak gelecek kuşaklara anlatamıyoruz. Ulus olmanın en önemli özellilerinden biri; ortak tarihi, ortak bir geleceğin yüksek ülküsüyle birleştirmek değil midir?
Cumhuriyet döneminde oluşturulan birçok kuruluşun haraç mezat satılmasına alıştık toplum olarak. Madenlerimizin peşkeş çekilmesine ses çıkarmadık, sustuk. Hazinemiz soyulurken sırtımızı döndük, bakmadık. İnci gibi değerli kıyılarımız yağmalanırken, cennet kadar güzel ormanlarımız çölleştirilip birkaç kan emiciye pazarlanırken ne yaptık? Seyrettik, seyrettik. Tarihsel ve kültürel değerlerimiz bir bir elden çıkarken gömezden geldik. Kısacası ülkemizin ekonomik değerleri "babalar gibi satılırken" sustuk, sustuk, sustuk...
Şimdi sıra geldi şehitliklerimizi ihale etmeye... Susacak mıyız? Suskuluğumuz ne zamana kadar sürecek?
Adil Hacıömeroğlu
7 Temmuz 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder