FETÖ,
17 Aralık 2013’te RTE’ye saldırdı. RTE, bu saldırıyı iki kişiyle savuşturdu. Birincisi,
MİT Müsteşarı Hakan Fidan... İkincisi de İçişleri Bakanı Muammer Güler’in
istifasıyla bakanlık koltuğuna oturan Efkan Ala... RTE’ye siper olan bu iki
kişi bürokrat kökenli. İkisi de Milli Görüş geleneğinin siyasal mücadelesi
içinde pişmemiş kişiler...
Dikkat
edilirse içişleri Bakanlığı ve MİT gibi iç güvenliğin iki önemli koltuğunda,
iki bürokrat oturdu en kritik günlerde. Anlaşılacağı üzere RTE, canını, malını,
koltuğunu, geleceğini iki Milli Görüşçüye değil de iki bürokrata emanet etti. Bundan
da anlaşılacağı üzere RTE’nin iki önemli dayanağı Ala ve Fidan... Yeni İçişleri
Bakanı Soylu’nun da Milli Görüş geleneğinden gelmediğini söyleyelim.
Efkan
Ala, bakanlık görevi sırasında FETÖ ile ödünsüz bir mücadele veriyor algısı
yarattı kamuoyunda. Ancak bakanlığının kılcal damarlarına dahi işlemiş bir
terör örgütünü temizlemek çok da kolay değildi. Temizlik çalışmasına karşın
umulmadık yerlerden FETÖ’cüler çıktı ortaya. Kimi zaman vali, kimi zaman da
emniyet müdürü olarak karşımıza çıktı FETÖ’cüler. Tabi Efkan Ala’nın içişleri
bürokrasisinden geldiği unutulmamalı. Yıllarını bakanlık içinde geçiren birinin
FETÖ’cüler konusunda bilgi sahibi olmaması düşünülemez.
Ala’nın
neden görevinden ayrıldığı şimdilik muamma. Ancak çok yakın zamanda bu
muammanın çözüleceği de kesin. RTE’nin FETÖ ile savaşında dayandığı önemli bir
destek yıkıldı. Bakalım ikinci desteği ne olacak?
MİT
Müsteşarı Hakan Fidan, 7 Haziran seçimlerinden beri ortalıkta yok! Var da yok...
Fidan’ın RTE’den izinsiz milletvekilliği adaylığı, ikilinin arasındaki güven
ilişkisini sakatladı. Bunun onarımı çok güç... Bundan da anlaşılacağı üzere RTE’nin
bürokrat kökenli ikinci dayanağı da sallantıda. Gölgesinden bile şüphelenen,
korkan bir RTE’nin bundan sonra işi zor.
RTE,
kişisel kaygılar ve ideolojik saplantılarla müttefiklerini tüketmekte. Korku ve
saplantılar yüzünden zayıfladığının farkında değil. 15 Temmuz’dan ders
çıkarmadığı görülmekte. FETÖ ile mücadeleyi kişisel bir dava olarak anlamakta.
Bu da onu, bir dizi yanlışın içine sokmakta. TSK’ya karşı düşmanca tavrı
anlaşılacak gibi değil. Orduyu zayıflatacak hamleler yaptı. Bunlar da en çok
FETÖ-ABD’ye yaradı. Oysa 15 Temmuz gecesi RTE’yi de Türk devletini de kurtaran
TSK idi. Bu gerçeği bilmeden davranması, kendi sonunu hızlandırmakta.
RTE’nin
15 Temmuz’dan sonra Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası yapma ısrarı ve Haydarpaşa
Hastanesinin adını “II. Abdülhamit” olarak değiştirmesi anlaşılır gibi değil.
Cumhuriyet değerleriyle kavga etmeyi sürdürmesi, ABD-FETÖ’yü güçlendirmekte. Bu
yalın gerçeği bile görememekte. Devletin kurucu değerlerini yok etme çabasıyla
kendi kuyusunu kazdığının farkında değil. Devlet, kurucu değerlerden
uzaklaştıkça ABD-FETÖ güçlenir. Daha önce de söylediğimiz gibi RTE-AKP 15
Temmuz’da yıkılış sürecine girmiştir. Bu yıkılış süreci, RTE’nin bileşeni
muhalefeti de siyasal çöplüğe gömecek.
Milletle
kavga edenler, milletin başında duramazlar. Bu gerçeğin ışığında diyebiliriz ki
tarihin tekerleği geri dönmez, kısa süreli patinajlar kimseyi umutsuzluğu sevk
etmesin.
Adil
Hacıömeroğlu
1
Eylül 2016
AKP nin yerine kim gelecek? Millet kimi seçecek? AKP nin alternatifi hazır mı? Yarın seçim olsa kim seçilir? Bu soruların cevabı yok.
YanıtlaSil