4 Ekim 2010 tarihli Sözcü Gazetesi’nde bir haber dikkatimi çekti. Sıradan bir siyasetçi ile devlet adamı arasındaki farkı anlamak açısından önemli bir tavrı, bakış açısını yansıtıyor bu haber.
Eski ABD Başkanı Bill Clinton ülkemize gelerek bir dizi temasta bulundu. Bir özel üniversitemizde de konuşma yaptı. Bu arada Clinton’un bilekliği dikkat çekti. Ne yazık ki gazetecilerimizin çoğunluğunun konuya ilgisizliği ilginç. Çünkü bileklikte ileti, dedikodu üretecek tarzda bir özellik taşımıyordu. Eğer o bileklikte özel yaşamla ilgili bir yazı olsaydı, günlerce manşetlerden inmezdi.
Sözcü Gazetesi, Clinton’un Türkiye gezisiyle ilgili haberi verirken şu ayrıntıyı öne çıkarıyor. “Bu arada Clinton’un kolundaki asker bilekliği dikkatlerden kaçmadı. Clinton, ‘Irak’a Özgürlük Operasyonu’ sırasında 4 Haziran 2008’de düşman ateşi sonucu ölen Çavuş Shane Padraig Duffy’in künyesini bileğinde taşıyor. 2004 Yılında on ay boyunca Irak’ta görev yapan yirmi iki yaşındaki Duffy, ölümünden kısa bir süre önce Irak’tan izinli olarak ABD’nin Massahusetts Eyaleti, Taunton kentindeki evine dönmüştü. Ziyareti sırasında kendi onuruna eskiden okuduğu lisede bir beyzbol maçını karısı ve birkaç aylık bir bebek olan kızıyla izleyen Çavuş Duffy, yirmi üçüncü yaş gününden sadece dört gün önce hayatını kaybetti. (Sözcü)”
ABD, kendi çıkarlarını korumak için Irak’ı işgal ediyor. O günkü ABD Başkanı George W. Bush Cumhuriyetçi Parti’den. Clinton, Demokrat Parti’nin unutulmaz, çok başarılı başkanı. Yani biri iktidar, diğeri muhalefet. Ancak ikisinin de bir amacı var: ülkelerine hizmet etmek. Ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda kenetleniyorlar. Sistemle, devletle, kurumlarla kavga etmek yok.
Irak’ta ölen bir ABD’li askerin künyesinin Clinton’un bileğinde olması halkına bir ileti. Ölene sahip çıkma, uğruna ölünen davayı sahiplenme, ulusal davalarda birlik olma davranışı. En önemlisi de ölene saygı göstermek. Bu, bir devlet adamı tavrıdır.
Clinton ABD başkanlığına aday olduğunda en sert eleştiriyi, Vietnam Savaşı sırasında geri hizmette olması nedeniyle aldı. Yine ABD’nin bir suikast sonucu öldürülen, unutulmaz başkanlarından John Kennedy, İkinci Dünya Savaşında ağır yaralanmıştı. Kennedy ailesinin büyük oğlu Joe aynı savaşta yaşamını yitirmişti. Her iki dünya savaşına da baktığımızda Amerika’nın ünlü zengin ailelerinin çocuklarını savaş meydanlarında görürüz.
Bizde öyle mi? Biz vatanı uğruna ölene şehit demişiz, ordumuza da Peygamber Ocağı. Hem dinsel hem de ulusal anlamda en büyük orun, şehitlerimizin. Sonra gazilerimiz gelir.
Siz bir bayram günü şehitliklere giden bir politikacı gördünüz mü? Bir gün olsun televizyonlarda, gazetelerde Kurtuluş Savaşımız ya da Güneydoğu’da şehit olan kahramanlarımız için övgü, saygı içeren haberlere rastladınız mı? Emperyalizmle işbirliği yaparak ülkesinin ulusal güçlerine silah çekenlerin nasıl yüceltildiğini, sahte kahramanlara dönüştürüldüğünü acı içinde izlemiyor muyuz?
Büyük devlet olmanın yolu, tarihine, ulusuna, değerlerine sahip çıkmakla olur.
Herkes terörün nasıl biteceğini tartışıp dursun. Bizim önerimiz basittir, ne zaman ki iktidarda ve muhalefette yer alan siyasetçilerimiz terör şehitlerimizin künyelerini bileklerinde taşırlar; işte o zaman terör biter. Bir dava ya da sorun ulus olarak sahiplenilmediği sürece üstesinden gelinemez.
Adil Hacıömeroğlu
4 Ekim 2010
tucu1atka (Türkiye Cumhuriyetinin 1 Atatürkçü Kadını)
YanıtlaSilTürkiye'de siyasiler hiç bir zaman gerçek mana da Şehitlerimize sahip çıkılmamıştır,sadece Şehitlerimize değil tarih de ki hiç bir olaya sahip çıkmazlar,terör Şehitlerininin künyelerini takmak mı? Güldürmeyin beni
Avrupa da görevlerini iyi yapamayan,bir sorun yaşanınca istifa mekanizması çalışıyor ve istifa ediyorlar,görevini yapamadığı için kendini öldürenler var,peki bizde ne var,içler acısı durumumuz var...Türkiye Cumhuriyetinin kurucu Mustafa Kemal ATATÜRK adını anmak bile suç olmuş bir ülke olarak utanma yerine göğsünü kabartarak ortalıkda olmak övünç oldu,bakın Silivriye!!!
Saygılar
ayten durmuş
YanıtlaSilbiz hala "bir Türk dünyaya bedeldir" diyip, samimiyetimizi maskeleyelim....
Biz de şehitlerimize "kelle" diyenler var. Bir de "askerlik yan gelip yatma yeri değildir" şeklinde değerlendirmeler. Bir de mayınlı arazinin kiralanma konusunda konuşan albaya verilen yanıtta "Emekli yarbay çıkmış ’Bana iki tabur versinler burayı temizlerim’ diyor. Hadddini bil. Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı var Kuvvet komutanları var. Sana ne oluyor, otur oturduğun yerde. Bunlar da emekli olduktan sonra konuşuyor. Eğer imkanı varsa ihaleye girerler. Arazinin Kıbrıs büyüklüğünde olduğunu söyleyenler var Bunlar ya sayı saymayı da bilmiyorlar" şeklinde. Birileri bu ülkede yalnızca ben konuşurum veya herşeye ben karar veririm diyor. Bizdeki üsluplar böyle. Oysa Clinton ve ABD'deki diğer siyasiler haksız olsalar bile ülkeleriyle ilgili konularda tek ses olabiliyorlar. Bize de buna ancak bravo demek düşer. MUZO
YanıtlaSilSayın yazarımız ne mutlu ki sizin yazınızla aynı gün Hürriyet Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil de "Tek Tip" başlıklı makalesinde 05/10/2010 aynı konuya dikkat çekmiş. Üzerimize serpilmiş ölü toprağından silkelenerek önümüzü görmemize ışık tutan sizler gibi özgür gazetecilerin hala var olduğunu bilmek bizi cesaretlendiriyor,umutlandırıyor.Kaleminize ve yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilElinize, yüreğinize sağlık. Çok güzel bir yazıydı. ABD Devlet başkanlarıyla bizimkiler arasında dağlar kadar fark var. Onlar ülkelerine ve insanlarına çok değer veriyorlar. Bizimkilerse değerli insanlarını ve komutanları kendilerine ses çıkarttı diye hapse atıyorlar. İşte böyle bir ülkede konuşabilmek ve yazabilmek çok iyi bir marifettir.
YanıtlaSilÜlkemizde hep sıradan siyasetçiler bulunmaktadır.Yüz kızartıcı suçları olan haklarında kalpazanlık,yolsuzluk gibi suç dosyaları bulunan ve hatta şehitlere kelle diyen bir ırkçı zihniyet mi bileklik takıp milli iradeye sahip çıkacak.Onlar beç milyarlık saat ve 60 milyarlık yüzük takarlar.Nasıl eşeğe kravat takarsan insan olmazsa işte öyle bir şey.
YanıtlaSilBüyük devlet olmanın yolu, tarihine, ulusuna, değerlerine sahip çıkmakla olur.
YanıtlaSilGüzel ve doğru bir değerlendirm gerçekten. Bizde bir zamanlar ülkeyi ve halkı sevmek gibi güzel bir duygu vardı.DEVLET DAİRESİNDE ÇALIŞANLAR MÜSVETTE KAĞIDINI BİLE İDARELİ KULLANIRDI,İSRAF VE HAKSIZ KAZANÇ ELDE ETMEYİ DüŞÜNMEYENLER EZİCİ ÇO...ĞUNLUKTAYDI.ŞU KÖŞE DÖNME MERAKI AHLAKSIZLARA YENİ GEÇİM KAPISI AÇTI.Onlar Erozyona uğramış yönetici oldu.Şimdi hamutuyla götürüp götürtüyorlar,Ülke,halk,millet aut olmuş artık... Millet denilenler kuru kalabalık artık. Ciğerini söksen abi bari parasını ver der durumda. Bu aralar söyleyecek bir söz bulamıyorum. Avni dıgıl dıgıl... UĞUR EFİL
YanıtlaSil