1973’te CHP’nin milletvekili adayları arasında genç politikacılar çoğunluktaydı. Bunlardan bugün de milletvekili olan Deniz Baykal, Önder Sav, Ali Topuz ve Kemal Anadol’u sayabilirim. Aradan yıllar geçti ve ömrümüzün yarım asrını devirdik. Siyasal yaşamımızda ise neredeyse bir değişiklik yok. Aynı yüzler, aynı isimler… Yıllardır politikacılıktan başka bir iş yapmayan, hep siyasetten geçinen (kısa süreli istisnai durum hariç) profesyonel politikacıların yaratıcı, üretken olması olanaklı mıdır? Ülkemizdeki siyasetçilerin birçoğu ne acıdır ki giderek halktan kopmaktalar. Yıllardır yaşamın ekonomik, sosyal sorunlarıyla uğraşmayan, bunların riskini almayan kişilerin, bu sorunlara çözüm üretmeleri mümkün müdür? Siyasal yaşamını sürdürmek için parti içinde bir grup insanın desteğini alarak ve sadece onlarla ilişkili bir sosyal yaşam sürdürmek, politikacıyı geliştirir mi?
Yaşamının hedefine yalnızca politikayı oturtmuş, onu meslek edinmiş kişilerin ulus adına siyasete katacakları bir şey yoktur. Çünkü onlar, halkın kendilerine geçici bir süreyle verdiği bir görevi değil, “mesleklerini” icra ediyorlar. Kimse işini yitirmek, mesleğinden olmak istemez. Politika, meslek olmaktan çıkmalıdır. Yıllardır siyaset yapanların başarı hanelerinde acaba ne var? Torunlarına anlatacakları, halkın takdirle anacağı, yıllar sonra ders kitaplarında okutulacak hangi başarı öyküsüne sahipler? Yaşadıkları, en güzel olanaklarından yararlandıkları topraklara hangi maddi ve manevi kalıtı bıraktılar? Eğer bıraktılarsa bu kalıt; olumlu, gurur duyulacak bir şey midir, yoksa olumsuzluklarla yüklü beyhude işler midir? (CHP’DE NELER OLUYOR, Kent Yaşam Gazetesi, 11 Kasım 2010)”
Aylar önce CHP’de bir değişimin gerekli olduğunu yazmıştım. Bu nedenle yılardır CHP vitrinini işgal eden kişilerin 12 Haziran seçim listelerinde olmaması önemlidir, doğrudur. Ayrıca parti vitrininde olmayan, fakat seçim mağlubu eski şöhretlerin listelerde olmaması da olumludur. Keşke bu dönüşüm, tüm üyelerin katıldığı bir ön seçimle olsaydı. O zaman devrimci bir nitelik taşırdı. Bir şeyin devrim olabilmesi için tabandan, halktan gelmesi ve olumlu bir geleceğin yolunu açması gerekir. Yıllanmış parti vitrininin değişmesi tabanın isteğiydi. Bunun, tepeden inme yapılmış olması devrimcilik değil; darbeciliktir. Bu nedenle de çıkış noktası haklı olsa da sonuçlar eskiyi aratır niteliktedir. Partiden tasfiye edilen kişilerin yerine gelenlerin siyasal duruşları, kimlikleri de bu noktada önem kazanmakta.
Parti politikasıyla uyuşmayan merkez sağdan, hatta onun da sağından isimlerin aday listelerinde boy göstermesi, parti politikalarının sağa doğru evrilmesinin belirtisi olsa gerek. Seçilebilir yerlerde bulunan adaylara bakıldığında seçimlerden sonra TBMM’de grup kurmaya rahatça yetecek sayıda merkez sağdan kişi var. Son yıllarda gittikçe eriyen merkez sağın CHP içinden yeniden filizlenme atağı olarak görülebilir bu durum.
Peki, sağ kökenli adayların CHP’ye katkısı olur mu bu seçimlerde? Bence olmaz. Neden mi? Yıllardır savunup uyguladıkları yanlış politikalar yüzünden kendi partilerinin kar gibi erimesine neden olan bu siyasetçilerin ellerinde sihirli değnek olsaydı, bunu kendileri için kullanırlardı. Yöneticisi oldukları partileri yok olmaktan kurtaramayan bu kişiler, CHP’yi mi iktidar yapacaklar? Kendine yararı olmayandan kurtarıcı olmasını beklemek ne derece doğrudur? Hele ki bunlar arasında solun “s”sinden bile alerji olanlar varsa…
Silivri sanıklarından bazılarının aday gösterilmeleri genel anlamda olumludur. Ancak bu konuda geçerli, mantıklı bir kıstasın olmadığı da görülmekte. Sağcı birinin emeğin başkenti kabul edilen Zonguldak’tan aday gösterilmesi CHP’nin tarihine, işçi sınıfının mücadele geçmişine aykırıdır. Bu da gösteriyor ki bu listeleri düzenleyenlerin, Türkiye’nin siyasal ve sosyal tarihi konusunda eksik bilgileri var. Zonguldak, Ecevit’le bütünleşen bir kenttir. Nedeni de Bülent Bey’in Çalışma Bakanlığı sırasında işçi sınıfı lehine çıkarılmasına öncülük ettiği yasalardır. İşçinin ve emeğin damgasını taşıyan Zonguldak’ın, Cumhuriyet’ten sonra TBMM’ce ikinci sırada il yapılması anlamlıdır. Bunu her CHP’linin özellikle de yöneticilerin bilmesi gerek.
AKP hukuksuzluğunun ön önemli simgelerinden biri İlhan Cihaner’dir. Cihaner, Cumhuriyet’in savcısıdır. Tarikat ve cemaatlere karşı Atatürkçü duruşu saygı duyulacak derecededir. Altın madenlerinin yabancılara peşkeş çekilmesi karşısındaki tavrı ve kararlılığı takdire şayandır. Makam odasında tutuklanması sırasında gördüğü kötü muamele yurtseverlerin yüreklerinde yaradır. Cumhuriyet değerlerine bağlı bir Cumhuriyet savcısının aday listelerinde olmaması, parti yönetiminin tarikat ve cemaatleri kızdırmamak, karşısına almamak düşüncesinden mi kaynaklanıyor? Cihaner’in olmadığı listelerde, cemaat liderlerine övgüler düzen kişilerin bulunması manidar değil midir?
Listelerde gözden kaçan önemli bir nokta daha var. CHP listelerinde seçilebilecek sıralarda bulunan adayların öğrenim durumları, diğer partilerle karşılaştırıldığında dikkat çekici farklar göze çarpmakta. CHP listelerinde ilk sıralardaki adaylarda ilk ve orta öğretim düzeyinde öğrenim görmüşlerin çokluğu dikkati çekmekte. Eğitim düzeyi açısından bu farklılık kabul edilemez. Türkiye’de eğitim ve üniversite devrimlerin öncüsü, uygulayıcısı olan bir partinin böylesi bir durumda olması bir ironi olsa gerek. Adları eğitim tarihine altın harflerle yazılan Mustafa Necati, Saffet Arıkan, Reşit Galip, Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve diğer eğitim neferlerini tanımaya o kadar çok gereksinmemiz var ki? Günümüzde eğitim görmemenin gerekçesi olamaz. Her yaşta eğitim görülebilecek kurumlar mevcut ülkemizde. Üstelik yetişkinlerin eğitimi için yıllardır hizmet gören açık öğretim kurumları da Bülent Ecevit’in ve CHP’li Yılmaz Büyükerşen’in yapıtıdır. Üniversite devrimini yapmış bir partinin aday listesinde bu devrimin etkilerini görmeliydik.
Yıllanmış CHP’li siyasetçilerin yerine, yıllanmış sağcı siyasetçilerin gelmesi olumlu yönde bir değişimin işareti değil. İllerimizin tamamında, tüm parti üyelerinin katılımıyla bir ön seçim gerçekleştirilebilseydi, parti içi gerçek bir devrim yapılabilirdi. Yirmi dokuz ilde yapılabilen ön seçimlerde bunun tanığı olduk.
Seçimlerden sonra CHP listelerinden TBMM’ye girecek olan milletvekillerinden kaçı, gelecek seçim dönemine kadar parti sıralarında oturacak? Ayrılanlar, hangi partilere gidecek? Bu soruların yanıtları da merak konusudur.
CHP’de vitrin değişikliği gösteriyor ki yılların hizipleri tasfiye edilirken yeni bir hizip boy gösteriyor. CHP hiziplerin partisi mi, yoksa halkın partisi mi olacak? Ulusumuzun, tarikat ve cemaatlerin karşısında süklüm püklüm duran değil; Cumhuriyet değerlerini, yapıtlarını göğsünü gere gere savunan, Atatürk’le gururlanan bir CHP’ye gereksinimi var.
Adil Hacıömeroğlu
14 Nisan 2011
Not: 17 Nisan 2011 tarihli Ulus Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
İlhan Cihaner’in bu yazının yazılmasından sonra Denizli’den aday gösterilmesi geç de olsa bir hatanın düzeltilmesi açısından önemlidir. Sayın Cihaner’e başarılar dilerim.
vallahı bu ulkeyı ne chp nede dıger merkez partılerı kurtarır...gorduk yıllarca..solu bolduler..shp dsp hepsı bırleşmelıydı..ben sosyalıstım ve bu ulkeyı işçıler ve drenışler kurtarır...tek yoluda reform ve devrımdır...oyum tkp dır...sevgıler...nurhan güngör
YanıtlaSilCHP 1973 seçimlerini saymazsak diğer seçimlerde Asker ve sivil bürokrat vesayetini baz alarak seçime gitti.Şimdide aynı şekilde hareket ediyor.
YanıtlaSilSosyal Demokratım diyen bir parti İhtilal artıkları ile neden bu kadar yakın ilgilenir anlaşılır gibi değil.2B leri ücretsiz vereceklermiş babasını malını bedava versin ondan sonra devletin malını versin 400 tl lik gömlek gişymekle bu iller olmıyor.
CUMHURİYETİN TEHLİKEDE OLMASI NEDENİYLE MERKEZ SAĞDAN VATANIN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜNE İNANANLARIN ADAY GÖSTERİLMESİ DOĞRU BİR ADIM.AMA HABUR AVUKATININ,GÜLENCİLERİN,TARİKATÇILARIN,KÜRTÇÜLERİN,AŞİRET AĞALARININ,SOROSCULARIN BU PARTİDE NE İŞİ VAR? YAPMAYA MI GELİYORLAR, YIKMAYA MI? KÖR AŞIK OLMAMAK GEREK.GÖZÜMÜZÜ DÖRT AÇIP,TETİKTE BEKLEYECEĞİZ...
YanıtlaSilAtatürkçüyüm demekten çekinen bir CHP yönetimi tarih önünde hesapverecek. Mustafa TAŞ
YanıtlaSil