Belediyelerin
amacı, sınırları içinde yaşayan yurttaşlara hizmet etmektir. Bu hizmetin
çerçevesi de “Belediye Kanunu”nda anlatılmaktadır. Ne yazık ki birçok belediye,
yurttaşa hizmet yerine yandaşa, eşe dosta hizmet alanı durumuna getirilmiştir.
Bu da yetmemiş gibi bazı belediyeler, terör örgütlerinin destekçisi durumuna
düşürülmüş durumda. Yerel hizmet yerine, terör örgütüne hizmet öncelik kazanmış.
Açılım süreci boyunca Güneydoğu’da birçok kent,
cephaneliğe dönüştürüldü. Evler, caddeler, sokaklar her yer terör örgütünce
kazılarak bombalar, patlayıcılar saklanmış. Şehirler arası yollara tonlarca
patlayıcı madde gömüldü. Tonlarca patlayıcının iş makinesi olmadan toprağa
gömülmesi olanaksız. Patlayıcılar gömüldükten sonra iş makineleriyle asfaltlama
yapıldı. Böylece patlayıcılar özenle saklandı. Bu işi de bölgede yapacak tek
güç belediyeler... Anlaşılacağı üzere son yıllarda verdiğimiz her şehidin
kanının dökülmesinde birçok belediyenin payı var. O zaman şu soru akla geliyor:
Bu belediyeler, Türk milletine mi ait, yoksa kanlı terör örgütüne mi?
Bölgedeki
belediyelerin yaptıklarının bazılarını 12 Eylül 2016 tarihli Aydınlık Gazetesi’nden
özetleyelim...
5
Ocak 2016’da Mardin Dargeçit Belediyesi’ne ait traktörde cephanelik yakalandı.
28Haziran
2016’da Şırnak Belediyesi’nde 119 tane havan topu ve tabanca ele geçirildi.
10
Temmuz 2016’da Mardin’de sekiz ton bombayla saldıran kamyon, Mazıdağ Belediyesi’ne
aitti.
Dağdaki
teröristlere yemek servisi yapan belediye mi istersiniz; öldürülen teröristlerin
adlarını parklara, caddeler verenler mi?
Birçok
HDP’li (DBP) belediye terörist cenazelerini kaldırdı. Hatta teröristler için
mezarlık yaptıranlar da var.
Birçok
belediye su, kanalizasyon, yol... gibi hizmetleri yapmadıklarına göre
bütçelerini nereye harcıyorlar dersiniz? Devletin verdiği ödenekler, halktan
toplanan vergiler teröristlere veriliyor. Ve bu paralar, halkın canına kıymak
için kullanılmakta.
HDP’li
Sırrı Süreyya Önder, 26 Nisan 2014’teki İmralı görüşmesinde Öcalan’a belediye
başkan adaylarını Kandil’in belirlediğini söylüyor. Adayları, Kandil
belirleyince belediyeler de Kandil’deki teröristlere hizmet ediyor. Bu da şaşırtıcı
değil.
PKK’lı
ve FETÖ’cü teröristleri destekleyen belediyeler görevden alınınca ilk sert
karşı çıkış, ABD’nin Ankara büyükelçisinden geliyor. Bu da şaşırtıcı değil tabi
ki...
“Hükümetin
bazı seçilmiş yerel yetkilileri terörizmi destekledikleri iddiasıyla görevden
alma ve yerlerine kayyum atama kararını takiben Türkiye’nin Güneydoğu’sundaki
çatışma haberlerinden endişe duyuyoruz.” açıklamasını yapmakta Amerikan elçisi.
Bu açıklama tehdit kokmakta. PKK saldırılarının artacağını söylemekte ABD elçisi
endişe duyarak(!).
ABD’yi
tehditkâr bir duruma sokan nedir? Ne olacak? Kendisine hizmet eden belediye
yönetimleri görevden alınınca adamlarını savunmakta.
Unutmayalım
savaş, ABD ile Türkiye arasında. PKK, FETÖ, IŞİD... Amerika’nın silahlı
güçleri. Kurtuluş Savaşı sırasında ülkemizin her hangi bir yerinde düşman
güçlerine bağlı belediye başkanı olabilir miydi? Olamazdı tabi... Şimdi ABD’ye
bağlı belediye başkanları niçin olsun? Belediyeler, Türk Milleti’nin değil mi?
Görevden
alınan belediye başkanlarını savunan kim olursa olsun ABD safındadır. Söyleyin
bakalım, nerede duracağız? Türk Milleti’nin yanında mı, yoksa Amerika’nın
ihanet hattında mı?
Adil
Hacıömeroğlu
13
Eylül 2016
Fetö ve pyd\PKK Amerika nın öncü birlikleridir.Bu öncü taburların hakkından gelmezsek, peşinden gelecek Amerikan deniz piyadeleri ,Irak'da olduğu gibi, Türkiye sokaklarını kaplar .Durum ciddidir ve romantik demokrasi edebiyatıyla, oy hesabıyla, üstesinden gelinemez.
YanıtlaSilAvrasya Birliği ile bütünleşmek mecburiyeti doğmuştur.
İktidara ;
Belediyelerde asılı Kürtçe tabelaların kaldırıldıktan sonra yeniden asılması da yanlıştır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti 'nin resmi dili Türkçe' dir. Almanya 'da 3 milyon Türk yaşıyor, üstelik dinler de farklı, Almanya daki resmi dairelerin tabelasında hem Almanca hem Türkçe mi kullanılıyor?
Ana muhalefete;
W harfinin milli abc' ye eklenmesi gündeme geliyor, ana muhalefet, siz hiç wc de ihtiyaç gidermediniz mi? diye soruyor. PKK nın taleplerini, bir yörenin masum kültürel talepleri gibi doğal insani istekler gibi gösteriyor.Anayasadan taviz vermemenin, ulusal Birliği ayakta tutmanın tek yolu olduğunu sanki bilmiyor. Böyle bir kritik dönemde çok yetersiz kalıyor.