Son günlerde köşe yazarlarının geleceğinin ne olacağı konusu tartışılmaya başlandı. Tartışmayı başlatan Ertuğrul Özkök, önemli bir gazetemizin (Hürriyet'in) yıllarca yöneticiliğini yapan bir gazeteci. Bu tartışma önemlidir, ancak çok geç kalınmıştır. Çünkü ülkemizde, köşe yazarlığı kamuoyu nezdinde saygınlığını ve güvenirliğini epeyce yitirmiştir.
Benim kuşağım ve bizden önceki cumhuriyet kuşakları, gazete köşe yazılarını okuyarak büyüdü. Gazeteler ve onların saygın yazarları toplum bilincinin oluşmasında önemli rol oynadılar yıllarca. Mütareke basınının olumsuz tavrı, bir süre toplumda basına karşı güvensizliği yaratmışsa da daha sonra basının kendi içindeki yenilenme bu güven eksikliğini gidermiştir.
Çocukluğum, Doğu Karadeniz’in küçük bir kasabasında geçti. Babam yaşadığımız kasabada öğretmendi. Yaz dinlencelerinde çok yakında bulunan köyümüze gider, bağ bahçe işleriyle uğraşır, kışlık yiyeceğimizin bir bölümünü ve yakacak odunumuzu hazırlardık. Aile içi imeceyle işlerimizi hallettiğimizden kitap, gazete okuyacak ve oyun oynayacak zamanı da böylece yaratmış olurduk. Babam, köy enstitülü bir öğretmen olduğundan gazete ve kitap okuma alışkanlığı üst düzeydeydi. Küçük ve çok zaruri gereksinimlerimizi karşılayan eşyalarımızın yanı sıra evimizin önemli bir köşesini kitap, dergi ve gazeteler kaplardı. Okunan dergiler asla atılmaz, gazetelerinse önemli bulunanları saklanırdı. Hasan Ali Yücel’in (Bugün saygıyla anıyorum.) kültür yaşamımıza kattığı Doğu ve Batı klasikleri hayranlıkla okuduğum ilk kitaplardı. Ne yazık ki 12 Eylül döneminde bir arşiv denilebilecek bu hazine, elimizden uçtu, gitti. İlkokulun üçüncü sınıfından itibaren gazetelerle sıkı tanışıklığım başladı. Kısıtlı bütçemize karşın her gün kesinlikle bir gazete alırdık. Bazen bunun, ikiye üçe çıktığı da olurdu. Genellikle Ulus, Akşam, Cumhuriyet, daha sonraları da Yeni Ortam evimizin vazgeçilmezleriydi. Ara sıra da Milliyet alırdı babam. Bu gazetelerin yanı sıra birçok dergi de girerdi evimize. Bulunduğumuz yerde elektrik yoktu. Gazeteler daha çok ikindi vakti gelirdi. Kışın çok geciktiği, hatta gelmediği günler de olurdu. Ben okuldan çabucak gelir, kıyafetimi değiştirip ilçeden gelecek dolmuşların yolunu gözlerdim. Dolmuştan gazeteler indirilirken yardım ederdim ki bir an önce gazeteme kavuşayım. Genellikle küçük yerlerde gazeteler abonelere gelirdi. Bazen on, bazen on dört numara gaz lambasının loş ışığında oturur, babama ve komşularımıza gazete okurdum. Anlaşılmayan yerler tekrar ettirilir, köşe yazılarında anlatılanlar derin bir tartışmaya neden olurdu. Tartışma bitince de bir diğer yazarın yazısını okurdum. Şu anda adlarını saygıyla andığım onlarca kişi bu tartışmaların kahramanları olmuşlardı.
Yazın köye gittiğimizde iş daha da renklenirdi. Birbirinden güzel roman, öykü, şiirlerle yeşil bir cennetin ortasında hayal evrenim uçar giderdi. Ayrıca burada gazeteler de çeşitlenirdi. Köyümüzün minibüsçüsü Ali Amca (Bektaş) düzenli olarak Milliyet okurdu, “demokrat” lakaplı Mahmut Amca (Albayrak) ise Tercüman, bazen de Son Havadis. Minibüs gelince gazeteler sahiplerine ulaşırdı. Ben de biraz çekingen, görünür bir yerde durur, çağrılmayı beklerdim. Çok geçmeden çağrılır, koşa koşa giderdim. Çay ocağının önünde bir sandalyeye oturur, gazeteleri okumaya başlardım. Böylece farklı düşüncedeki köşe yazarlarını okuma olanağı bulurdum. Bu, benim yaşamım boyunca farklı görüşlere hoşgörü göstermemin nedenlerindendir.
Hele bu gazete okumalarım sırasında büyüklerin beni de bir arkadaş gibi görüp çay ısmarlamaları var ya, işte onun zevki burada anlatılmaz. Sahi, ne kadar lezzetliydi o çaylar…
Hem kasabada hem de köyde gazete okurken beğenilen yazılar özenle kesilerek saklanırdı. Cüzdanlar, gömlek ve ceket cepleri bu yazılarla dolardı. Bu yazılar yıllarca terli ceplerde, nemli bir iklimde saklandığından ve çok fazla okunduğundan silinir, zamanla okunmaz olurdu. Evimizde kitapların arası, çekmeceler bu yazılarla dolar, taşardı.
Neden bu yazılar yıllarca saklanırdı? Çünkü o günkü yazarlara güvenilir, bilgilerine saygı duyulur, yaptıkları tahliller önemsenirdi. Gazetelerde haberlerden önce köşe yazarlarının okunması da bundandı.
Şimdi, günümüzde böyle mi? Anlı şanlı köşe yazarlarına bakıyoruz, mevsime, rüzgâra göre yön ve renk değiştiriyorlar. Dün ak dedikleri kara, kara dedikleri ak oluyor bugün. Kimi iş takibi yapıyor, kimi ise iktidarların tetikçiliğini. Çoğunda bilgiden eser yok, birçoğunda ise merak edilecek bir tahlil. Saldırgan olmak; gidene ağam, gelene paşam demek moda. Karşıtına saygı duyma, onun düşüncesini önemsemek hak getire. Özel yaşamlar mezatta. Karşıtını linç etme, hedef gösterme maharetlerinden. İnsanlığın binlerce yılda oluşturduğu erdemler, tozlu raflarda. Yazılarda ve konuşmalarda hep saldırganlık, hep olumsuzluk. Toplumsal değerlere sahip çıkmak, tarihsel başarılardan gururlanmak eleştiri konusu.
Yapılan kamuoyu araştırmalarında en güvenilmez kurumların başında medya geliyor. O zaman yazımızın başında sözünü ettiğimiz gazeteci ve basınımızın birçok yazarı basının geleceğini sınır ötelerindeki tartışmalarda aramasınlar. Birazcık aynaya bakmaları yeter. Bakınca köşe yazarlarının geleceği orada açık bir biçimde görülecektir.
Geçen şeker bayramında annemi ziyarete gitmiştim. Akşam yemeğini yiyip bilgisayarın başına oturdum. Biraz bir şeyler okuyup yazayım diye. Az sonra anacığımın elinde bir tomar gazete parçası. Okuduğu gazete ve dergilerden beğendiği yazıları kesip benim için biriktirmiş. “Al oğlum bunları, okursun içlerinde beğeneceklerin olabilir.” diyerek beni yıllar öncesine götürdü. Tüm anılarım, geçmişim; bakkal, berber, terzi, manifaturacı dükkânları önünde ve çay ocaklarında yüksek sesle okuduğum köşe yazılarını ve onların yazarlarını düşündüm uzun uzun.
Bugün gazetelere baktığımızda yazısı kesilip cüzdanlarda saklanarak eşe, dosta, arkadaşa, akrabaya okutulacak kaç yazar kaldı acaba?
Adil Hacıömeroğlu
14 Ekim 2010
Not:18 Ekim 2010 tarihi Ulus Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazılarımı http://adiladalet.blogspot.com dan okuyabilirsiniz.
ADİL HOCAM BENİMDE BABAM MEMURDU.. ÇOCUKLUĞUM BİR KASABADA GEÇTİ, HERGÜN MUTLAKA EVE BİR GAZETE ALINIRDI VE KÖŞE YAZARLARI OKUNUR BABAM HOŞUNA GİDEN YAZILARI KESİP SAKLARDI ŞİMDİ İSE DİĞERLERİ BANA İNANDIRICI GELMEDİĞİ İÇİN ÇOĞUNLUKLA SADECE NİR YADA İKİ GAZETENİN KÖŞE YAZILARINI OKUYORUM...
YanıtlaSilHocam çok derin yaraya parmak bastınız,o köşe yazıları...Nasılda hergün merak ederdik,takip etmek için güzel yazı,makale,fıkra,şiir hoşumuza giden ne varsa hatta yemek tarifleri bile...O çok mu üstünden zaman geçti?çok mu yıprattık o el değmemiş orman misali gür ve birlik içinde olduğumuz günleri,dönüp bakınca çok değil daha kaç yıl geçmiş aradan,hatta kendimiz okuyup biriktirdiğimiz gibi arkadaşlarımızın da okumasını sağlardık,ben şiir meraklısıydım,arkadaşlarım bilirdi buldukları şiirleri bana verirlerdi...Çok çok teşekkürler...Güzel bir konuya değinmişsiniz...SAYGILARIMLA....
YanıtlaSilSayın Hocam, ben çocukken ne şanslıydım ki bizim evimize de günlük gazete girerdi. Babam o zamanlar sıkı bir Milliyet'çiydi. Şimdiki gazeteyle neredeyse sadece adı benzer, babam bile okumaz oldu onu.
YanıtlaSilEfendim, bir eve gazete girmesi demek ister istemez okuma alışkanlığı kazanmak demek, hiç okumuyorum diyen bile en azından merak eder sayfalarını karıştırır, ilgisini eken bir şeyler mutlaka bulur zira evde herkes bir kez olsun karıştırırdı .
Çocukluğumda sevmiştim Abdülcanbaz'ı,sanki eski sevgilimi anar gibi oldum şimdi. Biraz akıl ermeye başladıkça da köşe yazarlarını okumaya başlamıştım; Altan Öymen'in sıkı okuyucusuydum ve bazı özel köşelerin de... Beğendiğimiz yazıları kesip saklamak konusunda yalnız değilmişiz demek... :)
Bu yazıyla çok eskilere döndüm, sağolunuz...
Adıl bey sizin buanlattıklarınızı zevkle okurken kendi çocukluğumuda yaşadım ,zira aynı şeyleri bende ailemle yaşayanlardanım .bizim gibi pek çok biz yaşlardakiler eminim yaşamıştır o zaman Atatürk' devrimleri daha cok saygı ile anılıyorve cumhuriyet ilkelerine bağlılık daha fazlaydı ve ata'mızın yolunda yürümek için elimizden geleni yapan bebeyinlerimiz vardı okur yazar olmasalarda vatanı ilgilendiren her şeyle yakınen ilgileniyorlardı .Haber saatleri radyo açılır ve evde ses çıkarılmaz dinlenirdi ,gazete mutlaka alınır ve ailedeki her kez tarafından okunur veya okutulurdu kafalar türbandı ,din gibigereği olmayan konularla dolmazdı ve siyaset adamlarına ve gazetecilre değer verilirve önemsendiği içinde her söylenen merak edilirdi.Şimdi öylemisağcısıda solcusuda bu vatanı gerye çekebilmek için ellerinden geleni yaptılar ,halkı uyutmak için de ne lazımsa zerk ettiler ve ediyorlar , bu kişilerden olma şimdiki genç dediğimiz evlatlarımızda verileni aldı geldik bu günlere .Milli duygu diye bir şey yok , cumhuriyetse ,yeter artık ATATÜRK DE BU KADAR ANLATILMAZKİ diyen gençlere kaldı.köşe yazarları her gün fikir değiştiriken tabiiki saygınlıklarını yitirdiler ve halkıda eğtecek ,yön verecek yazar kalmadı .... ne diyelim vatanını Atatürk kadar sevecek bir lidere ihtiyacımız var :((((
YanıtlaSilAdil bey;bu yazınız beni de çocukluk yıllarıma goturdu..aaaah nerede o eski günler:))))dünkü köşe yazarları ile bu günküler arasındakı farkı cok guzel özetledınız..elinize dilinize saglık..
YanıtlaSilAdil Bey ;evet çocuklugum köyde geçti , ama orta okula başlamamla birlikte okuma alışkanlıgını kazanmaya çalıştım birazcıkta olsa okurum.Bizim dönemimizde biz ülke ile ilğili konuları araştırır fikir sahibi olurduk .Şimdi ise okuyanlar hep cezalandırıldı , kimse okumasın isteniyor, yani halk cahil kalsın koyun gibi şarlatanları dinlesin. Köşe yazarlarına gelince , herkesin bir ederi vardır amam benim ülkemde bunlar çok ucuza , kelepire gidiyor.Ülkemin köşe yazarları ve entelleri ay çiçeğine (Devregamber, Güneaşık bitkisi gibi nerede bir ışık hemen o tarafa dön, v.b . topaçmısın be adam )benziyor.Yok ki adamda ülke sevğisi , Ulus sevğisi, bütün manevi değerler erezyona uğramış , çıkmış bide maneviyattan bahseder. Elde kalmış malların mezatı gibi basan parayı alıyor köşe yazarlarını.İşte ülkemin aydını bu ise, vay vay gelecegime.
YanıtlaSilSayın Hacıömeroğlu yazılarınızı beğeni ile okuyorum yüreğinize elinize sağlık...Çok önemli konuları yazıyorsunuz ülkemiz gerçekleri...Evet her mesleğin mesleki ahlakı onuru içinde devam ettirilmesi,güven kazanılması para şöhretten önemlidir... gönüllerde yer alır bu kişiler yazarlar...unutulmaz ..kötü amaçlar kişisel çıkarlar için yazılanlar tarihin kara sayfalarında yer alır...unutulur lanetlenir...Yazı kültürü köşe yazarlığı asalettir hep saklanır okunur... okuma kültürünü bilenler yazarını gazetesinin var olması yaşaması için mücadele etmesinide bilir...gerçek okuyucu ışık gibi görür...ışıklar sönmesin saygılarımla
YanıtlaSiladil abi kalamine sağlık aslında tama benim anlatmak isteyibde anladamadığım konuyu çok mükemmel bir şekilde anlatı verdin kalemine sağlık eskiden köşe yazarları ülkede saygın kişiler olarak kabul edilirdi ülkenin menfaatlerini göz önünde bulundurulurdu ve o kişilerinyazıları referans olarak gösterilirdi ama seninde dediğin gibi şimdiki köşe yazarleri aynen başbakan gibi çok değişken oldular o kadar çok değişiyorlar ki onların değişimine ayak uydurmak bile çok zor oluyor dün ak dediklerine bugün kara diyebiliyorlar o yüzden güvenirlikleri hiç yok iyiki sen varsın en azınada daha öncede dediğim gibi ben okuduğum köşe yazrlari yılmaz özdil sabahattin önkibar hulki cevizoğlu emin çölaşan bir kaçtane daha veeee adil ahcıömeroğlu iyiki varsın abi tşklrrr. AKİF Albayrak
YanıtlaSilorta okul yıllarımda çetin altanın yanılmıyorsam taş isimli köşe yazısını okumak için 15 kuruş harçlığımdan ayırırdım. o çetin altan-çocukları hangi saflarda.yaşayan neleri görüyor?? hasan mercan.
YanıtlaSilKüçükken tren yolculuğundan hatırladığım küçük yerleşim bölgelerinden geçerken çocukların trendeki yolculara uzaktan gazete gazete diye bağırdıklarını ve onlara pencereden önümdeki tüm gazeteleri hepsi tam okumamış olsam bile attığımı hatırlıyorum.Ben ineceğim istasyonda yine alırım diye düşünüyordum,zira gazete okumak her gün bir alışkanlık haline gelmiş hastaya verilen ilaç gibiydi.Bu gün o eski alışkanlıklar artık aldığın gazetelerde sadece köşe yazarını takip durumunu aldı.Gazetelerin kalitesi yanlış ve yalan çıkarcı yandaş kadrolarla dolduğu için artık daha seçici olduk.Bir çoğunu almıyoruz bile değerli yazarları netten takip ediyoruz çünki o gazeteler alınacak düzeyde olmuyor.Ama biri var ki gözü kapalı alırsın.Eskiden gazete medya patronları siyasetin dışında kalırdı bu gün ise siyasetin içine sokularak gazelerin ve tv'lerin kalitesi ve işlevliği zayıflatılmış oluyor.Siyaset erbabları tarafından baskı ve zorlamalara yazarlarını işten çıkartma atma durumuna kadar getirirken,medya sahipleri ne yazık ki kendilerini siyasetin dışında tutamayıp baskılara boyun eğiyorlar.Düşünemiyorlar ki ülkenin kaderinle oynanmaya kadar gidiyor bu durum.Böyle medya sahiplerini kınıyor işletmelerini siyasete boyun eğmeyenlere devretmelerini canı gönülden istiyorum.Hiçbir şey için geç değildir yeter ki egoizimden kurtulalım.Cesur yorumların cesur patronları olamıyorlarsa bırakıp gitsinler çünki günün birinde ah..lar yerini bulacaktır.Paranın geçmediği bir yer var ki o sağlıklarını kaybettikleri zaman Mısır'a sultan olsa ne gezer,hayat çünki ellerinden uçup gider.geriye bıraktıkları ise bir ad'dır ya hep anılır ya da silinip gider.
YanıtlaSilGÜZEL BİR NOSTALJİ.ESKİDEN KÜTÜPHANELER İHTİŞAMLI YAPILARIYLA EN GÖZDE BULUŞMA NOKTALARIYDI HATTA BAZILARININ ADI MİLLİ ABİDELERDİ.ŞİMDİ KÜTÜPHANELERE UĞRAYAN YOK.VARSA YOKSA İNTERNET VE CEP TELEFONU.BASTINMI İLETİŞİM TAMAM.BİRDE TELEVİZYON VARKİ 3 AYLIK BEBEKLE BAŞLAYAN SEYİRLİK TELAŞI 77 SİNDE DE ALIŞKANLIK YAPTI.GAZETELER,DERGİLER EN AZ OKUNAN MEDYA ARAÇLARI HALİNE GELDİLER.ÇOCUKLUĞUMDA KÖYDE KÜTÜPHANE VARDI,DERGİLER VE GAZETELER GELİR,KÖY GENÇLERİ ORADAN İHTİYAÇDUYDUKLARINI YADA MERAK ETTİKLERİNİ ALIR TARLADA ÇİFTİNİ SÜRERKEN GÖTÜRÜR KESİK İÇİNDE,KUYTU YERDE DİNLENİRKEN OKURDU.NE MUTLU YILLARDI O YILLAR.ŞİMDİ ZAMANE DEĞİŞTİ .NASIL AYAK UYDURULACAK MERAK EDİYORUM.
YanıtlaSilFıkra , makale , köşe yazarlığının ne olduğunu daha ilk okulda , Cumhuriyetimizin o ilk değerli öğretmenlerinden öğrendim . Onlar bize okuma alışkanlığı kazandırmak için , " bu gün ne haberler öğrendiğimizi " anlatmamızı isterlerdi . Burhan Feleği Cumhuriyet'teki haftalık fıkralarından , Aziz Nesin'i Akbaba dergisinden tanıdım . Bu gün de önemli haberlerin olduğu nüshaları biriktiririm .
YanıtlaSilKonu ettiğiniz köşe yazarlığı bana göre gazetenin ruhu , ona can veren bölümlerdir . Çoğu zaman ilk önce doğruluğuna inandığım köşe yazarlarını ve değerlendirmelerini keyifle okur , günün olayları hakkında yetrli bilgi sahibi olurum .
Fakat sizin de önemle değindiğiniz gibi o köşe yazarlarından artık tek tek kalmış , görevlerinin erdemi , sorumluluğu unutulmuş ,elbette ki patronların da baskısı sonucu her devrin adamı dediğimiz kişilikler oluşmuştur . Eski erdemine kavuşacağı da mümkün görülmüyor .
Kaleminize sağlık Adil bey , teşekkür ederim .
Ne güzel anlattınız o günleri Adil Bey.Garip bir hüzün duydum şu an.Nasıl denir,burnumun direği sızladı adeta mı desem?İçim acıdı...Buruk bir acı duydum .Yokluk,yoksulluk içersinde kazanılan gerçek zenginliklerdi onlar. Teşekkür ediyor ve bir kez daha başta Hasan Ali Yücel olmak üzere Tonguç Baba'nın ve tüm köy enstitülülerin önünde saygı ile eğiliyorum.
YanıtlaSilAçıkçası gelecekleri beni ilgilendirmiyor. Ancak bugünkü ortamdan bir parça yüreklerinin acımasını bekliyorum. Duygu Korkmaz
YanıtlaSilELİNİZE SAĞLIK SAYIN HOCAM, GÜZEL BİR YAZI OLMUŞ.
YanıtlaSilİNŞALLAH KÖY ENSTİTÜLERİNİ TEKRAR KURACAK BİR İKTİDARA KAVUŞURUZ.
Her gün çıkan bir gazete, günlük önemli, ekonomik, siyasi ve sosyal ortamlara dair haberlerin yanı sıra, toplumsal kabahatlerin, yüz kızartıcı suçların afişe edildiği dedikodunun haberle eşitlendiği, ama merak duygusunu tamamiyle tahrik ve tatmin edici üslubuyla kendini okutturan samanlı, mürekkebi elinizde leke bırakan ve gerekli bilgilerle birlikte evinize gereksiz bilgilerin de girmesine neden olmuş kağıtlar bütünü demek.
YanıtlaSilBöyle gazeteler ve böyle cesur gazeteciler nerede tekrar düşünelim!Her şeye rağmen okuyacak birkaç yazar bulabiliyoruz bu arada siz aydın yazarımızın haberlerini okumak güzel iyi ki varsınız,kaleminize ve yüreğinize sağlık...
Çok haklı bir tespit.
YanıtlaSilOkurların köşe yazarlarının gösterdiği saygının yarısını köşe yazarları kendi mesleklerine gösterselerdi bugün ne gazeteler bu halde olurde ne de ülke bu halde olurdu.
Adil bey,
YanıtlaSilhttp://muhtesip.blogspot.com/2010/11/farz-i-muhal.html adresindeki yazımızda bu yazınızdan alıntı yaptık.
Saygılar.
O kadar etkilendim ki, anlatamam... :)
YanıtlaSilMerhabalar,,,Aydınlık gelecek için diyorum..Yazınız yine çok içerikli anlam taşıyor,söylediklerinizde haklısınız,artık ne o kadar okuma kültürü kaldı nede gazetelerde okunacak köşe(istisnalar hariç)..
YanıtlaSilOkumanın ne büyük zevk olduğunu bunu ger...çek anlamıyla yaşayanlar bilir,hep eskiler diyoruz artık bu acı verici, günümüzde herbir değer yıkılmış gençlik zaten içler acısı ve işin garibi artık o güzel geçmişi yaşayan insanlarda tuhaflaşmışlar değerle ryıkılmış,ben bu insanlık yıkımını depreme benzetiyorum ama bu deprem birden olmuyor hergün devam edip gidiyor..Sağlam olanlar ayakta ve onlar ne kadarını tutabilecekler bilemiyorum..Dileğim kimliğine uygun yaşam biçimini bulan bireylerle düşünsel anlamda sağlıklı bir hayat..illaki nitelikli yazarların kalemlerinden çıkanları okumayla... okumayla...
aslında hedef ileri muassır medeniyetler seviyesi değil midir? ancak ne yazık ki bizler muassırdan yanlış anlamışız,bizler muassırı kültüründen, geleneklerinden, örf ve adetlerinden seni sen yapan değerlerden vaz geçerek kimliksizleşmek olarak adledip çağ atlamak sanmışız. öyle güzel bir tablo çizmişiniz ki ''ahhh keşke'' demeden edemiyor insan...
YanıtlaSilDün,,,Düşünerek görerek bilerek yazılan her satır,yada konuşulan her kelime ne kadar yanlış olsada,bugün ellerindeki receteleri okuyanların doğru dediklerinden çook ama çok daha doğrudur.
YanıtlaSilOkumaya aşık bir insana rastladığım için kendimi şanslı hissettim birden))babanızı ayakta alkışlıyorum, size ne güzel bir miras bırakmış. Gönülden süzülüp gelen ve paylaşıma açılan her satır kıymetlidir.Ama eskilerin değeri elbette bir başka.Günümüzdeki yazıların çoğu hep bir amaç peşinde ve sevgisiz yazılıyorlar size katılmamak elde mi? Yüreğinize sağlık, kaleminize de.
YanıtlaSilSevgiyle kalınız.
o gunku köşe yazılarımı çok guvenılırdi yoksa bızler onları gözumuzde buyutup çok deger mi verırdık..ozamanlar belırlı kışıler muhalefetsiz yazılar bugun zengın çeşitlilik ..her iki taraf beyın hamuruyla yoğrulunca dogruya guvenır e yaklaşmak kolaylaşıyor .
YanıtlaSilAdil Bey, yazınızı sonuna kadar dikkatlice okudum.Süperbir yazı. Dilinize sağlık.Yazınızın bazı bölümlerinde ifade ettiğiniz yaşantılarla beni buluşturdugunuz için teşekkür ediyorum.Erzurum Yavuz Selim Ilköğretim Okulu bitirdim. Öğretmen oldum. Gazete ve kitap okuma alışkanlıklarını genelde öğretmen okulunda okurken öğrencilik yıllarımızda kazanmaya çalıştık. Ençok da Akşam Gazetesi alırdım. Çünkü orada Çetin Altan'ın "Taş" sütunda yazı yazardı. Yazıları ile özdeşleşiyordum. Çünkü; benim babam Zonguldak Maden Ocağında çalışıyordu. Gariptik, 8 kardeştik. Yazarın ifadeleri sanki beni anlatıyor gibi algılardım.Gazete okumak uykumu açıyordu.Ben de öğretmen olduktan sonra Cumhuriyet Gazetesinden güzel makaleleri kesip saklardım. Tercüman Gazetesinden Ünite köşesini kesip saklardım.Çünkü; kaynak olarak yararlanır derse hazırlık yaparak girerdim. Çocuklarımız iyi öğretmenlerle buluştuklarında kalite de fark ediyor.
YanıtlaSil1972 yıllarında Denizlinin ÇAL kazası Bayıralan köyünde her arkadaşımız evinden tahta çivi tabure masa getirerek köy odasıra bir kütüphane yapmıştık. Bütün köyün gençleri orada her gün 1-2 saat kitap okuyorduk. Şimdi o kütüphane yok olmuş. Kimse okumuyor. Son model traktör alım kullanım yarışına girmişler.
YanıtlaSil3-5 yıl önce ilk şiir kitabım çıkmıştı 1000 kadar kitabı ücretsiz Denizlide dağıttım. Köylüm akrabam ber öğretmen vardı. Ona da sana bir kitap hediye edeceğem dedim. Kitabı aldı elimden son sayfasına bakkı sonra verirsin dedi kitabı ücretsiz verdiğim kitabı almadı. Bende ondan sonra ona selam vermedim. İlişkimi kestim. Şimdi 6 tane şiir kitabım var. Bir o kadarda basılacak şiirlerim var. İşte toplumumuz bu. Bir eğitimci binu yaparsa varın cahili siz düşünün. İşte böyle okumadığımızdan çağın gerisinde kaldık. Her şeyi biz biliyoriz sandık ama sonunda kuru boş olduğumuz anlaşıldı. Saygılarımla
DUYGUSAL ŞAİR
İSMAİL GÖKÇE
DENİZLİ
Hocam sizdeki ruh , sevgi, ve anlayış ve akıl yüceliği kitap okuma ve anlatımlarınıza yansımış..“ ilim ilim bilmektir
YanıtlaSilİlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır..”
Hak aşığı Yunus Emre’nin dizeleri geldi aklıma...
Ne güzel söylemiş🙏🏻 Yunus Emre.İyi ki varsınız ,sağlıklı , huzurlu günler diliyorum…Fulya Kırımoğlu
Kitap,makale vs.okumayan insan,ailenin hayırsız evladı gibi. İnsana yön verecek yazarların gönlünde haset,dilinde yalan,işinde riya,kazancında haram olmazsa,söylediklerinin,yazdıklarının temas hakkı olur.
YanıtlaSil