Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Mahir Çayan, Sinan
Cemgil, Ulaş Bardakçı, Cihan Alptekin, Hüseyin Cevahir ve onlarca 1968 kuşağı
devrimcilerine asıl ilgim başladığında ortaokul birinci sınıftaydım. On iki
yaşında çocuktum. Çocuk yüreğimde ulu çınarlar gibi göklere ağardı her bir
devrimci. Radyonun akşam haberlerini kaçırmaz, Deniz’in Mahir'in ve diğer
devrimcilerin neler yaptıklarını öğrenmeye çalışırdım.
Evimize giren birkaç gazetenin her sayfasını okur, halk kahramanlarına
ait her yazıyı, fotoğrafı kesip dosyalardım. Evdeki gazeteleri okuduktan sonra
çarşıya çıkar, dükkân ve kahvehane önlerine atılmış eski gazeteleri toplar,
oradaki haber ve fotoğrafları da dosyama yerleştirirdim. O dönemde gazeteler
genellikle atılmaz, onlardan kese kâğıdı yapılırdı. İşte, haber kaynaklarımın
önemli bir bölümünü de kese kağıtları oluştururdu. Radyo ve gazete
haberlerinden öğrendiklerimi arkadaşlarıma anlatırdım. Arkadaşlarımın çoğu
yaşça benden büyüktü.
Yaşadığımız kasabada halkın büyük çoğunluğunun sohbet konusu
devrimci öğrencilerdi. Onlarla ilgili kahramanlık öyküleri anlatılırdı. Tıpkı
tarihsel kahramanlar gibi onlara ait olmayan öyküler de onlara mal edilirdi. Bu
durum onların halkın gönlünde taht kurduklarının göstergesidir.
1968 Gençliğinin eylemleri ulusu ayrıştırıcı değil,
birleştiriciydi. Bu dönemdeki genç eylemlerinde etnik farklılıklar, mezhep
ayrılıkları görülmezdi. Eylemlerde asıl amaç, emperyalizme karşı ulusun tümünün
birliğidir. "Sağ sol yok, boykot var!" sözü o günkü gençliğin
ayrımcılığı reddettiğinin güzel bir ifadesidir. Bu slogan, Türk gençliğini bölmeye
çalışan emperyalist güçlere en güzel yanıttı. Zaten 68 kuşağını efsane yapan da
bu birlik ruhuydu.
68 Kuşağı, Türkiye'nin ulusal sorunlarına da duyarlıydı. İstanbul'da
düzenlenen "Kıbrıs Mitingi" ulusal sorunlara sahip çıkmanın önemli
bir göstergesidir. Günümüzde Kıbrıs'taki Türk askerini işgalci gösteren küresel
solcuların düşünmesi gereken bir konu bu.
Deniz Gezmiş ve arkadaşları, ülkemizde emperyalizmin dayandığı
feodal gericiliğin ancak çağdaşlaşmayla aşılacağının bilincindeydiler. Bunun da
Kemalist Devrim'e sahip çıkarak olacağının farkındaydılar. Deniz ve
arkadaşları, Samsun'dan Ankara'ya "Mustafa Kemal Yürüyüşünü"
gerçekleştirirken ellerinde Atatürk'ün fotoğrafları, Türk bayrakları;
dillerinde ise İstiklal Marşı vardı. O gün yayımladıkları bildiri "Büyük
Türk Milleti!" diye halka sesleniyorlardı. Ayakları ülkemiz
topraklarına basmakta, gözleri vatan toprağını görmekteydi. Bugün "Darağacında
Üç Fidan"ı anarken bunları anımsayıp dillendirecek kaç kişi var?
Onlara göre geriliğin ortadan kalkması için yurdun kalkınması
gerekirdi. Bu amaçla geçilmez Zap Suyu'na Devrimci Gençlik Köprüsünü kurarak
ülke topraklarına uygarlığın ışığını saçtılar. Ne yazık ki bu köprü, yıllar
sonra bölücü örgüt tarafından havaya uçuruldu.
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını asıl efsaneleştiren, İstanbul'a
gelen ABD 6. filosuna karşı direniştir. Yurdumuzdaki ABD egemenliğine karşı
çıkışın gür sesidir bu protestolar. Denizler Boğaziçi'ndeki 6. Filoyu kovarken muhafazakâr-milliyetçi
gençlik de devrimci gençliğe taş ve sopalarla saldırıyordu. Bugün iktidarda
bulunanların ABD sevgisi, o yıllardan gelmekte. Anlayacağınız Atatürk'e,
Cumhuriyet'e, çağdaşlaşmaya savaş açanlar; sonradan olma Amerikancı değil,
kökten yetişmeler.
Denizler; ülke gerçeklerinin ve sorunlarının farkında, ulusun
değerlerini sahiplenen, halka saygılı; emperyalizme, gericiliğe taviz vermeyen
yurtseverlerdi. Bugünün solcularının çok şey öğreneceği, örnek alacağı öncü
devrimcilerdi. Onlar bağımsızlığın ve özgürlüğün savaşçılarıydı.
6 Mayıs 1972'de ortaokul ikinci sınıftaydım. Denizlerin idam edildiğini
işittiğimde beynimden vurulmuşa döndüm. Yaşamımın en büyük üzüntülerinden
birini ve ilk büyük yenilgisini yaşadım. Hiçbir zaman onların öldüklerine
inanmadım, inanmıyorum, inanmayacağım da. Onlar, darağacına konan üç
güvercindi. Gökyüzünün sonsuz maviliğine kanat çırparak uçtular. Hep bizim
göklerimizde oldular. Gündüz güneşe baktığımızda onların ışıltılarını görüyoruz.
Geceleyinse gökyüzünde yıldız olmaktalar. İstanbul'da dolaşırken onların 6.
Filoya "Defol!" diyen haykırışları kulaklarımda çınlamakta.
Siz güneşin, yıldızların, devrimlerin, insanlığın, halkın öldüğünü
hiç duydunuz mu ki Deniz, Yusuf, Hüseyin ölsün!
Adil Hacıömeroğlu
6 Mayıs 2012
twitter.com@AdilHaciomerogl
Gerçekten yurtsever devrimci ve Milletini seven kanat önderleriydi.Bugünün sözde sosyalist çizgideki gençlerine Yurtseverliği,Milli çizgiyi ve Ülke birliğini savunmayı birilerinin öğretmesi gerek. Onlar bu değerleri ırkçılık olarak gesterecek kadar Ülke gerçeğinden kopartıldılar.Denizlerin ve devrimci geçmişin olumsuz yanından çok olumlu yanlarını güzel bir şekilde dile getirdiğinden dolayı bir kez daha teşekkür ederim.
YanıtlaSilDeniz'leri seviyorum, kıskanıyorum, utanıyorum: Seviyorum,çünkü vatanını kendilerinden çok sevip düşüncelerinin ölümsüz olduğu inancına göğüslerini siper ettiler. Kıskanılasılar, kimse onlardan sonra bu kadar güzel olamadı. Görünen o ki yakın gelecekte de olamayacakta, işte bu utanılası kısmı durumun...
YanıtlaSilA.Özçelik
Ağzınıza sağlık Adil hocam.
YanıtlaSiliyi ki varsınız tanıyıp bilenler gençlere böyle sade ve güzel gerçeği anlatmalı. elinize gönlünüze sağlık halime saylak
YanıtlaSilSaygın Öğretmenim Adil Beyefendi. "Onların eylemleri, ulusu ayrıştırıcı değil, birleştiriciydi" saptamanız çok doğru! İnsanın insana kulluğuna, küresel sömürücü güçlere, her tür gericiliğe karşı soylu bir başkaldırıydı 68! O kuşaktan olmaktan, 18 Temmuz 1968'de Dolmabahçe'de Conilere "yankee go home" diyenlerden olmaktan, hep onur duydum. Ancak, onlar hepimizden hızlıydılar. Aşk olsun onlara! Bu yazınızdaki değerbilirliğe bir kez daha teşekkür ederim. Okurunuz, 68'li Tarık Konal.
YanıtlaSil68 Kuşağı denen devrimci kitlenin önderleri kesiminde yer alan Deniz Gezmiş , Hüseyin Aslan ve Yusuf İnan'ın idam edilmelerinin 44'üncü yıldönümünde ; bu seçkin devrimci gençlerle ilgili çocukluk anılarını ( anımsadığı ölçüde ) aktardığı yazısında Sayın A. Haciömeroğlu , o dönemin DEVRİMCİLİK anlayışının Atatürkçü bağımsızlık çizgisine ,birleştirici özelliğine de vurgu yapmaktadır. Günümüz devrimcilerine ışık tutacak geçerliğini koruyan bu devrim anlayışıyla toplumumuzun gönlünde efsaneleşen Devrimcilere saygılar ; A. haciömeroğlu'na teşekkürler! ÖZGEN KARA
YanıtlaSilNot :Hüseyin İnan ile Yusuf Aslan'ın soyadları önceki yorumumda sehven karışmış..Düzeltir ; özür dilerim. ÖZGEN KARA
YanıtlaSilEllerinize sağlık ne güzel yazmışsınız.
YanıtlaSil���� Diline, kalemine sağlık. "Bağımsız Türkiye , Kahrolsun ABD Emperyalizmi" diyerek " Darağacına giden üç fidanı sevgi,saygı ve engin rahmetle anıyorum.
YanıtlaSilBelirttiğiniz gibi vatan aşkı ile tutuşan kahramanlardı onlar. Geleceği görüp emperyalist güçlere karşı verdikleri mücadele sonları oldu yazık ki. Tarih bu yiğitleri asla unutmayacak. Onlara kıyan vatan hainlerini de tabii. Saygı ve minnetle anıyoruz hepsini 🙏🏼🙏🏼
YanıtlaSilOkumak için gösterdiğiniz çabayı da alkışlıyorum Adil bey 👏👏
Devrimciler , herkese canları pahasına önderlik ederler.İnsanın ruhunda vardır.Ruhsuz insanlarda devrimcilik olmaz.Adil öğretmenim yüreğinize sağlık , insanın kalbinde yaşayanlar ölmezler.Devrşmcilik ruhunu taşıyan , yaşatan herkese selam olsun.İyi ki varsınız . Sağolunuz✍️👏Ruhları şad olsun Sevgi , saygı ve minnetle asla unutmuyoruz 🌹♥️🙏🏻Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSilÜç Fidan ve Âşık İhsâni • 31 Ekim 1968 günü Samsun’dan “Mustafa Kemal Yürüyüşü”nü başlatan 21 yaşındaki genç adam, elindeki bildiriden şu sözleri okuyordu:
YanıtlaSil“1919’da başlayan Mustafa Kemal devrimi, kendisinden sonra gelen yöneticiler tarafından amacından saptırılmış, Cumhuriyet’in bütün kurumları yozlaştırılmıştır. Bugün Türkiye’miz dünyada ilk antiemperyalist ve antikapitalist devrimi gerçekleştiren Mustafa Kemal’e rağmen yabancıların desteklediği karşıdevrimcilerin etki alanına girmiştir. Biz Mustafa Kemal gençliği olarak, saptırılan devrimi rayına oturtmaya azimliyiz, kararlıyız. Bugün başlayan yürüyüşün amacı budur.”
Ve Bugün 6 Mayıs... 🥀🥀🥀 😢😢😢Adil Öğretmenim yüreğinize sağlık.Esen kalınız🙏🏻🌺🌺🍀♥️🇹🇷Fulya Kırımoğlu