12 Haziran seçimleri yaklaşırken en çok merak edilen, seçimlerden sonra sorunların çözümünün nasıl olacağı konusudur. 13 Haziran sabahı ulusumuzun geleceği açısından yaşamsal konularla yüzleşeceğiz. Seçimleri hangi siyasal parti kazanırsa kazansın ülkemiz, tarihinin en büyük sorunlarıyla karşılaşacak. Peki, bizi bekleyen sorunlar nelerdir?
Seçimlerden sonra en çarpıcı biçimde karşılaşacağımız sorun bölücülüktür. Bölücü örgüt sözcülerinin açıklamalarından bir fırtınanın yaklaştığı anlaşılmakta. Bölücülerin uzlaşmaz, tehdit dolu tavırlarına, sonu gelmez istekleri de eklenince sorunun çözümünün ne kadar zor olduğu da görülmekte. Siyasal partilerin sorunun çözümüyle ilgili kapsamlı programları yok. Olanlar da bölücülere taviz vererek çözümün bulunacağını sanmakta. Oysa olaylar şunu gösterdi ki bölücülere verilen her taviz, onları cesaretlendirerek gerçekleşmesi daha olanaksız isteklerde bulunmalarına yol açmakta. Bu da sorunun, içinden çıkılmaz bir hal almasına neden oluyor. Denenmiş, ancak sonuç alınmamış yolları tekrar denemenin bir yararı var mı?
Bölücü örgüt kısa vadede özerklik, uzun vadede ise bağımsızlık istemekte. Bunu anlamak için biraz saf olmayalım yeter. Kendilerine özgü bayrak, silahlı güç kurma, eğitim, marş, eş başbakan, coğrafi tanım, resmi dilin değişmesi gibi istekler ayrı devlet kurma isteğinin işaret fişekleridir. Üniter yapıyı asıl çatırdatacak olan da özerkliktir. Özerklik, ayrışmanın önemli bir adımı. Bu nedenledir ki bölücüler, tüm tartışmaları bu noktaya odaklandırmaktalar. Bazı siyasetçilerimiz de ne yazık ki bu tuzağa düşmekte. Bu da bölücüleri cesaretlendiriyor. Her ne olursa olsun, devletin biçimiyle ilgili tartışmalardan uzak durulmalı. Özerklik, Avrupa’nın dayatması olarak önümüze getirilmektedir. Oysa Avrupa Konseyi üyesi kırk yedi ülkeden otuz biri yerel yönetimler özerklik şartına çekince koymuştur. Bundan da anlaşılmaktadır ki Avrupa ülkelerinin çoğunluğu, yerel yönetimlerin özerkliği konusunda ülkemiz gibi düşünüyor. Yugoslavya ve Çekoslovakya örnekleri önümüzde dururken yeni Yugoslavyalar yaratmak akla ve mantığa uyar mı?
Bölücü örgüt, seçimlerden sonra terörü tırmandıracağını söyleyerek meydan okumakta. Terörün yaygınlaşıp tırmanması, halkımızın siyasal duruşunu etkileyecektir. Ulusumuzun, ülke birliğini böylesi tehdit eden bir duruma uzun süre kayıtsız kalması düşünülemez. Bu nedenle de siyasal dengelerin değişebileceği bir sürecin başlayacağı söylenebilir.
Özerklik konusuna paralel olarak genel affın da gündeme geleceği güçlü bir olasılıktır. Uzun süredir başta iktidar partisi olmak üzere kimi çevrelerin Silivri ve Hasdal tutuklularıyla PKK’lıları aynı gösterme gayretleri gözden kaçmamakta. Bu vahim durum, kabul edilebilir değildir. Ancak genel af çıkararak “Dün kavga edenleri barıştırıyoruz.” gibi bir anlayışla kamuoyunu ikna etmeye yeltenebilirler. Bu, ulusun vicdanını kanatır; devletin saygınlığını, güvenilirliğini azaltır. Genel af konusu da siyasal dengelerin değişmesinde önemli rol oynar.
Seçimler sonrası en önemli sorunlardan ikincisi ekonomik krizdir. Yıllardır üretmeyen, istihdam sağlamayan; ithalata, tüketime, borçlanmaya dayalı bir ekonominin uzun süre dayanması olanaksızdır. İşsizlerin çığ gibi büyüdüğü, çalışanlarınsa insanca yaşayamadığı bir ekonomik düzenin ayakta durması mümkün müdür? Temel tarım ürünlerinin bile ithal edildiği, sanayi yatırımlarının olmadığı bir ülkede ekonomik refah nasıl sağlanır? Uçuk kaçık projelerle inşaat sektörünü güçlendirerek ülkenin düze çıkarılacağı düşünülmekte. Genç nüfusuyla övünen bir ülkenin, gençlerine iş bulamaması kadar acıklı bir durum olabilir mi?
12 Haziran’dan sonra ülkemizi önemli dış sorunlar beklemekte. Komşularımız yangın yeri gibi. Yunanistan ekonomisi dibe vurmuş, ülke tarihinin en büyük bunalımını yaşıyor. Suriye alev alev. Bölündü, bölünecek. İran tetikte. ABD müdahalesi oldu, olacak. Libya ateş topu. Irak paramparça. Filistin sorunu kangren. Komşunuzun evi yanarken siz balkonda oturup çay, kahve içerek bu yangını izleyebilir misiniz? İzlemek yerine elinize ne geçerse (kova, bidon, varil, tencere…) su doldurup ateşi söndürmek zorundasınız. Söndürmeyip seyrederseniz yangın size de sıçrar. Sizin eviniz de yanmaktan kurtulamaz. Ortadoğu yangınının alevleri ülkemizden görünmekte, ısısı hissedilmekte. Önümüzdeki yaz hararet daha da yükselecek. Türkiye’yi yönetenlerin, yuvarlak sözlerle bu durumu geçiştirmeleri olanaksız. Hele ki ABD’nin yanında yer tutarak ne Türkiye’nin ne de komşularımızın toprak bütünlüğünü koruyabiliriz. Ortadoğu yangınında kibriti çakan da benzini döken de ABD’dir. Bu nedenle bölgeyi kibritten de benzinden de uzak tutmalı. Yoksa yangın büyür.
Ülkemizi bekleyen en önemli sorunlarından biri de şantaj ve tehditlerle siyasetin köşeye sıkıştırılmasıdır. Böylesi bir durumda siyasetin doğru politikalar üretmesi olanaksız. Tehdide, şantaja, komploya boyun eğen siyaset kurumlarının ülkemiz lehine söz söylemesi, ulusumuzun çıkarlarını savunması mümkün müdür? Tehdit, şantaj ve komploya direnemeyen siyasetçiler politik inisiyatiflerini yitirmiş durumdalar. Siyasetin vitrini gizli bir elin yönlendirmesi altında. 13 Haziran’da bu sorunla da çarpıcı bir biçimde yüzleşmek zorunda kalacağız.
Yukarıda sözünü ettiğim sorunlar 13 Haziran’dan itibaren kaçamayacağımız gerçeklerimiz olacak. Ya bu sorunlarla savaşıp üstesinden gelme iradesini göstereceğiz ya da küresel güçlerin ateşlediği yangında debeleneceğiz.
Yeni bir 19 Mayıs ruhunu canlandırmanın zamanı çoktan geldi. Hem kendimizi hem de komşularımızı kurtaracak olan da budur.
Adil Hacıömeroğlu
2 Haziran 2011
Not: 6 Haziran 2011 tarihli Ulus Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Üstadım,
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı. Mutlu oldum. Ellerin dert görmesin.
Sevgi dolu selamlar.
Bilgin Alanbey CHP SEÇİM BİLDİRGESİ Sayfa:126 ABD ile ilişkilerde son yıllarda yaşanmış olan sıkıntıların aşılarak, eşitlik,
YanıtlaSilkarşılıklı saygı ve birbirinin meşru çıkarlarını gözetme temelinde yeni bir
anlayışla hareket edeceğiz.
• ABD ile stratejik ve askeri... ilişkilerle sınırlı olmayan, dengelenmiş, ekonomik
ve kültürel etkileşime açık yeni ve çağdaş bir ortaklık tesis edeceğiz.
• Türkiye’de artış gösteren Amerikan karşıtlığını dengelemek için Türkiye
ile ABD arasında öğrenci, iş adamı, yerel yöneticilerin değişimi, ortak
kültürel ve sanatsal etkinlikler düzenlenmesi gibi toplumsal güven artırıcı
13 HAZİRANA MERHABA.YORUMSUZ?MEHMET SEZER.
evet 12 hazirana 5 gün kala çok dikkatli olmalıyız ülkem rejim tehtiti ile karşı karşıya çokk önemli bir süreç, eğer bu vatana sahip çıkmazsak ileride tarih bizden hesap soracaktır
YanıtlaSil